Türklerdeki çadır geleneği bark, mezar kurgan ve dini mimari üzerinde de tesirli olmuştur. Bark, mezar kurganları şekillendiren faktörler Türk çadır geleneğidir. Özellikle de kurganlar çadırların yer altına kazılmış haline benzer. Yer üstünde göğe doğru yükselen çadır biçimi, kurganlarda yer altına inen çadırlar gibidir. İkisinin tabanı da yeryüzünde geniş iken, göklere ve yer altına daralarak yükselirler.
Kurganlar, Orta Asya Türklerinin eşya ve hayvanlarıyla birlikte gömüldükleri mezarlardır. Bir kurgan, kare veya dikdörtgen biçiminde, yer seviyesinin altında, karaçam kütüklerinin birbirine geçmesiyle oluşan duvarların oluşturduğu odalardan meydana gelir. Kurganlar üzerine toprak yığılarak yapılan karakteristik mezar yapılarıdır. Mezar yerinin belli olması için gömü yerinin üzerine, toprak ve çakıl taşı yığılmıştır. Yığılan bu toprakların akıp gitmemesi için etrafları taşlar ile çevrilerek korunmuştur
Eski Türklerde ölü gömme merasimi yani yuğ törenlerinde çadırın ve bark denilen basit evlerin kullanılması, mezarların kerpiç, ağaç ve taştan yapılmış bark veya çadır gibi yapılması fikrini ortaya çıkardığı düşünülmektedir. Çünkü eski Türkler için ölüm bir çeşit hastalık gibidir ve ölüm başka yaşamdır. Bu düşünce Kurganların ortaya çıkmasına da vesile olmuş, sonraki dönemlerde bu anlayış, kurgan denilen anıt mezar mimarisinin oluşmasını sağlamıştır.
Kurganlar devlet yöneticileri Hakanlar, prensler ve Han aile efradı için yapılmış anıtsal mezarlardır. Kurganlar tahtalarla, bazen de taşlarla çevrili mezar odalarının üstüne bir metre ile yetmiş metre arasında toprak yığılmasıyla oluşturulan mezarlardır.
Kurganlarda asıl mezar odası bazen dikdörtgen, kare veya oval şekillerdedir. Cesedin bulunduğu yere bazen doğrudan, bazen de altta yer alan odaya bir koridor ile ulaşılır. Ceset odasının döşemesi ağaç kütükleri ve kalastan yapılmışlardır. Cesetlerin başı doğuya çevrilmiş olur ve cesetler eşyaları ile birlikte kurganlara gömülür. Kurganın farklı bölgelerinde at cesetleri de yer alır.
Noin-Ula Kurganı: Noin-Ula Kurganı (Noyon-Uul), Moğolistan'ın kuzeyinde Noin-Ula'da bulunan Asya Hunlarına -Hiung nulara - ait kültür ürünlerinin ortaya çıkarıldığı kurgandır. Noin-Ula kurganı Albay P.K. Kozloff tarafından 1923 - 1926 tarihleri arasında tespit edilmiş ve bilim dünyasının dikkatine sunulmuştur. Selenga nehrinin Baykal Gölüne aktığı yerin civarında bulunan bu bölgede toplam olarak 212 kurgan tespit edilmiştir. [1]Noin-Ula mezarlarının çoğu I. yüzyıla aittir. Kurganlar üzerindeki ilk kazı Arkeolog Radloff başkanlığındaki bir kazı heyeti tarafından yapılmıştır.
Noin-Ula mezarlarının çoğu I. yüzyıla aittir. Kurganlardaki yün işlemeciliği dikkati çeker. Bıyıklı iki insan başı portresi Göktürk ve Uygur porte sanatının öncüsü olarak kabul edilir. Kurganların içinde eyer takımları, eyer örtüsü, at koşum takımları, geyik başı biçiminde maskeler, kemerler, tokalar gibi birçok eşya çıkarılmıştır.[2]
Arkeolojik kazılar Ulan-Bator’un kuzeyinde 100 km mesafede, Selenga Nehri vadisinde Rus-Moğol araştırmacılarına başkanlık eden Profesör Natalya Polosmak yönetiminde yedi yıl boyunca sürmüştür.[3]
Noin-Ula kurganları Hun kültürü için tipik denilemeyecek özelliklere sahip Hun üst tabakasından insanlara aittir. Kurgandaki buluntular yabancı kökenlidir. Genel olarak Çin malı prestijli ve pahalı eşyalar çıkmıştır. Bunlar at koşumları, gümüş tokalar, vernikli kap-kacak, hatta altın kaplama at arabaları vardır. Çinliler bu malları sınırlarında huzur bulmak karşılında Hunlara vermişlerdir. Hun üst tabakası ise bu hediyeleri tüm stepe dağıtmıştır. Kurganlarda İpek yolu üzerinden ulaşmış Eski Roma ve Eski Avrupa kökenli yün örgü kumaşlar antik konulu plakalar da ele geçmiştir. Hun ekonomisi ipek ticareti üzerine kurulmuştu: kendileri üretmezler, ancak ipek malzemeleri ele geçirir ve dağıtımını yaparlardı.[4]
Türklerin elit kesimine ait olan ve mühendislik bilgisi ve büyük ustalık gerektiren kurganları Çinli ustaların yapmış olmasını kabul etmemiz gerekir. “ Chin Hanedanlığı (M.S. 256-M.S. 317) Yıllığı ve On Altı Devlet Dönemi adlı Çin kaynaklarında Hun hükümdarlarının yaptırdığı kurganlar, kendi kurganlarının yerleri, isimleri, türbeleri, kurgan yapımından çalışan işçi sayısı ve onlara ödenen ücretlere varıncaya kadar birçok önemli kayıt bulunmaktadır.” [5]
Mezar çukurları derin, çok basamaklıdır. Kurganların büyük bir koridoru vardır. Mezarlar Çin topraklarında hüküm sürmüş olan Han çağı mezarlarının birer kopyası gibidir. Veriler Noin Ula Elit Hun mezarlarının Çinli ustalar tarafından yapıldığını ortaya koymaktadır. Halkın mezar lahitlerini iki katman kil ve kömür karışımı ile kaplamaları kurganlardaki hazinelerin çürümekten korunmasını sağlamıştır. Noin-Ula’nın su geçirmez killi toprağı cenaze ile beraber mezara konulan her şeyi korumuştur. [6]
Hun hükümdarlarının devasa büyüklükte kurganlar yaptırmış oldukları Çin kaynaklarına da girmiş gerçeklerdir. Örneğin Hun Hakanı Yao, “ kurgan yapımında 60.000 işçi çalıştırıyordu. Geceleri ortalık yağ kandilleriyle gündüz gibi aydınlatılıyor, çalışmalara aralıksız devam ediliyordu. Kurganın boyutları önceden belirlenmişti. Etrafı ikili çevrilecek, yüksekliği ise yaklaşık 18 m. olacaktı. Oysa 100 günde bitirilmesi planlanan kurganda çalışan 60.000 kişi gibi büyük bir kalabalık işçi grubuna ödenmesi gereken 6 milyon kung para hazinede bulunmuyordu.”[7]
Kimi Türk araştırmacıları Kurgan yapmını Hunların Çinlilerden değil Çinlilerin Hunlardan öğrendiği iddiası içindedir. “Chou Hanedanlığı(M.Ö. 1450- M.Ö. 1050) Döneminde yoğun Türk kültürü tesirinde kalan Çinliler Türklerden kurgan yapma geleneğini de almış, ancak zamanla Han Hanedanlığı(M.Ö.206-M.S.220) sonlarına doğru imparator kurganları Türk kurganlarından farklılık göstermeye başlamıştır. Çinde devasa kurganlara en güzel örnekler Chin Hanedanlığına(M.Ö.256-M.Ö.221) ait “Çin Piramitleri” olarak adlandırılan, yükseklikleri 25-100 metre civarında olan imparator ve imparatoriçe kurganlarıdır” [8]
Noın Ula kurganlarının kazı başkanı olan Profesör Natalya Polosmak’a göre mezarların içinden çıkan eşyaların pek çoğu Hunlular tarafından yapılan eşyalar değildir. Onun düşüncesine göre bu eşyalar Hunluların başkalarından aldığı eşyalardır. Göçer oldukları için şehirler kurmayan Hunların bu eşyaları yapamayacakları kanaatindedir. Profesör Natalya Polosmak’a göre “ Hatta onların yerleşik hayat sürmeleri halinde bu kadar büyük bir halk olmayacaklarını bile söylemek mümkündür. Rusya’da bulunan Buryatiya’da ya da Moğolistan’da karşımıza çıkan küçük yerleşim yerleri esasen Hunnu kültürü ile ilgili olmayan, ancak Hunnu egemenliği altında yaşamış halklar tarafından kullanılan eşyalardır. Yerleşik devletlere yakınlıklarından dolayı tarımla, zanaatlarla uğraşırlardı, ancak bunlar Hunnu’lar için hizmet veren insanlar konumundaydılar. ”. [9] Diye düşünmektedir. Natalya Polosmak’ın böyle düşünmesine rağmen Göktürk yazılarının ilk örneği olan gümüş kâse, kurganlardan birinde bulunan bıyıklı ve iki başlı insan portresi, Uygur- Göktürk portre sanatının ilk örnekleri olarak kabul edilmektedir.
Noin-Ula mezarlarında hiçbir insan kalıntısı ele geçirilmemiştir. Bütün kurganlar soyulmuş, mezarların içinde tek bir kemik bile kalmamıştır.. Bunun nedeni ise Natalya Polosmak’a göre “Hunnu’ların zayıflamaya başladığı dönemde halklardan birinin temsilcileri Hun mezarlarına ulaşmışlardı. Bu soygunun amacı mezardaki hazineleri ele geçirmek değil, mezarda yatanı ele geçirmek idi. Mezarda yatanları kaçıranların tek amacı, nefret ettikleri Hunnu’lardan ebediyen kurtulmaktı. O zamanki inanışlara göre insanın bedeni bir bütün halinde kaldıkça hayatta olduğuna inanılırdı. İnsan öte dünyadan torunlarına, kendi halkına yardım edebilirdi. Bu nedenledir ki Hunnu’ların düşmanları ölüleri yok etmeye gitmişlerdi. Sadece kurganların uzağında dağınık bir kaç kemik bulunmuştur. Bunun dışında bu mezarlar araziyi de işaretlerlerdi. Mezarlar tahrip edildiğinde, mezar alanı artık Hunnu’lara ait değil şeklinde kabul edilirdi, bu toprak artık onların olmaktan çıkardı.” [10]
Natalya Polosmak’ın düşüncelerinin pek çoğu mantıklı gözükmektedir. Yerleşik düzende yaşamayan Hunların şehirler kurmadıkları, yerleşik düzene ait kültür ürünlerinin pek çoğunu Çinlilerden veya İpek yolundan temin ettikleri kabul edilebilir şeylerdir. Buna rağmen bu yorumlar da Hun mezarlarından çıkan hiçbir buluntunun Hunlara ait olamayacağı fikri de doğru olamayacaktır.
Nitekim bu kurganlarda çıkan pek çok eşyanın Çin sınırlarından çok uzakta örneğin Şipovo Kurganlarından çıkan pek çok buluntuyla benzeşmesi göçer kültüre ait olabilecek hemen her buluntunun Hunların öz kültürünün ürünleri olduğunu açıkça ortaya koyar. Bunlara örnek verecek olursak: at koşum takımları, eyer, eyer örtüsü, çadır, çadır desenleri, yün işlemeciliği, keçeden yapılmış bellemeler, Halıların ve bellemelerin üzerine aplike tekniği ile yapılan resimler, bu resimlerde betimlenen çeşitli hayvan mücadeleleri, geyik figürleri, kaplumbağalar, balıklar, grifonlar ve az da olsa insan başları dağ keçisi figürü, elbiseler halı ve kilim desenleri ile halı ve kilimlerin Hun kültürüne ait olan eşyalar olduklarını kabul etmek gerekecektir. Sayılan bu buluntuların diğer kültürlere ait olabileceğini söylemek veya kabul etmek de safdillik olacaktır.
Noın Ula kurganında bulunan Orta Asya hayvan üslubunu yansıtan hayvan mücadelelerini betimleyen takı, eyer, aksesuarlar ile diğer desenler de Hun ve Türk kültürü ile yakından ilgilidir. Ayrıca Hun kültürünü Hunların eğlemen olduğu halklardan ayırmak da kanaatimize göre gerçeğe uygun değildir.
Noın Ula kurganında Kurganda ele geçirilen eşyalar ise Novosibirsk Akademi Kenti laboratuarlarına teslim edilmiş, metal eşyalar üzerinde incelemeler yapılmaya başlanmıştır. Bu sonuçlar paylaşıldığında pek çok gerçek ortaya çıkacaktır.
KAYNAKÇA
[1] S.I. Rudenko, Die Kultur der Hsiung-nu und die Hügelgrí¤ber von Noin Ula, Rudolf Habert, Bonn, 1969.
[2] Doç. Dr. Mehmet Zeki İBRAHİMGİL, Sanat Tarihi, KOZA Yayın Dağıtım Sanayi ve Ticaret AŞ
Cevat Dündar Cad. Nu.: 139 Ostim 06370 ANKARA
[3] Rusya’nın Sesi Radyosu, Mezarlar hayatı anlatıyor: https://turkish.ruvr.ru/2012_12_13/ 13 Aralık 2012,
[4] Rusya’nın Sesi Radyosu, Mezarlar hayatı anlatıyor: https://turkish.ruvr.ru/2012_12_13/ 13 Aralık 2012,
[5] T. Deniz, Baykuzu, “IV-V. Yüzyıllarda Çin’deki Birkaç Hun Hükümdar Kurgan ve Türbesi Hakkında”, Ege Üniversitesi TİD, cilt XX, sayı: 2, Aralık 2005
[6] Rusya’nın Sesi Radyosu, Mezarlar hayatı anlatıyor: https://turkish.ruvr.ru/2012_12_13/ 13 Aralık 2012,
[7] T. Deniz, Baykuzu, “IV-V. Yüzyıllarda Çin’deki Birkaç Hun Hükümdar Kurgan ve Türbesi Hakkında”, Ege Üniversitesi TİD, cilt XX, sayı: 2, Aralık 2005
[8] T. Deniz, Baykuzu, “IV-V. Yüzyıllarda Çin’deki Birkaç Hun Hükümdar Kurgan ve Türbesi Hakkında”, Ege Üniversitesi TİD, cilt XX, sayı: 2, Aralık 2005
[9] Rusya’nın Sesi Radyosu, Mezarlar hayatı anlatıyor: https://turkish.ruvr.ru/2012_12_13/ 13 Aralık 2012,
[10] Rusya’nın Sesi Radyosu, Mezarlar hayatı anlatıyor: https://turkish.ruvr.ru/2012_12_13/ 13 Aralık 2012,