"Dağdan odun getiriyordum. Herkes ona odun diyordu; iki heceyle, od -un işte, ateş veren şey... Ama ben onun ilk hecesiyle ilgilendim, ateş olan kısmına, gönüllerde aşkı tutuşturan alevli kısmına, 'od'a talip oldum."(s.142)
2011'de birinci basımı yapılan "Od", Iskender Pala 'nın Yunus Emre'yi ve yaşadığı dönemi anlatan eseridir. Yazıma, eserin adına ışık tutacağını düşündüğüm satırlarla başlamak istedim. Eserin birçok yerinde, altı çizilmeye ve tekrar tekrar okunmaya değer o kadar etkileyici cümleler var ki! O satırlardan bazılarını sizlerle paylaşmak isterim: "Allah'ın rahmetinin gelmediği hiçbir an yoktur. Kul gelen rahmeti göremiyor diye taatini kesip dostluğu zedelememelidir."(s.87)
Od; Yunus Emre'yi enginliğiyle, saflığıyla, yaşadığı dönemin zorlukları, olağanüstü sıkıntı ve eziyetleriyle, şairliğiyle, dervişliğiyle, kısacası onu her yönüyle anlatan önemli bir eser. Sadece şair, derviş Yunus Emre anlatılmamış. Karısı Sitare'ye( gerçek adı Elif )aşık Yunus Emre; evlatlarını çok seven, onları hep düşünen baba Yunus Emre de anlatılmış: "Sitare'ye çeyiz olarak verebilecek hiçbir şeyim yoktu ama gönlümden bir ev yaptım. Bütün duvarlarında onun nakışları olan, bütün pencerelerinden ona bakılan, bütün kapılarından ona varılan bir ev...Sitare, adı üstünde yıldız yıldız parlayan bir kızdı..."(s.59,60)
Eserin her bölümü, her cümlesi sizi Yunus'un yaşadığı çetin günlere götürüyor. Moğol istilasıyla alt üst olan hayatları gözler önüne seriyor. O satırları okurken, ağladığım, kızdığım ve derin düşüncelere daldığım anlar oldu. O bölümlerden alıntılar bile yapmak istemedim. Eseri okuyacak olanlar veya okumuş olanlar sanırım bana hak vereceklerdir.
Iskender Pala, bu eserinde, Yunus Emre'nin nefsini terbiye etme yolunda çektiği çileyi; karısı Sitare'yi kaybettikten sonra, ona duyduğu yoğun özlemi; oğlu Ismail'in ona, onun da oğluna kavuşma özlemini de dile getirmiş. Eseri okurken, kendinizi Yunus Emre'ye daha yakın hissediyorsunuz. Onun özlemlerine, nefsiyle mücadelesine, Allah aşkına, hoşgörü anlayışındaki güzelliğe doğru yol alıyorsunuz. Adeta bir Yunus Emre'yi tanıma yolculuğuna çıkıyorsunuz:"Saf hırkasının içinde ince fidanlar gibi başını eğmiş duran bir gönül sultanı, bir ince zarafet."(s.7) "Huyu güzel, işi güzel, bilgisi güzel ve sözü güzeldi."(s.11) Işte bunun gibi daha birçok güzel anlatımların ışığında Yunus Emre 'yi daha yakından tanıma yolunda ilerliyorsunuz. Bu yolculukta, çok anlamlı, kalıcı ve sizi zenginleştiren, derinleştiren sözlerle karşılaşıyorsunuz: "Sevgiliden korkmak, korkunun en yüksek derecesi, sevgiliden umut etmek, umudun en yüksek kertesidir."(s.20) "Insanoğlu için en kutsal ibadet çalışmak, doğruluk ve insan sevgisidir."(s.61)
Ebedi mutluluğu, gerçek aşkın güzelliğini, mecazi ve ilahi aşkın en güzel ifadelerle dile getirilişini bu
eserde bulabilirsiniz. Od; okuyup rafa kaldıracağınız bir eser değil; bir gönül dostu ve baş ucu kitabı olacak değerde bir eser. Eseri değerli kılan elbette, esere konu olan Yunus Emre'dir. Ama şunun da altını çizmek gerekir: Her gönül nasıl ki Yunus'un gönlü gibi zengin olamazsa; her kalem de onu bu kadar etkili ve içten anlatacak güçte olmayabilir. Onun derinliğini ifade etmekte aciz kalabilir. Bu yüzden değerli yazarımız Iskender Pala'yı en içten duygularımla kutluyorum ve yazımı da onun Yunus Emre'ye dair şu sözleriyle noktalamak istiyorum:
"O bir şiir demiş olmak için şiir demiyordu; o bir kalbe girmek için şiir diyordu. Onun şiiri sanatı için değil, imanı içindi. Onun şiiri insan için, sevgi için, hoşgörü için, insanlık içindi."
Kadir Altun
8 years ago
Sevim Kınalı
8 years ago