Ömer Seyfettin At Hikâyesi
At adlı hikaye Ömer Seyfettin’in yayımlanmış olan ilk hikayesidir. Bu hikâye Ömer Seyfettin’in öykücülüğe adım atmasını sağlayan ilk öyküsü olmakla önem kazanır. “At” adlı öyküsü 1908 yılında Tenkit Mecmuası’nda yayımladı. ( Not , At Öyküsünün yayınlandığı tarih bazı kaynaklarda. 4 Nisan 1910 Tenkit Mecmuası olarak gösterlir)
Ömer Seyfettin bu öyküsünü yazdığı yıllarda İzmir’deydi. İzmir’de görev yaparken Türkçü Turancı ve Milliyetçi fikirler beleyen şair ve yazarlar ile tanışmış kendisi de bu düşünceleri benimsemişti. Ömer Seyfettin İzmir’de iken önce Üçüncü Ordu'nun İzmir Redif Tümeni'ne bağlı Kuşadası Redif Tabur’una, Mülazım-ı Sani olarak görev yapmış, 1906'da İzmir Jandarma Okulu'na öğretmen olarak atanmıştı. At adlı öyküsünü de Jandarma Okulunda öğretmenlik yaparken yazdı ve yayımladı.
Daha sonra Serez Mutasarrıflığına bağlı, Menlik Sancağının Razlık Kasabası yakınlarında bulunan Yakorit Köyü civarındaki bir bölüğün kumandanlığına getirilmiş, 1909 yılında da Hareket Ordusu ile birlikte İstanbul’a gelmişti.
Ömer Seyfettin’in At adlı hikayesi İzmir’de görev yaparken edindiği görev aşkı, göreve bağlılık, emre itaat, kararlı olma , kararları uygula konularında asker kökenli olmaktan kaynaklanan düşüncelere sahip olmuş okul ve görev yıllarında aldığı bu terbiyeyi bu öyküsünde mesaj olarak yansıtmıştı
Bu bakımdan At adlı öyküsü sonradan yazacağı öykülerin konu, düşünce sistemi ve teknik yönlerden öncü hikâyesi oldu. Ömer Seyfettin bu öyküsü ile daha sonra yazacağı öykülerin fikri alt yapısı ile dünya görüşü hakkında işaretler vermiş de oluyordu.
Ömer Seyfettin, pek çok öyküsünde çocukluk ve gençlik anılarını da anlatmış, bu hikayelerinin anlatıcısının da kahramanının da kendisi olduğunu açıkça belli etmiştir. Nitekim bu hikâyesinde de kahraman ve anlatıcı kendisidir. At adlı hikâyesi
Kesik Bıyık , İlk Cinayet ,
İlk Namaz,
Bir Hatıra ,
Kaşağı, And, gibi çocukluk ve gençlik anıları ile ilgili bir öyküsü olmaktadır.
"AT" HİKÂYESİNİN KONUSU
Ömer Seyfettin’in gençlik yıllarının hatıralarını taşıyan bu öyküsünde Vardar kıyılarında atını dört nala sürerken tarihi, ve Osmanlının parlak günlerindeki Türklerin hayatını düşünen, hayallere ve düşüncelere dalan bir at sürücüsünü anlatır.
Atı süren binici yazarın ve anlatıcının ta kendisidir. Binici, atını dört nala sürmekte, sürerken de etrafı izlemekte , atın üstünde çok çeşitli duygulara kapılmakta ve hayallere dalmaktadır. Kapıldığı bu hayallewr içinde yaşadığı en yoğu n duygular eski kahramanların kahramanlıklarından yola çıkarak, onların yaptıklarını ve başarılarını hatırlamak, kendisi de onlar gibi bir kahraman olmak istemektedir.