Bugün Avrupa yakasındaki bazı işlerimi görmek üzere Harem'den Sirkeci'ye araba vapuru ile yolculuk yaptım.
Adet olduğu üzere vapura binmeden önce hemen gişelerin yakınındaki bir simitçiden de simit almıştım. Yolculuk esnasında küçük lokmalar haline getirdiğim simit parçalarını havaya doğru savuruyordum. İlkten kalabalık olmasalar da bu furyadan nasibini almak isteyen bir çok martı etrafımda birikmeye başlamıştı. Onlar büyük bir maharetle bu küçük simit lokmalarını kapma yarışındalarken bense bu seyirlik manzaranın keyfini sürüyordum. Aynı zamanda o saatlerde pek de kalabalık olmayan vapurun bazı yolcuları da bu anları telefonları ile fotoğraflayıp ölümsüzleştirmekle meşgüllerdi.
İşte tam da o anda anlayamadığım bir şekilde ne olduğunu bilmediğim bir şey hızlıca fakat yumuşak darbelerle başıma iki kere tıklamıştı. (Belki bu darbeleri başımdaki kara berem de absorbe etmiş olabilir... Emin değilim.)
Bunun üzerine gayri ihtiyari dönüp arkama baktığımda kimsenin olmadığını görmüş ve bu sefer başımı yanlı bir şekilde yukarı dogru çevirmiştim. İşte tam da o sırada bir karga ile göz göze geldik. Karga baş hizamda uçmaya devam ederken hafif alçalarak yanımda kanat çırpmaya başlamıştı... İşin enteresan tarafı karga, başını benden yana çevirmiş ve gözünü de benden ayırmayarak:
"Birader ayıp olmuyor mu!? Hep martıları besliyorsun! Hani bize simit yok mu!?" dermişcesine bakıyordu.
Onunla beraber üç tane daha karga olduğunu ise daha sonradan fark edebilmiştim. Onlar da demir parmaklıklara konmuşlar ve elimdeki kese kağıdı içindeki simite yiyecekmiş gibi(!) bakmakla meşgüllerdi. Bense meseleyi o an kavrayabilmiş ve gayri ihtiyari gülümsemeye başlamıştım. Hemen bunun ardından da başımı didikleyerek beni uyaran kargaya kendi dilimce karşılık vererek:
"Olmaz mı kardeşim! Şimdi sıra sizde." diyerek mukabelede bulunmuştum.
Kargalar martılar gibi değillerdi. Havada simit kapma yetenekleri neredesye hiç gelişkin değildi. Bu yüzden onların hisselerini güverteye doğru küçük lokmalar halinde göndererek vermiştim.
Kargaların karınlarını doyurduğu sırada oturma banklarının üst kısımlarındaki sundurmaların üzerlerinde nasiplerini bekleyen sığırcık kuşlarını ancak fark edebilmiştim. Anlaşılan onlar da benim yere simit attığımı görmüşler ve heyecanlı bir bekleyiş içerisine girmişlerdi. Biraz çekingenlik gösterseler de anlayış göstererek:
"Keratalar sizde mi acıktınız?" diyerek, daha küçük lokmalar haline getirdiğim simit parçalarını onlara da pay etmiştim.
Martılar ise o sırada tepemde dönmeye devam ediyorlardı. Onları ihmal ettiğimi iliklerime kadar hissetmiştim. Paketin boşaldığını da onlara biraz daha simit atayım diye düşünerek elimi kese kağıdına attığım sırada ancak fark edebilmiştim.
Bunun üzerine bekleyiş içerisindeki kuşların hepsine birden:
"Kusura bakmayın arkadaşlar. Simidimiz bitti. Şimdilik bu kadar. İnşallah başka bir zaman tekrar görüşürüz." diyerek vapurun burun kısmına dogru ilerledim.
O sırada ise vapur boğazı yarılamış ve güvenle yoluna devam etmekle meşguldü.
Cemil Baştürk
10.11.2021