Maniyerizm ve Heykelciliği

21.08.2016

 

Maniyerizm, 250 yıllık Rönesans sanatına karşı uyanan bir tepkinin sonucu, Rönesans’ın insanı ön plana alan, sıkı bir geometriye dayanan akılcı tutumuna karış çıkış, katılaşmaya yüz tutmuş kalıpları yıkmak eylemi olarak görülür.

Luigi Lanzi’nin yazmış olduğu ( “Resmin Tarihi” Storia pittorica d’Italia) başlıklı kitapta kullanıldı. XVI. yy başından Rönesans ustalarının ideal güzel anlayışı ile ilgili ilkelerden uzaklaşan Ressamları ifade eden bir terim olarak kullanıldı. uyum, ideal ile yumuşatılmış bir Natüralist (doğalcılık) ve anlatımda berraklıktan oluşan bu Sanat ile doğanın değil de ustaların taklit edilmesine dayalı arayışlar ile sonraki kuşakların bu arayışlar içinde sapkınlığa gitmesi Maniyerizm resmi doğmuştur. Bu arayışlar yapay nitelikli, üslubun gerekliklerinden uzak, sıradan gerçeğe benzerlikten de yoksundur. ( Maniyerizm Ressamları Tablo Örnekleri )

Bu terim Vasarinin (1511–1574) bu dönemde üretilmiş yapıtların biçimsel niteliklerini vurgulayan Maniera sözcüğünden yola çıkılarak ortaya atılmıştır. Bu terim önceleri bu dönemdeki sanatçıların klasik karşıtı, kötü, başarısız yapıtlarını kopyalarını ifade amaçlı kullanılmıştır. Giovanni Pietro Bellori bu terimi, başlıca istekleri, büyük ustaların çalışma tarzını yetkinleştirmekten öteye gitmeyen ressamların sistemli bir biçimde Rmıchelangelo ve Rafaelloyu taklit etmelerini kınanması belirtmek için kullanmıştı. Söz konusu terimin aşağılayıcı anlamdaki kullanımı birçok Fransız sanatçı tarafından da benimsendi.

Benvenuto Cellini-

Maniyerizm terimi ve bu terimle ifade edilen sanat anlayışı yaklaşık olarak 1520–1580 tarihleri arasında ortaya çıkmış olan bir sanat üslubudur. Rönesans’ın getirmiş olduğu yetkinliğe karşı bir çıkış, alaycı bir başkaldırı görüntüsü yarattığı gibi kendisinden sonra gelen üslup ve akımlara da ön ayak olmuştur. En önemli temsilcisi ve başlatıcısı Michelangelo Bounarotti'dir. Sixtina Şapeli'ndeki mahşer freskleri bu resim tarzı için belirleyici olmuştur. Artık ideal görüntü yerine sanatsal niteliğin araştırıldığı; figürlerin deformasyonu ile kendini belli eder ve özgün tarzlara doğru bir adım olarak belirir. En önemli sanatçıları Tintoretto ve El Greco'dur.

Maniyerizm deyimi ilk olarak Alman Sanat tarihçileri tarafından Rönesans ile Barok arasında gelen sanatçıların eserleri için kullanılmıştır. Daha doğrusu Geç Rönesans ile Barok üslup arasında bir geçiş üslubu olarak da kabul edilmektedir. Kelime manası olarak İtalyanca “üslup” anlamına gelmektedir.Osmanlıcada da “tasannuculuk” sözcüğüyle karşılanan terim “yapmacıklı üslup” anlamına gelmektedir. Maniyerizm Sarayı çevrelerinde çok tutulan “incelik ve zerafet” sanatıdır; değişik zevklere, paradokslara düşkündür. Yapmacıklığa, bazen aşırılığa hatta acayipliğe kadar kaçar. Yapılan eserlerde abartılmalar görülür. Figürler, çoğu zaman çizgileri deforme edebilecek kadar aşırı sınırlarda gezinen şiddetli ifadelerle vurgulanmıştır. Bunu gerçekleştirmek için, seyirciyi çok ötelere götüren bir biçimde "mekân derin­liği" kullanılmıştır. Geniş ve itina ile yapı­lan kıvrımlı elbiseler içinde­ki vücut, Rönesans dönemin­deki belirginliğini yitirmiştir. Yapılan birçok eserde, ümitsizlik, gerilim ve huzur­suzluk sergilenmektedir. Rönesans dönemindeki parlak ve canlı renklerin yerini mat ve soğuk renkler alır.

Ressamlarlar biçimleri uzatırlar; dördül şekillere, ışığa, garip konulara eğilim gösterirler. Bir sıkkınlık, tedirginlik havası yaratırlar. Maniyerizm klasik bir üsluptur, ancak kurallı klasik öğelerin özgün anlamlarını, oran ve ölçüleri “bilinçli olarak” bozmuş ya da değiştirmiş olmasıyla klasik anlayıştan uzaklaşır. “Yenilik arayışı”, Maniyerizm’in önemli niteliklerinden biridir. Maniyerizmde, sanatçılar seyredenleri sonsuza çekercesine mekân derinliği kullanmışlardır. Bu derinlik nedeniyle seyredenler figürleri havada duruyormuş zannına kapılırlar. Bu özellikle resme ince ve zarif bir görünüm kazandırır.

Klasik çağdan kalan eserler yeni bir anlayışla inceleniyor, kural dışı biçimler, karmaşıklık, güzellik unsurları özellikle öne çıkarılıyordu. Vasari’den başlayıp Bronzino, Daniele da Volterra, Francesco Salviati’den geçerek Bassano diye anılan Jacopo da Ponte’ye kadar uzanan sanatçılar, aristokratlara seslenen, amaçları açısından daha az kaygı verici, ama ilk döneminkinden daha çok soğuk, ayrıca doğallıktan uzak, yapmacıklı bir özenticiliğin oluşmasına katkıda bulundular.

Maniyerizmin özellikleri; abartılı uzunlukta küçükbaşlı, çok hareketli, hacimli olarak çok yuvarlaklaştırılmış figürlerdir. Bu figürlerin bastıkları zemin ile ilgileri yoktur. Havada uçuyor gibidirler. El ve ayakların ne yaptıkları belli değildir. Yüz ifadelerinden rol yapıyorlar sanılır.  Resim yüzeyinin ahengi için mantıklı olmayan bir vücut kompozisyonu görülür. Bu anlayışın temsilcileri aynı zamanda Barok Sanatın öncüleri olarak kabul edilir. Yüzlerde huzursuzluk, insan içi üzüntülerinin aşırı ifadesi önem kazanır.

Maniera terimine 17.yy’da açıkça aşağılayıcı bir anlam yüklendi. Aynı anlayış içinde Luigi Lanzi 1792’de İtalyanca Manierismo terimini kullandı; bu terim 1925’e kadar, yani karmaşık maniyerizm kavramının derinlemesine incelenmesine ve böyle nitelenerek küçümsenen yapıtların yeniden değerlendirilmesine başladığı tarihe kadar aşağılayıcı anlamını korudu.16. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren çeşitli sosyal hareketlerin de desteklediği özgün bir üslup olduğu kabul edilmektedir. Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda Maniyerizmi, kurallara ve şemalara bağlı Rönesanstan Barok üsluba geçişi sağlayan bir sanat anlayışı olarak adlandırılabiliriz. ( Nurhan Atasoy – Uşun Tükel, MANİYERİZ/ maniyerizm-ve-barok-sanati/11706-maniyerizm.)

Maniyerist üslubun tipik özellikleri, mimari alanında açık bir biçimde görülebilir. Daha Rönesans döneminde sanatçılar, kentsel planlama konusunda araştırmalar yapmışlardır. Raphaello da Romada birçok kazıya katılmış, kentin ilkçağdaki düzenleme anlayışıyla yeniden ele alınması konusunda çalışmalar yapmıştır. Mimari alanında da çalışan Raphaellonun öğrencilerinden biri de Giulio Romanodur (1492/99-1546). Onun, Mantua yakınında Dük Federico Gonzaga?nın sayfiye sarayı olarak yaptığı Palazzo del Te, Maniyerist mimarinin tipik örneklerinden biridir. ılkçağın mimari formları, bu yapıda oldukça yaygın bir biçimde kullanılmıştır. Cephedeki alınlık, üçlü giriş, Dor düzenindeki sütunlar Rönesans mimarisinin de kullanmış olduğu formlardır. Ama bu formlardan bazılarının mimari bir işlevi yoktur. Yapıda, duvara bitiştirilen bir takım formlar, süsleyici bir üst tabaka niteliği taşırlar. Rönesans  Saraylarındaki sağlam, kesme taş duvar düzeni de ılkçağ formlarının arkasında adeta bir fon oluşturmaktadır. Palazzo del Te bu nitelikleriyle Maniyerist mimarinin ilk örneklerinden biridir (1526 dolayları).

Leonardo ve Raphaellonun ölümleriyle, Rönesansın üç büyük ustasından geriye yalnızca Michelangelo kalmıştır. Bu büyük sanatçının üç dalda da (resim, heykel, mimari) verdiği yapıtlar, Maniyerist üslubun tipik örnekleridir

Benvenuto Cellini (1500–1571) ise Perseus heykelinde (Loggia dei Lanzi, Floransa), bir anlamda, Michelangelo’nun ünlü Davud’unu yeni anlayış ışığında yorumlamıştır. Heykel anıtsallık ve anatomik düzgünlük açısından belki Rönesans’la ilişkilidir, ama yarı karanlıkta kalmış bölgeler, yer yer süslemeciliğe dökülen el hüneri, Maniyerizm için tipik özelliklerdir.

Giovanni da Bologna-Sabinlerin Kaçırılışı  - Hercules Battling the Centaur Nessus by Giovanni Bologna 1599

Çoğu Rönesans heykelleri karşıdan bakılmak üzere tasarlanmıştır. Oysa Giovanni da Bologna Sabinli Kadınların Kaçırılışı (Loggia dei Lanzi, Floransa) heykelinde, ancak çevresinde gezinildiğinde tam anlamıyla izlenebilecek bir kompozisyon oluşturmuştur. Bunu da iç içe geçmiş formlar, birbirine kaynaşmış figürlerle sağlamıştır. Sanatçının yine Floransadaki I. Cosimo Atlı Heykeli ise, Rönesansta Donatello ve Verrocchioda başarılı örneklerini bulduğumuz atlı portrelerin Maniyerist üsluptaki örneğidir.( Seda KARATEPEMANİYERİST HEYKEL,.

Maniyerist heykel özellikleri, hemen bütün Avrupa’da Giovanni Bologna tarafından saptanmıştır. Bu alanda ürün vermiş olan sanatçılar, 15. Yy. heykel ustalarının yaptığı gibi doğaya öykünmek ya da onu aşmakla yetinmemişlerdir, izleyicinin ilgisini insan vücudunun alabileceği en güç pozlara çekerek şaşırtıcı olmak istemişlerdir. Rafaello’nun öğrencisi bir gurup genç sanatçı, Rosso Fiortino ve Benvenuto Cellini gibi Floransa’lılar ile Girolamo Parmigianino gibi Kuzey İtalyalılar, kendi aralarında rekabet, Rafaello’nun son eserinde görülen nitelikler ve Michelangelo’nun Floransa’daki bu dönem çalışmaları, yenilik ve fantezi dolu desenleri, doğadan uzak, hoş ve ince heykelleri, kuraldan çok serbestliğin gittikçe ağır bastığı mimarisi nedeniyle beceri ve ustalık gösterisini ölçü alan bir tavra itildiler.

Bologna Neptün Çeşmesi ile “Sabinlerin Kaçırılışı”(1583) adlı eserini yapmıştır. Bu konu Helenistik Çağ’da da işlenmiştir. Heykel üç figürlüydü. Bir ihtiyar yere düşmüş, onun yakalayarak havaya kaldırmıştır. Genç kadın ise, kollarını iki yanına açarak bağırıyor. Bu figürler, genel kompozisyona mekân içinde S formunu vermektedir. Buna “ Figura Serpentinata” denir. Bu yılan gibi kıvrak figür üç boyut içinde uygulanmıştır. Bu hareket, yere düşmüş ihtiyar ile kollarını yanlara açan genç kadının el ucuna kadar devam eder.

Maniyerist heykelde devinim doruk noktasında dondurulmuş gibidir. Bu dönem yapıtları, dinsel ve kamusal yapılardan çok, özel malikâneler için soylular tarafından ısmarlanmış; çoğunlukla din dışı ve mitolojik konular işlenmiştir. Bologna’nın yanı sıra, maniyerist heykelin Floransa’daki en ünlü temsilcileri Benvenuto Cellini ile hem heykelci hem de mimar olan Ammanati’dir. Benvenuto Cellini’nin ünlü sözü: “Heykelin sekiz görünüşü olmalıdır ve her görüşün aynı şekilde iyi olması gerekir.”

Cellini’nin Perseus heykeli (1553. Loggia dei Lanzi, Floransa) maniyerist ifadesini, gayet sakin, ilgisiz ifadeli bir yüzü olan Perseus figürü ile elinde tuttuğu, kanları akan kesik Medüsa başındaki şiddetli gerçekçilik arasındaki kontrastta bulmaktadır. Ayrıca, Perseus figürünün vücudundaki aşırı derecede ince bir anatomi çalışması da maniyerizm anlayışını aksettirmektedir. Maniyeristlerin uyandırmak istedikleri bu çeşit zıt hisler için çeşmeler çok uygundu. Barok devirde de İtalya’da bol bol çeşmeler yapılmıştır.()yüzyılın ortalarına doğru Benvenuto Cellini ve yüzyıl sonunda Flaman heykelci Giambo-logna gibi, Floransa sanatında Michelange-lo'nun güçlü etkisini özümleyebilen sanatçılar yetişti. Venedik' te ise, Sansovino'nun Danese Cattaneo ve Alessandro Vittoria gibi öğrencileri, Floransa’dakini andıran yeni bir maniyerist üslup geliştirdiler.

Michelangelo- Davut

Maniyerizm, İtalyan heykelci Giambolog-na'nın etkisiyle Avrupa'nın kuzeyinde; Fon-tainebleau okuluna bağlı İtalyan sanatçıları, Primaticcio'nun ve Celljni'nin etkileriyle de Fransa'da gelişti. Başlangıçta İtalyan sanatçıların etkisinde kalan İspanyol Rönesans heykel sanatı ise zamanla kendine özgü maniyerist bir üslup geliştirdi.

Maniyerizm döneminin resim alanındaki en önemli sanatçıları Rönesansın son halkasını teşkil ettikleri gibi, bazı nitelikleriyle de Barok sanatının öncüleri kabul edilebilirler. Correggio, Tintoretto ve nihayet El Greco bu devrin önde gelen temsilcileridir.

 

YARARLANILAN KAYNAKLAR

Seda KARATEPEMANİYERİST HEYKEL,restoraturk.com/restorasyon-sanat/36-resim-ve-heykel-restorasyonu/292-maniyerist-heykel-maniyerizm.htm

Nurhan Atasoy - Uşun Tükel,MANİYERİZM,https://www.resimkalemi.com/maniyerizm-ve-barok-sanati/11706-maniyerizm.

https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/maniyerizm/112778

ttp://www.restoraturk.com/restorasyon-sanat/36-resim-ve-heykel-restorasyonu/292-maniyerist-heykel-maniyerizm.html

ttp://www.resimkalemi.com/maniyerizm-ve-barok-sanati/11706-maniyerizm.html

ttp://www.edebiyatsanat.com/sanat-tarihi/101-maniyerizm.html

https://www.definegizemi.com/sanat-tarihi/heykelcilik/batidan_heykelcilik.htm

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da