MANAS DESTANI ve ÖZETİ ( Kırgız Destanı ) Dr. Doğan Kaya
Dr. Doğan Kaya
Dünya edebiyatının şaheserleri arasındadır. Türkistan'da Yedisu civarında teşekkül etmiş, zamanla geniş bir coğrafyaya yayılmıştır.
Manas destanı, Türk ve dünya destanları içinde ayrı ve önemli özelliklere sahiptir. Şöyleki; ilk Müslüman Türk destanıdır. Halen yaşayan tek destandır ve dünyanın en büyük destanıdır. Sözgelişi, gece gündüz durmadan anlatılan ve anlatımı aylarca süren destanın bugüne kadar tamamı tespit edilmiş değildir. Eldeki metin 553. 000 dizedir. Diğer taraftan Manas, dünya şaheserleri arasında zikredilen İranlı Firdevsi 'nin Şehname 'sinin 2, Homeros 'un İlyada ve Odysseia destanlarından 20, Finlilerin Kalevala 'sından 40 ve Hintlilerin Mahabarata' sından 4 kat daha büyük hacme sahiptir. Muhtevası; Manas, oğlu Semetey, onun oğlu Seytek, Er Töştük ve Colay Han destanlarından ibarettir. Manas dairesi çerçevesinde anlatılan son iki destan Türk bilim adamlarınca ayrı iki destan olarak mütalaa edilir..
Kırgızlara ait ilk bilgilere Çin kaynaklarında rastlanır. Çinliler Kırgızları Gengün, Gekün, Kigü, Hegü, Giegü gibi isimlerle anmışlardır. O devirde toprakları Hun Türkleri tarafından istila edilen Kırgızlar, M.S.VI. yüzyılda bağımsızlıklarını elde etmişlerse de kısa bir müddet sonra 560'da Göktürk Hakanı Mu-kan zamanında Göktürklerin, 758' de de Uygurların himayesine girmişlerdir. 840 yılında Uygurların egemenliğinden kurtulmuş; kuzeydoğuda Baykal gölünden, güneybatıdaki Tanrı dağlarının güneyine kadar olan bir sahayı ele geçirmişlerdir. 1207'de Cengiz Han 'ın idaresine giren Kırgızlar, XVI. yüzyılın başlarına kadar Moğollara boyunduruğu altında yaşamış, Moğol İmparatorluğunun çöküşünden sonra, bugünkü bölgeye yerleşmişlerdir. 1876'da da Çarlık Rusya’sının hâkimiyetine girmişler, 1917 Bolşevik ihtilali sonrasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ne tabi olmuşlardır. Nihayet 31 Ağustos 1991'de Sovyetler Birliğinin çöküşünden sonra, Kırgızistan Cumhuriyeti olarak Birleşik Devletler Topluluğu içerisinde yer almışlardır.
Birtakım araştırmacılar destandaki olayları XVI.-XVIII. yüzyıllara bağlarlarsa da bu olayları destekleyen asıl maceralar, Kırgız Türklerinin zayıflayarak Hıtayların emri altına girdikleri 840-847 yıllarına kadar dayanmaktadır. Bundan dolayı Kırgızlar 1947 yılında Manas'ın 1100. yılını kutlamak istemişlerse de rejimin baskısından dolayı bunda başarılı olamamışlar; ancak, bu mutluluğu UNESCO'nun 1995-2000 yıllarını Manas yılı olarak kabul etmesinden sonra yaşamışlardır.
Kırgızlar XVI. yüzyıla kadar Şamanist’tiler. Pek çok göçebe Türk kavimleri gibi Müslümanlığı kabul ettiler. Ancak onların Müslümanlığı XIX. yüzyıl ortalarına kadar İslamî âdetlerden ibaretti. Sosyal ve iktisadî konulardaki çoğu meseleleri İslâm fıkhına göre değil de, kendi kanunlarına göre açıklığa kavuşturmuşlardır. Manap denilen boy beyleri aynı zamanda din adamı rolü de oynamıştır. Destanın pek çok yerinde Şamanizm inancına bağlı gelenek ve pratikler vardır. Sözgelişi, ölenler için yapılan yuğ törenleri Şamanizm töresinde olduğu gibi yapılır.
Müslümanlığın Türkler arasında yayıldığı devirlerde doğmakla beraber taassuptan uzak olan Manas destanı, içinde bulundurduğu töre, gelenek, görenek, inanç, sosyal hayat, kelime zenginlikleri, ad vermeler, aile hayatı, tıp bilgileri, dini ve ahlaki görüşler, giyim-kuşam, motifler, savaş aletleri, coğrafya çocuk terbiyesi, etnografya, sözlü ürünler (atasöz, deyim, tekerleme, tekrar grupları, benzetmeler…), devlet ilişkileri ve yapılan mücadeleler yönüyle bir Kırgız ansiklopedisi hüviyetindedir. Tarihte olduğu gibi bugün bile Kırgızlarda miras, aile, hak ve hukuk meseleleri İslâm fıkhına göre değil de sözlü gelenekteki töre kanunlarına, bir başka deyişle Manas'ta yer alan kaidelere göre yürütülmektedir. Destanda verilmek istenen düşünce; halkın birlik beraberliğini sağlamak, barış ve dostluk içinde yaşamaktır, denilebilir.
Yüzyıllar boyu sanatçılar tarafından büyük bir coğrafyaya yayılan ve genişleyerek günümüze kadar gelen Manas'a ait ilk bilgiler, XVI. yüzyılın başında Seyfeddin Ahsikendi tarafından Tacik dilinde yazılmış olan Mecmaü't-Tevarih adlı kitapta yer alır. Ne var ki, destana ait ilk dokümanterler XIX. yüzyıl ortalarında ortaya konulmuştur. Bu yüzyılda destana İslamî unsurlar girmiştir. Kırgız-Kazaklar arasında memurluk yapan Rus Franel, 1849 yılında bu Türklerle ilgili olarak hazırladığı bir raporu hükümete sunmuş, raporunda Manas'tan da söz etmiştir.
Kazak bilim adamı Cokan Velihanov (1835-1865) derlediği Manas destanını 1861 yılında Rus Coğrafya Cemiyeti'nin yayın organı olan “İzvestiya Dergisi”nde “Cungarya Notları” başlığıyla neşretmiştir. Bu, Manas’ın ilim dünyasına tanıtıldığı ilk çalışmadır.
Manas’ın bir kitap olarak derlenip yayımlanması ise ilk defa Wilhem Radlof tarafından gerçekleştirilmiştir. Meşhur Türkolog Wilhelm Radloff, 1862-1869 yıllarında derlediği metinleri 1885’te Proben (Türk Halk Edebiyatı Örnekleri Külliyatı)” adlı dev eserinin beşinci cildinde yayımlama imkânı bulmuştur. Radloff, çalışmasını Manas, Coloy Kan ve Er Töştük başlıklarıyla üç bölüm halinde yayımlamıştır. İlk bölüm 12.454, ikinci bölüm 5.322, son bölüm olan Er Töştük ise 2.146 dizedir. Destanın tamamı 19. 922 dizedir.
1917 yılından sonra Manas’la ilgili derlemelere hız verilmiştir. Bunlardan 1922 yılında İbrav Abdrahmanov’un Sagımbay Orozbakov’dan derlediği ilk bölümün metni çok önemlidir. Orozbakov’un vefatından sonra kalan bölümler Sayakbay Karalayev’den derlenmiş ve 25.665 dizelik hacimle üç cilt olarak yayımlanmıştır (1984, 1988, 1990).
Manas üzerinde önemli çalışma yapanlardan birisi de konu üzerinde otuz yıl çalışan Kazak bilim adamı ve yazarı Muhtar Avezov’dur. Manas’la ilgili olarak daha çok Rusça ve Almanca çalışmalar yapılmıştır.
Manas destanı ile ilgili olarak en hacimli metin Cup mamay’a aittir. 550.000 dizeden daha fazla hacme sahip olan anlatma 1984 yılında 18 cilt olarak Arap harfleriyle Çin’de basılmıştır. Anlatılan destan Manas, Semetey, Seytek, Kenenim, Seyit, Asılbaça, Bekbaça, Som-bilek, Çigitey şeklinde sekiz bölümden oluşmaktadır.
Ülkemizde Manas destanı üzerine en fazla çalışmayı Abdülkadir İnan yapmıştır. “Makaleler ve İncelemeler “ (C. I-II) adlı eserinde pek çok yazısını bir araya toplayan İnan, Manas'la ilgili çalışmalarını da burada tekrar değerlendirmiştir. Ayrıca, Sagımbay Orazbakoğlu 'nun yayımladığı dört ciltlik Manas destanını Türkiye Türkçesine çevirip ve özetleyerek 1972 yılında yayımlamıştır. Bunların dışında Türkiye'de Manas'la ilgili olarak M. Fuat Köprülü (Edebiyat Araştırmaları), Vasfi Mahir Kocatürk (Türk Edebiyatı Tarihi), M. Necati Sepetçioğlu (Türk Destanları), Ali Öztürk (Türk Destanları), Dr. Hamit Zübeyr Koşay (Makaleler ve İncelemeler) gibi eserlerinde Manas'tan bahsetmişlerdir. Hayrettin İvgin de tebliğ makale ve derleme bazında 10'a yakın çalışma gerçekleştirmiştir. Manas destanı üzerine önemli bir çalışmayı da Dr. Naciye Yıldız gerçekleştirmiştir. Yıldız, hazırladığı doktora tezinde Manas'ı bütün boyutlarıyla değerlendirmiştir.
Destandaki kahramanlar kadrosu oldukça geniştir. Manas'ın soyu sistemli şekilde yer alır. Kögöy Han, Nogay Han, Cakıp Han, Manas, Semetey, Seytek, Manas'ın eşi Kanıkey, Seytek'in oğlu Kenen, torunu Alımsarık, Kulunsarık. Diğer kahramanlar arasında Bakay, Kanıkey, Koşoy, Almambet, Çubak, Sırgak, Acıbay; kötü kahramanlar olarak da Kongurbay, Coloy görülür. Ancak şurası da var ki bütün Manas eşmetinlerinde kahramanlar aynı sayıda değildir.
Doğduğunda eti apak, kemiği bakır gibi, kızıl renkte ve akrep gibi gözlere sahip olan Manas, halkını düşmanlara karşı korumak için kendisini vazifeli saymıştır. Ömrünü onların mutluluğuna, birlik ve dirliğine adamıştır. Müsamahakâr ve yardımseverdir. Kendisini en çok üzen hadiseler, zaman zaman alpları arasında vuku bulan çarpışmalardır. Destanda “Batır Manas, Er Manas “ gibi adlarla anılan kahramanımızın ok geçirmeyen beyaz bir zırhı ve rüzgârdan hızlı Akkula adlı bir atı vardır. Kendisinin kırk yiğidi ve eşi Kanıkey 'in de kırk cariyesi vardır. Kanıkey destanda tedbirli olmayı ve kadın zekâsını temsil eder. Manas destanında ön planda olan temalar yurt ve insan sevgisi, ayrılık, sıla hasreti, sadakat, ihanet, iftira ve kıskançlıktır. Destan kahramanları savaşta iken son derece insanüstü gayret içindedirler. Kendilerinden kat kat fazla olan düşmanla haftalar ve aylarca dövüşebilmektedirler. Bunun yanında başkalarının güler yüzüne hemen aldanacak kadar saftırlar. Destanlar verdikleri mesajlarla önem kazanırlar. Manas destanında da en fazla soy ve boy birliği mesajı vermiştir.
Destanda göz ardı edemeyeceğimiz önemli kahramanlardan biri de atlardır. Halkın günlük hayatında ve destan dünyasında ayrı bir yere sahip olan atlar; kahramanın can yoldaşı, kardeşi, ana-babası, danışmanı gibi roller üstlenirler. Bu özellikleriyle, Köroğlu'nun Kırat'ı, Alpamış'ın Bayçıbar'ı, Koblandı Batır'ın Tayburul'u ile Manas'ın Akkula (Akboz)'sını birbirinden ayrılmaz ikililerdir. Destandaki diğer kahramanların Maniker, Taytoru, Sarıala, Gökal, Algara ve Aç Budun gibi atlar da pek çok meziyetlere sahip atlardır.
Tamamı manzum olan destanda mısra sonunda olduğu gibi mısra başında da kafiyeler vardır. Mısra başı kafiye, Orta Asya Türklüğünde bugün dahi yaşatılan gelenektir. Mısralar arasında kafiye bütünlüğü olmadığı gibi mısralardaki hece sayılarında da eşitlik yoktur. Bunların yanında son derece başarılı aliterasyon ve asonans örnekleri vardır.
Manas destanının ikinci bölümü Semetey’in, üçüncü bölümü de Seytek'in maceralarıyla devam eder.
Manas destanının Sagımbay Orozbakoğlu eşmetnine göre özeti şöyledir:
Kırgızların başbuğu Orazlı öldükten sonra, Kalmuk Hanı Alevke Kırgızistan’ı istila eder. Bunun üzerine Kırgızlar’ın bir kısmı Altay’a, bir kısmı İran’a bir kısmı da Kaşgara’a kaçar. Orazlı oynağındaki Kırgızlar ise, Kalmuk idaresinde Alevke’ye hizmet ederler. Bu Kırgızlar’ın beyleri de Cakıp’tır.
Kırgızların bir başka boyu olan Noygutlar da, Kalmuk Mançuların idaresinde yaşarlar. Başbuğları Akbalta oymağıyla birlikte, Orazlı oğullarına katılır. Alevke Han, Kırgız beylerinden Şıgay Han ve Tekeşi Han’ı yağmalayınca, Akbalta ile Cakıp ayaklanır. Ayaklanma Alevke Han tarafından kısa sürede bastırılır.
Cakıp, Kırgızları yeniden ayaklanmaya hazırlar. Hazırlıklar yapıldıktan sonra, Cakıp ve Akbalta’nın çetesi Alevke Han’ın kervanını basar. Bu mücadelede, Akbalta esir düşer, asi Kırgızlar da Altay’a sürülür. Sürülen Kırgızlar, Akdala sahrasına yerleşirler. Altay’ı ele geçiren Kalmuk ve Mançular ise, tarımdan habersiz yaşarlar. Altay’da tarımı iyice öğrenerek, zengin olurlar.
Cakıp Han’ın iki eşi vardır; Çıyırdı ve Bakdevlet. Çocuğu olmadığı için çok üzülür. Büyük hatunu Çıyırdı’ya evleneli on dört yıl Cakıp ve Bakdevlet aynı gün birer rüya görürler. Gördükleri düşleri yordurmak için Cakıp ziyafet verir. Ziyafete gelen Bayyegit adlı bir ihtiyar görülen rüyaları yorumlar. Çıyırdı Hatun’un bir erkek ile bir kız, Bakdevlet Hatun’un da ikiz erkek çocuk doğuracağını, söyler.
Bayyegit’in dedikleri, zamanı gelince bir bir gerçekleşir. Çıyırdı bir erkek çocuk, Bakdevlet ise ikiz erkek çocuk dünyaya getirir. Cakıp altmış yaşına geldiğinde üç erkek çocuk babası olur. Cakıp çocuklarına ad vermek için büyük bir düğün yapar. Düğünde Akbalta “Doğan çocuklardan birinin adının Manas olduğunu yalnız biz bilelim, Kalmuk, Çin ve Moğollar bu sırrımız bilmesinler, düğün günü çocuğun adını Devcinli olarak ilan edelim.” der. Böyle yapmalarının sebebi, Çinli Esen Han’ın kâhinlerinin Kırgızlardan Manas adlı bir çocuğun doğacağını ve bu çocuğun büyüdüğünde Çinlilerin başına belâ olacağını bildirmesidir. Bunun üzerine Kırgızlar, Manas adını ağızlarına almamaya ant içerler.
Manas sekiz yaşına gelir ve annesi onu köylülerin sürülerine zarar verdiği için koyun çobanı olan Oşpurbay’a “Üç-dört yıl oğluma bak.” diye teslim eder. Manas burada rahat durmaz ve arkadaşları ile kavga eder. Olanlardan rahatsız olan Oşpurbay, Cakıp’ın yanına giderek, oğlunun bir at sürüsünün çobanı ile bir koyun sürüsünün çobanını öldürdüğünü söyler. Duyduklarına çok şaşıran Cakıp, ne yapacağını bilemez.
Cakıp çobanı Oşpur ile konuşurken Çinli komutan Koçko gelerek Cakıp’ın üzerine yürür. Cakıp’a oğlu Manas’ı kendilerine “Devcindi” diye tanıttığı için kızar. Esen Han’ın oğlu Manas’ı istediğini, bu yüzden de Manas’ı kendilerine teslim etmesi gerektiğini söyler. Bütün bu olanlara sinirlenen on iki yaşındaki Manas, atına binerek düşmana saldırır. Olanları öğrenen Kırgızlar ise, ana yurtlarına doğru kaçarlar.
Manas’a yenilen bahadırlardan biri olan Tagılık Bahadır, olanları bir bir Esen Han’a anlatır. Esen Han’da Manas’ın yakalanmasını komutanlarına emreder. Bunun üzerine Çin-Moğol askerleri Kırgızlara saldırır. Cakıp, oğlu Manas’a teslim olmasını söyler, fakat Manas babasına karşı çıkar. Akbalta’nın da desteğini alan Manas, Çin-Moğol askerleri ile savaşır. Savaşta Dev Kalmuk ölür. Manas karşısına çıkan Kaban Alp’ı ise öldürür, Yolay Alp’ı da kaçırır. Cakıp ve Akbalta Manas’ın bu zaferine çok sevinirler.
Kalmuk istilasından sonra Orazalı’nın on oğlunun her biri bir tarafa dağılır. Cakıp, hayvanlarını otlattığı birgün de kardeşi ihtiyar Bay ile karşılaşır. İki kardeş birlikte oturup, başlarından geçenleri birbirlerine anlatırlar.
Cakıp, kardeşi Bay ve tüm beyler, Kalmuklara karşı güç birliği yapmaya karar verirler. Niskara ile yapılan savaşı Manas ve yanındakiler kazanır. Manas, bu savaşta öyle yiğitlikler gösterir ki, gösterdiği bu yiğitlikler kendisinin destanlaşmasına sebep olur.
Manas, zaferini kutlamak için bir ziyafet hazırlatır. Bu ziyafete Altaydaki Kırgız, Kazak, Moğol ve Kalmukları davet eder. Bu ziyafette Çin Hanı Esen Han’a karşı birleşmenin gerekliliği tartışılır. Manas bu ortak harekâta komutan seçilir. Daha sonra dağınık bir halde Isıkgöl çevresinde yaşayan Er Koşay da bunlara katılır.
Seferden dönen Manas’a babası Cakıp Ağa bir ziyafet verir. Bu ziyafet aynı zamanda bir Kırgız kurultayıdır. Manas ve Er Gökçe, Kalmuk ve Çinlilere karşı saldırmak isterler. Bakay Alp ise, onları acele etmemeleri hususunda uyarır. Bakay Alp’i dinlemeyen Manas Er Gökçe, Er Ümbet, Kara Koca, Ürbü, Çuvak ve Canay Alp gibi Kırgız ordusunun komutanlarını da yanına alarak Aranik Kalesi’ne doğru yürüyüşe geçer. Altı gün süren bu kanlı savaşta her iki tarafta da çok sayıda asker ve komutan ölür.
Manas’ın canı çok sıkılır, üç gün hiç kimseyle konuşmaz. Üçüncü günün sonunda yanındakilere “Benimle birlik olmak isteyenlere haber salın” der. Onun bu çağrısına Umutoğlu Zaysan, Bakay Alp, Çalba, Çalıbay, Kara Koca, Kalkaman ve Er Gökçe icabet eder. Alevke’ye saldırmaya karar verirler. Alevke gösterişli bir hayata sahip bir handır. Manas Alevke’nin bu hayatı hakkında bilgi toplamaya çalışır.
Manas askerleriyle birlikte Alevke Han’ın karargâhına varır. Manas’ı yenen Alevke onu gücüyle yenemeyeceğini anlayınca, hileye başvurur. Bahçesindeki hayvanlara Manas’ı parçalatmaya çalışır. Ama başarılı olamaz. Manas’ı yenemeyeceğini anlayan Alevke Manas’a teslim olmayı kabul eder.
Dang-Dung Dağları’ndan Kabak Art ve Torıklı’ya kadar olan bölge Şooruk Han adında bir hanın ülkesidir. Bu ülkenin merkez kalesi Maymunluk’tur. Burada yaşayan halk, Kırgızlarla kardeştirler. Şooruk, bir gün yanındakilere Alay ve Isıkgöl bölgesini almak istediğini söyler. Şooruk’un Akılay adındaki kızı ise babasına “Çok kötü bir rüya gördüğünü, bu yüzden bu işten vazgeçmesi gerektiğini ve yapacağı bu seferin halkına felaket getireceğini” söyler. Şooruk kızının söylediklerini dinlemeyerek Kırgız ülkelerini yağmalamaya başlar. Önce Kırgızların Uşpir ve Akbalta’ya bağlı oymaklarının at sürülerini yağmalar.
Akbalta olanları Manas’a anlatınca, Manas hemen harekete geçer. Manas’ın askerleri ile Şooruk’un ordusu karşılaşır. Manas Şooruk’un askerlerinden olan Döges’i ve Külti’yi öldürür. Bunun üzerine Şooruk’un büyücüsü Kuyanis, Manas’ın askerlerine büyü yapmaya çalışır, fakat durum anlaşılır. Büyücüler arasındaki mücadelede Kuyanis yenilir.
Ertesi sabah yapılan savaşı Manas kazanır ve Şooruk Han kızını ve otuz cariyesini seçtikleri kişilerle hür olarak evlenmeleri için Manas’ın ve askerlerinin önüne getirir. Burada Akılay Manas’ı kendisine eş olarak seçer. Manas’a ve yanındakilere kırk gün süren bir toy yapılır. Daha sonra babasıyla küsüşen Manas, çiftçiliğe başlar. Ancak bir müddet sonra Manas’ın arkadaşları onun yerini öğrenirler ve onu evine geri getirirler.
Kalmuk Han hanımı Altınay, doğum sancıları bir erkek çocuk doğurur. Çocuğun adını Almambet koyarlar. Çocuk doğduğu gün Becin’e yetmiş gün durmadan yağmur yağar, zelzele olur. Almambet on yaşına gelince kılıç kuşanır ve eline balta alır. Gösterdiği yiğitliklerden sonra Almambet tahta çıkar. Gelenek üzerine tahta çıkan hükümdar için insan kurban edilir. Almambet bu işi yapan halkına kin ve nefret duymaya başlar.
Aziz Han, bir gün oğluna Han Yaylası’nı Konurbay’dan almasını ister. Bunun üzerine Almambet Konurbay’ın yanına giderek, ona Han Yaylası’ndan çıkması gerektiğini söyler, lakin Konurbay buradan çıkmaz. Almambet, sonunda Konurbay’la savaşarak burayı ele geçirir. Savaşı kaybeden Konurbay ise, Esenkan’a Almambet’i şikâyet eder. Konurbay’ı takip eden Almambet de Esen Han’ın yanına gelerek Konurbay’ı Esen Han’a şikâyet eder. Ettiği şikâyetin cevabını bekleyen Almambet’in bir gece karşısına Burulça adında bir kız çıkar. Burulça Almambet’i babasının ve Esen Han’ın sözlerini dinlememesi konusunda uyarır. Burulça’ya âşık olan Almambet yedi yıl sonra buluşma sözü vererek oradan ayrılır.
Aziz Han Almambet’in Esen Han ve Konurbay’a karşı çıkmasına kızar. Oğlunun yakalanmasını ister. Bütün komutanlar birlik olup Almambet’e saldırırlar, ama Almambet oradan kurtulmayı başarır.
Almambet ve Macik, Kıpçak Beyi Er Gökçe’ye sığınırlar. Er Gökçe ve halk tarafından iyi bir şekilde karşılanan Almambet burada Müslüman olur. Seferlere çıkıp, yeni yerler istila eder. Almambet’in bu durumunu Er Gökçe’nin kırk yiğidi kıskanır. Bu yüzden Er Gökçe’nin karısıyla Almambet’in arasında bir şeyler olduğu dedikodusunu çıkarırlar. Hakkında çıkarılan dedikodulara daha fazla dayanamayan Almambet oradan Er Gökçe’nin yanından ayrılır. Almambet Er Gökçe’nin eşi Akerkeç’in tavsiyesi üzerine Manas’ın karargâhına doğru yol alır.
Manas rüyasında bir keskin kılıç bulduğunu ve bu kılıçla taşı parçaladığını görür. Gördüğü rüyayı Acıbay adlı bir Kırgız’a yordurur. Manas Acıbay’dan Almambet adlı bir kişinin kendisine yardım edeceği yorumunu alır. Bunun üzerine Manas Almambet’i beklemeye başlar. O sırada Almambet Sarı Arka adı verilen yerdedir.
Manas yiğitlerinden Kırgıl ile Bakayı Almambet’i kendisine getirmeleri için gönderir. Onlar da Almambet’i alarak Manas’ın yanına getirirler. Almambet’i karşılayan Manas onu ailesiyle tanıştırır ve halk ona çok iyi davranır. Çıyırdı Hatun, Almambet’i yavrum diyerek bağrına basar, emzirir ve böylece Manas ile Almambet’i öz kardeş yapar.
Manas eşleri Karabörk ile Akılay’ı savaş meydanlarından almıştır. Karabörk’ü Kalmuklarla yapılan savaşın sonunda Akılay’ı ise Kolca’dan alarak Türk töresine uygun olmayan bir şekilde evlenir. Bunların çocukları da olmamaktadır. Bu duruma çok üzülen Manas, bir gün babasına çocuksuzluğundan yakınarak evlenmek isteğini belirtir. Hanlar da Manas’ı haklı bulurlar. Bunun üzerine Cakıp, Buhara Han’ı Temir Karahan’ın kızı Kanıkey’i istemek için Buhara’ya gider. Buralar Müslümam ülkelerdir. Cakıp, doğruca Karahan’ın evine gider ve burada Cakıp’ı ilgiyle karşılarlar. Cakıp Karahan’a “ Kızınızı oğlum Manas’a istiyorum” der. Karahan da Cakıp’a “Senin oğlunun iki karısı olduğunu duydum” der. Cakıp Karahan’a onları savaş ganimeti olarak aldıklarını ve geleneklerimize göre bir düğün yapmadığını belirtir. Temir Karahan yanındaki komutanlara danıştıktan sonra, yüklü bir mihr karşılığında kızını Manas’a vermeye ikna olur. Cakıp mihri Karahan’a verince Temir Han’ın küçük kızı Aruke’yi de Manas’ın arkadaşı Almambet’e ister. Temir Han’ı ikna eden Cakıp Kanıkey ile Aruke’yi gelin alarak Kırgız’a getirir.
Manas Kanıkey ile Almambet de Aruke ile evlenip Talas’a yerleşirler. Burada Manas’ın yanında Çuvak, Sırgak, Acıbay ile danışmanı Bakay bulunur. Er gökçe eş olarak Akerkeç’i, Manas Kanıkey’i, Almambet de Aruke’yi alınca birbirlerinin bacanağı olurlar. Bunlar aralarında birleşerek kuvvetlenir, Esen Han’a karşı savaşlar kazanırlar.
Esen Han, bu bacanaklara kinlenince, hain Közkaman ile Manas’a mektup yazıp haber gönderir. Manas’tan kendilerini yanlarına almalarını ister. Manas hanımlarının bu duruma karşı çıkmalarına rağmen onları dinlemeyerek Esen Han’ın isteğine inanır ve onları yanına alır. Onlara çadırlar, sürüler ve yaylalar verir.
Günlerden bir gün Manas’ın ülkesine yerleşen bu Kalmuklar Manas’a içki içirip, onu sarhoş ederler. Daha sonra da onu alarak bir çukura atıp, esir ederler. Tüm bu olanlardan Manas’ın sadık kırk yiğidinin haberi yoktur. Onlar kendi aralarında eğlenip, oyun oynarlar.
Kanıkey, Manas’ın sadık erlerinden olan Akayar’la birlikte Manas’ı esir edildiği kuyudan kurtarır. Kanıkey Manas’ı kurtarmak için giriştiği mücadelede birçok yerinden yaralanır. Olanları öğrenen Manas’ın kırk yiğidi, öç almaya karar verirler.
Bakay Alp başkanlığındaki kırk yiğit, hemen savaşa girişir. Közkaman Bakay’la savaşır, fakat yenişemezler. Düello yapmaya karar verirler. Çubak, Gökçegöz’ü öldürüp, kanını içer. Böylece savaş kazanılır. Manas, Közkaman- Gökçegöz seferinden dönünce kırk gün kırk gece ziyafet verir.
Taşkent civarında yaşayan Köketay Han, Manas’a büyük yardımlarda bulunur. Bu yüzden Manas’tan büyük saygı ve sevgi görmektedir. Köketay ava çıktığı bir gün, kundakta bırakılmış bir erkek çocuk bulur. Köketay, bu çocuğu alarak ona bir toy düzenler. Çocuğa, sümüklü anlamına gelen Bokmurun adını verir. Çocuğun başının sadakası olsun diye her gün kurbanlar keser.
Köketay bir gün çok hastalanır. Etrafında bulunan herkesi toplayarak, onlara vasiyetini bildirir. Onlara “Beni kımızla yıkayın, etimi kemiğimden ayırıp zırhımı giydirin. Birlik ve beraberlik içinde yaşayın, Bokmurun’u dışlamayın, Endican’daki Manas’ı da yerime getirin.” diye vasiyet ederek, vefat eder.
Bokmur, Köketay’ın cenaze töreni için hiçbir masraftan kaçınmaz. Ama törene Manas’ı çağırmaz. Büyük aş töreni için Koşay Alp’tan idaresini ister. Tören için Sarı Arka’daki Karkıra Yaylası’na göçülür. Çevre oymaklardan Koşay Alp, Ayçığı, Kökbörü ve Ertüstük Alpaş verilecek yere gelirler.
Buranın bilginlerinden olan Baymirza, Bokmur’a aş törenine Çinli, Kıtay ve Kalmuk halklarını çağırmaması gerektiğini, Talas’taki Manas’ı çağırması gerektiğini söyler, fakat Bokmur, Baymirza’yı dinlemez.
Aş töreninin idare işini Koşay üstlenir. Koşay, çağırıcı olarak da, Aydar’ı görevlendirir. Aydar’a Tobnar gölü kıyısında yaşayan Karaça Bey’i, Hoten de yaşayan Cügeri Bey’i, Yarkent’te yaşayan Yurtuvalçu pehlivanı, Ürgenç’teki Akun Han’ı, Canalı ve Karaçerleri, Urum Han’ı Gökbörü’yü, Kuzubek’i, Malabek’i, Sıncıbek’i, Buhara’da Temir Han’ı, Yedi Özen’deki Bağış Er’i, Alp Agış’ı, Muzbarçak Han’ı, İki Kemik Yaylası’ndaki Kel Eybit oğlu Er Ürbü’yü, Tekeşiy Han’ı, Şıgay Han’ı, Eştekter’den Yamgurcu Han’ı, Sarı Arke Irmağı’nın yanında yaşayan Gökçe Aydar Han oğlunu, Yolay’ı, Sibeyler’in pehlivanı Ilıma’yı Salavun’un Han’ı Orakkır’ı, Çin’in Bakkurçın şehrinin hanı Niskara’yı, Mançu yurdu halkını, Kakanşı kentinin halkını, Torgavut Moğollarını ve bu Moğolların kadın kralını, Sarısu Irmağı’nın vadisinde yaşayan ahalinin hanı Konurbay’ı törene davet ettirir. Ayrıca, törene gelmeyenlerin başına bela olacağını da bildirir.
Aş törenine çağırılanlar yavaş yavaş törene gelmeye başlarlar. Törene gelenler çadırlara yerleştirilir ve burada onlara hediyeler verilir. Törene gelenlerin arasında yer alan Niskara, Burutlular ile hesaplaşmak ister. Nisakara’nın halkı ocaklara saldırıp yemekleri yağmalamaya başlarlar. Kırgızların hepsi dağlara doğru kaçmaya başlarlar. Nisakara bu halkın direnme gücünü öğrenmek istediğinden böyle davranır. Etrafında bulunan Kırgız komutanlarına bakarak Kozubek Alp’a “Boş lakırdı edenlerden biri”, Er Töştük’e “Çarpışmaya değmez, vücudunda yağ kalmamış”, Sancıbey’e “ Pısırığın biri” diyerek mağrurlanır.
Borkum Niskara’nın alçaltıcı hareketleri karşısında ne yapacağını bilemez. Manas’ı törene çağırmadığı için bin pişman olur. Atı Meniker’i onlara vererek bu beladan kurtulmak ister. Olanlara daha fazla seyirci kalmayan ihtiyar Koşay, hemen Manas’a bir mektup yazarak bu mektubu Aydar’la Manas’a gönderir. Aydar doğruca Manas’ın yanına giderek Koşay’ın mektubunu ona sunar. Manas törene çağrılmadığı için çok hiddetlenerek, elçiyi öldürmeye kalkar. Fakat yiğitleri ve arkadaşları tarafından yatıştırılır. Tören alanına gidip gitmeme konusunu alp arkadaşları ile konuşur. Almambet’in sözlerini yerinde bularak sefere çıkmaya karar verirler. Manas ve arkadaşları Kanıkey’in sarayında misafir edilir. Burada yenilip, içildikten sonra arkadaşlarına hediyeler sunulur. Daha sonra Manas ve kırk alp Karkıra’ya doğru hareket ederler.
Manas’ın tören yerine geldiğini gören Kalmuklar, ondan aman dilerler. Bunun üzerine Kırgız büyükleri “Bunları affedip, törene kaldığımız yerden devam edelim” diyerek Manas’ı ikna ederler. Manas’tan korktuğu için saklanan Bokmur saklandığı yerden çıkınca ortalık sükunet bulur.
Meydan yerinde bine yakın at yarış içim toplanır. Yarış sekiz gün sürecektir. Atların gelişini bekleyen halk için “Cambı Atma” (nişancılık) yarışı başlatılır. Hedefler som altın ve gümüştendir. Cambıya isabet edip onları yerlerinden indirenlere bu cambı hediye edilecektir. Törene gelen bütün beyler biner nişancı çıkarırlar. Önce Çinliler ve Kalmuklar ok atarlar, ama cambıyı düşüremeyip, maskara olurlar. Kırgızlardan Er Töştük, vurmasına rağmen cambıyı düşüremez. Kırk alp de cambıyı düşüremeyince Manas atışı nihayete erdirerek cambıyı düşürür ve alır.
Irsula ve Aydar, güreşlerin başladığını halka duyururlar. Önce Alp Yolay meydana çıkar. Alp Yolay sanki bir devdir. Kırgız pehlivanlarından hiç kimse Yolay ile güreşmeye cesaret edemez. Koşay, Er Töştük’e Yolay ile güreşmesini söylemek isterse de onun zayıflamış olduğunu görünce bundan vazgeçer. Sonunda Alp Koşay ilerlemiş yaşına rağmen Alp Yolay’ın karşısına çıkar. Geçmiş ile ilgili uzun bir nutuk attıktan sonra Akalp ile Gökalp’i nasıl yendiğini anlatır. Güreşe tutuşan iki pehlivanın güreşi bütün gece sürer. Bir ara Koşay uykuya dalar. Bunu fırsat bilen Yolay, Koşay’ı uykudayken kayaya vuracağı sırada Manas güreşi durdurur. Uyanan Koşay, Yolay’ı yakalayıp yere vurur ve galip olur.
Kalmukların oburluğuyla ünlü Tükübay adında bir güreşçisi vardır. Tübütay’ın güreş sonunda kazanacağı zengin ödüller iştahını kabartır. Kırgızların pehlivanları Tübütay ile güreşmeye çekinirler. Bunun üzerine Manas adamlarına seslenir ve onlara Tübütay’ın karşısına Kırgıl Ağış’ı getirmelerini söyler. Güreşçilere içi ipek, dışı bez, arası ince tellerden dokunmuş bir şalvar giydirilir. Tübütay’ın karşısına çıkan Ağış güreş meydanında gülmeye başlar. Buna sinirlenen Manas, kamçısıyla Ağış’a vurunca, Ağış kırbaç acısıyla Tübütay’a öyle bir saldırır ki, Tübütay’ı tuttuğu gibi yere serer.
Meydanda Köketay’ın gök sancağı yeni bir yarış için yeniden dalgalanır. Bu yarış, mızrak yarışıdır. Algara atına binen Korunbay’ın karşısına Sarıala atına binen Manas çıkar. Alp Koşay’ın Manas’ın muzaffer olması için yaptığı duaya tüm Kırgızlar “Âmin” derler. Mızrak yarışında iki alp altmış kadar süngü kırarlar. Manas’ın hücumu ile Korunbay, atından yere yuvarlanır. Böylece Manas yarışı kazanarak, ödülünü alır. Ödülünü de Kırgız halkına dağıtır.
Töreni idare eden Bakay Alp, Kırgız halkını, yarışlarda mağlup olan Çinli ve Kalmuklara karşı uyanık olunması gerektiği hususunda uyarır. Tüm uyarılara rağmen, Kırgızlar için Köketay aşı bir felaket olmaktan kurtulamaz. Törene davet edilen konuklar ev sahibini yağmalarlar. Almambet ile atlıları Manas’ın karargâhına gelirler. Almambet yanına Sırgak ile Acıbay Alp’ın Küren adlı atını da alarak Kalmuk ülkesine doğru hareket eder.
Manas’ın Çin seferi için yol üstündeki Kalmuk beylik ve hanlıklarını bastırmaları gerekir. Bunun için, Almambet ve Sırgak, Şayın Gölü’ne oradan da Talçokı dağına gelir. Burada karşılaştıkları Manas’a saygı gösterisinde bulunurlar. Çuvak ile Almambet her fırsatta birbirini incitir ve hiddetlendirir. Manas bu iki kahramanı barıştırmak için uzun bir konuşma yapar ve sonunda onları barıştırır. Böylece Manas, Almambet, Sırgak ve Çuvak Alp alp dağlarını aşarak, Tolçokı dağına ulaşırlar. Burası ormanla örtülü çok güzel bir yerdir. Buranı içinde Tol-Çokı adlı alınması çok zor olan bir kale bulunur. Almambet buraya gelindiğinde, Manas’a, Kara Kıtay ve Mançuların şehirleri, Pekin ve burada yaşayan han hakkında bilgi verir. Manas da Almambet’i, Çin’e bilgi toplamak üzere görevlendirir. Almamabet ise, yanına Sırgak’ı da alarak yola koyulur. Manas ile Çuvak ise burada kalırlar.
Almambet ile Sırgak öncü yola çıkarlar. Çinlilerin ve Kalmukların Kırgızlardan çok korktuklarını, onlardan korunmak içinse, cin, peri ve büyülerden yararlandıklarını öğrenirler. Almambet, Sırgak’a Burçulya ile yaşadıklarını anlatır. Burçulya’dan yedi yıl önce ayrılmamak üzere anlaştıklarını, fakat kaderin onları ayırdığını, onu bir türlü bulamadığını anlatır. Almambet’i dinleyen Sırgak öfkeden köpürerek “İzin ver hemen onu alıp, geleyim” der. Almambet Sırgak’ı teskin ederek, oraya gitmenin kolay olmadığını, orada yaşayan bir tilkiyi öldürmeden hiçbir şey yapılamayacağını anlatır. Bunun üzerine Sırgak ile Almambet tilkiyi öldürürler. Bu sırada ormanın içinde yer alan, bir taş kovuğundan güzel bir elbise çıkar. Bu elbiseyi giyen Almambet, aniden şekil değiştirerek, Konurbay’ın ikizi gibi olur. Böylece Almambet ile Sırgak kolaylıkla bu şehrin kapılarından içeri girerler.
Almamabet ile sırgak’ın geldiği bu yerler, Almambet’in doğduğu, çocukluğunun geçtiği yerlerdir. Burada bulunan ve babasının olan Han Yaylası’nı Almambet gitikten sonra Kalmuklar yağmalarlar. Yıllar sonra vatanına gelen Almambet, küçükken kaybettiği altın zurnasını burada bulur. Almambet’in aklına yine sevgilisi Burçulya gelince orada onu yâd eder.
Almambet ile Sırgak yolda giderken, Kürpüldek adı verilen bir ırmağa gelirler. Bu ırmağın akıntısı çok güçlüdür. Irmağın üzerinde, sadece bir atlının geçebileceği kadar dar demir bir köprü bulunur. Aziz Han’ın oğlu olan Almambet Sırgak’a Kalmuklardan kaçarken bu köprüden geçtiğini söyleyerek yanında bulunan babasının kutsal elbisesini çıkarıp giyer. Bir anda heybetli bir prense dönen Almambet’i gören Sırgak gönlünden Almambet gibi birinin Manas’ın iline gelmesini büyük bir tevazu gösterisi olduğunu söyleyerek, Manas’ın ilinde ona Kalmuk diye hakaret edenlerin aslında ona büyük bir haksızlık yaptıklarını düşünür. Almambet Sırgak’a da bir elbise giydirerek karşılaştıkları Niskara ve yolay idaresindeki halkı kandırarak, onları ters yöne doğru yönlendirir.
Kırgay denilen dağlarda hesapsız at sürüleri vardır. Bu sürülen çobanlığını Karagul adlı bir kişi yapmaktadır. Bu çoban Almambet ile Sırgak’ı görünce huylanıp, tedirgin olur. Almambet ile Sırgak at sürülerini çobanın elinden alarak götürürler. Durumu öğrenen Konurbay, Algara atına binerek bunların peşine düşer.
Bütün Türk boylarının başbuğları ve askerlerinin yer aldığı Kırgız ordusunun başında Manas bulunur. Orduda nice pehlivanlar ve alplar yer alır. Kırgız apları Kalmuk ülkesine yaklaşır. Ordunun başında yer alan Manas ve yanındaki Çuvak öncü yanlarına gelmekte geciken Almambet ile Sırgak’ı beklerler. Hayli yorgun düşen Manas burada uykuya dalar.
Kırgızların at sürülerini kaçırmasına kızan Kalmuklardan Konurbay, savaşa hazırlanır. Emrindeki Mançu ve Kalmuk askerlerine hareket emri verir. Konurbay’ın yanında ünlü savaş erleri Niskara ile Muradil bulunur. Bu erlerden Muradil “Savaşacak adam arıyorum” diye kükrer. Bu sırada Muradil’in önüne Almambet çıkar. Ona küfürler yağdırırlar, ancak daha sonra ondan kaçmaya başlar. Muradil, Almambet’e karşı intikam hırsı ile doludur. Almambet ile döğüşen Muradil Almambet’e yenilir. Almambet, Konurbay’ın askerleriyle geldiğini görünce, Ayat ırmağına doğru kaçar. Kalmuk askerleri Almambet ile Çuvak’ı yakalamak için uğraşırlar. Almambet Bozkertik Alp ile savaşırken yaralanır. Kırgızlarla mücadele etmek çok zordur. Bir kişide bin kişinin gücü vardır. Yolay da bunu bilmektedir.
Kırgızların yağma ettikleri at sürülerini almak için giden Alp Sırgak’ı, amcası Er Bakay merak içinde bekler. Sonunda Sırgak amcasının yanına gelir. Bakay, Sırgak’a, Manas, Almambet ve Çuvak’tan haberinin olup olmadığını sorunca, Sırgak amcasına “Manas beni, Kırgız ilinde yapılan savaşları anlatmam için görevlendirdi” der. Bunun üzerine Kırgız askerleri Bakay Alp önderliğinde yeniden seferlere çıkarlar.
Kalmuk askerleri Konurbay idaresinde Manas ve Çuvak’ı takip ederler. Yapılan takibin sonucunda büyük bir mücadele başlar. Mücadelenin yapıldığı yere Almambet’te yetişir. Manas Konurbay gibi bir komutanla savaşacağı için çok mutludur. Hemen kılıcıyla saldırıya geçer, fakat kılıç, Konurbay’ın zırhına isabet eder. Konurbay’ı attan düşürür. Alamambet Çuvak’ın yardımıyla Kalmukları epeyce yıpratır. Manas da Almambet’e katılır ve Gölkeçü kızıl kana bulanır. Kalmukların komutanı Konurbay kaçar. Bakay Alp, Manas’a kendi atı Akkula’yı getirerek verir. Arkalarından Türk boylarının komutanları Cagbırcı, Er Gökçe, Ürbü, Muzburçak, Sıncıbek ve Er Töştük alplarıyla beraber gelerek savaşırlar.
Diğer tarafta kılıcıyla ünlü Manas, Kalmuklar tarafından kıstırılan Kırgızları kurtarır. Manas, esas askerlerden ayrılıp, Kürpüldek ırmağına doğru düşmanları takip eder. Burada Kalmuk Konurbay Alp Manas’ın önüne çıkar. Manas, atı Akkula’nın üstünde Konurbay’a hücum eder. O sırada Manas’ın Akkulası tüm hızıyla koşmayay başlar ve ırmağın delice aktığı yere atlayıverir. Manas’ın su içinde olduğunu gören Kalmuklar, ok hücumuna başlarlar. Almambet ve Alp Bakay, Manas’ın imdadına yetişip, onu sudan kurtarırlar. Kalmukların birçoğu bu suda boğulur.
Konurbay ırmaktan kurtulduktan sonra Kalmuk halkını toplanmaya çağırır. Bu çağrıya tek gözlü Madıkan boğasına binerek icabet eder. Madıkan’ın geldiğini duyan Almambet, Kırgızları ırmağın karşı tarafına kaçırır. Irmağı geçmeyi başaran Madıkan, karşısına çıkacak bir rakip arar. Rakipleri sırasıyla Kırgız aplarından Muzburçak, Koşay, Bokmurun ve Gökçe olur. Fakat bunlar Madıkan’a mağlup olurlar. Madıkan, Bokmurun’u yakalar. Er Çuvak Bokmurun’u Madıkan’ın elinden kurtarır. Bunun üzerine Madıkan, Koşay ve Muzburçak’ı esir alır. Sırgak Alp gelerek bu alpları kurtarır. Çok şidetli savaşların olduğu meydanda su gibi kanlar akar. Yüzlerce Kalmuk askeri öldürülür. Almambet’in başının sıkıştığı bir anda Serek, Sırgak ve Cuvak Alpler gelerek Almambet’i Madıkan’ın elinden kurtarırlar. Konurbay hile ile Sırgak’ı yakalamayı planlar. Ancak durumu fark eden Almambet Sırgak’ı onlardan kurtarır. Bütün Kırgız alpleri, Madıkan’ın etrafını çevirirler. Her bir yönden Madıkan’a saldırırlar. Sonunda Alp Bakay gelerek Madıkan’ın kafasını uçurur.
Madıkan’ın ölümünden sonra Konurbay yeniden asker toplamaya başlar. Çıkan savaşlarda çok sayıda insan hayatını kaybeder. Acıbay Alp’in atı Kartküren Ilaman’ın eline ganimet olarak geçer. Almambet Ilaman’ın başına beş defa vurur. Kalmuk ve Çinliler kaçarken, artçı kuvvetler savaşa devam etmektedir. Konurbay ile Manas’ın mücadelesinde Konurbay üstün gelir. Manas Konurbay’ı takip etmeye başlar. Konurbay hile ile Manas’ı şehre çekip, hapsetmek ister. Konurbay’ın bu hilesini fark eden Almambet Manas’ın tuzağa düşmesine mani olur.
Savaşlarda ölenlerin, kalanların hesabı yapılır. Çuvak ile Er Töştük’ün kayıp olduğu tespit edilir. Bu durum askerleri ziyadesiyle üzer. Şehitler için ağıtlar yakılır. Son savaşlar Kırgızlar için üzücü geçer. Almambet, karargâhtaki askerlerin onbaşısı Tazbaymat’a, askerlerinin sayısını sorar. On olan asker sayısının dokuza indiğini öğrenen Almambet Tozbaymat’a çok kızar. Daha sonra onuncu kişinin Manas olduğu anlaşılarak, durum tatlıya bağlanır.
Manas’ın askerleri biraz istirahat ederler. Sabah namaza kalktıklarında kaybolduğunu sandıkları Çuvak’ı Niskara ve yanındaki askerlerin esir alıp Manas’ın karargâhına getirdiklerini görürler. Bu duruma hiddetlenen Manas Niskara’ya hücum eder. Niskara, “Canımı bağışla, bütün malımı mülkümü sana vereyim.” diye Manas’tan aman diler. Bunun üzerine Almambet Manas’a “Bunları elimizde tutalım, Acıbay’la Esen Han’a haber gönderelim, böylece işi nasıl çözeceğimizi öğrenelim” der. Kırgız Alpleri Almambet’in fikrini makul bulurlar. Acıbay’ı Esen Han’a, Pekin’e yollarlar.
Bir gün kaybolan Er Töştük yanında esir aldığı birkaç Kalmuk ile çıka gelir. Er Töştük’ün arkadaşları buna çok sevinirler. Kırk gün boyunca barış devam eder. Konurbay, Manas’a “Artık seninle kardeş gibi olduk” der. Manas Akkula atına binerek Korunbay’la yola çıkar. Bu durumu Almambet’e bile söylemez. Konurbay ile Manas biraz yol aldıktan sonra, Korunbay baltasıyla Manas’ı öldürmek için ona saldırır. Manas’ın yardımına Acıbay yetişir. Yaralanan Manas’ı alan Kırgızlar, geri çekilirler. Sırgak Kırgızları canlandıran bir konuşma yapar. Bunun üzerine Almambet, Çuvak ve Sırgak aslanlar gibi düşmanın üzerine saldırırlar. Küncancung, Alamabet’e süngü ile saldırır. Kalmuklar Almambet’in etrafını çevirirler. Sırgak ile Çuvak gelerek Almabet’i kurtarırlar. Meydan ölülerle dolup taşar. Konurbay da Küncancung’u kurtarıp, kaçırır. İtölmez ırmağını Kırgızlar tarafına geçirmezler. Almambet, Sırgak ve Çuvak düşmana karşı hücuma geçerler. Bunun üzerine Konurbay, Aycancun ve Kalmuk askerleri saldırıya geçerler. Almambet yetişerek onları perişan eder. Savaşa Şibey, ve Samanoğlu Çin’in kabileleri ile Targavut ve Karaktay askerleri de katılır. Almambet dokuz gün savaşıp doksan yerinden yara alır. Konurbay “Kırgızlarda Sırgak, Almambet ve Çuvak’tan başka bizimle boy ölçüşecek alp yok” diye hayıflanır. Almambet, savaşta Sırgak’ın Kalmuklara aslanlar gibi saldırıp, ölüm saçtığını görünce çok sevinir. Konurbay askerlerini toplayıp savaşa hazırlanır. “Manas’ın, Talas’taki bütün at sürülerini ganimet olarak alacağım, halkını öldüreceğim.” diye söylene söylene Kırgızlara doğru hareket eder. Niskara ve Aycancun Kalmuk askerlerinin başına geçerek Sırgak’ın üzerine saldırırlar. Konurbay’ın “Diri yakalayınız.” dediği sırada Çuvak Sırgak’ın yardımına yetişir. Daha sonra da Almambet yardıma gelir. Manas, üç kahramanının çarpıştığını duyunca onlarla gurur duyup, onlara şükranlarını belirtir. Sonra da onlara katılarak, beraber hareket ederler.
Kırgız ordusu Konurbay’ın, Kalmuk ve Çinlilerin toplanmış ordusuyla karşılaşır. Bunların saldırılarını gören Acıbay, Şutu ve Irçıoğul Çuvak’ın yanına gelirler. Manas’ın kırk yiğidi de Kalmukların arasına dalar. Bu mücadelede Gökçe, esir düşer. Kalmuklar Gökçe’ye korkunç işkenceler yaparlar. Gökçe’nin yapılan işkenceler karşısında ağzından parça parça kan gelir. Sırgak işkence gören Gökçe’yi Kalmukların elinden kurtarır. Konurbay, Almambet, Çuvak ve Sırgak Alpleri takip eder. Bunların etrafını kuşatıp, bunları ortaya alırlar. Manas’ın ordusu üç yiğidin yardımına yetişir. Almambet, Konurbay’ı süngüler. Konurbay barış istemeye karar verir. Kalmukların büyük ordusu ise savaşa hazırlanır. Almambet Çuvak’ın idaresindeki orduda Kırgızlarla beraber savaşa başlar. Her iki taraftan da yüzlerce insan ölür. Konurbay askerlerine Manas’ı diri olarak yakalamalarını emreder. Bu emri duyan Kalmukların en iyi nişancısı Şıpşaydar, öne çıkar. Şıpşaydar, Muzburçak’ın kafasını ikiye ayırır. Bunu gören Sırgak, atına binip düşmana saldırır. Şaşkına dönen düşman kaçmaya başlar. Konurbay hemen Şıpşaydar’ın yanına gelerek ondan aman diler. Ona askerlerini kırıp geçiren Sırgak’ı öldürmesini söyler. Şıpşaydar ise, Manas’ı diri ele geçirmek gerektiğini ve Konurbay’la gücünü birleştireceğini söyler. Bu sözlere çok sevinen Konurbay askerlerine davul ve zurna ile kumanda verip, Kırgızlara karşı saldırıya geçer.
Konurbay düşmanı olan Almambet’i öldürmek için yola çıkar. Yolda, karşısına Sırgak çıkıverir. Hücum ederek onu atından düşürür. Atı Algara’yı da ganimet olarak alır. Başındaki miğfer çıkınca Kalmukların nişancısı Şıpşaydar, Sırgak’ı tam alnının ortasından vurur. Sırgak’ın ölüsünü ise Hakan’ın önüne armağan olarak sunar. Bunu duyan Almambet hınç ile Kalmuklara saldırır. Çuvak da ona yardıma gelir. Kalmukların ortasında kalan Çuvak, tam dokuz gün onlarla çatışır. Uzaktan olanları gören Almambet, onu Kalmukların elinden kurtarır. Almambet Çuvak’a “Bizi buradan kurtaracak Manas yok, çarpışıp ölmekten başka çare yok, ölürsem eşim Aruke arkadaşım Macikle evlensin ve Aruke erkek çocuk doğurursa adını Külçara koy, beni de Talas’a götürüp yaylaya göm.” der. Almambet kılıcı yanında, süngüsü elinde Çuvak ile beraber Kalmuklara saldırır. Kırgıcal, Irçıoğul, Akayar, Kaçay, Göçdük, Camgırcı da cepheye gelirler. Korkunç bir meydan savaşı başlar. Konurbay’ın emri üzerine Kalmuk bahadırlarının hepsi Almambet’in üzerine yüklenirler. Almambet dokuz yerinden yara alır. Kanıkey Hanım’ın kendisine verdiği ilacı kullanarak iyileşir. Savaşta Çuvak ve Manas’ın askerleri de yaralanır. Koşay ve Er Teştük gibi alplar meydandan kaçıp yine Almambet’in yanına gelirler. Almambet bu askerlere uzun bir cesaret konuşması yapar.
Savaşta esir düşen Acıbay’ı Almambet kurtarıp, Ilıman’ın kafasını uçurur. İşteklerden Camgırcı diğer Alplerle beraber Şıpşaydar’a hücum eder. Manas’ın yiğitlerinden olan Serek’e bir ok isabet eder. Ayrıca Şutu ve Akyar’da kendilerine isabet eden oklar nedeniyle oracıkta ölürler. Bunları gören Almambet, ağlamaya başlar. Almambet’in saldırıları karşısında Kalmuklar dayanamayıp kaçmaya başlarlar. Konurbay Şıpşaydar’a Almambet’i diri yakalama emrini verir. O sırada Almambet’in atı sürçünce, başındaki dulgası yere düşer. Bunu fark eden Şıpşaydar, Almambet’in kafasına nişan alıp, onu vurur. Almambet oracıkta şehit olur. Almambet’in ölümünü Manas’a iletmesi için Irçıoğul gönderilir. Ölüm haberini alan Manas çok sarsılır. Bütün gücünü toplayarak cepheye hareket eder. Manas’ın geleceğini öğrenen Kalmuklar, kaçmaya başlarlar. Fakat Şıpşaydar yerini terk etmez. Nişan alarak okunu fırlatır. Oku Manas’ın Akkulası’na isabet eder. Bunu gören Manas bir daha yıkılır. Olanların mağrurluğundaki Şipşaydar askerlerine karşı kendini yüceltici bir konuşma yapar. Manas Kalmuk askerlerine karşı saldırıya geçer ve sekiz Kalmuk askerini öldürür.
Manas’ın hanımı Kanıkey bir gece pek de hoşuna gitmeyen bir rüya görür. Rüyasında kalın kaba boynuzlu gök bir boğa suyun derinliklerine doğru gitmektedir. Kanıkey uyanır uyanmaz hemen Manas’a mektup yazıp, Manas’tan vatanına dönmesini rica eder. Oğlu Semetey için yetiştirdiği Tayburul at ile mektubu Bakay Alp’a Manas’a götürmesi için verir. Bakay Alp atı da yanına alarak yola çıkar. Epey bir süre sonra, Manas’ın karargâhına ulaşır. Konurbay pusu kurup, beklemektedir. Pusuyu fark eden Kırgız ordusu, Manas ve Bakay önderliğinde Konurbay’a saldırır. Manas düşmanları dağıttıktan sonra Almambet’in ölüsünü bulur. Onu atı Sarıala’ya yükledikten sonra vasiyeti üzerine ölüsünü Talas’a gönderir. Manas çok yorgun ve rahatsızdır. Savaşta şehit olan arkadaşlarını düşündükçe üzülür, üzüldükçe de savaşta aldığı yara açılır.
Kanıkey Manas’ın haberini alır almaz Almambet ile Çuvaş’ın obalarını kendi obasının yanına getirtir. Bugünlerde Manas’ın oğlu Semetey henüz altı aylık bir çocuktur. Kanıkey kendisine doğru yaklaşan kafileyi görünce, çocuğunu çimdikleyerek ağlatır. Çocuğun sesini duyan Manas kendisine gelir. Kanıkey oğlunu birden babasına göstermek istemez. Çocuğa nazarın dokunacağını düşünüp, bazı tedbirler alır. Bu tedbirler Şamanizm’in ayini alıntılarıdır. Kafile gelince Almambet’in eşi ağıt yakarak Kırgızları ağlatır.
Kanıkey, Manas’ı tedavi edince, Manas atına binerek Talas’a gider. Yolda Almambet’in ölüsünü Talas’a götüren Sarıala’yı görür. Talas’ta cenazeyi Bakay’a teslim eder. Sarıala’yı Manas ile Bakay kesip, Alamambet’in mezarına bırakırlar. Mezar başında Manas ile Kanıkey ağıtlar yakar. Manas gücünü toplayıp, eşi Kanıkey’e vasiyetini bildirir. Kanıkey’e “Talas’tan kaçıp Temir Han’a git, oğlum Semetey’e ok ve yay yaptırıp ver, Semetey dayısı İsmail’in terbiyesinde, ata anasının kim olduğunu bilmeden büyüsün, Semetey on iki yaşına geldiği zaman, ona kim olduğunu söyleyin ve ok geçmez bir zırh giydirin, beni de kimsenin bilmediği bir yere gömün” der. Kanıkey Hatun Manas’ı rahatsız eden süngü parçasını bulunduğu yerden çıkarmaya karar verir. Süngüyü çıkarır, ama Manas iyi olmaz.
Manas gün geçtikçe ölüme yaklaşır. Kanıkey Hatun, kır atı Tayburul’u eğerletip Acıbay’a verir. Acıbay’la Gökbörü’ye mektup gönderir. “Er Töştük’e haber ver, Manas hayattayken gelip görsün” der. Acıbay Alp her uğradığı yere Manas’ın hasta olduğu haberini bildirir. Burulhan oğlu Gökbörü görmüş olduğu düşten huzursuz olarak Manas’ı ziyaret etmeye karar verir. Yolda acı haberi Acıbay Alp’ten öğrenir. Gökbörü ile Acıbay Talas’a hareket ederler. Koşan Alp ile Koyanalı’ya da haber verilir. Bu sırada Kanıkey Hatun’da Manas’ın türbesini yaptırmaya başlar. Manas için altından bir tabut yaptırır. Manas’ın bütün dostlarını yanına çağırtır. Malesef Kanıkey otuz iki yaşında dul kalır. Manas’ın silah arkadaşları, dostları ve Kırgız halkı cenaze töreninde toplanırlar. Kanıkey ağıtlar yakar. Koçay, Manas’ın cenaze namazını kıldırır. Manas Kanıkey’in hazırlattığı mezara konur. Manas’ın cenazesine gelen altı düşmanı aldatmak için tedbir alınır. Manas büyüklüğünde bir ağacı ölü gibi hazırlayıp, tabuta yatırırlar. Hazırlanan tabutu da altı zalimin eline verirler. Altı düşman, düzme ölüyü alarak gömer.
Manas’ın ölümünden sonra Koşay, Töçtük ve bunların arkadaşları Manas’ın çocuğuna sahip çıkmaya karar verirler. Manas’ın üvey kardeşleri ise, Kanıkey’e düşman olurlar. Kobeş, Abeke’ye “Kanıkey ile evlen, onu sana veriyorum.” der. Fakat Abeke; “Ben Kanıkey’in sütünü emdim, onunla evlenemem.” diyerek Koşay’ın bu teklifini reddeder. Kobeş sinirlenerek Kırgıl Han’a Kanıkey’in evlendirilmesi konusunda emir verir. İhtiyar Kırgıl ve Taz Baymat, yeni Han’ın emrine uyarak Kanıkey’in obasına gelirler. Kırgıl Han, Kobaş’ın emrini onlara anlatır. Kanıkey Hatun da onlara kayınları ile evlenemeyeceğini bildirir. Bunun üzerine Kobeş, Kanıkaey’in obasını yağmalamak için harekete geçer. Kanıkey’i sevenler, Kobeş’in bu harekâtını ona haber verirler. Kanıkey oğlunu kaynanasına vererek obadan uzaklaştırır. Kanıkey’i yakalayıp, malını mülkünü yağma ederler. Manas’ın obası savaş meydanı gibidir. Manas’ın sadık arkadaşları öldürülür. Bu olaylarının üzerine Kanıkey babasının ülkesine, Buhara’ya doğru yola çıkar.
Dr. Doğan KAYA, KIRGIZ DESTANLARI, SALKIMSÖĞÜT Yayınları: I. Baskı Ankara 2015
İslami Dönem destanları İlgili Linkler