Bundan tam 15 sene önce henüz sekiz yaşlarındayken, evde herşeyi kurcalar ev işlerine merak sarardım. Annem komşuya gidince, izlediği Yeşil Elma programına imrenerek tezgahın üstüne çıkar, sunucu gibi "şimdi biraz tuz" vs diyerek baharatları birbirine katardım. Annemin gelişini duyunca da koltuk, sandık ne bulursam arkasına saklar ve orda unuturdum, ta ki annem temizlik yaparken bulup " Merveee hemen buraya gel" diye bağırana kadar. Bir gün zorla yedirmek istedi. " Bak bakalım yeniyor mu? Niye boşa harcıyorsun bunları?" dedi ve o gün bıraktım o işi. Ütüye merak sardım.
Aradan biraz zaman geçmişti. Babam anneme dönemin en güzel ve en pahalı halılarından bir tane alıp eve geldi. Markası Saray'dı ve yatak odası için alınmıştı. Bir heyecanla seren annem, fazlasıyla mutluydu ve babamın en sevdiğim huyu buydu. Aldı mı iyisini alıcan der paraya kıyardı. Annem halıyı serip içeri geçince ben de dışarı çıkıcam diye tişörtümü ütülemek için odaya girdim. Masayı açamayınca yerde ütü yapmaya karar verdim. İlk kez ütü yapan Merve nereden bilsin ütünün yere dik koyulacağını...
Arkasını ütülemek için koyduğum ütüyü kaldırınca halının yandığını gördüm ve bir dahakine yanan yerin yanına bıraktım. Sonra kollarını yapmak için tekrar kaldırdığımda oranın da yandığını görünce biraz daha yanına bıraktım ve işim bitti. Halıda üç tane yan yana kocaman yanık izi bırakarak.
Tam evden çıkarken annem bir bağrış çağrış yakaladı beni. Yepyeni güzelim halıyı ilk gün yakan Merve, yer misin yemez misin. Terliklerin biri kalkıyor biri iniyor. Baya güzel bir dövdü. (Haklıydı az bile yapmıştı.) Akşam babam gelince halıya üzgün, bana kızgın bir şekilde babama anlattı. Babam gayet sakin ve hatta annemin kızgınlığına gülümseyerek beni kucağına alıp "Kızımın canı sağ olsun. Bir daha alırız." dedi. İşte baba olmanın tarifi. O cümleyi kuran kişidir baba. Ne kadar mutlu olmuştum duyunca.
Ne zaman konu açılsa annem iyiki dövmüşüm babana kalsa ohoo sana taç takacaktı nerdeyse der ve ona bir tane Saray halı borcum olduğunu söyler. xxM.