Totemi dönemin ortak sağlama yapan grupça eylemleri ile kişisel tüketimli karşılanma yapmalarının arasına totemi tüzelindi mana oluşun dışında ahlakçı, uyarıcı, müjdeleyici gibi töreci anlayışla olan bir boşluk devinmeleri giremezdi.
Çünkü totem dönemli sürecin içi bu tür boşluk devinmelerini kaldırır tür ahlakçı, uyarıcı kalıplarla doldurmasını destekler şartlardan yoksundu. Ha keza ön ittifaklı süreçlerin içinde de üreten emeklerin grup emekleri oluşla, gruplar arasında değişilmesi vardı.
Bu değişmeler sonrasında kişi ile değişilme yapılan ürünlerin kişisel tüketimleri arasına ilahi yasalar girerdi. Aslında yapı içinde her ikili ilişkilerdi polar bağlar arasına, bir mana anlaması olan ilahi yasalar girerdi.
Ne var ki bu ikili ilişkiler; ikili ilişki içinde ve ikili ilişkileri arasına da uyarıcılar, ahlakçılar gibi özel mülkiyetçe anlayışları almayı mana edecek söylemlerine uygun olan boşluk devinmesi değildiler. Esasen bu tip özel mülkçü ahlakı belirmeler de ortada yoktur.
Ahlakçı, uyarıcı kabilinden (türünden-çeşidinden) söylemlerin, ne totem alanda; ne ilahi dönemli alanda, hiçbir anlamı olmadığı gibi hiçbir karşılıkları da yoktular. Bu nedenle bu yapılar ağı girişmesi uyarıcı ahlakçı türü yansımalarını veremiyordu.
Ahlakçı uyarıcılar, efendi köle ilişkili dönemin ürünüdürler. Köleci mülkiyetçi ahlakçı ve uyarıcılar efendi ile köle arasında ki gerilimin üzerine modüle olmakla kendi anlamlarını ve karşılıklarını bulurlar. Uyarıcılar; efendinin mal sahipliği tamahı ile yoksulluğun nefsi olan eylemlerinin arasında tampon oluşla töreci bir işlevdirler.
Ahlakçı ya da uyarıcıların söylemleri olacak mana anlayışları; süreci öznel anlamda yorumlayan halkın kendi mantığıdırlar. Kabul edilmiş köleci düzendeki bu gerilimin giderilmesi bağlamında sorunun giderilmesine dair binlerce kafa patlatmaları vardır.
Köleci sistem, efendi ve köle arasında olan gerilimin şiddetini, gerilim kaynağı üzerinde çözmek yerine; sınıf çelişkili sorunun taraflarını töreci öğütler içinde tutmakla taraflarını töreci öğütler içinde yatıştırma propagandasını da düşündü.
Bu nedenle zıt kutuplu taraflar arası uzlaşmaz sorunların çözüme kavuşturulması konusu uyarıcıların üzerinde de, ele alındı. Her iki taraf ta bu olanağı iyice kullandılar.
Öğütçü anlatımlar içinde verilen her bir mesajların üzerinde anlamla sınıflar kendi bakış açılarını yansıtmıştılar. Sınıflar her bir sorunu kendi tuttukları yere bağlı oluşla gözettiler. Sınıfların kendi mesajlarını kendi aralarında bu yolla da uzlaşı yapmayı gözetme gayretleri içinde olucu çabaları da, her iki sınıfın kendi işine gelmiştir.
Bu konuda ve bu konu üzerinde yüz binlerce olur özne emekli enerji sarfları vardır. Bu konular ekseninde halk dağarcığı birikir. Biriken türlü çeşitten bu bilgiler zaman zaman bir bilinç oluşla derli toplu söylenirler.
Söz gelimi köleci sürecin acımasız merhametsizce olan çelişkilerinden damıtılan adalet kavramı Sümer de, Asur da, Babil de, Mısır da; Amoritler de, Aramiler içinde vs. oluşla çok çeşitli şekiller içinde özlü atasözleri oluşla ifade ediliyordu. “Sizin birine olan öfke ve kininiz adalet duygusu önüne geçmemeli” diyordu. Buna ilişkin olaylar
anlatılıyordu.
Derli toplu söyleyişler içinde kişilerle, kişiler arasında ve ezenle-ezilenler arasındaki sosyal anlayış farkı olan mana; her bir sınıf mantıkları olmakla her bir sınıfa iletilirler. Bunları özlü sözler oluşuyla söyleyenler; töreci, tüzelince olanlardı. Yani ahlakçılar ve uyarıcılardı. Bunlar bu tür sözlerin kadrocu bir çevresi ile birlikte derleyicileriydiler.
Nasıl ahlakçılar kendi öncesinin ahlaki öğretisini o öğretiyi inşa edenin tanıdığı bildiği ahlakı öğreti olmaktan çıkartan düzenlemeleri varsa; Bir ahlakçı ve uyarıcıların ortaya koyduğu ve onun sandığımız disiplinler de, ahlakçısından sonraki zaman içinde kendi ahlakçısının bildiği tanıdığı düşünceler değildiler.
Bu gelişmeler yalın gelişmeler olmayıp; kendi içinde, kendi düzenletilmiş süreçler de olmakla; giderek karmaşan kendi entegrasyonlarını yapacaktı. Sistemin kendi kırınımı içinde sistem; merkezi yönetimle ve imparatorluklar eliyle, âlemi yöneten emperyal güç olacaktı. Bu gün İbrahim’in, Musa’nın, İsa’nın olandan geriye kalan pek bir şey yoktur.
Ne İbrahim, Ne Musa, Ne de İsa, kapitalizmi, liberalizmi ve bunların sonucu oluşla ortaya konan insan haklarını, dünya paylaşım savaşlarını ve İsrail’i Nazizm’in kucağına atacak düşünceleri kendi sentezleri içinde çıkarımla ortaya konacağını hiç bilmezlerdi.
Gelişme; özel süreçlerini verir, bunları genel süreçleri üzerinde yürürdü. Emperyal güç, bambaşka türden yansıma veren kendi süreçlerini bu süreçler sonrasında kendisini ortaya koyacaktı.
Uyarıcılar eliyle oluşan mana, ilk uyarıcıların da aklında olmayan yansımalarıyla, yeryüzü sahipliği olan idealler şeklinde cereyan edecektir. Söz gelimi çok değerli bir ahlakçı ilk etapta “ümmül kura” dediği şehre ve şehrin çevresi olan akraba kandaş kabilelerine sakındırıcı, uyarıcı ve öğüt verici müjdeleyen olmasını söylüyordu.
Bu tür söylemlerin sonrasında ki gelişen süreç içinde, inşacının kendisinin de bilmediği yeni yeni oluşmalar nedeniyle inşacının sistem içi misyonu da “âlemlere rahmet” oluşla söylenmeye başlayacaktı. Hiç bilmediği farklı kültür ve gelenek, görenek girişmeleri içinde olan bambaşka âlemlere rahmet olmanın düşüncelerini de taşıyacaktı.
Başlangıç noktası olan geri; ilerleyen zaman içinde birikme yapan inşa deneyimlerden (dağlardan) ötürü biriken olay ufuklu dağın gerisinde kalır. Siz ardınıza baktığınızda, ardınız; dağ gerisinde kalmakla görünmez olacaktı.
Yeni durum da kendi güncel koşulların içinde olmakla dağın berisi olan kendi sorununu kendi koşullar içinde ele alacaktı. İlk düşünceler ilk halleriyle kendi sonrasında olacak gelişme içindeki pek çok inşaca olur dinamiğin dayanaklarını taşımadığı halde, yeni yeni yel değirmenlerine karşı olur ideallerle Donkişot olmanın kavgalarını da verecekti.
Selma Ciner
9 years ago