Jacque-Louis David , Sapho ve Phaon
NEO-KLASİSİZM:
yüzyılın başlarında Batı kültüründe ortaya çıkan bir sanat akımı.
Neoklasisizm, 18. Yy da sanayinin gelişmesi, Yunan, Minos, Miken ve Roma uygarlıklarına ait yapılan arkeolojik keşiflerin basın ve yayın yolu ile geniş kitlelere ulaşması, ortaya çıkan bu bulguların sanatçıları ve yazarları derinden etkilemesi sonucu oluşan eğilimler neticesinde şekillenmeye başlamıştır.
18. yy da Batı kültüründe Barok ve Rokoko sanat akımları hâkimdir. Barok ve Rokoko sanat dallarının mimaride, resimde, modada çok etkili olması, bu akımların aşırı süslemeciliği ve romantik yaklaşımları sanatçıları bıktırmış, gerçekçiliğe olan eğilimlerin artması ile sanatçılar arasında Yunan ve Roma sanatlarına duyulan hayranlığın artmasına paralel olarak klasik sanatları canlandırmaya karşı güçlü bir eğilim ortaya çıkmaya başlamıştı.
James Stuart ve Nicholas Revett’in Antik Yunan medeniyetini yüceltecek çalışmalar içine girmesi bu anlayışı körüklemiş, Pompei ve Herculaneum kazılarından çıkan eserlerin uyandırdığı heyecanla Roma medeniyetine duyulan ilgi sanatçıların eserlerine yansımaya başlamıştı. Antik Yunan ve Roma heykelciliğinin ve mimarisinin yöntemlerini izleme başlamak ile şekillenen neo-klasizim Barok ve Rokoko süslemeciliği ile fantezi abartmalarına bir tepki olarak gelişmeye başladı.
Yunan, Roma, Helen uygarlıklarının tekniklerini ve gerçekçilik anlayışını resim, mimari, heykel, hatta edebiyatta uygulamaya başlayan sanatçıların bu eğilimi ilk önce İtalya’nın Roma şehrinde somut ürünler vermeye başlamıştı. Rönesans sanatını da izleyen sanatçılar klasik eserlerdeki ruhu yeniden canlandırmak amaçlı eserler üretmeye başlamışlardı.
Özellikle, resim heykel ve mimaride çizgiye ve duruşa önem veren renk ve ışık unsurlarını klasik sanatçıların bakış açıları ile değerlendiren sanatçılar Yunan ve Roma heykelcilerini taklid ederek eserler vermeye başlamışlardı. Böylece neo klaisizm ilk somut örneklerini heykelcilik alanında ve Yunan ve Roma heykelcilerini taklit eden örneklerle ortaya çıkmaya başlamıştı.
Klasik Yunan heykeltıraşlığının sadeliği ve büyüklüğüne özenen ilk heykeller bu akımın ortaya çıkmaya başladığına işaret ediyordu. Resimde de aynı yolu izleyen ressamlar Yunan ve Roma heykellerindeki işçilik, çizgi ve betimlemeleri örnek alarak, Yunan ve Roma, vazoları ve fresklerindeki anlayışı yorumlayarak resimler yapmaya başlamışlardı. Teknik olarak Yunan ve Roma sanatını konu olarak çağdaş formları işleyen bu sanatçılar teknik olarak eski konu olarak yeni bir ürün üretmek süreçlerine girmişlerdi.
Bu sanatçıların ilkesi kolay anlaşılır olmak, gerçekçiliğe bağlı kalmak, insanlığı yüceltmek, çizgilerde, ışık desen, konu ve şekillerde doğaya ve realiteye bağlı kalmak anlayışlarına girmişlerdi. Bu sanatçılar, bir yandan doğayı ve insanı idealleştiren bir eğilime de kapılmışlar, kusursuz vücutlar ve güzellikler arayışında da olmuşlardı. Ustalığı ve sanatkarlığı ortaya koymakta aşırı maharet göstermek amaçlı olsa gerek resim ve heykellerde yapılması en zor duruşları ve hareketliliği eserlerine yansıtmışlardır. Bu nedenle neo klasik ressamların ve heykelcilerin eserlerinde çizgiler, detaylar, konu ve çok hareketli bir anın donmuş görüntüleri hayli önem kazanmıştır.
Neo klasik heykelci ve ressamlarının diğer bir özelliği ise konularını tarihten, dini olaylardan ve mitolojiden almış olmalarıdır.
Neo klasizim edebiyatta ise sembolizme karşıt bir duruş sergilemiş, gerçekçiliğe, doğallığa, anlaşılır olmaya değer veren, bir edebi anlayış olarak şekillenerek biçimce eskiye bağımlı , düşünce olarak yenilikçi olmaya özen göstermiştir.
Bu akımın önder ve önemli sanatçıları: Jacques-Louis David, Antonio Canova, Jean Auguste Dominique Ingres, Angelica Kauffman gibi ressam ve heykeltıraşlardır.
Antonio Canova: