Osmanlıca yazılışı mensur : منثور
Mensur sözcüğü Arapça kökenlidir. Mensur sözcüğü saçılmış, dökülmüş, dağılmış, "düzyazı şeklinde olan “, anlamlarına gelen ” nsr “ “نثر “ kökünden türemiştir. Dolayısı ile şiir olmayan yazı, düz yazı anlamlarına gelen nesr ( nesir) ; dağıttı, saçtı, döktü, düzyazı yazdı nas̠ara “ نثر " fiili ile aynı kökten gelmektedir ve nas̠ara “ نثر " fiilinin mefˁuludür
Mensur kelimesinin sözlüklerdeki anlamları: Dağılmış, saçılmış, manzum yani şiir olmayan nesir halindeki yazı şekillerindedir.
Mensur aynı zamanda Hz. Peygamber’e de verilen isimlerinden biridir. Mensur, geceleri güzel kokan bir çiçeğin de adı olmaktadır.
Mensur Şiir Nedir.
İzahlardan da anlaşılacağına göre mensur şiir, düzyazı şeklinde yazılmış olan şiirlere denmektedir.
Mensur şiir şeklen düzyazıyı andıran, şiirsel söyleyişi amaç edinen, şairaneliği öne çıkaran bir düzyazılardaki ifade biçimidir. Düz yazılara nazaran daha kısa olabilen bu tip şiirlerde duygu, ahenk, melodik yapı, hatta cümle içlerinde veya sonlarında redif ve kafiyeler de bulunabilir.
Mensur Şiir ve Özellikleri
Mensur, düz yazı , nesir, anlamındadır ve ölçülü kafiyeli, mecazlı imgeler ve benzetmelerle süslü ahenkli ölçülü bir yazı türü olan nazım ve şiirin. Karşıtıdır O halde mensur şiiri “ düz yazı gibi yazılmış şiir” diye tarif edebiliriz. Bu manadan mensur şiirin, düz yazı nitelikleri kazanmış bir şiir olarak düşünmemiz gerekecektir. Şekil olarak düz yazıya, içerik ve niyet olarak şiire benzeyen yazılara mensur denilmektedir. Mensur şiire “Mensure “ de denilmiştir.
"Mensur şiir" düz yazı şekli ile yazılan şiirsel ve şairane söyleyiş ve temalar taşıyan düz yazılardır.
Mensur şiirler , şiir gibi bir başlık taşır. Şekil olarak cümle düzeninde gözükür ama şairane söyleyiş, dil ve sanat özelliği taşıyan kısa ve yoğun yazılardır.
Mensur şiir aslında Eski Edebiyatın ( Divan Şiirinin) inşa geleneğinden kaynaklanmıştır. Divan Edebiyatı nesri (inşa), süslü sanatlı terkipler, tamamlar, sözcük grupları , cümle içinde ve cümle sonlarında ses uyumları (seci) ile yazmak endişesini taşıyordu. Yani divan şiirindeki inşa nesir geleneği cümle düzeninde ölçüsüz ama sanatlı kafiyeli sözlerden oluşuyordu. Bu alışkanlık Tanzimat edebiyatıyla birlikte düz yazı biçimli şiir olarak anlaşılmaya, Servet-i Fünun döneminde de , şiiri düz yazıya çevirme şekline dönüşmeye başladı.
Şiirde yenilik arayışında olan şairler nazmı nesre yaklaştırmaya çalışarak mısra hakimiyetini kırmışlar, bir cümleyi bir kaç mısraya bölerek yazmaya başlamışlardı. Divan şairlerinin kalıp konuları dışında şiirler yazmayı amaçlayan şairler, Fransızcanın cümle bilgisinden örnek alarak yeni bir şiir yazma biçimi, ve yeni şiir dili oluşturmak istemişlerdi. Böylece nazmı nesre yaklaştıran bir tutumla, iç kafiyeli, ahenkli ama düz yazı özellikleri taşıyan şiirler yazmaya çalışmışlar, tasvir ve çözümlemelere önem verdikleri için ya şiiri mensure şeklinde ya da düz-yazıları şiir nitelikleri yazmaya gayret etmişlerdi. Servet-i Fünuncuların bu tip şiirlerinde cümleler bir kaç mısra bölümüne dağılıyor, Ah, Ey, Eyvah gibi nidalara yer veren seslenişlere dönüyordu. Mensur şiirde şairane konular, şairane bir üslupla ama düz yazıya yaklaşan şekillerde yazılıyordu.
Divan Edebiyatında mensur şiir denilebilecek yazılara “Alî Üslupla” yazılmış yazı anlamında “ süslü nesir” adı veriliyordu. Eski edebiyatta secili , süslü sanatkarane bir anlayışlara yazılmış olan bu yazı çeşidi Sinan Paşa’nın Tazarruat adlı eseri ile başladı. Fuzuli’nin şikayetnamesi, ve Nefi’nin bazı nesir eserleri bu türün en başarılı örnekleri olmuşlardı
Dünya edebiyatında mensur şiir 19. yüzyılda Fransa'da ortaya çıkmış, Fransız şairleri C. Baudlaire ve S. Mallerme bu türde örnekler vermişlerdi. Fransız edebiyatından yapılan mensur şiir çevirileri, bu şiir tarzının Türk edebiyatında da tanınmasına vesile olmuş, Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit'in mensur şiir denemeleri olmuş, Servet-i Fununcular da onlaerın izlerinden gitmişlerdi.
Mensur şiirin isim babası olan Halit Ziya bu türde başarılı örnekler vermiş, Halit Ziya’nın Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yayımlanan Aşkımın Mezarı adlı yazısı mensur şiirin edebiyatımızdaki ilk olgun örneği sayılmıştır. Halit Ziya 1891'de "Mensur Şiirler" ve "Mezardan Sesler" başlığıyla mensur şiirlerini bir kitapta toplayarak yayınlamıştır.
Servet-i Fünun döneminde oldukça rağbet gören mensur şiir tarıznda Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet, Celal Sahir, Faik Ali gibi şairler de örnek eserler yazmışlardır.
Mehmet Rauf mensur şiirlerini "Siyah İnciler" adlı kitabında toplayan diğer Servet-i Fununcudur. Daha sonraki dönemde Yakup Kadri Karaosmanoğlu “Okun Ucundan” ve “Erenlerin Bağın'dan adlı eserleri ile bu türde örnekler vermiştir.
Mensur şiirin, şiirle benzer yönleri vardır. Her iki türde de ahenk önemlidir. Kelimeler bir ahenk oluşturacak biçimde seçilir ve dizilir.
Mensur şiirde de , duygusal konular, temalar, imgeler ve benzetmeler vardır. Dil ve üslup şiirin amaçlarını taşır. Mensur şiirde de edebi sanatlar iç kafiye ve seciler olabilir. .
Mensur şiirde vezin (ölçü), kafiye, dize (mısra) dörtlük, beyit, bent gibi nazım birimleri bulunmaz. Şekil olarak düz yazıya benzer.