MEVLÂNÂ
VE YUNUS
Yunus Konya’da kalırken,
Medreseden ders alırken.
Mevlânâ’ya sık giderdi,
Sırlı sohbetler ederdi.
Kimselerin bilmediği,
Akılların almadığı.
Muhabbetle bağlılardı,
Sezilmeyen bir sır vardı.
Yunus gitmek isteyince,
Bize müsade deyince.
Mevlânâ birlikte yürür,
Kapıya kadar götürür.
Selametler, uğurlardı.
Müritler buna şaşardı.
Sükûtu bozarak bir gün,
Yarı mahcup, yarı üzgün,
Mevlânâ’ya sormuşlardı,
Buna hangi sebep vardı?
Mevlânâ şöyle bir durdu,
Müritlerine buyurdu.
“Hangi
menzile ki vardım,
Bu
Türkmen’in izin gördüm.
Hep
önümde idi benim,
İşte
onu geçemedim.”
Mevlânâ’ya bir gün Yunus
“Merak ettiğim bir husus?
“Mesneviyi sen mi yazdın,”
Bunca beyti sen mi düzdün?
Diye sual eyleyince
Mevlânâ “evet” deyince
“Ete kemiğe büründüm
Yunus diye göründüm.
Derdim olur biterdi,”
Diye bir cevap verdi.
İbrahim Sağır