Nefi Divanı ve Seçilmiş Şiirleri

15.03.2015

 

  

 

 

Nefi n(1572-1635) ünlü 17 Yüzyıl   Divan Şairidir. XVII. yüzyıl ve bütün İslami Dönem  Türk Edebiyatının en büyük kaside şairi olarak tanınan Nefi, bu yüzyılın başında yaşamış, kasidede gerçek bir varlık göstermiş ve gerek kendi zamanında, gerekse sonraki yüzyıllarda  kaside yazan bütün şairlere etki etmiş bir şairdir.[1]

1572 yılında Hasankale'de doğdu. Bundan dolayı devrin kaynakları Nef'i'den Erzenü'r-Rumî diye söze ederler. Babası ülkesinin eşrafından Sipahi Mehmed Bey diye anılan bir kişidir. Gerçek ismi Ömer olan Nef'î, kaynaklarda Nefi, Ömer Bey adıyla anıldığı gibi mührüne kazdırdığı beyitte de Ömer adı görülmektedir.

Daha küçük yaşlardan itibaren güçlü bir eğitim gördü. Öğrenimini Hasankale'de yapmış, sonra Erzurum'a gelerek devam ettirmiştir. Burada Fars edebiyatının ünlü eserlerini okudu, Arapça ve Farsça öğrendi. Erzurum’da öğrenimini sürdürürken genç yaşında şiir yazmaya da başlamıştır. İlk mahlası Zarrî "zararlı"dır. 1585 Erzurum defterdarı olan Gelibolulu Müverrih Ali, şiirlerini görmüş, beğenmiş ve bu genç şaire  Nefi, "nafi, yararlı" mahlasını vermiştir.

Padişah 1.Ahmed zamanında İstanbul'a geldi. Devlet hizmetine girdi ve bir süre farklı memurluklarda çalıştı. Daha sonraları 2.Osman ve 4. Murad dönemlerinde yıldızı parladı ve sarayla yakın bir ilişki kurdu. Hicviyeleri ile ünlü olan  Nefi,  yazdığı hicivlerle dönemin birçok isminin nefretini ve öfkesini üstüne çekti. Yine de uzunca bir süre 4.Murad tarafından korundu, daha sonraları 4.Murad kendisinden hiciv yazmamasını rica etti. Her ne kadar Nef'î padişah 4. Murad'a bu konuda söz verse de, kalemini durduramayıp Vezir Bayram Paşa hakkında bir hicviye kaleme aldı. Bu hicviyesinden ötürü, 1635 yılında, sarayın odunluğunda kementle boğularak öldürüldü. Sonra cesedi İstanbul Boğazı’nda denize atılmıştır.

  Nefi Seçkin Şiirleri Gazel ve Kasideleri

  Nefi Divanı ve Seçilmiş Şiirleri

  Nefi Siham-ı Kaza

  1. Yüzyıl Divan Şairleri Nabi Nefi Naili Neşati Şeyhülislam Yahya Hayatları Eserleri

SİHAMI KAZA

Sihamı Kaza Nefi’nin ağır hicivlerinin toplandığı bir seridir. Sihamı kaza “Kazâ Okları“ anlamına gelmektedir.

Bu eser cumhuriyet dönemine kadar pek bilinmemiş Ebuzziya Tevfik 1877 tarihinde yayımlanan bir kitapçığında kitapçıkta, Siham-ı Kaza’nın, Nef’i Divanı kadar nitelikli ve edebi olduğu ispat etmeye çalışmıştır. Buna rağmen Tanzimat’tan başlayarak bugüne değin yayınlanmış edebiyat tarihleri, şiir şerhleri ve antolojilerinde Sihâm-ı Kazâ’dan bahsedilmediği ve şiirlerine yer verilmediği görülmüştür.[2]

Sihâm-ı Kazâ adlı eserinde Nefi 117. asırda yaşamış bazı devlet adamları ve şairlerin ahlak ve edep dışı bir üslupla hicvetmiştir.  Siham-ı Kaza ‘daki bazı şiirleri İnce hayallerle bezenmiş, sanatlı, zekâ ürünü

Manzumeler iken pek çok şiirleri de kaba sözler,  ağır ithamlar küfürler  ve sıradan sözlerle dolu bir hiciv eseridir.   “Şair kendine hitap edilmiş şekline göre tavır almış, ince nüktelere incelikle, kaba hitaplara kabalıkla cevap vermiştir.”

Eser yeni harflerle ilk kez 1943’te yayınlanmıştır. Eser,  Metin Akkuş tarafından 1998’de yeniden neşredilmiştir.

Nef‘î divanının ilk sayfası (Süleymaniye Ktp., Pertev Paşa, nr. 421)

NEFÎ TÜRKÇE DİVAN

Şair divanını kendisi hayatta iken düzenlemiştir. Türkçe ve Farsça her iki divanının kendi hayatta iken istinsah edildiği anlaşılan nüshalarında divan müretteptir.[3]

Türkçe Divanında kasidelere ağırlık vermiştir. Divan edebiyatında yazılan kaside sayısı bakımından Nef’î, Enderunlu Fâzıl’dan sonra (84 kaside) ikinci sıradadır (62 kaside) Nefi divanında 134 gazel bulunmaktadır.  Nef’î, kasidelerinde övgüye ağırlık vermiş, bu arada sıkça fahriyeye başvurmuştur. Mimârî özelliği olan yapıların tasvirleri, şehir ve çevre güzellikleri, sözün güzelliği, sultan atlarının tasviri; Ramazaniye, Cülûsiyye, Iydiyye, Bahariyye gibi değişik konular ele almıştır. Şiirlerinde savaş ve savaş sahnelerini canlandırmada da ustadır.

Abdülkadir Karahan’a göre Nef’î,“Vezni istediği gibi rahatça kullanmakta, kafiyelere zahmet çekmeden hâkim görünmektedir. Sesi daima gür ve toktur. Kendine güvenini, hemen her kasidesinde, her gazelinde izlemek mümkündür. … Nefi şiir tekniğine hâkimiyet bakımından âdeta kusursuzdur. Vezni de, kafiyeyi de sanki kendi düşünce ve duygularına râmetmektedir. Zengin sözlüğü, hemen hemen hiç işitilmemiş, hiç ellenmemiş, hiç örselenmemiş kelime ve deyimleri arayıp bulmasını bilmiştir.”

Haluk İpekten onun divan şiirine kazandırdığı yenilikleri vuzûh ile belagat, ahenk, mübalağa ve fahriye olmak üzere dört başlıkta değerlendir. Şiirinde âhenk oluşturma ve taklid-i ahengi denilen ses yoluyla anlamı yansıtma ustalığını Türkçeye hâkimiyetine bağlar. ( Nurettin ÇALIŞKAN, age. Shf, 399) İpekten’e göre Nef’î’nin ifrat gibi görünen hayalleri ve abartılı mübalağası, üslubunda bulunan ahenk ve inandırıcı dille hafifler ve okuyucuyu tedirgin etmez. ( Nurettin ÇALIŞKAN, age. Shf, 400)

Nefi Divanı  Ali Nihat Tarlan  tarafından incelenmiş ve  A. N. Tarlan divan üzerinde yaptığı çalışmaları Nefi Divanı adı altında  bastırmıştır. Nefi Divanı hakkında Metin Akkuş’un da bir çalışması vardır. Bu çalışma da bastırlmıştır.

 Farsça Divan

Nef’î, Farsça divanında şiirini tasavvufî aşk çevresinde yoğunlaştırır. Kişiliği ilâhî aşka daha yakındır. Eser, şairin Fars dili ve kültürüyle ilgili birikimini örneklemesi bakımından önemlidir. Nef’î’nin Farsça divanı, Türkçe divanında olduğu gibi, yakın döneme kadar bütünüyle incelenmemiştir. Nef’î’nin başarısı bir yabancının yabancı bir dil ve kültürde gösterdiği başarıdan öteye geçmez.[4]

 

ŞİİRLERİNDEN SEÇMELER 

Gazel
Yoklamazsın hîç var mı dilde dâğın yâresin
Böyle mi gözler güzeller âşık-ı bîçâresin

Âh ile derdi bilinmez âşık-ı bîçârenin
Çâk çâk ede meğer âhı dil-i sad-pâresin

Gördüğün öldürmedir kârı o hûnî gözlerin
Koymaz anınçün elinden gamzeler gaddâresin

Zülfüne bend etmesin yâ n'eylesin Mecnûn gibi
Zabta kâdir olmayan âşık-ı dil-âvâresin

Halka-i zülfünden eyler dil temâşâ ruhların
Vermese hurşîde n'ola revzen-i nezzâresin

Derdin izhâr etmek ister dâ'imâ Nef'î sana
Sen de lutf et yokla bir gün dilde dâğın yâresin

Şair Nefi

 

Gazel

Âşık olduk dâm-ı zülf-i yâre düşdü gönlümüz
Akla uyduk bir garîb âvâre düşdü gönlümüz

Gamdan âzâd olmağa bilmem ne çâre eylesek
Kaldı hayretde acep bîçâre düşdü gönlümüz

Âşık olmakdır yine evlâsı ammâ derd bu
Bir mülâyim âfet-i mekkâra düşdü gönlümüz

Çeşmi bir zahm urdu tîğ-ı gamze-i bürrân ile
Göz yumup açınca yüz bin pâre düşdü gönlümüz

Fâriğ olsak n'ola dilber sevmeden Nef'î gibi
Hüsn-i hulk-ı şâh-ı meh-dîdâra düşdü gönlümüz

Şevkımız yok zevk-i câm-ı lâ'l-i nâb-ı dilbere
Şi'r-i hâkân-ı şeker-güftâra düşdü gönlümüz

Hazret-i Sultân Murâd Hân-ı kerîmü'ş-şân kim
Şevk-i medhiyle garîb efkâra düşdü gönlümüz

Cüst ü cû etdik âlem-i endîşede
Iztırârî vâdî-i inkâra düşdü gönlümüz

 

Gazel 

Âşıka ta'n etmek olmaz mübtelâdır n'eylesin
Âdeme mihr ü mahabbet bir belâdır n'eylesin

Gönlü dilberden kesilmezse acep mi âşıkın
Gamzesiyle tâ ezelden âşinâdır n'eylesin

N'ola ta'yin etse zabt-ı mülk-i hüsnü gamzeye
Zülfü bir âşüfte-i ser-der-hevâdır n'eylesin

Zülfüne kalsa perîşân eylemezdi dilleri
Anı da tahrîk eden bâd-ı sabâdır n'eylesin

N'ola olsa muztarib hâl-i dil-i uşşâkdan
Sînesi âyîne-i âlem-nümâdır n'eylesin

Olmasa Nef'î n'ola dil-beste zülf-i dilbere
Tab'-ı şûhu dâma düşmez bir Hümâdır n'eylesin

Nefi

 

Gazel 

Bâde gam verir bize biz âşık-ı dîvâneyiz
Gelmeden bu bezme câm-ı aşk ile mestâneyiz

Çekmeziz renc-i humârı ömrümüzde gerçi biz
Gam değil mahmûr olursak sâkî-i meyhâneyiz

Âşık-ı yek-reng ü rindân-güşâde-meşrebiz
Bezm-i hâs-ı vahdete hem bâde hem peymâneyiz

Hem gülüz hem bülbülüz germiyyet-i aşk ile biz
Dâğ-ı derde şu'le vü şem'-i gama pervâneyiz

Rind-i aşkız hâsılı Nef'î-i bî-pervâ gibi
Âşinâya âşinâ bîgâneye bîgâneyiz

Gazel 

Hem kadeh hem bâde hem bir şûh sâkîdir gönül
Ehl-i aşkın hâsılı sâhib-mezâkıdır gönül

Bir nefes dîdâr içün bin cân fedâ etsem n'ola
Nice demlerdir esîr-i iştiyâkıdır gönül

Dildedir mihrin ko hâk olsun yolunda cân u ten
Ben ölürsem âlem-i ma'nâda bâkîdir gönül

Zerredir ammâ ki tâb-ı âfitâb-ı aşk ile
Rûzigârın şemse-i tâk u revâkıdır gönül

Etse Nef'î n'ola ger gönlüyle dâ'im bezm-i hâs
Hem kadeh hem bâde hem bir şûh sâkîdir gönül

 

GAZEL

Ne tende cân ile sensiz ümîd-i sıhhat olur.
Ne cân bedende gam-i firkatinde râhat olur.

Ne çâre var ki firâkınla eğlenem bir dem.
Ne tâli’im meded eyler visâle fırsat olur.

Ne şeb ki kûyuna yüz sürmesem ol şeb ölürüm.
Ne gün ki kâmetini görmesem kıyâmet olur.

Dil ise gitti kesilmez hevâ-yı aşkından
nasihat eylediğimce beter melâmet olur.

Belâ budur ki alıştı belâlarınla gönül.
Gamın da gelse dile bâis-i meserret olur.

Nedir bu tâli’ ile derd-i nef’i-i zârın.
Ne şûhu sevse mülâyim dedikçe âfet olur.
 


GAZEL

Nezaketde metanetde kelâmım benzemez aslâ.
Ne urfî'ye ne hâkânî'ye bu bir tarz-ı âherdir.

Derdim nice bir sînede pinhân iderim ben.
Bir âh ile bu âlemi vîrân iderim ben.

Âh ile komam dilleri zülfünde huzura
Cem'iyyet-i ağyarı perişan iderim ben

Cem'iyyet-i ağyarı ger itmezse perişan
Çerh-i feleği aksine gerdan iderim ben

Yâr olmayıcak zehr-i sitemdir bana bade
Bilmem nice def'-i gam-ı hicran iderim ben

Gûyâ ki olur dîdelerim ma'den-i yâkut
Her gâh ki yâd-ı leb-i cânân iderim ben

Bu hâl ile avarelik el virse bana ger
Baştan başa dünyâyı gûl-istân iderim ben

Nef'i gibi yârana dimem dahi nazire
Yâ bu gazeli zîver-î dîvân iderim ben

 

Gazel

Yoklamazsın hîç var mı dilde dâğın yâresin
Böyle mi gözler güzeller âşık-ı bîçâresin

Âh ile derdi bilinmez âşık-ı bîçârenin
Çâk çâk ede meğer âhı dil-i sad-pâresin

Gördüğün öldürmedir kârı o hûnî gözlerin
Koymaz anınçün elinden gamzeler gaddâresin

Zülfüne bend etmesin yâ n'eylesin Mecnûn gibi
Zabta kâdir olmayan âşık-ı dil-âvâresin

Halka-i zülfünden eyler dil temâşâ ruhların
Vermese hurşîde n'ola revzen-i nezzâresin

Derdin izhâr etmek ister dâ'imâ Nef'î sana
Sen de lutf et yokla bir gün dilde dâğın yâresin

Gazel

Yâre derdim diyemem bezm-i şarâb olmayıcak.
Cürmüm ikrar edemem mest-i harâb olmayıcak.

Âfitâb ol ruh-ı pür-tâba nazîr olsun mu?
Bu yakar âlemi bir lahza nikâb olmayıcak.

Cezbe-i hüsnü gönül hattına ta'lîk eyler.
Nice hall etmek olur anı kitâb olmayıcak.

Tutalım rûz-ı şümâr olsa kim eyler da'vâ.
Ettiğin zulme senin hadd ü hesâb olmayıcak.

Sen bu rüsvâlığı ey nef'î komazsın elden.
Yârdan yine sana hışm u itâb olmayıcak

-----------------------------------------------------

Ey dil hele âlemde bir âdem yoğ imiş

Kıt'a

Ey dil hele âlemde bir âdem yoğ imiş
Vâr ise de ehl-i dile mahrem yoğ imiş
Gam çekme hakîkatde eğer ârif isen
Farz eyle ki el'ân yine âlem yoğ imiş

 

KITA ŞEKLİNDE HİCİVLERİ

Tahir efendi bana kelp demiş
İltifatı bu sözde zahirdir,
Maliki mezhebim benim zira,
İtikadımca kelp tahirdir.

***
Bana kafir demiş müfti efendi
Tutalım ki ben diyem ona müslüman
Varıldıkta yarın ruz-i cezaya
İkimizde çıkarız anda yalan

*****
Ey dil hele âlemde bir âdem yoğ imiş
Var ise de ehl-i dile mahrem yoğ imiş
Gam çekme hakikatte eğer ârif isen
Farz eyle ki el'an yine âlem yoğ imiş

****

Kâfoğlu nasîhatdür işit bu sözi benden
Bil rütbe-i 'irfânunı yârâna ulaşma
Zehri katı mühlikdür anun bir dahi zinhâr
Ef'îye ulaş... nef'î'ye ulaşma!

Kasîde 

Gamzen ne dem ki tiğ çekip hûn-feşân olur
Uşşâk-ı dil-figâra ecel mihribân olur

Çeşmin o Kahraman-ı gazab-nâkdir senin
Kim hışmı zâil olsa dahi bî-emân olur

Kim gördü böyle Hindû-yı mest-i kemin-küşâ
Kim bir hadengi âfet-i can-ı cihan olur

Müjgânlarınla seyreden ol ebruvanı der
Birden bu denlü tir nice der-kemân olur

Gamzen suâle başlasa uşşâka her müjen
Gûya lisân-ı hâl ile bir tercemân olur

Gamzen görür itâb ile öldürdüğün bizi
Durmaz girişme dahi ana hem-zebân olur

Bu nâz u nigâh-ı tegâfül ki sende var
Hızr olsa âşıkın sebeb-i terk-i cân olur

Sen böyle nâz u şîve satınca gedâlara
Narh-ı metâ-ı derd ü belâ râygân olur

Yeksân ise yanında seven sevmeyen seni
Hûbâna bu muâmeleden çok ziyân olur

Râzî değilse ger buna nâmûs-ı dilberî
Uşşâka derse böyle ihânet yamân olur

Her nâ-mahâlle ruhsat-ı nezzâre ya neden
Bir gün demez misin ki mahallinde kan olur

Dil bu hevâ ile kafes-i teng-i sînede
Mânend-i mürg-i bâl-şikeste tapân olur

Kim gülşen-i ruhunda vere nağmeye karâr
Tâ ol zamân ki bâğ-ı cihân pür-hazân olur

Fikreyleyince dâm-ı girih-gîr-i zülfünü
Bir hâlet elverir ki kafes gülsitân olur

Zülfün mü ya gezende siyeh mâr-ı hambeham
Kim pâsbân-ı genc-i nihân-ı miyân olur

Yahut hümâ şikâr edici şâhbâzdır
Dâim hevâ-yı sayd ile bî-âşiyân olur

Gâhi halka durur pîç ü tâb ile
Tuğr-yi hükm-i pâdişah-i hüsn ü ân olur

Gâhî ki deste deste yatur yerde gûyiyâ
Çârûb-ı âsîstân-ı memâlik-sitân olur

Ol safder-i yegâne ki tâb-ı mehâbeti
Cevşen-güdâz-ı Tehmeten ü Kahramân olur

Diller döyer mi görmeğe cenk içre nîzesin
Ol dem ki hûn-ı düşmen ucundan revân olur

Saflar düzüp hücûm edicek hayl-i düşmene
Dehşetle âsumân u zemîn pür-figân olur

Oklar sihâm-ı kavs-i kazâdan nişân verir
Peykân-ı tîr ise ecel-i nâgehân olur

Evc-i hevâda sıyt-ı çekâçâk-ı tîğdan
Âvâz-ı ra'd u sâika reh güm-künân olur

Sensin o saf-şiken ki yazılsa menâkıbın
Her muhtasar rivayeti bir dâsitân olur

Hakka benem ol nâdire-perver ki her sözüm
Bir tuhfe gibi elden ele armağân olur
 

.
Bercesteler

Gönül ne gök ne elâ ne lâciverd arıyor
Ah bu gönül bu gönül kendine derd arıyor
* * *
Ne tende cân ile sensiz ümmîd-i sıhhat olur
Ne cân bedende gam-ı firkatinle rahat olur
* * *
Ne şeb ki kûyine yüz sürmesem ölürüm
Ne gün ki kaametini görmesem kıyâmet olur
* * *
Mecnun ne bilir kaaide-i nâz u niyâzı
Aşık mı sanır kendin o meczûb-ı muhabbet

KAYNAKÇA 

  • [1] Nefi Seçkin Şiirleri Gazel ve Kasideleri, https://edebiyadvesanatakademisi.com/Edebiyat.aspx?id=374
  • [2] Nurettin ÇALIŞKAN, NEF'Î DİVANI VE SİHÂM-I KAZÂ'NIN ZİHNİYET, EDEBÎLİK VE İÇERİK BAKIMINDAN KARŞILAŞTIRILMASI, shf, 397https://www.turkishstudies.net/Makaleler/633347963_
  • [3] Esra CENGİZ, Esra Cengiz,  NEF’Î DİVÂNI’NDA GAZELLERİN SÖZ ÂHENGİ,SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ, Yüksel Lisans Tezi, KAHRAMANMARAŞ AĞUSTOS-2006 shf, 15,
  • [4] Esra Cengiz, age.shf 16,

Şiirleri

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar