Menkıbe-i Yunus Emre-4

11.08.2015

   BUĞDAY MI HİMMET Mİ?-4

 

Yunus yoksul bir insandı,

Zaman kötü bir zamandı.

 

Sarı köyde yaşıyordu,

Rızk peşinde koşuyordu.

 

Amansız bir kıtlık vardı,

Yıllar çileli yıllardı.              ,

 

Çiftçilerim işi zordu                        

Bir de Moğol zulmü vardı             

 

Vakit böyle geçer iken,

Ekin ekip biçer iken,

 

Bir kuraklık sardı yurdu,

Çitçileri yaman vurdu.

 

Ektikleri bitmez oldu,

Ocakları tütmez oldu.

 

Yoksulluk canlara yetti,

Ahalinin sabrı bitti.

 

Yer demir gök bakır idi,

Her taraf bir bozkır idi.

 

Derken bir gün ilden ile

Bir şayia düştü dile.

 

Hacı Bektaş Adlı o Pir,

Herkese olurmuş destgir.

 

 Aç olana yedirirmiş,

Çıplakları giydirirmiş.

 

Yunus dahi duydu bunu,

Bulmak için umduğunu,

 

Kağnısıyla düştü yola,

Bu fakrına derman bula.

 

Aklı köyünde kalmıştı,

Baktı epey yol almıştı,

 

Dalıp gitmişti bir ara,

Nazar etti ufuklara.

 

Sonra birden akıl etti,

Kendi kendine eyitti.

 

Erenlerin tapusuna,

Boş gidilmez kapısına.

 

Etrafına şöyle baktı,

Alıçlara göynü aktı.

 

Topladı dağ alıcından,            

Ferahladı sevincinden.

 

Devam etti yine yola,

Alıç verip buğday ala.

 

Bektaş dergâhına vardı,

Huzurunda divan durdu.

 

“Kabul edip yemişleri,

Buğday verin gidem geri.”

 

Hacı Bektaş “ Öyle olsun

Dervişler alıcı alsın.”

 

Onları işaret eder,

Alıcı paylaşıp yerler.

 

Yunus birkaç gün eğlenir,

Yorgunluğunu giderir.

 

Bir gün der ki dervişlere,

“Hünkâr bana izin vere.

 

“Benim artık gitmem gerek,

Aileme yetmem gerek.”

 

Dervişlerden rica eder,

Dervişler Bektaş’a gider.

 

“Sorun bakalım ne ister,

Buğday mı nefes mi der.

 

Ona nasip teklif eder

“İste nasip vereyim der.”

 

“Benden buğday bekler hanem,

Nasib olmaz derdime em.”

 

Bektaş teklifi yineler,

Nasib, nefes vereyim der.

 

Fakat Yunus kabul etmez,

Hünkâr dahi ısrar gütmez.

 

Döner derki müridana

“Buğday verin gitsin ona.”

 

Sevinciyle buğdayının,

Düşer yoluna köyünün.

 

Düşer amma düşmesine,

Cevap arar iç sesine.

 

Bir sıkıntı basar gönlü,     

Bir değil sanki bin yönlü.

 

Acep hata mı ettim ben,

Nasip, nefes ne bilmeden.

 

Kafasında birçok soru,

Cevapsızdı işin zoru.

 

Şöyle süzer etrafını,

Anlar o zaman gafını.

 

Dağlar arasında ıssız,

Bir yoldadır şimdi yalnız.

 

Düşünceye daldı gitti,

Hanesini hayal etti.

 

Moğol zulmü, kıtlık derdi,

Çektikleri pek beterdi.

 

Eziyet ki ne eziyet,

Böyle çetindi vaziyet.

 

Hayal gerçek arasında,

Gidip gelme sırasında.

 

 Aklı dergâha uzandı,

Gönlü pişmanlıkla yandı.

 

Karar verip döndü geri,

Bekler buldu dervişleri.

 

“Ben yanlış yaptım erenler,

Beni anlayın yarenler.

 

İşte, alın buğdayları,

Nasibimi verin geri.”

 

Vaziyet Hünkâr’a söylendi,

Yunus nasip ister dendi.

 

Dedi Hünkâr “olmaz artık,

Bu kapı Yunus’a örtük.

 

“Kilidin anahtarını biz,

Tabduk Emre’ye vermişiz.

 

Nasibini ordan alsın,

Buğdaylar da onda kalsın.”

İbrahim Sağır





Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar