KİTABE NEDİR
Osmanlıca yazılışı: Kitabe : كتابه
Kitâbe Kökeni
Kitâbe kelimesi Arapça kökenlidir. Arapça yazılı, yazı anlamlarında kelimler türetilen “ ktb “ kökünden gelmektedir. Bu nedenle, kitap, mektub, kütub, kütübhane, katib, ketebe sözcükleri ile aynı kökten gelmektedir.
Sözlük Anlamları
Kitâbe kelimesinin sözlüklerdeki anlamları “ kabartılarak veya oyularak sert levhalar üzerine yazılan yazı. Levha olarak yazılan manzum olmayan nesir halinde levha yazma ilmi. Mezartaşı yazısı. Yazılı levha.” Şeklindedir.
Kitâbeler mimari eserlere mimari eserlerin yapıldığı tarihi, yaptıran kişiyi belirtmek; mezar taşlarında ise ölenin ismini, ailesini, ölüm tarihini vb belirtmek için yazılmış olan taşlara denmektedir.
Kitabeler, çoğunlukla mimari eserler, mezar taşları için yazılır. Mimari eserlerdeki kitabeler, hayır sahibin adını yazarken bu hayır eserinin ne için, hangi şartlarda yazıldığını da belli eder. Hatta mezar taşları ve mimari eserler için yazılmış kitabelerde hayır sahibine dua ölen kişiye de rahmet dilek ve duaları da bulunabilir.
Mezar taşları veya mimari eserler için hazırlanan kitabelerin pek çoğu manzum olarak yazılmıştır. Mezar taşlarında ölen kişi için düşülen tarih dizeleri de mevcut olabilir.
Kitabeler aynı zamanda mimari, dekoratif ve ziynet olarak algılanmış, hazırlanılmasında çok özen gösterilmiş binaların en görkemli yerlerine konulmuştur. Bu nedenle Selçuklu, Memluk, Osmanlı cami, mescit, medrese, han, hamam, köşk, saray, köprü hatta mezar taşları muhteşem kitabeleri ile dikkatleri çeker. Kitabeler camilerin girişlerinde ve ana kapılara konulduğu gibi mihraplara yazılmış ayetler şeklinde de konulmuştur.
Kitabeler, düzgün taş yüzeylere veya mermer levhalara oyma veya kabartma yoluyla kazılarak yazılır. Kitabe yazmak eski devrilerde başlı başlına bir meslek olmuş, bu yazıları yazanlara nakkaş denmiştir. Bu tip nakkaşlar, hat ve oyma sanatlarında uzmanlaşmış kişilerdir.
Osmanlı kitabeleri başlı başına birer sanat eseri olacak şekilde yazılmışlar, kitabeler için özel yazı sistemleri geliştirilmiştir. Osmanlı nakkaşları kitabelerde genellikle sülüs, celî sülüs, divani, kufi ve talik hattını kullanmışlardır. Bu nedenle bu yazıları okuyabilmek de ayrı bir eğitim gerektirir.