Memleketçilik Akımı Ve Şairleri

25.08.2016

Cumhuriyet Dönemi Memleketçilik Akımı Şairleri

  1. Memleketçilik 1923-1940 Dönemi Genel Özellikler

 

1923’te Türkiye Cumhuriyetinin kurulması ile ortaya çıktığı varsayılan ama kökeni 1911 yılında Milli Edebiyata Hareketinin ortaya çıkışına dayanan bir akımdır.

Daha doğrusu Milli Edebiyat Hareketinin 1919 yılında önce Milli Mücadele edebiyatını etkisi  altına alması ile şekillenmiştir. Milli Edebiyat hareketine bağlı olan sanatçılar Kurtuluş Savaşının başlaması ile yurt ,millet, devlet, milliyet , kültür ve Anadolu sevgisini işlemeye başlamış,  düşman işgallerine olan tepkiye datyalı olarak hürriyet , esaret ve işgallere karşı  Türk halkı ve özgürlüğünü savumaya başlamışlardı. Milli Edebiyat hareketinin özde, sözde, dilde ve her konuda milliyetçilik  anlayışına bağlı olan öz Türkçe ile yazma taraftarı olan bu şairler,  milli mücadeleye katkı sağlamak amacıyla şiirler yazmaya başlamışlardı.

Esasında Memleketçilik akımı sadece şiirde , ve düzyazıda değil resim alanında da ortaya çıktı. Sanayi Nefise mektebini bitiren ressamlar la,  Askeri ressamlar da Memleketçilik konusunu işleyen resimler yapmaya başlamışlardı.  

Özellikle İstanbul’un işgali ile pek çok aydın ve şair, Milli Mücadeleyi dewsteklemek için Anadoluya ve Ankara’ye geçmiş,  Ankara Hükümetini ve Kuvay-ı Milliye yi desteklemeye başlamıştı.  İstanbul’un işgalinden sonra pek çok aydın Anadolu’ya ilk kez geçmiş ve Anadoluyu tanımaya başlamış oluyordu. İstiklal mücadelesinin Anadolu’da başlaması ve  bşarılması Başkent’in Ankara olması  şiar yazar ve sanatçıları Anadolu sevgisini işlemeye sevk etmişti. İstanbul’un işgaline kadar sürekli olarak göz ardı edilen Anadolu, halkı ve kültürü edebi eserlerin başlıca mevzu haline gelivermişti.  1923  ile 1940 yılları arasındaki süreçte, Anadolu halkının yoksulluğu, kisesizliği, açlığı,sefaleti, savaş sonrası yaşadığı dramları, dulları, yetimleri, sakat kalanları savaş sonrasında yaşanan felaketleri, yoksulluğu vb dile getiren yazılar edebiyat eserlerinin başlıca konusu olmuştu.

Memeleketçilik siyasi manada  Yurt, vatan ,  Türklük, millet, tarih, kültür, Anadoluı, sevgisini işleyen, işgale karşı olan,   Anadolu köylüsü, kültürü, konularına eğilen şair ve yazarların  ortak bir eğilimini ifade etti.  Bu akıma bağlı olan şairler ve sanatçıların hepsi  siyasi manada tamamaen Türkçü sayılmasalar bile  kültür millyetçiliğinden Türkçü miliiyetçiliğe doğru şekillenen siyasi  ve edebi görüşler ile yazmışlardı.  Atatürk sevgisi  bağlamında milliyetçiliği savunanlar da çıktığı gibi sosyalist çizgide memleketçiliği  savunanlard çıkmaya başlamıştı.

1923 yılı ile 1940 yılları arasındaki süreçte Memleketçilik akımı ortak bir konu haline gelmiş, bu yıllar arasında memeleket, sevgisi,  savaş sonrasında yaşanan, aile dramları, yetimler, dul gelinler, halkın yoksulluğu acıları, halk kültürü, aydın halk çatışmları, savaş yıllarında yaşanılan dramlar,  işgal yıllarında çekilen acılar  vb  1923 – 1940 yıllarıa arasındai genel mevzular ve memleketçilik akımı çerçevesinde işlenmişti.

Memleketçi şairler genellikle Milli Edebiyatın zevk anlayışını devam ettirmişti.  Bu anlayışı devam ettiren şairlerin büyük kısmı bağımsız şairler  ve  ferdi olarak  da yazıyorlar kimisi İslamcı, Mehmet Akif, kimisi Atatürkçü  Behçet kemal Çağlar gibi, kimisi de Türkçü olmayan ama kültür millyetçisi  şeklindeki bir çigi içindeydiler. Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul,  Süleyman Nazif gibi şairler Memleketçilik akımını Türkçü  çizgide  sürdürürken Beşe Hececiler  ise  dil ,zevk , şekil ve konu olarak Milli Edebiyatın devamı çigide ama Kültür milletçisi yaklaşımı ile  memleketöilik akımına dahil olmuşlardı.

 

Şiir anlayışları

Cumhuriyet dönemine gelindiğinde   eski edebiyatın dil anlayşı çoğunlukla tarihe karışmış , şairlerin ve yazarların çoğu Milli edebiyatın koyduğu dil anlayışını kabullenmişlerdi. Yani artık   sade bir dille halkın anlayabileceği dille edebi eser yazma anlayşı büyük ölçüde  genel kabul görmüştü.  Buna rağmen  eski dönemin dil anlayışını devam ettiren kimi şairler ve yazarlar da görülebiliyordu. Buna rağmen Ahmet Haşim, Tevfik Fikret,  Halit Ziya, Mehmet Rauf gibi eski edebiyatın dil anlayışı ile yetişen kimi şair ve yazarların da dili sadeleşmeye başlamıştı.

Aruz ölçüsü ile yazan  Mehmet Akif , Tevfik Fikret, Ahmet Haşim,  Yahya Kemal gibi şairlerin de varlığına  rağmen  hece  ölçüsü   ve sade dil dönem şairlerinin genelinde görülen bir özellikti.

 

Dönem’in Belli Başlı Şairleri

Yahya Kemal (1884-1958)  1921’de Dergah’ta çıkan “Üç Tepe” ve “Memleketten Bahseden Edebiyat”. Adlı makaleleri ve eleden ele dolaşan şiirleri ile Milli Edebiyatın zevk ve anlayışını devam ettiren bir şair oldu. Şiirelrini toplu olarak yayaımlamadan ölen Yahya Kemal  aruz ile yazmasına rağmen Milli Edebiyat’ın dil zevk ve konu anlayışını  devam ettiren bir şair oldu.

Ahmet Haşim (1887-1933)  Aruz ile yazmasına rağmen   1919 yılından sonraki şiirlerinde daha sade bir dile yöneldi.   Ferdi konularda yazmaya devam eden  Ahmet Haşim, siyasi koulara pek eğilmedi. Milliyetçi ve muhafazakar bir turum göstermeyen Ahmet Haşim memeleketçilik akımına konu oalrak dahil olmayan dönem şair olarak dikkat  çekti.  Şiirlerinde gündelik kaygılardan uzak bir şiir çizgisi takip eden Haşim,  1926’da yayınlanan Piyale isimli şiir kitabı büyük bir ilgi uyandırmıştı.  

Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1973) Anadolu’yu ve milli heyecanları dile getiren hececi  şiir görüşü ile dikkat çekti Beş Hececilerin lider şairi olarak dikkat çekti. Faruk Nafiz “Han Duvarları” adlı şiiri ile memeleket sevgisini işleyen şairler yeni bir yön vermiş oldu.. Han Duvarları  adlı şiiri ile modern şiirle halk şiirini birleştiren şair heceli şiire yeni bir soluk vermiş oluyordu.

Dönemin en önemli yayın organlarından biri olan  Hayat dergisi etrafında toplanan şairlerden biir olan Faruk Nafiz, Sanat adlı şiir ile Memeleketçilik  şiirinin bir çeşit manifestosunu da ortaya koymuş oldu.  Şiirlerini Çoban Çeşmesi (1926) ve diğer kitaplarında toplayan Faruk Nafiz Memleketçilik anlayışının şiirde ki en dikkat çeken isismlerinden biri oldu.

Faruk Nafiz, Orhan Seyfi Orhon, Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy, Yusuf Ziya Ortaç ‘tan oluşan Beş Hececiler Hece Ölçüsü ile yazarak sade bir dille, memleket sevgisini ve diğer bazı konuları işlemişlerdi. Daha çok  koşma tarzında yazan bu şairler  Batı Edebiyatlarından alınan nazım biçimlerine de  yer vererek halk şiiri ile modern şiiri birleştirmeye çalışmışlar, sade bir Türkçe ile yazmaya özen göstermişlerdi.

Kemalettin Kamu (1901-1948) ve Ömer Bedrettin Uşaklı (1904-1946) Hece ölçüüs ile yazan, memelekt sevgisi konularını da sık sık işleyen, memleket manzaraları ve insanlarını tasvir eden bağımsız sanatçılar olarak dikkat çeker.

Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967) Hece ölçüüs ve sade bir dille yazarken folklorik unsurları şiirlerinde ele alan  bir şair olarak özel bir konuma sahiptir. kAhmet Kutsi Tecer  halk şiir ve folklorundan yararlanmış, pek çok halk ozanının  sevilmesini ve tanınmasını sağlamıştır.

Folklorik unsurları şiirinde kullanan bir diğer şair  olan Bedri Rahmi Eyüboğlu’dur.  Aynı zamanda bir ressam olan  Bedri Rahmi hem şiirde hem de resimde memeleketçilik anlayışını izleyen bir sanatçıdır. 1940 yılından sonraki şiirlerinde Garip şiirine yönelmiştir.

Behçet Kemal Çağlar (1908-1969) memleketçi şairler arasında  olmasına rağmen  Atatürk’çü duygularla  şiirlerler yazmış, “devrim ” ve “Atatürk şairi” olarak  tanınmıştır.

Salih Zeki Aktay (1896-1970), Ali Mümtaz Arolat (1897-1967) ve Mustafa Seyit Sutüven (1908-1969) memleket şiirleri yazarken   yunan mitolojisine  de ağrılık veren  şariler olrak dikkat çekerler.

Memeleketçi bir şair olarak tanımlanabilecek bir şair olan  Nazım Hikmet Ran (1902-1963)ın Anadolu Anadolu insanının sorunlarını sosyalist bir çizgide dile getiren bir şari olarak dikkat çeker.  Şiirlerinde siyasi ve ideolojik  bir memleketçilik anlayışıvardır. Nazım Hikmet 1921’de gittiği Rusya’dan 1924’te farklı bir şiir anlayışıyla dönerek Aydınlık  ve Resimli Ay dergisinde eski şiir ve şairler aleyhine bir kampanya açmış, 1929’da çıkan “Putları Yıkıyoruz” yazılarında  Abdülhak Hamit ve Mehmet Emin Yurdakul’un şiirlerini eleştirerek  Rus Şairlerinin yolundan giden yaklaşımlarla serbest şiir tarzında şiirler yazmaya başlamıştır. Kendi şiirinden  önceki bütün şiir şekil kalıp ve normlarını eleştiren  Nazım Hikmet,  İlk Şiir kitabıolan 835 Satır’ı  ve 1929-1936 yılları arasında peşpeşe sekiz şiir kitabını yayınlar.

Eski mısra beyit ve kıta biçimlerni kullanmayan  Nazım Hikmet   şiirde mısra ve satır anlayışında farklı bir yorum getirip  vezin ve kafiyeyi aamaç edinmeyen  “grafik şiiri” özelliği taşıyan şiirler yazmaya başlar. Nazım ile nesri birleştiren  yapılarda yazılan şiirlerinde  Marksist  amaçlar  gütmüş, 1938’de 28 yıl hapse mahkum edilen Nazım Hikmet’in şiirleri ölümünden sonra 1965’te yayınlanan kitaplarıyla okurla buluşmuştur. Nazım’ın şiirleri Orhan Veli ve Garip şiirine  fikir vermiştir.

 

Memleket Şiirine Karşıt Tutumlar

Yedi Meşaleciler  iismlerini 1928’de çıkardıkları Meşale adlı dergiden ve ortaklaşa yayınladıkları Yedi Meşale isimli şiir kitabından almıştır.  Ahmet Haşim’i üstad olarak kabul eden Yedi Meşaleciler şunlardır:

1-      Muammer Lütfi (Bahşı)

2-      Sabri Esat (Siyavuşgil)          çeviri

3-      Yaşar Nabi (Nayır)                  Varlık (1933)

4-      Vasfi Mahir (KocaTürk)        edebiyat tarihi ve araştırmaları

5-      Cevdet Kudret (Solok)         edebiyat tarihi ve araştırmaları

6-      Ziya Osman (Saba)

7-      Kenan Hulusi (Koray)            hikaye alanı

Yedi Meşaleciler yayınladıkları kitabın önsözünde “Ayşe-Fatma”  edebiyatı dedikleri  ve bir “beylik edebiyat” olarak gördükleri Memleket Şiiri’ne karşı çıkarak  ferdi konulara yönelen  hülya ve sanatın ağır bastığı gerçek şiire dönem çabası içine giren bir topluluk olarak dikkat çeker.  Yedi Meşaleciler’in içinde  sadece Ziya Osman Saba (1910-1957)  şiire bağlı kalmış diğerleri nesre yönelmişlerdir. Eserlerinin çoğu Varlık’ta yayınlanan bu  şairler genellikle  içe dönük ve ferdi koularda yazan şairler olmuşlardır.  Şiirlerinde  Çocukluk özlemi, aile sevgisi, tanrı sevgisi,  maziye duyulan özlem , küçük mutluluklarla yetinme, kader ve ölüme rıza gösterme ve öte dünya özlemi gibi temalar işleyen bu şairler 1940’tan sonra serbest şekilleri de kullanmışlardır.

Necip Fazıl Kısakürek (1904-1983)in şiiri Yahya Kemal’in değişiyle “halis şiir”  “Öz şiir “anlayışına yakın şiirlerini 1923’ten sonra çeşitli edebiyat dergilerinde yayınlamaya başlar.  Şiirlerinde halk ve tekke şiirinin unsurlarını kullanmış olan  Necip Fazıl  hece vezniyle yazılmış şiirlerinde  geleneksel şiirin kalıplarına bağlı kalmış, daha çok İslamcı çizgideki şiirleri ile dikkat çekmiştir.

Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962)  Milli Edebiyat Zevkini eski edebiyatın zevkleri ve modern şiirle örtüştüren  bir şair olarak dikkat çeker.  Yahaya Kemal’in şiir zevkine yakın bir estetik şiir arayışında olan Tanpınar  konu olarak daha ziyade  ferdiyetçi olmuş,  kendi rüya ve hayalleri etrafında yazan Öz Şiir taraftarı bir  şair olarak dikkat çekmiştir.  Başlangıçta Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in etkisiyle şiir yazan şair Fransız şair Valery’in de tesirinde  kendi üslubunu ve tarıznı da bulmuştur.  Şiirde mükemmeliyet ve esteiğe dikkat eden Tanpınar  zengin çağrışımlar , hayyaller uyandıran,  şiirde ustalığa ve hanege önem veren şekilci  ve gelenekselci şiiri ile dikkat çekmiştir.  

Saf şiir – Öz şiir tarafatarı şairlerden olan Ahmet Muhip Dranas (1908-1980)da halk şiiri geleneğinin yolundan giden  daha çok sembolist şair olma özelliği gösteren  konu ve titizlik olarak Tanpınar’ın  şiirine yakın bir şairdir.

Cahit Sıtkı Tarancı (1910-1956) küçük insanların umutların ,hülyaların ve samimiyetin peşinde bağımsız bir şair olarak dikkat çekmiştir.  Öz şiir  şairlerinin etksi altında olan  Tarancı’nın şiirlerinde Necip Fazıl, Tanpınar ve Dıranas’ın şiirine yakın bir şiir tutumu vardır.   Geleneksel şiire modernist bir yaklaşımla yakın duran şair şekilcilikten çok içtenliğe önem veren   şiirleri ile dikkat çeker. 

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da