Bir küçük feryatla başlıyor hayat, ilk nefesi gözyaşlarımızla veriyoruz. Bazılarımız koruyucu meleğine teslim edilirken, bazılarımız soğuk bir küvette sıcak bir kucak bekliyoruz. Bazılarımızsa bir taş üstünde yalnızlığa mahkum ediliyoruz.
Hepimiz aynıyız aslında, doğuyoruz, büyüyoruz ve ölüyoruz. Kolay bir hayat sürenler var aramızda, para bol, eğlence çok, dert yok. Bazılarımızda ise para yok, sıkıntı ve dert çok. Bir terazi üzerindeyiz aslında, ağırlık olan taraftan vermek gerek. Ama insanlar bencil, ama zalim ama kör. Sokakta mendil satan amcanın dilenci olmadığını göremiycek kadar kör. Elleri soğuktan morarmış küçücük çocuğa tebessüm edemiycek kadar bencil. Savaşın mağduru çocukları bile boşverecek kadar zalim insanlar.
Çünkü hakettiler diyor adi bir düşünce. Hakeden o masum gözler mi düşünmeden. Çünkü diyerek tarihten gerekçeler sunuyor bombalara, oysa sivil halkı bombalamak ne kadar vahşice. Elinde bir poşet tiner çekip, sallana sallana yürüyen çocuktan bile korkar olduk, çocuk olduğunu bile bile. O düşerken yerin yedi kat derinliklerine elinden tutmayan, biz değil miyiz onu korkulacak kadar büyüten.
Acıyorum şu bakan ama göremeyen gözlere. Acıyorum kalbi kabuk bağlamış, ruhu bile bedenini satmış sizlere. Sizler gibi körleşmekten korkuyorum, yanınızda kaldığım her saniye size benziyorum. İnsan olmaktan utanır oldum. Hani derler ya bakan gözse gören gönüldür diye, hani hepiniz gönlü yitik biçare. Yüreğinizi açıp baksanız şöyle bir insanlık nerde diye, ne milatlar geçti üzerinden görürsünüz belki de. O korkudan kocaman açılmış gözleriyle yardım eli bekleyen minik çocuk öldüğünde insanlığın üzerine bir kara perde attılar. Göremedik bize uzanan minik eli, öylesine bakımsız ve küçüktü ki. Acaba diyorum görenler oldu da iğrendi mi? Ya da korktu mu saklamaktan. Oysa birilerinin sinesinde saklansa farkedilmeyecek kadar küçüktü o sabinin bedeni.
Hadi geçtim her şeyi neden pembe pjamalarını giymiş yetimhanede soğuk taş merdivende ağlıyor o küçük prenses. Nerde çocuk aşkıyla yanan, o her gece Allah'a yalvaran aile. Can veremiyorsan bir bedene, hayat ver canlanmış bir bedene. Bakıyoruz ama göremiyoruz. Önümüze koyuyorlar her şeyi, dökmemek için olsa gerek çevresini dolanıp bulaşmıyoruz bile.
Körüz işte, gözlerimiz fişek gibi ama körüz yine de. Gönlümüzün üstünde bir perde, düşüncelerimizde bir yılan, insanlığımız ise kim bilir nerde. Zaten bence insanlık bir kitabın sayfaları arasında tozlanmaya bırakılmış, hiçkimsenin uğramadığı bir sahaf rafında.