Ağıtlar anonim olarak söylenen manzumelerdir. Ölenlerin yakınları tarafından hazırlıksız bir şekilde ve doğaçlama olarak oluştur. Buna rağmen doğaçlama ağıt söyleyenlerin hafızalarına kazınmış olan sayısız ağıt örnekleri onların bu ağıtları söylemelerine rehber olan geleneksel bir alışkanlık özelliği kazandırmıştır. Bu bakımdan ağıtları irticalen oluşması önceden bilinen ağıtların irticalen bir benzerinin söylenmesi şeklinde gerçekleşir. İslamiyet öncesinde erkek kam veya Şamanların söylediği büyük ihtimalle kadınların da ayrıca oluşturduğu ağıt yakma geleneği günümüzde daha ziyade kadınlar tarafından devam ettirilen bir gelenek olarak görülür. Türküler ve ağıtlar genellikle anonimdir. İsimleri bilinen saz şairlerinin söyledikleri de giderek halka mal olmuş ve bunlar da anonimleşme eğilimine girmiştir.
Ağıtla Türkü iç içedir. Boratav: “... Ağıtlar insanlığın ortak acısını canlı biçimde anlatan yazınsal metinlerdir. Ağıt, bir ölüm üzerine belli bir geleneğe uyularak yapılan törenlerde yakılmış ve
söylenmiş, bir de böyle bir törende yakıldığı halde sonra da anılarda yaşayan türkü olarak iki anlama gelir” demektedir (Boratav, 1982b: 471).
Ağıt -
Can evimden vurdu felek neyleyim
Ben ağlarım çelik teller iniler
Ben almadım toprak aldı koynuna
Yarim diyen bülbül diller iniler
Gider oldum Avşar ili yoluna
Bakmam gayrı bu diyarın gülüne
Karaları taksın çapar koluna
Yağız atlı nice kollar iniler
Varayım da mezarına varayım
Yürü bre Dadaloğlu'm yürü git
Baş ucunda el kavşurup durayım
Dertli dertli Çukurova yolunu tut Dadaloğlu
ÇANAKKALE
Çanakkale derler yeşil gavaklı,
Mollaların mürekkebi boyaklı,
Neçe gulların var ağaç ayaklı,
Ağaç ayağınan gelsen n'olurdu.
Çanakkale derler yeşil söğütlü,
Neçe molla getti eli divitli,
Bi mektup atayım üstü tahütlü,
Mektubum ordunu bulur m'ola.
Ağılıdır Çanakkale goyağı,
Babamoğlu dizlerimin dayağı,
İrengide bana benzer bayağı,
Gurbanlar olurum babamoğluna.
Edem gözelidi gıyıdan getmiş,
Sürek öküz gibi boynunu bükmüş,
Şu gevur dinsizi denklemiş atmış,
Acep babamoğlun yudular m'ola.
Yumadan gabire godular m'ola. (Yaldızkaya 1992: 39)
ÇANAKKALE
Hucûm demiş Alamanın zabiti,
Yavrumun kefeni asker kabutu,
Salına girmeye yoktur tabutu,
Yoksa yavrum seni vurdular m'ola,
Kefensiz gabire goydular m'ola.
Topun dumanı da ağmış havaya,
Gözlerim yavrumu dönmez sılaya,
Goltuğuna girmiş çifte sıhhıya,
Yoksa yavrum seni vurdular m'ola,
Kefensiz gabire goydular m'ola.
Çanakkale nerde, Suvermez nerde?
Her ana dayanmaz bu zalim derde,
Ahmed'in babasız eğlenmez evde,
Yoksa yavrum seni vurdular m'ola,
Kefensiz gabire goydular m'ola
Derinimiş Çanakkale deresi,
Goygunumuş şehidimin yarası,
Acıya dayanamaz garip garısı,
Yoksa yavrum seni vurdular m'ola,
Kefensiz gabire goydular m'ola.
Senin yavrum beşik ile belede,
Yâdigarın galdı yavrum geride,
Bir gelin eğlenmez ıssız bir evde,
Yoksa yavrum seni vurdular m'ola,
Kefensiz gabire goydular m'ola.
Bir günüm doğarda bir günüm batmaz,
Şu ıssız evlerde bir gelin yatmaz,
Oğlumun yerini kimseler tutmaz,
Yoksa yavrum seni vurdular m'ola,
Kefensiz gabire goydular m'ola.
Yaldızkaya, Ö. Faruk. Emirdağ Yöresi Türkmen Ağıtları. İzmir: Bayraklı Matbaası, 1992.
ARZILI AĞITI
Duman durmuş Arzılı'nın dağına,
Yol (y)ıramış varamamış köyüne,
Haber verin âşiretinin beyine,
Gurbanlar olurum yaralı beyim,
Arzılı buraya aralı beyim.
Yeni çıkmış subayın da birisi,
Telde galmış saçların derisi,
Duydum'ola anasıynan garısı,
Gurbanlar olurum yaralı beyim,
Tayyare buraya aralı beyim.
Yaldızkaya, Ö. Faruk. Emirdağ Yöresi Türkmen Ağıtları. İzmir: Bayraklı Matbaası, 1992.
Mustafa'm
Kurtkulak’ı bucak bucak
Deste güller kucak kucak
Kalk gidelim can Mustafa’m
Kurtkulak’ı çok ısıcak
Kurtkulak’ı Urum mezar
Yel estikçe kumu tozar
Kalk gidelim can Mustafa’m
Buralarda yaram azar
Kurtkulak’ı, koca hanı
Yağmur yağar yunar kanı
Düşman sokunca süngüyü
Nasıl verdin tatlı canı
Ne yatıyon hecin gibi?
Kara bıyık sicim gibi.
Ben ağlarım başucunda.
Anan kızın bacın gibi.
Hele bakın yatışına,
Kollarının atışına
Kurban düştü Can Mustafa
Kurtkulak’ı yokuşuna
Aman Teyze aman deyze!
Ben ağlarım geze geze!
Kurban olam Hatça bacı!
Mustafa’m geldi mi size?
Çaylıdan da bir kuş uçtu
Uçtu Kurtkulak’a düştü.
Garip misin can Mustafa’m?
Kefenini eller biçti.
( Kadir Aslan, Milli Mücadelede İlk Kurşun ve Dörtyol, Dörtyol Belediyesi, Kültür yayınları, Color Ofset, İskenderun; 2008, shf, 49 )
Aliihsan'ın Ağıdı [1]
Gideceğim anamoğlu senin ardından,
Ben ölürüm yiğit edem derdinden,
Biriciktin kaldırdılar yurdundan,
Anamın oğluda bir tek gardaşım,
Ölesiye sana yanar ateşim.
İhsan davar keser sağ eli kanlı,
Ne bir dayı varda ne de bir emmi,
Kasaplar içinde gül edem ünlü,
Anamın oğluda gurban oluyum,
Gül gardaşım ben yoluna ölüyüm.
Kelep kelep gül edemin kekili,
Anası gızından alır akılı,
İç cepleri burcu burcu kokulu,
Anamın oğlu da gurban oluyum,
Gül gardaşım ben yerine ölüyüm.
Saçlarını taramışlar tel gibi,
Gardaşı yok emmisi yok el gibi,
35 yaşında gonca gül gibi,
Babamın oğlu da gurban olurum,
Kalk gardaşım ben yerine ölürüm.
Salhane’den gelir sırtı ceketli,
Pazara giderdi eli sepetli,
Gardaşa yananın kalmıyor aklı,
Babamın oğlu da öldürdü beni,
Gülleri açarken soldurdu beni.
Gelmedi diyerek bana darılmış,
Helâllaşmış bacısına sarılmış,
Yaz gelirken beş guzudan ayrılmış,
Geliyor bayramlar ışıyın vakti,
Soğudu mu gül gardaşım bağrıyın tahtı.
https://omeryaldizkaya.8m.com/dil_tema_motif.html
SADIĞ’IN AĞIDI
Size diyom size anamın gızı,
Sadığ’ımın için uğrayın bazı,
Daha küçüğüdü Naziğ’in gızı,
Onaltı yaşında gelin aldıydım.
Güller düşsün Sadığ’ımın başına,
Gelin dayanamaz gelir eşine,
Sadığ’ımın tekeri de düşmüş peşine,
Gurbanlar olurum ıssız evlime.
Verin benim kemanımı sazımı,
Eğliyemiyom bu Naziğ’in gızını,
N’olaydı oğlum görseyidim yüzünü,
Gurbanlar olurum goç Sadığ’ıma.
Hemi allı giyer, hemi karalı,
Suhule burada Murat nereli,
Sadık gaza yapmış ağır yaralı,
Gadir asker olmuş duymadınız mı?
Sadığ’ın götürmüş duymadınız mı?
Gözünün üstüde saçın tarardı,
Dimitoğlu’nun Ceylan’ı arardı,
Garısına guzum başka yanardı,
Gözünü inanmaz öksüz guzumu,
Anasız babasız öksüz guzumu.
Tekin buralı da Sadık nereli,
Ağ işliğini al ganlara beleli,
Anan görmüş Suhule Sadık yaralı,
Sen benim gelinim öldürdün beni.
Aman aslan oğlum garını görmedi yüzün,
Asker olayıdın alırdım izin,
Sana diyom sana Suhule gızım,
Ben sana gıyamam hadi gidelim.
Değmem anam gızı sonra telime,
Ezilerek varıyom ben Naziğ’in evine,
Dayanamıyom anam gızı küçük geline,
N’ola O’na düğün etmeseydim,
Avucuna gına yakmasayıdım.
https://omeryaldizkaya.8m.com/dil_tema_motif.html
AĞIT
evimizin önünden sögüt söküldü
ihtiyar babamın beli büküldü
sırma saçlar tenişire döküldü
vuruldum anam vuruldum bi su ver bana
içmeden ölürsem dert olur bana
kalkın arkadaslar ölümü soyun
nişanlım duymadan mezara koyun
yumdum anam gözlerimi açamıyorum
sevgili yarimden geçemiyorum
bir incecik yok gidiyor talasa
kızık kanlar bulaşıyor mor fese
benden selam sölen cesur kardaşa
yumdum anam gözlerimi açamıyorum
ananmdan babamdan geçemiyorum
kalkın arkadaşlar çıramı yakın
nişanlım kınasın elime yakın
cenazem gidiyor adettir bakın
vuruldum anam vuruldum bir su ver bana
içmeden ölürsem dert olur sana.
ARGUVANLI ALİ AĞITI
Gır atımı çekin binem üstüne
Verin tüfengimi alam destime
Arguvan’ın Kürdü gelsin üstüme
Argavun’dan çıktım ikindi vakti
Yıkılsın ağamın sarayı tahtı
Çifte gelinlerin karalı bahtı
Argavun’dan çıktım yırganır(*4) dağlar
Kesildi mektubum bağlandı yollar
Bana da Argavunlu Ali Ağam derler
Aşağıdan geliyor Kürdün ağası
Elinde yanıyor tel cigarası
Yaram derindedir yoktur çaresi
Tüfek ata ata kollarım şişti
Arkama döndüm ki fidanım düştü
Allahım, ateşi evime düştü
Hozat’ın önünde çift pınar akar
Teneşir üstünde al kanım akar
Çifte yavrularım yoluma bakar.
Kaynak: Prof. Dr. Ahmet CAFEROĞLU, Güney Doğu İlleri Ağızlarından Toplamalar, 1945, s.116
CELAL’İN AĞITI
Ben de bu aslanı belalı gördüm
Kendiri boynunda dolanı gördüm
Sevmedim, sarmadım, saranı gördüm
Kara toprak sarmış, bana ne
Bu yiğit yaylayı, yarsız yaylamış
Deliymiş, geçidi bilmemiş, gölü boylamış
Aslan olduğunu kendi söylemiş
Gettim gördüm, mezerlerin içinde
O aslan, saçını kuru taramış
Getmiş içerlerde kendir aramış
Sevdalı mı ne, gözleri kararmış
Kara toprak sarmış, neyleyim?
Motorları var, kapıda duruyu
Anan yok, baban saçını yoluyu
El alem, buna bakıp gülüyü
Deli miydin sen aslan oğlum?
Geyinmiş taranmış çıkmış yamaca
Oğlan, gedeceğin yolu bahtılı
Soyunmuş kuzu da çimmek istiyi
Çimip çıkacağın gölü bahtılı
Süvüğün başında üşüyüp durma
Gamış parmakların soğuğa vurma
Ölümden korkup da geriye durma
Yiğidin alnına, yazılan gelir
Dağlardan aşağı ineyim düze
Kendir var boynumda, kimim var çöze
Anam yok, türkü yaka, ağıt düze
Oğlan oğlan, aslan oğlum
Sabahtan belimi kırdı, bağlayamadım
Ar ettim ellerden, ağlayamadım
Getti benim oğlum, eğleyemedim
Nereden geliyidi oğlanın yolu?
Derleyen: Mehmet Ali ÖZÇAMUR
Derleme Tarihi: 1985
https://www.turkulerdiyariarguvan.com/index.php?
YEDİ ŞEHİT KARDEŞ AĞITI
Yedi gardaşıdık gazada ünlü,
Hep gara bıyıklı yüzleri benli,
Zeybek şalvarlı da hep çuha donlu,
Ben bu derdin hangisine yanayım,
Zencirler zapdetmez benim gönlümü
Halil yoğun güder içi guzulu
Ali haba geyer golu sızılı,
Gadir’in çocuklar gara yazılı
Ben bu derdin hangisine yanayım,
Zencirler zapdetmez benim gönlümü
Ali ağam Edirne’de oldu şehit,
Garabıyık Yemen’de ünlendi yiğit,
İbik Ağam Kudüs’te kaldı bi büyük,
Ben bu derdin hangisine yanayım,
Zencirler zapdetmez benim gönlümü
Âşık olsam ağır ağır söylesem,
El kaldırsam şu gönlümü eğlesem,
Şu gönlümü gıl ipinen bağlasam,
Ben bu derdin hangisine yanayım,
Zencirler zapdetmez benim gönlüm (Yaldızkaya 1992: 41)
EYÜP'ÜN AĞITI
İzmir’den mi kalktı Kore’ye gemi,
Gemi gurban olam getir Eyüb’ü,
Çok ağlattın anan ile Baliş’i,
Kore senin vatanın mı, yurdun mu?
Gayıbıdın oğlum şehit oldun mu?
Şubeye vardım da künyen okundu,
Emirdağ’ı başımıza yıkıldı,
Dostumuz ağladı, düşman bakındı,
Dön gel oğlum dön gel kurban oluyum,
Sana kırk belikli gelin alıyım
Köprüden ağrında gel bir görüyüm,
Görüyüm de gadın oğlum ölüyüm,
Apdil’i yerine vesek veriyim,
Bir günüm doğar da bir günüm batar
Kore dağlarında aslanım yatar
Emirdağ'dan Bir Ağıt
Duman durmuş Arzılı’nın dağına,
Yol ırağmış varamamış köyüne,
Haber verin âşiretinin beyine,
Gurbanlar olurum yaralı beyim,
Arzılı buraya aralı beyim
Yeni çıkmış subayın da birisi,
Telde galmış saçların derisi,
Duydum’ola anasıynan garısı,
Gurbanlar olurum yaralı beyim,
Tayyare buraya aralı beyim (Yaldızkaya 1992: 88)
https://www.frmartuklu.net/masallar-hikayeler-destanla
Âşık Veysel'in Atatürk'e yazdığı Ağıt;
Ağlayalım Atatürk'e
Bütün dünya kan ağladı.
Süleyman olmuştu mülke
Geldi ecel, can ağladı.
Doğu, batı, cenup, şimal!
Aman Tanrı bu nasıl hal?
Atatürk'e erdi zeval,
Memur, meb'usan ağladı.
Atatürk'ün eserleri,
Söylenecek bundan geri,
Bütün dünyanın her yeri,
Ah çekti, vatan ağladı.
Fabrikalar icat etti,
Atalığın isbat etti.
Varlığın Türke terk etti
Döndü çarh, devran ağladı.
Bu ne kuvvet, bu ne kudret,
Varıdı bunda bir hikmet
Bütün Türkler, inön'İsmet,
Gözlerinden kan ağladı.
..........
Zannetme ağlayan gülmez,
Aslan yatağı boş kalmaz.
Yalnız gidenler gelmez
Her gelen insan ağladı.
Uzatma Veysel bu sözü
Dayanmaz herkesin gözü
Koruyalım yurdumuzu,
Dost değil düşman ağladı. Aşık VEYSEL
NAFİLE’nin Ağıdı
Nevşehir Kozaklı Doyduk Köyü’nden(
Gurbannar oluyum dayımın gızı,
Al kanlar doldurmuş sürmeli gözü,
Götürmende salacayı aleyin,
Daha Köşektaş’tan gelmedi gızı.
Ne yapak bacımda böyle gaderin,
Haber alsam gayseriye giderim,
Orda var senin de hacı pederin,
Haydı hacım sana uğurlar olsun.
Gurbannar oluyum ben de hacıya,
Dayanılmaz eller böyle acıya,
Haydı hacım sana uğurlar ossun,
Selam söyle benim çifte bacıya.
...............
https://www.sevdaduragi.com/yasam/agit-ornekleri.html
Kına Ağıtı
Kalk gelin yukarı deşir şeşini
Emmi dayı bitirsinler işini
Çok ağlama sil gözünün yaşını
Al gelin almaya geldik almaya
Gelinin kınası çamurdan mıydı
Gözünün sürmesi kömürden miydi
Ananın yüreği demirden miydi
Al gelin almaya geldik almaya
Gelinin izarın almış kurdan
Bunu böyle emr eylemiş yaradan
Sabah seni göçürürler buradan
Al gelin almaya geldik almaya
.............
Prof. Dr. Erman ARTUN, Osmaniye’de Ağıt Söyleme Geleneği ve Osmaniye Ağıtları, turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/
Benli Ömer Ağıdı
Ömer’im eller iyisi
Veziri gölge koyusu
Rum’dan Şam’a ünü gitti
Hani emmisi dayısı
Evimizin önü arpa
Kuzu gelir kırpa kırpa
Ne yatıyon Benli Ömer’im
Gelin taze, bebek körpe
Evimizin önü kuyu
Kuyudan alırdık suyu
Kınaman beni komşular
Melek Ömer’imin huyu
...............
Prof. Dr. Erman ARTUN, Osmaniye’de Ağıt Söyleme Geleneği ve Osmaniye Ağıtları, turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/
Hacı Beyin Ağıtı
Ayvalı'dan çıktım yayan
Dayan dizlerim dayan
Emmim atlı kendim yayan
Uyan Hacı Beyim uyan
Ayvalı'nın kara taşı
Yandı ciğerimin başı
Emin Hacı'nın kardaşı
Uyan Hacı Beyim uyan
Odasında yanar ışık
Sofrasında gümüş kaşık
Sol yanımda sedef beşik
Uyan Hacı Beyim uyan
Ayvalı'nın yazıları
Ceylan avlar tazıları
Döne döne meleşiyor
Hacı Beyin kuzuları
Ayvalı'dan indirdller
Martine fişek sürdüler
Öğleyinen ikindide
Hacı Beyi öldürdüler
Evimizin uğru kaya
Kayadan bakardık aya
Bin gidelim Hacı Beyim
Tavladaki doru taya
Eş mi idi eş mi idi
Gelen atlı beş mi idi
Ünü büyük Hacı Beyin
Mavzeri boş mu idi
Hazerine hüzerine
Varın bakın mavzerine
Hacı Beyin al atını
Çekin Sultan Pazarına
Ürgüp Yöresi
Kalecik Yöresi Ağıt
Batıdan geliyor davulun sesi
Allı yemenili eğdirmiş fesi
Götürmüyor benim beyim nefesi
Amanın da iller beyime n'oldu
Vadesiyle değil ciritten öldü
Kara koyun gelmiş kuzusun ister
Beyin utancından yarasın gizler
N'oldun hey Allahım bir oğul göster
Amanın da iller beyime n'oldu
Vadesiyle değil ciritten öldü
Çuha mintan geydi yenin ezmedi
Bu dünyada doya doya gezmedi
Hıyanet ettiler nasıl sezmedi
Amanın da iller beyime n'oldu
Vadesiyle değil ciritten öldü Kalecik Yöresi
Reşko'nun Ağıtı
Kara çadır is mi tutar
Altın kılıç pas mı tutar
Tez gelsin babacığım
Elin kızı yas mı tutar
Seni vuran dağlı mıydı
Kurşunları yağlı mıydı
Eloğlu seni vururken
Senin kolun bağlı mıydı
Tüm Binboğa hanesiydi
Öfkesi barhanesiydi
Reşko teslim m'olurdu
Kalleşçe vurulmasaydı Sarız Yöresi
Oy Bizim Eller
Kapımızın önü söğütlü bağlar
Nettin Fadime’mi dumanlı dağlar
Ben durmaz giderim Kiraz'ım ağlar
Dumanlı dumanlı oy bizim eller
Göğçe bele çıktım tebdilim şaştı
Kaynım Mehmet büyük yüceden aştı
Karalı haberim köye ulaştı
Dumanlı dumanlı oy bizim eller Sivas Yöresi
Çankırı Ağıtı
Kıratın üstünde bir uzun yayla
Ne diyem beylerim kaderim böyle
Anama varınca doğrusun söyle
Beypazarı'dır meskenimiz yolumuz
Kimbilir nerede kalır ölümüz
Beypazarı'ndan çıktım tütün satmaya
Kır at başladı da yatıp kalkmaya
Kolcular başladı da fişek atmaya
Beypazarı'dır meskenimiz yolumuz
Kimbilir nerede kalır ölümüz
Körolası Çerkes nereden geldin
Kuyumcuyum diye çayıra kondun
Alnı top kakülü yiğide kıydın
Beypazarı'dır meskenimiz yolumuz
Kimbilir nerede kalır ölümüz
Bineydim de kır atımın üstüne
Alaydım da martinimi destime
Beş yüz atlı olsa gelemez üstüme
Beypazarı'dır meskenimiz yolumuz
Kimbilir nerede kalır ölümüz
Kır ata karar m'olur eşindiği zaman
Dizgini boynuna geçtiği zaman
Belden aşıp tozlu yola düştüğü zaman
Beypazarı'dır meskenimiz yolumuz
Kimbilir nerede kalır ölümüz
Gedikten aşıyor bir kara kağnı
Kağnının ardında kır atı bağlı
Kaldırın çevresini pürkürme benli
Beypazarı'dır meskenimiz yolumuz
Kimbilir nerede kalır ölümüz Çankırı Yöresi
Sarıkamış Ağıtı
Sarıkamış’ta var maşın
Urus yığmış ağır koşun
Bizim uşak açık çılpak
Dağlarda buyudu kışın
Sarıkamış için meşe
Urus yaktı hep ateşe
Bizi koydu eli bacğlı
Nere gitti Enver Paşa
Sarıkamış al kan oldu
Zalım Urus murat aldı
Kimsesiz kız dul gelinler
Kara giyip saçın yoldu
Enver Paşa hücum dedi
Yarıldı Moskof’un ödü
Zalım Allahüekber dağı
Neçe yiğit aslan yedi
Sarıkamış saza döndü
Dağları gülzara döndü
Serçe canlı Ermeniler
Hepisi şahbaza döndü
Soğanlı’da soğan olur
Kartipisi boran olur
Urus’u bozgun görenler
Anasından doğan olur
Bardız Deresi kan çağlar
Analar ciğerin dağlar
Çil Horoz dağı salında
Neçe nişanlılar ağlar
Çadırlar dağa kuruldu
Hücum borusu vuruldu
Bir Sarıkamış uğruna
Doksan bin fidan kırıldı
Allah(hü)ekber başı duman
Olduk Urus’a perişan
Kör olasın Hakkı Paşa
Sen eyledin bizi pişman
Allah(hü)ekber Kars’ın dağı
Mübarek şehit yatağı
Allah(hü)ekber’de söndü hep
Doksan bin evin ocağı
Allahüekber karboran
Tırmandık dağlara yayan
Gökten ateş dökülse de
Yılar mı hiç Ali-Osman
Allahüekber yan yatar
Kırazmış da güneş batar
Allah(hü)ekber’in döşünde
Neçe bin şetiler yatar
Yaşa babamoğlu yaşa
Kan bulaştı çatık kaşa
Biz Urus’u alt edterdik
Sebep oldu Enver Paşa
Aşağıdan ses geliyor
Figan bağrımı deliyor
Kör olasın Enver Paşa
Gelinleri el alıyor “(l)
Yöre: Tomarza/
Kaynak: Çetin Önal
Derleyen: Emir Kalk
Emir Kalkan, Kayseri ve Yöresi Ağıtları, Kültür Müdürlüğü, Kayseri 1992
KARA YILAN AĞITI
Atına binmiş elinde dizgin
Girdiği cephede hiç vermez bozgun
Çeteler içinde Yılan bey azgın
Vurun Antepliler namus günüdür
Sürerim sürerim gitmez kadana
Düşmanın kurşunu değmez adama
Kara haberimi verin babama
Vurun Antepliler namus günüdür
Antep`in harbine on bir ay oldu
Kanımız kurudu benzimiz soldu
Analar bacılar saçların yoldu
Vurun Antepliler namus günüdür Antep
ZİYA'NIN AĞITI
Çamlığın başında tüter bir tütün;
Acı gormiyenin yürüğü bütün
Ziya'nın atını pazara tutun
Gelen geçen Ziyam ölmüş desinler.
At üstünde guşlar gibi dönen yar,
Gendi gidip ehbabları yanan yar.
Benim yarim yaylalarda oturur
Ak elini soğuk suya batırır
Demedim mi yarim ben sana
Çok muhabbet tez ayrılık getirir.
At üstünde guşlar gibi dönen yar,
Gendi gidip ehbabları yanan yar.
Ham meyveyi koparttılar dalından
Ayırdılar beni nazlı yerimden
Demedimmi nazlı yarim ben sana
Çok muhabbet tez ayrılık getirir.
At üstünde guşlar gibi dönen yar,
Gendi gidip ehbabları yanan yar Yozgat
Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.
BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM veya s_kuzucular@hotmail.com