Nâsut Nedir Âlem-i Nâsut ve Lâhut ( Beşeri ve Manevi İnsanlık
Osmanlıca Yazılışı : nasût : ناصوت
Nâsut, kelimesi Süryânîce kökenli bir sözcüktür. Bu sözcük Hallacı Mansur’un kullandığı terim anlamı ile Süryanice’den [1]Arapçaya daha sonra da dilimize geçmiştir.
Nasut sözcüğünün sözlüklerdeki anlamları İnsanlık âlemi, insan ve insana ait şeyler, İnsanlar ve onlarla alâkalı şeyler.[2] Mahlukiyet. Şekillerindedir.
Nâsutİ: İnsanlığın maddi ve beşeri yönünün temsil eden maddi âlemi, karşıtı ise insanlığın beşeri ve maddi yönünü temsil etmeyen manevi âlemi temsil eden lâhûti âlemidir. Bu âlem mutlak gayb âlemi de denir.[3]
Nāsūtiyān: Beşeri ve maddi yönü ile insanlık, insanlıklar
Nâsut âlemi veya Alem’-i Nâsut: İnsanın beşeriyetle ilgi maddi alemi zıddı ise maneviyat ile ilgili olan ÂLEM-İ LÂHUT’TUR. Âlemi lâhut, mutlak gayb âlemi olarak da bilinen; bilinmeyen, görünmeyen manevi bir âlemdir.
İnsanın beşerî (maddî) yönü nâsût, ilâhî (mânevî) yönü ise lâhût kelimeleriyle ifade edilmiş, Hallac-ı Mansur’un ortaya attığı bu iki terim daha sonra diğer tasavvufçular tarafından sık sık kullanılmıştır. “ Ben Allah’ım “ dediği için öldürülen Hallâc’ı Mansur’a “insan Allah’ın ezelde kendisinden çıkardığı bir surettir”, Allah insanı yaratırken kendindeki gizli güzelliğini ve sırrını insanın suretinde zuhur ettirmiş, “Bu sûretin nâsût ve lâhût olmak üzere iki tabiat ve âlemden oluştuğunu ve iki âlemin ayırt edilemeyecek şekilde birbiriyle mezcedildiğini” savunmuştur. [4] Hallacı Mansur’un şu ifadesi de bu tabirleri anlamak açısından önemlidir. “Tenzih ederim o zâtı ki nâsûtu, parlak lâhûtun yüce sırrını açığa çıkarmış, sonra da halka açıkça yiyen, içen suretinde görünmüştür”[5]
Divan şairleri de konuyu bu yönde almışlar, nâsut âlemini insanın beşeri ve maddi âlemle ilgili yön, lâhut âlemini ise denize nispetle dalga gibi çokluk âlemi olarak görmüşlerdir. Tasavvufi açıdan nâsut âlemi, gözle görülen, suretleri seçilen, görünen ve kesret olan ve ayrı ayrı olan, lâhuti âlemi ise, gözle görülmeyen beşeri ve maddi âlemin zıddı olan çokluk ve bütünlenilmişlik alemi olarak görmüşlerdir.
Şevk-i ruhsârın idi cilvene ârâ-yı cemâl
Olmadan şu’le-nümâ cevher-i nâsût henüz (Hersekli Ârif Hikmet). [6]
Nâsût idi bir zaman makāmın
Lâhûta mı şimdi i’tizâmın (Muallim Nâci).
Hâzin-i esrâr-ı lâhût ol ki sultânlık budur
Kenz-i lâ-yefnâya mâlik ol beğim hânlık budur Aziz Mahmut Hüdayi
Tahtgah olclu bana ciin ki saray-ı nasut
Padişahem ki benim oldu cihan-ı melekût Nesîmî
Kudsiyân-ı ‘âlem-i lâhûta dîvân itdi feyz
Haşr-i emvât-ı bahâristâna fermân itdi feyz Edirneli Kâmî
Kaynakça
[1] SÜLEYMAN ULUDAĞ, https://islamansiklopedisi.org.tr/nasut
[2] https://osmanlica.ihya.org/alem-i-nasut-nedir-ne-demek.html
[3] Mehmet BULUT, LÂHUT ÂLEMİ, https://sorularlaislamiyet.com/kaynak/lahut-alemi
[4] SÜLEYMAN ULUDAĞ, https://islamansiklopedisi.org.tr/nasut
[5] SÜLEYMAN ULUDAĞ, https://islamansiklopedisi.org.tr/nasut
[6] http://www.lugatim.com/s/nasut