Naht Sanatı

20.08.2016

 
Naht Sanatı
 
Naht, ağacı kabartma şeklinde yontmak suretiyle şekil verme sanatıdır.
Bu sanat İslamiyetten önceki  Hun ve Uygur  kültüründe bilinmekle beraber  Türklerin Müslümanlığı kabulu ile ivme kazanan bir sanattır.  Büyük Selçuklu Devleti’nin hakim olduğu ülkelerde meydana getirdikleri mimari eserlerin tezyinatında da oyma işçiliğine geniş yer verilmiştir.
Ahşap işçiliği Anadolu da Selçuklu döneminde gelişip, zamanla kendine özgü bir niteliğe bürünmüştür. Selçuklu Devleti mimari eserlerinin  tezyinatında da oyma işçiliğine geniş yer verilmiş, bu sanat  bu dönmede Acem ve Arap  asıllı sanatçıların yetiştirdiği Türk ustalar sayesinde  Beylikler ve Osmanlı sanatının da nüvesini oluşturmuştur.
Anadolu Selçukluları devrinde çini tezyinat ve oyma sanatı  ehemmiyetiini  korumuş, Erzurum, Harput, Beyşehir, Konya gibi büyük merkezlerde bu sanatın en güzel örnekleri meydana getirilmiştir. Büyük ve Anadolu Selçuklullarında tezyini motifleri  esas karakterlerini çini süslemelerinde olduğu gibi daha ziyade geometrik şekiller de  kendine özgü bir ustalık gerçekleştirmiştir. Beylikler döneminde özellikle, Artuklu ve  Karamanoğulları beyliklerinde  naht sanatına dair mükemmel örnekler ortaya konulmuştur.  
Selçuklu ve Beylikler döneminde  mihrap, cami kapısı, dolap kapakları , medrese ve şifahane kapıları, ağaç ve oyma işçiliklerinde   usta işi eserler meydana getirilmiştir.
Osmanlı dönemi naht sanatı Selçuklu Sanatının devamı olmakla birlikte  sadeleşen ve  bir çok alana yayılan bir özellik gösterir. Osmanlılar bu sanatı  sehpa, kavukluk, yazı takımı, çekmece, sandık, kaşık, taht, kayık, rahle, Kur an muhafazası gibi gündelik  eşyalara doğru da yaygınlaştırmış, bu sanatı pencere, dolap kapağı, kiriş, konsol, tavan göbeği, mihrap, minber ve sanduka gibi  eşyalara da uygulamaya başlamıştır.
Osmanlı ve Selçuklu Naht Sanatında  daha çok ceviz, elma, armut, sedir, abanoz ve gül ağacının malzeme olarak kullanıldığı görülür. Naht sanatı bu ağaçlar üzerinde   Kakma, boyama, kündekâri, kabartma-oyma, kafes, kaplama, yakma gibi tekniklerle  uygulama alanları bulmuş,  Osmanlı cami, köşk, saray, kasr, medres, konak ve evlerinde  bu  tekniklerle işlnemiş eşyalar kullanılmıştır.
Osmanlı ahşap işçiliğinin oluşturduğu bu teknikler günümüzde de  büyük ölçüde yaşamay devam etmekte günümüzde de bu tekniklerle yapılmış  özgün dekoratif eserler çoğunlukla yapılmaya ve kullanılmaya devam etmektedir.  Söz konusu teknikler ; Bitlis, Bursa, Gaziantep, İstanbul (Beykoz), Ordu ve Zonguldak gibi illerde halen devam etmektedir.  Minber, rahle, sehpa, komodin, korkuluk, tavla, asa, baston, sandık, çekmece, büfe, dolap, yatak odası , koltuk,  kuran muhafazası, askılık, masa, sandalye gibi el işi ve özellikli mimair uygulamalarda bu teknikler yaşamaya devam etmektedir. Naht sanatı işi ile yapılan Baston ve asaların sap kısımları; gümüş, altın, kemik, sedef gibi malzemelerden, gövde kısımları ise gül, kiraz, abanoz, kızılcık, bambu, kamış vb. ağaçlardan yapılmaktadır.
Abanoz, ceviz, elma, armut, sedir, gül ağacı, çam vb. gibi ağaçlar üzerine oyma, kakma, boyama, çatma (kükdekari) ve çakma (kafisi işi) gibi tekniklerle bezenmiş ahşap örnekleri Selçuklu Dönemi’nde bu alanda üstün bir düzeye ulaşıldığını ortaya koymaktadır. Düz satıhlı derin oyma, yuvarlak satıhlı derin oyma, eğri kesim, şebekeli oyma (ajur) gibi oyma teknikleriyle süslenmiş parçalar; düz satıhlı kakma ve kabartmalı kakma gibi kakma teknikleriyle dekore edilmiş örnekler, düz yüzeyli boyama, kabartmalı yüzeyli boyama gibi boyama teknikleri ve kündekari, yalancı kündekari gibi çatma teknikleriyle yapılmış eserler her tekniğin zengin bir repertuar bulundurduğuna işaret etmektedir.
Bıçak, yüzeyden zemine doğru dik tutarak çalışılan düz satıhlı derin oyma, bıçak kullanarak serbest el hareketleriyle uygulanan ve yüzeyin yuvarlak olmasına özen gösterilen yuvarlak satıhlı derin oyma, yüzey daha derin oyularak zeminin belli parçaları çıkarılarak yapılan, dantel görünümü veren şebekeli derin oyma (ajur) ile bezenmiş paçalar ustaların el maharetini belgelemektedir.
Osmanlı İmparatorluğu zamanında ise ağaç oyma sanatı en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Rumî ve hatai dediğimiz çiçek, nebat ve hayvanların stilize edilmesinden meydana gelen tezyini motifler kullanılmıştır. Mimarî eserlerin iç ve dış kısımları bu sanatın ustaları tarafından bezenmiştir. Başlıca uygulama alanları da cami ve türbelerin mihrab ile minberleri, cami ve medreselerde kullanılan rahleler, kapı, pencere, dolap kapakları olmuştur. Evlerde kullanılan çekmece, sandık gibi eşyaların süslemelerini, çeşitli mimari eserlerin iç kısımlarına yazı yazan hattatların yazılarını tahta üzerine tatbik edenler de bu sanatın üstatlarıdır
 

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar