Münâcât

30.03.2016
Münâcât
 
Ey bana kendini büyük tanıtan.
Hâlime bak da varlığından utan!
 
Sen kerim ü ganiyy u mutlaktın
Sâhib-ül cüd ü zül keremdi adın.
 
Hani nerde o şanlı saltanatın?
Benden olsun sıkılmıyor suratın.
 
Tam otuz beş yıl oldu yarabbi
Çıkmadı bu tevekkülün de dibi.
 
Va’d-i ferdayı başka kullarına
Çırak et de benim işim yarına
 
Kalmasın, çünkü yüz yüze bakacak,
Çare varsa budur bugün ancak.
 
Ben senin bir çerağ-ı vahdetinim,
Daha kestirmesi hakikatinim.
 
Bana öyle gelir ki zatinle
Şu kelamı adam gibi dinle:
 
İkimiz bir mahallede büyüdük,
Yüz göz olduk, hem arkadaş, hem Türk
 
Demeye söz bırakmamak lazım,
Arz-ı hâle yakışmıyor ağzım.
 
Beni sen başkasıyla etme kıyas,
Ben kalender ve sen de Rabb-ün nâs.
 
Bende varsa eğer o kalb-i selim,
Arş-ı âlâna kör kütük gelirim.
 
Kim ne der? Enbiya mı yan bakacak?
Beni hangi cehennemin yakacak?
 
Hiç’i onlar da eylesin idrak,
Abd-i evlad-i husrev-i Levlâk
 
Hacı Bektaş, Cenab-ı Meulânâ
Neyle meyden kanat takınca bana
 
Oldu lânem cihan-ı şi’r ü hayal
Ruhuma yağdı nağme-i âzâl
 
Murg-ı aşkın olur mu hiç konağı
Ebediyyet önünde “yem” çanağı?
 
Sânihâtım sema-yı marziyeden
Armağanlar nisâr eylerken
 
Taparım kendi ruhumun sesine,
Kalbimin ateş-i mukaddesine.
 
Beste-i erganun-ı ilhamım
Oluyor sanki mehd-i ârâmım.
 
Gayb olup kendi kâinatında
Bin bir isminle her sıfatında
 
Görünen şekl ü pertev ü elvan,
Nur u zulmet, bedayi ü elhan,
 
Şiddet-i hub, tereddüdât-ı rücû
Bin tazarru, eyâd-ı merfû’
 
Kime kimden? Zavallı insanlar!
Pür-adâvet, yalancı bürhanlar!
 
Altı bin yıllık emr-i teşkilat
Yıkılır mı kolay kolay? Heyhat!
 
Fitne-i inhisar-ı edyândan
Var mı kalb-ı selime malik olan?
 
Önce sevda, kadın ve şevk-ı naîm,
Zeni aguş-ı âdeme teslim,
 
Sonra şehvet edince tende tulü
İlk sözün, tatma meyve-i memnu?
 
Şahlanan... bu nehyi dinler mi?
O melekler mi, yoksa cinler mi?
 
Nur-ı şehvet, o hâlık-ı akdes,
Ser-çerağ-ı hayat ü ruh u nefes
 
Emr-i tahdide zor gelir ya Rab,
O iken her muhit-i nura sebeb
 
Bunu vicdan bilir ki: Nev-i beşer
Künh u aşkı...le fehmeyler.
 
Mihnet-i aşk-ı evvelini çeken,
Ruh-ı asrı tefekkür eylerken
 
Bin telehhüfle ah u vah ederek
Şunu vird-i zeban eder bî-şek:
 
Üss-i...sün hutüt-ı heyetini,
Bâb-ı aşkın müsellesiyyetini
 
Aşk-ı asrîme eylerim mihrap,
Şi’r ü aşkın teranesi bu kitap.
 
Şu iki beyti ben de bil-inşâd,
Ömrüm oldukça eylerim feryat:
 
Nasıl olmam zebunu kahr-ı gamın,
Hatırımdan silindi şekli...m.
 
Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da