Osmancık Hakkında Özet İncelemeTarık Buğra

15.11.2016

Osmancık Hakkında Özet İncelemeTarık Buğra

 

 

OSMANCIK  ROMANI HAKKINDA

 

ESER HAKKINDA

Osmancık adlı bu  roman Tarık Buğra  ’nın en tanınmış romanlarından biridir. Osmanlı’nın  kuruluş dönemini anlatan eser Tarık Buğra tarafından 1983 yılında yayınlanmış, bu baskısından sonra defalarca yeni baskılar görmüştür. Eser oldukça beğeni bulmuş hatta aynı adlı romanından yine Tarık Buğra ve Dinçer Sümer tarafından sahneye uyarlanmış, ilk olarak 1985 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından sahneye konmuştur. [1]1985 yılında Semih Sergen rejisi ile sahnelenen Çetin Tekindor’un oynadığı bu oyun en az roman kadar büyük bir ilgi görmüştür.

Eser TRT ve Tarık Buğra tarafından “Kuruluş” adıyla senaryolaştırılmış ve TV dizisi olarak çekilmiştir. Yücel Çakmaklı’nın yönetmenliğinde çekilen dizide Osmancık rolü Cihan Ünal tarafından oynanmış, diğer rollerde ise Türk sinema ve tiyatrosunun unutulmaz isimleri yer almıştır.  Eser 12 bölüm halinde TRT ekranlarında yayınlanır.

Büyük beğeni ile izlenen dizi TRT tarafından sinema filmi olarak yeniden düzenlenmiş ve 2000 yılında sinemalarda da Tarık Buğra vizyona girmiştir.

Bu eser yazarına ödül de kazandırmış;   “Osmancık”  adlı eseri ile 1985 yılında Milli Kültür Vakfı Edebiyat Armağanı’nı almış,[2] bu eser yazarın 1991’de Devlet Sanatçısı unvanını almasına da vesile olmuştur. [3]

“Ey Osmancık; beğsin. Bundan sonra öfke bize, uysallık sana; güceniklik bize, gönül alma sana; suçlama bizde, katlanma sende; bundan böyle, yanılgı bize, hoş görmek sana; aciz bize, yardım sana; geçimsizlikler, uyuşmazlıklar, anlaşmazlıklar, çatışmalar bize, adalet sana; kötü göz bize, şom ağız bize, haksız yorum bize, bağışlama sana. Ey Osmancık bundan böyle, bölmek bize, bütünlemek sana; üşengenlik bize, gayret sana; uyuşukluk bize, rahat bize, uyarmak zevklendirmek, gayretlendirmek sana”

MEKÂN:

Söğüt,  Domaniç, Karacahisar, İznik vb gibi Osmanlının kuruluş yıllarındaki fethettiği mekânlar romanın mekânlarıdır.

 

 ROMAN ZAMANI:

Romanda Osman Bey’ in doğumundan ve ölümüne kadar geçen süre  romanın zamanının teşkil eder.

ROMAN KİŞİLERİ:

·         Osman Beğ: Osmanlı Devleti’nin kurucusudur.  Kendini, soyuna ve   ve ülkesinin bekasına adamış bir önderdir. Dindar, cömert, ahlaklı, dünya malına kayıtsız, yoksul, ataya ve anaya son derce saygılı; vefalı  bir  beydir.

·         Şeyh Edebali: Osmancık’ın kayınpederi ve Osman Bey’in mürşidi ve yol göstericisi olan erdem sahibi bir Şeyhtir.

·         Malhun Hâtun: Ede Balı’nın kızı, Osman Beğ’ in hanımıdır.

·         Orhan Beğ: Osman Gazi Hân’ın büyük oğlu. Babası ve dedesi Edebalı’nın manevi mirasçısı olan  Bursa fatihidir.

·         Nilüfer:  Karacahisar Tekfuru'nun kızı Holofira’dır.  Osman Gazi’nin “Nilüferleri pek andırır” dediği Orhan Beğ’ in hanımı olunca ismi Nilüfer olan eşidir.  Aşkı ve İslamı seçerek Müslüman olmuş ve Murat Han'ı dünyaya getirmiştir.

·         Ertuğrul Beğ: Osman Gazi Hân’ın babasıdır.  Orta Asya’yı, Söğüt’ e taşıyan bir beydir.

DİĞERLERİ Cankız (Osman Gazi’nin annesi), Dündar Beğ (Osman Gazi’nin amcası), Mihail Köse (sonradan Müslüman ve Abdullah olan bir Rum),Osman Gazi ve Ertuğrul Bey’ in silah ve gönül dostları; Sungur, Akça Koca, Gazi Rahman, Derviş Uruz, Şeyh Mahmud, Ak Temür…

 

ROMANIN ÖZETİ:

 

Osman Gazi, ölüm döşeğinde iken Osmanlı orduları, Bursa’nın fethi için uğraşmaktadır.  Osman Bey Bursa’nın fethi gerçekleşmeden ölmek istememekte bu haberi aldıktan sonra ölmek için Allaha yalvarmaktadır. Oğlu Orhan Bey’e:  “Oğul, ben öldüğüm vakit, beni Bursa’da şu gümüşlü kubbenin altına koy!” diye vasiyet etmiştir.

Roman Osman Bey’in ölüm döşeğinde Bursa’nın fethini ve ölümünü beklerken yaşadıklarını ve hatırlarını  aktarmaya başlayacaktır.

Osmancık, Ertuğrul Gazin in oğlu olarak  diğer çocuklar gibi büyümüştür.  Ele avuca sığmayan;  “nerede çalgı, orada kalgı” yaramazlıklar yapan  haşarı bir çocuktur.  Kılıç, yay ve ok talimi yaparak büyümekte bu konularda akranları ile yarışmaktadır.  Gide gide öfkeli, sabırsız, hırslı, kendine oldukça güvenen bir çocuk haline gelmiştir.

Babası kendinden sonra bey olması için önceleri Osman’ı düşünmüş  fakat O’nun devlet işleriyle ilgisi olmadığını görünce , ona öğütler vermiş ama  sonraları onu kendi haline bırakıp diğer oğlu  Gündüz Beğ’ e önem vermeğe başlamıştır.  Çevredekiler de davranışları yüzünden  Osmancık’ın bey olmak için uygun olmadığını düşünmektedir. Osmancık, üzerindeki baskının kalktığından dolayı mutludur. Osman, yoldaşları Konur Alp, Sungur, Gazi Rahman, Akça Koca ile birlikte ava çıkmayı komşu beyliklere eğlenceye gitmeyi  daha çok sevemektedir.

Fakat bir gün Şeyh Ede Balı ile Sivrikaya’ da tanışınca görüşleri ve davranışları değişmeye başlar. Ede Balı, Osmancık’ı izlemeye başlamış ve ondaki kötü huyları yok etmeye çalışmaktadır. “Dünya’yı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüz oğul! Hırsımız, sabırsızlığımız, bencilliğimiz. Önce bu yüzden küçülüyor sonra da Dünya’yı çok büyük görüyoruz. Dünya bir ömür için, için büyüktür. Bir soyun bir amacı , inancı ve ülküsü için büyük değildir.” Der.

Osmancık’ın  hayata bakışı alt üst olmuştur. Ede Balı’ ya saygıda kusur ederek onun üzerine atını sürer. Bunu duyan  Ertuğrul Gazi, ise ona  “Ede Balı’ ya sakın karşı gelme; bana karşı gel, ona gelme. Ede Balı soyumuzun ışığıdır” diye tembih eder.  O günlerde Ede Balı ile yaptıkları konuşma ve babasının tembihleri sürekli kafasını meşgul etmeye başlamıştır.

Osmancık, bir gün  ani bir karar ile  Ede Balı’nın tekkesine gider.  İt Burnu’na Edebali’nin evine konaklayıp  Şeyh ile konuşmaya gider. Ama EdeBalı görüşme zamanının henüz gelmediğini  ifade ederek Osmancıkla görüşmez.  Osmancık’ı şeyhin oğlu oğlu ile yardımcısı Dursun Fakı ağırlamış ve tekkeyi gezdirmiştir.

Osman’a Ertuğrul Gazi’nin konaklamaya geldiğinde kaldığı odaya onu buyur ederler.  Ertuğrul Gazi’de geldiğinde o odada kalmış, o gece sabaha kadar ayakta Kur’an okumuş, sabaha karşı uykuya dalmış ve rüyasında Kur’an-ı Kerim’in konuştuğunu görmüştür. Osmancık odada otururken  Edebali’nin kızı  Malhun Hâtun’u görmüş ve ona âşık olmuştur.

Osman ise Şeyhin  tekkesine sık sık gidip gelmektedir. Osmancık artık kılıcını, yayını, topuzunu kendisi için değil, soyunun amacı için kullanmaya devlet ve beylik işleri ile ilgilenmeye başlar. Edebali’den kızı  Malhun’u töresince istetmiş ama “ Edablı henüz zamanının gelmediğini davranışlarını değiştirmeden bunun mümkün olamayacağını söyleyerek kızını ona vermemiştir.

Bir gün İnönü Bey’i Mahmut Bey’in yemek davetine gider.  Yolda  bir zamanlar hayatını kurtarmış olduğu Mihail Kosses ile karşılaşır. Onunla konuşurken Al Zahid’in saldırısına uğramışlar ama yoldaşlarıyla onları püskürtmüştür.

Osman tekkeye gittiğinde kaldığı bu odada bir bir gün bir uykuya dalar. Rüyasında Edebali’nin göğsünden çıkan bir ayın kendi göğsüne girdiğini, sonra bir çınar ağacı şeklinde dünyaya dal budak saldığını görmüş ve çok şaşırmıştır. Rüyasında gördüğü çınar  dört cihete   rahmet ve nur yağdırmıştır.

Rüyanın tabirine göre, bu ay Malhun Hâtun, bu çınar ağacı ise Osmancık’ın kuracağı devlettir. O günden sonra Malhun Hatundan başka bir şey düşünemez hale gelmiş düşünceleri de değişmeye başlamıştır.

Bir gün Ede Balı’dan Malhun’u tekrar ister.. Sonunda Ede Balı kızını Osmancık’a verir. Sade bir törenle evlenirler. Osmancık, ise yaşlanmış olan babası Ertuğrul Gazi’nin yerine beğ seçilmiştir.

Bey olduktan sonraki  tek amacı Kayı Boyu’nu genişletmektir.. Karacahisar’ı almaya gittiğinde anası Can Kız ölmek üzeredir. Anası  müjdeli haberi aldıktan sonra  ölmüş, Malhun Hatun’un ise bebek beklemektedir. Mihail Kosses annesinin cenaze törenine katılmış Müslüman olmak istediğini de belli etmiştir. Savaş, akın, ganimet, doğumlar, evlenmeler, dostluk ve düşmanlıklar her şey bir düzene bağlanmıştır. Ama  eşi Can Kız’ın ölümünü kaldıramayan Ertuğrul Gazi  de kış aylarında vefat etmiş;  ertesi gün ise  Malhun Hatun Orhan Bey’i doğurmuştur.

Domaniç ve civarından genişleyerek  yeni topraklar alıp kaleleri düşürmeye başlamıştır. Orta Asya’dan ve daha yakın yerlerden gelenler, bu topraklara yerleştirilirken  Rumlar ise Osman Bey’in ilerlemeleri karşısında kaygılıdır. Mihail  ise Osman Bey’e Rumların planlarını anlatmakta ve birlikte hareket ederek Rumları yenmektedirler. Konya Sultanı da Kayı Boyu’nu ve Osman Bey’e destek vermektedir.

Dündar Beğ ise  ağabeyi Ertuğrul Gazi’den sonra beyliğin kendisinin hakkı olduğunu düşünmekte ve bu yüzden Osman Beğ’ i kıskanarak nifak yaratmaktadır.. Osman Beğ, amcasını uyarmış ama Dündar Bey tavırlarını sürdürmeye devam etmiştir.  Bay Koca, amcası Osman Bey’den  gazalara katılmak için  izin istemiş ve evlenmek isteyen Bay Koca’ya  kılıç ustası Sungur Bey eğitmeye başlamıştır. Fakat  Bay Koca,  yapılan bir çatışmada Kalanoz tarafından şehit edilmiştir.

Bu olaydan sonra  Aya Nikola ve Kalanoz’un Söğüt’e baskın yapacağını haber alan Osman Bey, Domaniç yakınlarına göçer.   Bu baskında da Savcı Bey de hayatını kaybetmiştir. Aydos Kalesinin fethedilmesi çalışmaları sırasında Mihail Kosses Müslüman olarak Abdullah ismini alır.  Bu günlerde Malhun Hatun Alaeddin’i dünyaya getirmiştir.

Osman Bey Mudurnu, Göynük dolaylarını ele geçirir.  Elde ettiği ganimetleri  eşit olarak paylaştırarak Konya sultanına da hediyeler gönderir. Konya sultanı  ise onun hediyelerine karşılık olarak Osman Bey’e Hz Osman’ın kılıcını göndermiştir. Karacahisar’da alınmış,   kinini sürdüren Dündar Bey,  Osman Bey tarafından öldürülmüştür.

İnegöl, Yarhisar, Aydos, Bilecik, İznik kaleleri alınmış beyliğin sınırları bir hayli genişlemiştir.  Alaeddin bile ata binmeye başlamıştır.  Holofira ile Aleates’in düğününde Osman Bey öldürülecektir. Bu sıralarda Konya’ya giden Ak Temür sultanın fermanı ile dönmüş, sultanın Söğüt ile aldığı kaleleri ve Eskişehir’i sancak halinde vergisiz Kayı’ya bıraktığını bildirmiştir. Selçuklu Sultanı, bir fermanla Osman Beğ’ in han ilan etmiş  Cuma namazlarında hutbelerin  Osman Han adına okunmasını  emretmiştir.

Hoofira ile Alaites’in düğün günü gelmiş,  . Gökçe Bacı ve diğer kadınlar, çocuklarla,  Osman Bey de yoldaşları ile düğünün yapılacağı Çakırpınar’a gitmişlerdir. Osman Gazi Gökçe Bacı’dan  Bizanslıları mümkün olduğunca oyalamasını tembih etmiştir. Düğün yerine geldiklerinde birden çember içine alınmışlardır.  Gökçe Bacı hayatını kaybeder ama  Yarhisar’da fethedilmiş olur.  Orhan Beğ, Yarhisar tekfurunun kızı Holofira ile evlenir. Holofira’nın adı Nilüfer Hatun olarak değiştirilir.  Müslüman olan Nilüfer, Osman Beğ’ e torunlar, Orhan Beğ’ e de oğullar verecek  Murat dünyaya gelecektir.

Şeyh Ede Balı da ölmüş, Orhan yavaş yavaş hem gazada hem de yönetimde olgunlaşmay6a başlamıştır.   Malhun Hâtun dahi vefat etmiştir.

Artık Osman Bey’in Bursa’yı ele geçirmek ve öldüğünde de Bursa’daki gümüş kubbenin altına gömülmekten başka amacı kalmamıştır. Orhan Bey ise Bursa’yı kuşatmış babasının son arzusunu ölmeden evvel yerine getirmek için canla ve başla savaşmaktadır.

Osman Gazi Hân, , iki aydır hasta yatağında  Bursa’nın fetih müjdesini beklemektedir. Derken nal sesleri gelmeye başlar ve Sungur dışarı fırlamış ve hemen geri dönmüştür.  Sungur heyecanla  Osman Bey’e müjde verir “ Gözün aydın Hân'ım!  Bursa bizimdir!”

Müjdeyi duyan Osman Bey gözlerini yumar ve mesut ve bahtiyar olarak hayatını teslim eder.

İLGİLİ LİNKLERİMİZ

 

Kaynakça 


[1] https://bursadazamandergisi.com/haberler/osmancik-ve-tarik-bugra-1366.html

[2] https://tr.wikipedia.org/wiki/Tar%C4%B1k_Bu%C4%9Fra

[3]  https://bursadazamandergisi.com/haberler/osmancik-ve-tarik-bugra-1366.html

2

1

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Hudayi Genç

Hudayi Genç

7 years ago

Çok işime yaradı ama son cümlede sungur heyecanla müjde verir gözün aydın hanım der ama osman bey hanım değil

Çagĺar B

Çagĺar B

7 years ago

@caglarb732 | Hanım değil han ım der