Osman Şems Efendi Hayatı Şiirleri

05.01.2016

Osman Şems Efendi ( d. Sirkeci İstanbul- 1814, ö. 1893) 

Kadiriye tarikatının Enveriyye kolunun kurucusu ve şair.Tam adı  Şeyh Osman Nûreddîn Efendi’dir.

 23 Mart 1814’te İstanbul – Sirkeci  Bâb-ı Âlî civarındaki Hocapaşa Mahallesinde doğdu. Babası Maliye Bakanlığı Eshâm Kalemi Şeflerinden Nakşibendî tarikatından‚ Hoca Emin Efendi diye tanınan Münzevî Seyyid Muhammed Emin Efendi’dir.  [1]Hoca Emin Efendi yirmi üç yıl münzevi bir hayat yaşamış ve 28 Haziran 1861 tarihinde 80 yaşında vefat etmiştir.[2]

Osman Şems Efendi,  devrinin  ilimlerini öğrenmiş,   genç yaştayken evlerinin yakınında oturan Nakşibendî şeyhlerinden İsmail Efendi’ye intisab etmiştir.  Şeyhinin 1839 yılında vefat etmesi üzerine Halvetiyye Tarikatının Şa’bâniyye kolu şeyhlerinden Kuşadalı İbrahim Halvetî’ye biat eder. Kuşadalı İbrahim Efendi’ye intisap ettikten sonra Nûrî mahlasını Şems olarak değiştirerek şiirlerini Şems mahlası ile yazmaya başlar.[3] Sirkeci’de bir tütüncü dükkânı açar. Ancak dükkânı kapatmak zorunda kalarak  Esham Kalemi’nde kâtip olarak memuriyete başlar.[4]

Şeyhi Kuşadalı’nın da vefat etmesi üzerine Osman Şems Efendi sülûkunu tamamlamak için   Kadiri-Üveysî şeyhlerinden Şeyh Abdurrahim Ünyevî’ye intisab ederek 1849 yılında irşadını tamamlar. 1849  yılında Şeyh Abdurrahim Ünyevî’nin halifesi olur. [5]

Şeyhinin 1856 yılında vefat etmesinden sonra  Üveysîlik pâyesine nail olur.  Osman Şems Efendi, muhtemelen şeyhinin vefatının ardından Darphâne-i Âmire’de arayıcı başlık görevine tayin edilir.

Osman Şems Efendi,  hem şair, hem de şeyh olarak meşhur olur.  1861 yılı mayıs ayından itibaren Arif Hikmet Bey’in evinde  yapılan Encümen-i Şuara meclislerine de katılmaya başlar. [6]Kendisi tekkede oturan bir şeyh olmayan Osman Şems Efendi, önceleri Sirkeci Hocapaşa Mahallesindeki, sonraları Üsküdar’daki, daha sonraları da Üsküdar Selimiye’deki kiracı olarak ikamet etmiştir.

 

Darphâne-i Âmire’deki görevinden 1863’ten sonraki bir tarihte emekliye ayrılan Osman Şems Efendi Üsküdar İnadiye semtinde Nalçacı Halil Efendi Dergâhı civarındaki evinde babası gibi  inzivâya çekilir. [7]1882 yılına kadar süren inzivâ döneminin ardından Hüseyin Vassâf’a göre “mânevî bir işaretle” Bursa’ya gider.  (Sefîne-i Evliyâ, I, 177). On sekiz gün sonra İstanbul’a döner ve dönüşünde s Bedreddin İzzî Efendi’yi halifesi olarak tayin eder.  Bursa ziyaretleri çeşitli aralıklarla 1889 yılının sonlarına kadar  devam eder.

 27 Aralık 1893 Çarşamba gecesi Üsküdar-Selimiye’deki evinde vefat eder. 

Şeyhliği ve Edebi Kişiliği

Devrin kaynaklarında ” sürekli olarak  dizi üstünde oturan, seyrek sakallı, uzunca yüzlü, çoğu zaman başlarına fes giyip üstüne yemeni sarardı, bazen de Kadiri şeyh serpuşu olan tâc giyen “ Osman Şems Efendiye, Abdulkâdir Geylânî’ye Bâzu’l-Eşheb (Alaca Şahin) denmesinden dolayı  Bâzu’l-Enver (En nurlu Şahin) denmiş, [8]devrinin  çok sevilen şeyhlerinden biri olmuştur.

“Osman Şems Efendi, Kuşadalı İbrâhim Efendi’den gelen melâmet neşvesiyle Üveysîlik meşrebini birleştirmiş, bu sebeple tekke şeyhliğine iltifat etmeyip mensuplarını evinde irşad etmeyi daha uygun bulmuştur. “ [9] Kadiriye tarikatının Enveriyye kolunun pîri kabul edilen Osman Şems Efendi, aynı zamanda devrinin en şöhretli şairlerinden birisi olmuştur. Çağındaki Tanzimatçılarla da iyi geçinen Namık Kemal ve Ziya Paşa ile de dostlukları olan  Osman Şems Efendi   eski edebiyat taraftarı olarak şiirler yazmış, Divan şiirinin en son divanlarından birisini yazan şairlerinden biri olmuştur.

İnceleyebildiğimiz az sayıdaki şiirlerinden hareketle Divan  edebiyatının önemli şairlerine nazireler yazdığı, şiirlerinde Necati, Ahmet Paşa ve Şeyh Galipten ilhamlar aldığı, zaman  zaman da Namık Kemal gibi çağdaş şairlerden de etkilendiği görülür. Divan şiirinin gözden düşmeye başladığı bir dönemde yetiştiği için şiirleri  fazlaca itibar görmemiş,  klasik şiire bağlı kalan bir şair olarak anılmıştır.

“ O, şiiri tasavvufî fikir ve kavramların anlatım aracı olarak gören mutasavvıf-şair değil vezin, dil, üslûp ve yeni mazmunlar kullanma açısından en az tasavvuf alanındaki yeri kadar değerli ve önemli bir şair-sûfîdir. Bu bağlamda Osman Şems Efendi’nin Şeyh Galib’e yakın bir şair olduğu söylenebilir. “ [10]

DİVANI

Osman Şems Efendi  divan edebiyatının  divanı olan en son şairlerinden biridir. Divanın elimize geçen dört adet nüshası vardır. Yapı ve Kredi Bankası Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi (nr. 435, 514/ 1), İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı (Osman Ergin, nr. 1810) ve Süleymaniye Kütüphanesi’nde (Aslan Kaynardağ, nr. 198)  Fakat bu dört nüsha da eksiktir.

Divanı hakkında tek çalışma  Kemal Edip Kürkçüoğlu’na aittir.  Kemal Edip Kürkçüoğlu,  Osman Şems Efendi’nin 167 şiirini nesre çevirip açıklamalarıyla birlikte “Osman Şems Efendi Divanı’ndan Seçmeler “ adıyla yayımlamıştır (İstanbul 1966)  Osman Şems Efendi’nin bazı şiirleri ilahi olarak bestelenmiştir.   Bunlardan bir kısmının notaları Ali Rıza Şengel’in Türk Musikisi Klâsikleri-İlâhiler koleksiyonu içinde yayımlanmıştır (I-VII, İstanbul 1979, nr. 55, 527, 835, 879).

 

Osman Şems’in Şiirlerinden Seçmeler

Her bâd- ı saba  sû-yı gülistandan gelir
Bir zebun âşıktır ol kim kuy- i cananeden gelir

Varsa imanın  yok, insaf etmedin dostum
Bir meseldir kim “ insaf imandan gelir “

Vuslatın bezminde çeşmimden kar kanlı sular
Dilde pinhan ettiğim ol dağ – hicrandan gelir.

Şem –i meclis hasbihal –i âşıkane  her gece
Tut-i hoş – guydur kim   sû-yi Sudan’dan gelir

Görünür şol suret-i hayyale kim murg – dile
Hüdhüd-ü peyyamdır kurb-ı Süleyman’dan gelir.

Hame-i mu’ciz beyân-ı zül cenâhayn ağzına
Nükte-i râz-ı ledunni sırrı Kuran’dan gelir

Gah pervaz etse ey Şems  âşiyandan sana
Murg-ı kudsîdir li sahn- ı Arş-ı  Rahman’dan gelir

Necati’ye Müseddes Nazire
[11]

Gözü, dünyâ mı görür âşık-ı dîdâr olanın
Dilberi, sen gibi bir mâh-ı dil-âzâr olanın
Gayre meyli olamaz, aşkın ile yâr olanın
Yücedir rütbesi mihrinle hevâ-dâr olanın
Ayağı yer mi basar zülfüne berdar olanın
Aşk u şevk ile verir cân ü serî döne döne

Nâr-ı aşkınla yanan, şem’a-i kâfûr gibi
Sâf eder sînesin âyîne-i billûr gibi
Cûş eder mevc-i dili, mevc-i yem-i nûr gibi
Görünür bâng-i “Ene’llâh!” ile Mansûr gibi
Tutuşur meş’al-i âhı şecer-i Tûr gibi
Savrulur göklere her bir şereri döne döne

Sana dil-beste olan, zülf-i perîşânın ile
Mest olur gerçi mey-i la’l-i gül-efşânın ile
Hûna âğâşte olur hancer-i müjgânın ile
Âkıbet yârelenür pençe-i hicrânın ile
Saplanıp sîh-i gama âteş-i sûzânın ile
Laht-ı biryâna döner tâ ciğeri döne döne

Her tecelli kim eder aşk-ı dil-efrûz-i niğâr
İnleyip bâd açar, la’lini gül-bâğ-ı bahar
Cûylar girye edip, na’re urur murg-ı hezâr
Raks eder pîr-i felek vecd ile bî-sabr ü karâr
Kimi bî-savt ü hurûf ü kimi pür-nâle vü zâr
Zikr eder Hakk’ı cihân zir ü beri döne döne

Cezbe-i aşk ile bir âleme kıldın ki hirâm
Düşdü sermest gönül, bezmine bî-bâde vü câm
Çeşmime oldu hüveydâ nice merdân-ı kirâm
Kimi Veys ü kimi Bedr ü kimisi Şems-i be-nâm
Mevlevî gibi şebistân-ı mahabbetde müdâm
Şem’inin yanmada pervâneleri döne döne

Âh kim gerdiş-i dûlâb-ı cihân gibi, nisâb
Aksine devr ile îdüp yine cüllâbı serab
Etdi bu bâğda bir serv-i revânım kem-yâb
Kıldı üftâde-i çâh-ı çemenistân-ı türâb
Nevh-i nâlemden olup devrine zencir-i tınâb
Dil ü çeşmin dökülür eşk-i teri döne döne

Kıldı hasret beni sergeşte vü mestâne-revân
Nâr-ı firkat dilime açdı nice dâğ-ı nihân
Başdan başa olup zâr tenim dîde-i cân
Görmeğe zülfü içinde ruh-i cânânı ayân
Şems olup, hem-reviş-i mihr ü meh-i nûr-efşan
Seyr eder çarh ile şâm ü seherî döne döne 

Gel gülşen-i tevhide şu bülbül gibi yâ Hû [12]

Neyzen Osman Bey’in bestenigâr makamında bestesi 

Gel gülşen-i tevhide şu bülbül gibi yâ Hû
Nâlân olub Allah diyelim hû diyelim Hû
Gözyaş ile gül-bûn-i aşka verelim su
Giryân olub Allah diyelim hû diyelim Hû

Mânend-i sabâ nefha edüb nefha-i Rahman
Olsan çemen-i dilde maârif ğüli hândan
Bâğ-ı melekûta per açub etmeğe seyran
Perrân olub Allah diyelim hû diyelim hû

Bildik ki beka yol bize bu dâr-ı fenada
Ahvâl-i bekayı görelim râh-i Hudâ’da
Bildirmeyelim kimseye esrarı kabâda
Pinhan olub Allah, diyelim hû diyelim hû

Dergâh-ı Îlâhî’de olub bende-i ferman
Meydân-ı mahabbetde idüb zikr ile cevlân
Cezbeyle semâ eyleyelim vecd ile devran
Gerdân olub Allah diyelim hû diyelim hû

Emri tutalım eyleyelim terk-i menâhî
Çıksun feleğe nefsimizin dûde-i âhı
Tennûr-i gönülde tutuşub aşk-i ilâhî
Sûzân olub Allah diyelim hû diyelim hû

Aşk ile yanub yanmayalım nâr-ı cahîme
Mevt irmeden ivvel girelim dâr-ı naime
Beyt-i Hak olan zâviye-i kalb-i selime
Mihmân olub Allah diyelim hû diyelim hû

Dilden çıkarub meşgale-i hubb-i sivâyi
Can gözlerin açub görelim fevk-ı ulâyı
Her yüzde temâşâ edelim vech-i Hudâ’yı
Hayrân olub Allah diyelim hû diyelim hû

Envâr-ı tecellîde olub mahv ü perişan
Fânî olalım tûr-i tecellî gibi yeksan
Humhâne-i Veysî’den içüb bâde-i irfan
Sekrân olub Allah diyelim hû diyelim hû

Bul Şemsi gibi aşk-ı Muhammed’le delili
Bil âteş ile sırr-ı gülistan-ı Halil’i
Mûsâ gibi seyr etmeğe envâr-ı celîli
Pûyan olub Allah diyelim hû diyelim hû

KAYNAKÇA 

[1] Nihat Azamat, “OSMAN ŞEMS EFENDİ “, DİA, cilt: 33; sayfa: 474

[2] Anonim, Osman Şemsî Efendi https://umutrehberi.com/2013/03/13/osman-semsi-efendi/03-10-2016

[3] Nihat Azamat, “OSMAN ŞEMS EFENDİ “, DİA, cilt: 33; sayfa: 474

[4] İsmail Hakkı ALTUNTAŞ, “OSMAN ŞEMS EFENDİ”, https://ismailhakkialtuntas.com/2015/07/05/osman-

[5] İsmail Hakkı ALTUNTAŞ, “OSMAN ŞEMS EFENDİ”, https://ismailhakkialtuntas.com/2015/07/05/osman-

[6] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/encumen-i-suara-ve-tanzimat-siirinin-olusumu/74504

[7] Nihat Azamat, “OSMAN ŞEMS EFENDİ “, DİA, cilt: 33; sayfa: 474

[8] Anonim, Osman Şemsî Efendi https://umutrehberi.com/2013/03/13/osman-semsi-efendi/03-10-2016

[9] Nihat Azamat, “OSMAN ŞEMS EFENDİ “, DİA, cilt: 33; sayfa: 474

[10] Nihat Azamat, “OSMAN ŞEMS EFENDİ “, DİA, cilt: 33; sayfa: 474

[11] Anonim, Osman Şemsî Efendi https://umutrehberi.com/2013/03/13/osman-semsi-efendi/03-10-2016

[12] Anonim, Osman Şemsî Efendi https://umutrehberi.com/2013/03/13/osman-semsi-efendi/03-10-2016

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar