Yeni bir yıla
girmemizin üzerinden çok zaman geçmemiş olmasına rağmen, felaketler ardı ardına
sıralandı. Depremler, savaşlar, yangınlar ve en tehlikelisi de virüs salgını…
Aslında yaşadığımız bir
virüs salgınından ziyade, doğal bir âfet değil, biyolojik bir saldırıdır. Zira
ilk ortaya çıktığı zamanlarda bu salgının dünyanın %60’ını yok edecek söylemiydi.
Ama zaman gösterdi ki, bu bir takım kirli güçlerin laboratuar ortamında ortaya
çıkardığı ve yeni bir dünya sistemi kurmak için yaydığı bir silah. Amaç
insanları korkuya sürükleyip evlerine hapsetmek ve bu şekilde insanları daha
rahat kontrol altına almak. Ki insanları korkutup kontrol altına almak çok da
zor değildir. Ve görülüyor ki, virüs koca dünyayı evine kapattı.
Teknolojinin ortaya
çıkması ile birlikte insan artık belirleyici rolü oynamaktan çıktı. Artık dünya
sistemini bilim ve ileri teknoloji olacak. Daha önce yapay zekâ projesi ortaya
çıktığı zaman da aynı iddialar ortaya atılmıştı: insanlık teknolojinin kölesi
olacak. Ruhsuz bir dünyanın eşiğine fırlattı bütün insanlığı. Virüsün insanları
eve kapatmasının sonucu olarak teknoloji ile daha da iç içedir. Buradan
hareketle yeni bir din algısı da oluşabilir. Buna değinen birçok sosyolog,
gazeteci ve düşünür var. Hepsinin de ortak söylediği din anlayışı;
“tekno-pagan” dinidir. Bu da yukarıda değindiğimiz teknoloji efendiliğini
kanıtlar niteliktedir.
Homo Deus’tan, “Homo
Tekno” ya evriliyoruz gün gün. Bilimin
tanrılaştırılmasıyla birlikte teknoloji de elçi görevi görecektir. Yine
anlaşılıyor ki, bu insanlığın değersizleştiğini ve sonunu getirdiğini
gösteriyor bizlere. İnsanlığın sonundan kastettiğimiz mana, yok olması değil de
daha çok değerinin ve öneminin yitirilmesidir. Teknolojinin ve insanın
gelecekteki yerinden bahsettikten sonra toplumun nasıl şekilleneceğine de
bakmakta fayda var.
Sanki kendi hayatımızın
seyircisi olmuş gibiyiz. Evimize kapanıp, dışarıda olup bitenlerle kurtulacağımızı
sanarak günlerimizi geçiriyoruz. Korkunun avucunu düşmüş, bir yerlerde umudu
arıyoruz. Aklın duraksadığı son zamanlarda insancın gölgesine sığınmaya çalışıyoruz.
Ama çok sürmeyecek ve bu manevi inanç yerine tekno inanca bırakacak. Kendimizi
evimize kapatıp kendi kendimizi kurtarmanın ve yine kendimize vakit
ayırdığımızı düşünüyoruz. Zira sadece kendimiz için endişeleniyoruz. Buradan
hareketle toplumsallığın çökmeye başladığını ve bireyselliğin öne çıktığını
görürüz. Bu aslında teknolojinin insan üzerindeki gücünü daha da artırmaktadır.
Zira birey tek başına bu güce karşı koyamaz. Ancak toplumsal bir birliktelik
olursa bunun üstesinden gelinilebilir. Ne yazık ki, üretilen bu biyolojik silah
sayesinde toplumsallık yerle bir olmuş durumda.
Üretim topluluğundan
internet topluluğuna doğru bir şekillenme içerisindeyiz. Üretim toplumlarında birlik
ve beraberlik varken, internet toplumlarında yalnızlık ve bireysellik vardır.
Artık herkes kendi mahremiyetinde, kendi kabuğunda kalıyor ver işini internet
aracılığıyla yapıyor. Bunlar hep insanın bireyselleşmesine ve teknolojin
zaferine giden adımlar. Ayrıca insanın özgürlüğünü elinden almak istendiğinin
kanıtıdır da bu. “Üstelik de özgürlükleri ellerinden alındığı hâlde,
ayartılarak, haz duyarak kölece bir düzenin ruhsuz araçları olacak ama bundan
da şikâyet etmeyecek, çünkü haz duyacak bundan.”böyle bir cümle kuruyor Yusuf
Kaplan. Söylemek istediklerimi kanıtlar niteliktedir. Ki bu da felakettir
insanlık için.
Aslında bu
kaybedişimizin ve teknolojiye köle oluşumuz/olmaya zorlandığımız yeni tekno
inancın sebebi, insanlığın, tanrı inancını kaybetmesidir. Ateist psikanalist
Jacques Lacan, “insan Tanrı inancını yitirdiği andan itibaren her şeyi
tanrılaştırmaya başlar” der. Buradan anlaşıldığına göre Tanrı inancımızı
kaybettik. Ve bize dayatılan inancı benimsedik.
Başta Nietzsche olmak üzere bütün büyük düşünürlerin bilimin
putlaştırıldığı, insanın teknolojinin kölesine dönüştürüldüğü uyarısını yaptığı
gerçeği ortadayken bunları göz ardı ederek teknolojini kölesi olmaya çalışmak
belki de bizim cahilliğimizdendir. Peki, çaremiz nedir? Naçizane fikrimiz gerçek
tanrılarımıza yönelmek ve tekno pagan dayatmasına toplumsal bir tepki vermek
vesselam.
Düşüncenin ve inancın
özgür olduğu günlere selamla.