KategorilerKİTAP ÖZETLERİ VE ELEŞTİRİLERİMEMLEKET HİKÂYELERİ'NE DAİR İNCELEMEM

MEMLEKET HİKÂYELERİ'NE DAİR İNCELEMEM

23.02.2025

Kitabın Adı: Memleket Hikâyeleri

Yazarı: Refik Halit Karay

2015, İnkılâp Kitabevi Yayın Sanayi ve Ticaret AŞ

Okuma Tarihi: Kasım 2024

undefined

"Hayatın dayanılmaz bir sarsıntısı bu kadını bir defa yere kapatmış sonra her halkası başka bir biçim eza ve mihnetlerden yapılma bir uzun, ağır zincir vücuduna dolanarak onu yaralaya, bereleye sürüklemiş hurdehâş etmişti. Bu, manevi değil, adeta maddi bir zincirdi. Bu, teşbih değil vaka idi. O bunlara ne derin bir tevekkülle katlanmıştı..." ( Yatık Emine, 33.s.)

MEMLEKETİMİZİN FARKLI KÖŞELERİNDEN HİKÂYELER

Kitaptaki ilk hikâye, Yatık Emine adlı bir hikâye. Hikâyeden şu alıntılarla başlamak isterim: "İşte vilayet merkezinde bitip tükenmez uygunsuzluklara sebebiyet veren Yatık Emine -ahlâkını ıslah etmek için- bu donuk beldeye gönderilmişti." "... kağıdıma Yanık Emine yazmışlar ama o yanlış, bana Yatık Emine derler..." (10, 11.s.)

Ankara'dan getirmişler Yatık Emine'yi. Kasabada kimse Yatık Emine'ye ev vermek istemiyor, hiçbir mahalle onu almaya katlanamıyordu. "Hiç şüphe yoktu ki sevap yolundan sapan bu kadın, memleketlerinde ahlakını değiştirecek, doğru yolu bulacaktı. (12.s.) Emine şöyle betimlenmiş: "Emine zayıf, çelimsiz bir kadındı; fakat çirkin değildi. Duru beyaz, birbirine uygun, ufacık çehresi üstünde insanı şaşırtacak kadar kara, kapkara ve parıl parıl iki gözü vardı." (14.s.)

Yatık Emine'ye neden "Yatık" dendiğini yazar şöyle açıklıyor: "İşte bunun için, her zora katlanıp her arzuya kapıldığından, ne yapılsa şikayetsiz, sızıltısız rıza gösterdiğinden dolayı Emine'ye, Yatık Emine derlerdi." (17.s.)

Hikâyedeki kahramanlardan biri Gürcü Server. Server Emine'ye iyi yaklaşıyor. Yazar onu "yiğit bir adam" olarak betimliyor. "Hastanedeki meşe gibi sağlam gürbüz bir delikanlı... O, çok şehirler görmüş, sergüzeştler geçirmiş, yiğit bir adamdı..." "Server, Emine'ye iyi bakıyordu. Bütün kaçakçılığıyla hastane mutfağından hissesine düşen kârı hep ona sarf ediyor..." (26, 28.s.)

Yatık Emine hikâyesine dair çok daha çarpıcı satırlar var elbette. O satırları sizin de keşfedeceğinize ve kalbinizde bir iz bırakacağına inanıyorum. Kitaptaki ilk hikâye olan Yatık Emine'yi çok beğendiğimi belirtmek isterim. İnsanların ne kadar acımasız olabileceğini ortaya koyan etkileyici bir konusu var. Ahlaklı, namuslu diye geçinen insanların merhametsizliğini ortaya koymuş yazar.

İkinci hikâye, Şeftali Bahçeleri. Betimleyici bir paragrafla başlıyor hikâye. "Irmağa giden yol, kasabadan kurtulunca, göz alabildiğine uzanan sayısız şeftali bahçeleri arasından geçerdi. Kasabanın çocuk çığlığıyla dolu, gübre kokulu kızgın sokaklarından kurtulanlara bu kuytu, loş, rayihalı yerler ne tatlı gelirdi. Şeftali bahçelerinin zevki ta uzak diyarlara bile şöhretini salmış, dillere destan olmuştu. Onun için ne kadar zevkine düşkün, keyfine meraklı memurlar varsa hep burasını ister, buraya yerleşirdi. Burası Anadolu'nun Sadabat'ı idi..." (38, 39.s.)

İşte, bu etkileyici betimlemelerin ardından yaşananların nasıl bir atmosferde gerçekleştiğini öğreniyorsunuz. Bu betimlemeler aslında oranın insanına, yaşam biçimine dair önemli bilgiler veriyor. Bir insanın ne kadar direnirse dirensin, prensiplerine ne kadar bağlı olursa olsun çoğu zaman girdiği ortama uyum sağladığını (!) görmenin çarpıcı bir örneği Şeftali Bahçeleri hikâyesi. Tahrirat Müdürü Agâh Bey'in nasıl bir değişime uğradığına tanıklık ediyorsunuz.

"Başının içinde kasabaya indiği gün ıslahat, teşkilat, imarat gibi ağır düşünceler doluydu. Memleketi kaplayan tembelliği, durgunluğu havsalası almıyordu..." (40.s.)

"Yüreğinde köpüren gayret, hizmet arzusu yavaş yavaş sönüyor, yatışıyordu." (43.s.)

Şeftali Bahçeleri, bir ortamın insanı olumlu ya da olumsuz yönde nasıl değiştireceğini gösteren ibret alınacak bir öykü.

Üçüncü öykü, Koca Öküz. Hacı Mustafa Ağa, Çiçek Emine, Cavga Rıza, bu öykünün kahramanları arasında. Hacı Mustafa'nın aldığı öküzle yaşadıklarını anlatan bir hikâye. Öküzü yerinden kaldıramayınca sonunda öküzü kasabanın kasabı Cavga Rıza'ya satıyor. Öküz, çalışmak yerine ölümü tercih edercesine canlanıp yerinden kalkıyor. Farklı kurgusu ve kahraman kadrosu hikâyeyi ilginç kılmış.

4. Öykünün adı: Vehbi Efendi'nin Şüphesi. "Vehbi Efendi bu ufak kazanın Duyunu Umumiye İdaresinde kantar kâtibiydi. Lakin bir türlü ahaliye mahsus kisveyi üzerinden atamamış, bir türlü memur kılığını alamamıştı. Durgun, bön, ürkek bir adamdı..." (59.s.) Bu öykü de yanına yıldız koyduğum, ilginç bulduğum bir hikâye oldu.

Sarı Bal, beşinci öykü. Konusuyla dikkat çeken öykülerden biri. Bir diğer öykü, Küs Ömer. Yer yer müstehcen ifadelerin yer aldığı sıra dışı bir öykü. Sıradaki öykü, Yatır. Bir taraftan batıl inançlar bir taraftan da insanın cahilliği sonucunda yok olan bir orman. İlistir Nuri, Abdi Hoca hikâyenin kahramanları arasında. Bir diğer öykü, Komşu Namusu. Konusunu pek anlayamadım. İlgimi çekmedi. Diğer bir öykü, Yılda Bir. Bu öykü de çok ilgimi çekmedi. Teselyalı Bekir'in, hikâyenin adında olduğu gibi yılda bir kez buluştuğu bir kızla arasındaki duygusal bağ anlatılmış.

Hakkı Sükût adlı öyküyü beğendim. Bir fabrikadaki çalışanların- özellikle gençlerin- kötü koşullarda çalışıyor olmalarından kaynaklanan ölümleri, çalışanların haksızlığa uğramalarını anlatan çarpıcı bir hikâye. "Kim bilir bu hastalıklı sabahlar ne kadar gözyaşları döktürürdü, bu halsiz vücutları sürüklemek ne güçtü!.." (142.s.)

Sıradaki öykü, Kuvvete Karşı. İlgiyle okuduğum bir hikâye olmadı. Bir diğer öykü, Cer Hocası. Mülkiye Mektebi mezunu Asım'ın memuriyetten haksızca kovulmasından sonra yaşadıkları anlatılmış.

Garip Bir Hediye öyküsü, merak uyandıran bir öykü. Kahramanı Feridun'un yıllar önce ona bir tıraş fırçası hediye edilmesi ve bunu satarken karşılaştığı durumlar anlatılmış. Daha sonra fırçanın kemik sapından birer elmas parçası çıkıyor. Fırçayı attığı gün fark ediyor.

Bir Taarruz adlı öykü, etkileyici bir hikâye. Hayrullah Efendi'nin cüzdanını çalan kişinin durumunu, dönemin zor koşullarını yansıtan bir hikâye. "... yedi yüz liranın içinden beş lirasını alarak kaçan mütearrız (saldırgan) bir hırsız değil, namuslu bir aç adamdı. Kim bilir ne vicdan azaplarından, ne nefis mücadelelerinden ve kaç günün açlığından sonra, her teşebbüsü, her müracaatı deneyip, ümitsiz, eli böğründe kalıp bu taarruza karar vermişti..." (183,184.s.)

"Ayşe'nin Talihi adlı öykü de akıcı ve etkileyici bir öykü. Garaz adlı öykü, Nebile'nin hikâyesi... Beğenerek okuduğum hikâye. Bu hikâyeden bir alıntı da yapmak isterim. "Şehirli görünmek tutkusu, kendini beğenmesi, kasaba kızının İstanbul'dan aldığı ilk kötü huy oldu ve birkaç hafta geçince babasıyla anasının yeni kendisi gibi uyamayacaklarını hep kaba, geri, taşralı kalacaklarını anlayınca hırçınlaştı... Bütün heyecanlarının tükendiği bu genç kız yüreğinde artık bir tek his hüküm sürüyordu: Babasına karşı hudutsuz bir kin, bir garaz!" (194, 197.s.)

Kitabın adı da aslında kitabın içeriğini özetler nitelikte. Memleket Hikâyeleri, yazarın gözlemleri, özgün konulara yer vermesi ve akıcı, etkileyici anlatımıyla zevkle, sıkılmadan okuyacağınızı düşündüğüm bir eser. Her ne kadar bazı müstehcen ifadeler bazı okuyucuları rahatsız edebilecek olsa da memleketimizin farklı köşelerinden farklı insan hikâyelerini kaleme almış olması kitapla olan bağınızı güçlü kılıyor. Elbette Anadolu insanına ve Anadolu'daki yaşama dair de bir sorgulamaya yönelebilirsiniz. Ancak şunu unutmayalım ki her yazar, farklı gözlem ve deneyimlerini, bakış açısını yansıtır eserlerine. İşte, Memleket Hikâyeleri de Refik Halit Karay'ın gözüyle Anadolu coğrafyasına ve insanına bakışın bir yansıması. Her yazarın bakışı ve kalemi , biz okurları farklı bir bakış açısıyla, duygu dünyasıyla buluşturur. Bu da bizlere ayrı bir zenginlik katar.

İyi okumalar!

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da