Küçükkavak Köyü'ne Ağıt 4

05.11.2016
  • Küçükkavak Köyü'ne Ağıt 4

  • Köyüm Küçükkavak tozlu yolları
    Bir ömür tüketen garip halları
    Anlatayım devrilen çınarları
    Dallar yaprağını döktü de gitti

    Çok gıt hatırlarım zatı geçmişi
    Aşık Veysel gibi tütün içişi
    Evladının peşinde göçtü bu kişi
    Arif'a Ali'ye yandı da gitti

    Çay yolunda bağ beklerdi bir dede
    Atının önüne çıkana lira vermede
    Tez gömdüler Murad'ım görmede
    Mernmet Kâ hayalle avundu gitti

    Boyu ufacıktı sevimli zattı
    Kızı Fati ile çok sığır güttü
    Kırşehir'de valiyi elde etti
    Aşır'a Yurum'a küstü de gitti

    Babayiğit ama hep karnı açtı
    Bir paket türüne tarlayı sattı
    İççim Sultan'a da çok dayak attı
    Koca Hüseyin kör pişman utandı gitti

    Talih kuşu omuzuna konmadı
    Ne motoru ne kendisi onmadı
    Elif bacıyla az Çin askeri kırmadı
    Paslı da Mustafa'sına güvendi gitti

    Vakti zamanında seferberlikmiş
    Askerdeyken Emin'ini kaybetmiş
    Herkes düzde yorar o gende gitmiş
    Ali Çavuş eşekten düştü de gitti

    Maraşalım derdi saçları aktı
    Su içer dedikçe depeye dikti
    Alamadı Haçça'yı boynunu büktü
    Hacasan boş aşka aldandı gitti

    Tarlası satıldı çifti bozuldu
    Oğlunun tornunun sözüne uydu
    Otuz yıllık sakal kökten toz oldu
    Apisef İstanbul'u tattı da gitti

    Çok iyi komşuydu hem de neşeli
    İncitmez kimseyi açıktı eli
    Cahiller elinde yetti eceli
    Bâ Gardaş iki oğlunu aldı da gitti

    Felek güldürmedi ağladı durdu
    Genç oğullarını toprağa verdi
    Yatalaktı her yanını dert sardı
    Karagıcık deriye sarıldı gitti

    Oğlu Sülük askerde vefat etti
    Felek Şahan'ının belini büktü
    Kamil'i kayboldu karı terketti
    Sali'a kafirim billa dedi de gitti

    Hep doğru söylerdi gerçek biçerdi
    Kuru ekmek yer soğuk su içerdi
    Seksen yıllık ömrünü taşla geçirdi
    Daşçı Osman inadını etti de gitti

    Kadir olmaz konuşulan her lafa
    Yareninde göremedi bir vefa
    Yürürken tepçirdi Dişsiz Mustafa
    Tabutunu dört el tuttu da gitti

    Köyün zenginiydi şu Omar Ağa
    Güneşlerde sırtını verir toprağa
    Az da olsa tereyağla kaymağa
    Pekala dilini bandı da gitti

    Misafir severdi hanesi şendi
    Şekure bibiye karavrat derdi
    Yenildi acıya bir nüzul indi
    Aptulla Çavuş'un eli titredi gitti

    Öküzleri karısından kıymetli
    Ev damı dolabı asma kilitli
    Yürüceğe göçtü şu Koca Veli
    Hacı Omar'a kız olaydın dedi de gitti

    Hoş sohbet adamdı aldım destana
    Kır bekçisi durdu bağa bostana
    Beş karı az geldi Abit Osman'a
    Gök göz bıyığını domalttı gitti

    Düzgün yaşadı hiç düşmedi acıya
    Değer verdi eşyasına çocuğa
    Yusuf Emmi kıymazdı Döne Bacıya
    Mesela efendime söyleyim dedi de gitti

    Bir gece eşeğini hırsız götürdü
    Hüsne ebenin üstüne ferik getirdi
    Tuz yollarında ömrünü bitirdi
    Topal Abbas yüksekten uçtu da gitti

    Şu çarpık düzenin tufanı bastı
    Dünyaya darıldı talihe küstü
    Şevket de sonunda kendini astı
    Velhasıl ocaklar battı da gitti

    Her gideni yazmak gerek değildir
    Saygı duydum yazdım yermek değildir
    Gayem isimleri vermek değildir
    Daha niceleri rahmete gitti

    Hepsi çile çekti kendi nalınca
    Ersinler huzura cennet bulunca
    Bizler bir gün kara toprak olunca
    Derler ki Abdullah yazdı da gitti

  • Abdullah Altınok

  • Mucur

  • Öyküleriyle Kırşehir Türküleri, Destanları, Ağıtları - Baki Yaşa Altınok, Oba Yay., Mayıs 2003, s. 423-432. 

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar