Mâlike-i Derya Nedir Edebiyatta Su Melikesi Deniz Kızı Peri

14.11.2018

 
mermaid figurehead - Google Search
 
 
MÂLİKE-İ DERYA   Su Melikesi-  Deniz Kızı - Peri  
 
Osmanlıca yazılışı  Mâlike-i deryâ : دریا.  ملیکه
 
Yazıda denizkızı mâlike-i deryâ, su perisi, nedir, mitolojide denizkızı, ilk çağlardan beri denizkızı efsaneleri, çeşitli medeniyetlerde denizkızı tasavvuru, denizkızı hikâyeleri, divan şiirinde denizkızı, malike-i derya ve denizkızı ile ilgili şiirler konularına değinilecektir.

Mâlike-i deryâ kelimesi Arapça kökenli mâlike ve derya kelimelerinden kurulmuş, denizler melikesi – denizkızı anlamına gelirken,  denizler malikesi ise denizin sahibi, denizin hâkimi veya su perisi anlamlarına gelen bir terkiptir.  Deryaların melikesi anlamı dilimizdeki denizkızı kelimesini karşılamaktadır.

Denizkızı tasavvuru en azından Asurlulardan beri vardır. Asurlulardan beri ayaklarına kadar insan bacaklarından itibaren balık olan yarı insan yarı balık şeklindeki uzun saçlı deniz perisi tasavvuruna ait hikâyeler de bulunur Son devirlere kadar da denizkızı gördüğünü iddia eden olmuştur.  

Denizkızı gördüğünü iddia edenler denizkızlarının saçlarının yeşil olduğunu ifade etmişlerdir. Okyanus yüzeylerine yakın yerlerde görüldüğü iddia edilen denizkızlarının yosun renkli uzun saçları vardır.  Kimi tasavvurlara ve iddialara göre denizkızları konuşmayan, yeşil, siyah, kahverengi veya sarı saçlı olabilen,  balık kuyruklu, okyanuslarda ve bazen de nehirlerde yüzen doğaüstü insansı balıklardır.

Mitlerde ve Efsanelerde Denizkızları

Denizkızı ile ilgili bilinen ilk efsane MÖ 1000 yılında Asurlulara aittir.  Asur kraliçesi Semiramis’in ölümsüz annesi bereket tanrıçası Atargatis, bir çobana âşık olur.  Fakat âşık olduğu genç çoban ölümlü bir insan olarak hayatını kaybetmiştir. Bunun üzerine tanrıça Atargatis üzüntüsünden balığa dönüşmek için bir göle atlar. 18 Mayıs 2012 Cuma tarihli Cumhuriyet gazetesinde yer alan bir makalede yazdığına göre de  “İlk Atargatis betimlemeleri insan kafası ve bacakları olan bir balık şeklindedir “.[1]

Araştırmacılar,  denizkızları tasavvurunu Asur, Sümer, Babil ve Grek mitlerindeki su ile ilgili tanrı ve tanrıçalara bağlamak çabasında olmuşlardır. Bu ilişkilendirmeler sonucunda denizkızları Asurluların Atargatis, Mezopotamyalıların su tanrısı Ea, Sümerlilerin yarısı keçi yarısı balık vücutlu bereket ve su tanrısı Enki ile ilgili mitolojik yaratıklar olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim bu çağlardan kalan kabartmalarda yukarıda isimlerini ifade ettiğimiz bu tanrılar bu şekillerde betimlenmişlerdir.  

Edebi Eserlerde ve Masallarda Deniz Kızları

Bu bilgilere göre denizkızı tahayyüllerinin ilk önce de Ön Asya inançlarında ve Edebiyatında ortaya çıktığı, daha sonra ise Yunan ve Batı kültürlerine taşındığını iddia etmek mümkündür. Örneğin Bin Bir Gece Masalları’nda karada yaşayan ama su içinde de nefes alan, suda elbiseleri dahi ıslanmayan, insanlarla ilişkiye giren, onlardan çocukları olan, çocukları da kendileri gibi “Deniz insanı” olarak doğan varlıklardan söz edilmiştir.

Divan Edebiyatında Deniz Kızları

Ahmet Talat Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar adlı kitabının ilgili maddesinde denizkızlarının görüldüğü yeri Çin Deryasındaki “ Ab –ı Kebud “ denilen yer olarak tarif eder. A.T. Onay,  Burhan-ı Katı tercümesinden aktararak bize şu bilgileri de ulaştırmıştır.  “ Arabide Bahr-ı Afsar’ın nakline göre her gece o diyardan katı vafir ra’na mahbube zenan çıkıp sahili deryada vaki dağın dameninde tâ be sabah birbirleri ile mülâabe ederler “ [2]

Buna göre eski edebiyatımızda Denizkızları Çin denizinde yaşayan, gece sahile çıkıp sabahlara kadar dağların kıyılarındaki sahilde oynaşıp eğlenen yaratıklardır.

 Ahmet Talat Onay divan şairlerinin kafalarındaki denizkızı tasavvurlarını şu şekilde belirtmiştir. “Su kızı yani deniz- kızıyla ilgili “inanışa göre”su kızı ekseriye girdaplara yakın bulunur, civarından geçen gemilerin dümenine saçını dolayarak yakalayıp bu girdaba sürükler ve kendisi dalıp gemiyi gark eylermiş. Saçını dümene sardığı sırada görülebilse gemiyi altınla doldururmuş.”[3]




Divan şairleri denizkızlarını “mâlike-i deryâ” terkibiyle izah etmişler, denizkızlarını “daha çok âfet anlamı kastedilecek” [4]  ve yukarıda özet olarak ifade edilen anlamlara gelecek tasavvurlar içinde kullanmışlardır. Divan şairleri denizkızlarını çok güzel mahlûklar olarak görmüşler,  girdaplara yakın yerlerde dolaşan, âşıkları, sandalları ve gemileri, zülüf kementleri ile girdaba çeken,  altınlar, mücevherler ve nurlar ile ilişkili bir âlem içinde tasavvur etmişlerdir.

Mâlik-i deryâ sana benzetti deyü hüsnünü
Burnuna tuzlu sular koydu anın girdaplar  Recep Edai


Ya meliksin güzelim cismini gark eyledi nur
Akdeniz içre yahud mâlik-i deryâsın sen    La Edri


Keştîye binmiş gelir gördüm o şuh –ı şivekâr
Mâlik-i derya acebdir kim olur zevrak süvar  Nahifi

Nahifi bu beyitte kayık ile gezen güzeli denizkızına benzetip, o kayığı süren kim acep diye merak ediyor.

Sensin ol mâlik-i deryâ-yı fesâhat ki eger
Söylesen nazm-ı güher-bârun olur dürr-i semîn    Müezzinzâde Hâfız Ahmed Paşa[5]

Birinin Tunca’sında birinin kaplucasunda
Stanbul Kumkapısında deniz mâlikleri oynar. Evliya Çelebi

KAYNAKÇA

 

  • [1] Denizkızı var mıydı, yok muydu? cumhuriyet.com.tr/haber/diger/343548/Denizkizi_var_miydi__yok_muydu_.htmlcumhuriyet.com.tr Yayınlanma tarihi: 18 Mayıs 2012 Cuma, 09:57
  • [2] Ahmet Talat Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, (Haz : Cemal Kurnaz), MEB, İst. 1996, s 345
  • [3] Ahmet Talat Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, (Haz : Cemal Kurnaz), MEB, İst. 1996, s 345
  • [4] Dursun Ali Tökel, Divan Şiirinde Mitolojik Unsurlar, Akçağ Yayınları, İstanbul 1988
  • [5] https://www.turkedebiyatiisimlersozlugu.com/index.php?sayfa=detay&detay=1093


0

1

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar