SON 15 YILIN TÜRKÇE EDEBİYAT SORULARI KATEGORİSİ İÇİN TIKLAYIN
1
Aşağıdakilerden hangisi bir yazının ilk cümlesi olmaya en uygundur?
A) Yeni öykücüler arasında Türkçeyi bütün güzelliği ile kullananlar var.
B) Başka öykülerini de dergilerde okumuştum ama bunu hepsinden güzel buldum.
C) Bunda, tiplerin çok canlı, öykülerinin otobi-yografik olmasının da etkisi var.
D) Bir bakıma, bu son iki kitabı birer dil olayı olarak değerlendirilmelidir.
E) Birçok yeni öykücünün, buna gereğinden fazla önem verdiğini gördük.
(1987 - ÖSS)
Cevap A
2
İlk çağlardan günümüze kadar insanoğlunun sanatla uğraştığını, ekomomik ve kültürel açıdan en ilkel düzeydeki insanların bile sanata ilgi duyduklarını, sanat eseri olduğundan kuşku duyulamayacak çalışmalar ortaya koyduklarını biliyoruz.
Bu sözleri izleyebilecek en uygun cümle, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bu bakımından sanat konularının tartışılması her zaman olumlu sonuçlar doğurur.
B) Belki de insanı hayvandan ayıran niteliklerin başında onun bu yanı gelmektedir.
C) Çünkü sanat eserinin yaratılması, sanatçının düş gücüne sıkı sıkıya bağlıdır.
D) Burada söz konusu olan, kişiye, onun çevresine ilişkin toplumsal koşullardır.
E) Böylece sanat, insanlığın her döneminde farklı bir biçime bürünmüştür.
(1987 - ÖSS)
Cevap B
3
İnsanların bir yaştan sonra estetiğe boş vermesi bağışlanır bir tutum değildir. Ben, kendini koyuvermeyi, çevresini hiçe saymakla eş anlamlı görenlerdenim. Her yaşta, insanın kendine çekidüzen vermesi, vermekte direnmesi güzel bir şey. İşin temelinde, insanlara çirkin görünmemek, hatta, katlanılabilir görünmek yatmıyor mu dersiniz?
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) İnsanın çevresinde sayılıp sevilmesi güzel giyinmesine bağlıdır.
B) Belirli bir yaştan sonra insanın görünüşü önem kazanmaktadır.
C) İnsanın giyim kuşamı yaşına göre değişmelidir.
D) İnsanın görünüşüne özen göstermesinin kökeninde çevresine duyduğu saygı vardır.
E) Çevrenin etkisi, insanın kılık kıyafetinde ortaya çıkar.
(1987 - ÖSS)
Cevap D
4
Bir şairin görevi, her şeyden önce şiiri geliştirmek olmalıdır. Bunun için de yolunun değişik olmasına çalışmalıdır. Geçen zaman boyunca şiir, sanatçıların hep aynı yolu seçmeleri yüzünden hiç değişmemiş ya da pek az değişmiştir.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Tanınmak isteyen şair çok ürün vermelidir.
B) Şair, kendi yolunda yürümeli, özgün olmaya çalışmalıdır.
C) Aynı dönemde yaşamış şairlerin şiirleri hep birbirine benzer.
D) Gerçek şair, örneğini iyi seçen şairdir.
E) Birbirlerinin izinden giden şairler, şiirde değişikliği gereksiz bulurlar.
(1987 - ÖSS)
Cevap B
5
Hayat, iyi ve kötü anılarla doludur. Neyse ki, güzel şeyler, kötü şeylerin etkisini silip götürür. Yeter ki insan,kendini bu sevinçlerle şımartmasın ve bu düş kırıklıklarıyla içini karartmasın. Mutlu ve mutsuz olayları, yaşamın bir zorunluluğu olarak kabul etsin. Önemli olan, kişinin kendine yetebilen bir ruh dengesi içinde kalabilmesi ve bir işe yaradıkça dünya üstünde kalma tutkusuna gölge düşürmemesidir.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Üzücü olaylar, genellikle sevinçli olayların olumlu etkisini azaltır.
B) Olayları, her zaman olumlu yönleriyle ele almak gerekir.
C) Olaylardan aşırı derecede etkilenmeden yaşama isteğini sürdürmek gerekir.
D) Kimi zaman sevindirici olaylar da insanı olumsuz etkiler.
E) Üzüntüleri yenmekte ruh sağlığının payı büyüktür.
(1987 - ÖSS)
Cevap C
6
Okulumda her gün, sağlam iki cümle kuramayan, duygularını söze dökemeyen, düşüncelerini anlatamayan yüzlerce gençle karşılaşıyorum. Bence anadili öğrenmeyi okul sıralarından beklemek yanlış bir tutumdur. Çünkü sorun öğrenim sorunu değil, anlatım olanağı bulma sorunudur. Konuştukça daha iyi konuşabildiğimizi, yazdıkça daha iyi yazabildiğimizi hepimiz bilmez miyiz?
Bu parçada asıl vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dil yeteneği, dil sürekli olarak kullanıldıkça gelişir.
B) Anadili öğretiminde yeni yollar aramak gerekir.
C) Öğrencilerin anlatma gücü, anlama gücünden daha zayıftır.
D) Okullarda anadili öğretimine gerekli özen gösterilmemektedir.
E) Anadili yetersizlikleri en çok okul sırasında görülmektedir.
(1987 - ÖSS)
Parçanın özünü "Sorun öğrenim sorunu değil, anlatım olanağı bulma sorunudur." cümlesi vermiş. Diğer cümleler bunu açıklamış. B, C, D seçeneklerinde dili kullanmaktan söz edilmemiş. E'de parçadaki örnek üzerinde durulmuş. Dili kullanmaktan söz eden A seçeneği doğru cevaptır.
Cevap A
7
Bir yazarın sıkıntılarını ne bilir okuyucu! Siz yıllarca romanın çilesini çekmişsinizdir, o ise, bu çileyi bilmez. Okuduklarına hoşlandım ya da hoşlanmadım ölçüsü ile bakar. Hatta bu ölçünün neye dayandığını, nereden kaynaklandığını bile bilmez. O ancak, bir romanda yüreğindeki duyguyu, kafasındaki düşü, kısaca iç dünyasını bulmak ister.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada okura yöneltilen eleştirilerden biri değildir?
A) Yaratmanın güçlüğünü bilememesi
B) Yazara, sorunlarını çözmede yardımcı olmaması
C) Romanı değerlendirirken zevk almayı ön planda tutması
D) Eleştirilerini nesnel olmayan nedenlere bağlaması
E) Romanlarda sadece yaşadığı ve tasarladığını bulmak istemesi
(1987 - ÖSS)
Parçada değinilen eleştirileri bulalım. "Yazarın sıkıntılarını ne bilir okuyucu!" sözünden A; "hoşlandım, ya da hoşlanmadım ölçüsüyle bakar" sözünden C ve D; "kafasındaki düşü bulmak ister" sözünden E çıkarılabilir. Parçada okurun yazara yardımcı olmasından söz edilmemiş.
Cevap B
8
Yazdığınız öykü ya da romanın kötü oluşuna üzülmeyin. Kötü de olsa yazın. Yaza yaza daha iyiye varacaksınız. Önemli olan, alışkanlığınızı yitirmemenizdir.
Bu parçada aşağıdaki yargılardan hangisine yer verilmemiştir?
A) Yazı yazmanın bir çıraklık dönemi vardır.
B) Yazma, yazarak öğrenilen bir sanattır.
C) Yazı yazma, bir alışkanlık işidir.
D) İyi ve güzel yazabilmek için alıştırma gereklidir.
E) Yazı yazmada ustalaşmak için yetenekli olmak gerekir.
(1987 - ÖSS)
"Yaza yaza daha iyiye varacaksınız." sözünden A, B, D çıkarılabilir. "Önemli olan alışkanlığınızı yitirmemenizdir" sözünden C çıkarılır. Parçada yazmanın yeteneğe bağlı olduğuna dair bir ifade geçmemiş.
Cevap E
9
Çeviri bence başlıbaşına bir yaratıcı sanattır. Ben, bazı çevirilerin orjinalleri aştığına da inanıyorum. Kimi yönetmenlerin elinde piyesler, kimi virtüözlerin elinde besteler nasıl güçleniyorsa, çeviride güç kazanan eserler de vardır. Özellikle kimi çevirmenler, bir dilden başka dile geçişte, güzelleşmeyi sağlayan, gerçek anlamda yaratıcı sanatçılardır.
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Yaratıcılık, güzel çeviri yapabilmek için gerekli bir özelliktir.
B) Çeviri asıl metinden uzaklaştıkça güç kazanır.
C) Asıl metne sıkı sıkıya bağlı çevirilerden her zaman iyi sonuç alınmayabilir.
D) Kimi eserler çeviri yoluyla güzelleşir.
E) Yaratıcı çevirmen, kimi durumlarda esere kendisinden de bir şeyler katabilir.
(1987 - ÖSS)
Önce parçada değinilen özellikleri bulalım. "Çeviri, başlıbaşına yaratıcı bir sanattır." sözünden A ve E; "Bazı çevirilerin orjinallerini aştığına inanıyorum." sözünden D; parçanın genelinden C çıkarılabilir. Ancak çevirinin asıl metinden uzaklaştıkça güç kazandığına dair bir şey söylenmemiş.
Cevap B
10
Sanat, görgü ve kültür birikimiyle beraber doğrudan doğruya insanların içgüdüsüne ve hislerine seslenen bir olaydır. Herkesten uzaklarda, yalnız başına yaşayan bir kişinin sanat duygusu, sanata yıllarını vermiş, üzerinde araştırmalar yapmış, her türlü bilgiye sahip bir kişininkinden üstün olabilir.
Bu parçada öne sürülen düşünce aşağıdakilerden hangisiyle bağdaşmaz?
A) Sanat, insanın duygularını doğrudan etkiler.
B) Sanat çevresinden olmayan kişinin de, sanatla ilgili yaratıcı düşünceleri olabilir.
C) Sanatçının yaratıcılığı sezgi ve duygu gücüne bağlıdır.
D) Sanat duygusu, ancak sanatla uğraşarak geliştirilebilir.
E) Sanat duygusu, yalnız sanatçılarda bulunan bir özellik değildir.
(1987 - ÖSS)
Parçaya göre herkesten uzak yaşayan bir kişinin sanat duygusu sanata yıllarını vermiş birinden daha üstün olabileceğine göre sanatla uğraşmak sanat duygusunu etkilemez. D seçeneğinde "sanatla uğraşarak geliştirilebilir" sözü, parçanın bu düşüncesine ters düşer.
Cevap D
11
Bir kimse nice kültürlü, nice yetenekli, başka uğraş alanlarında edindiği bilgilerle nice silahlanmış olursa olsun, şiir okumamışsa, şiir yazmamışsa, belli bir yaştan sonra artık bu alanda treni kaçırmış demektir. Bunu kanıtlayan birçok örnek gösterilebilir. Sözgelimi, başka alanlarda sivrilmiş bir kimse sonradan şiire geçemiyor. Oysa bir şair sonradan romancı olabiliyor.
Parçada asıl vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şiir yazmanın kolay bir uğraş olmadığı
B) Şair olmak için deneyim ve bilginin gerekmediği
C) Şiirin temel öğesinin duygu olduğu
D) Şairlerin bütün edebi türlerde başarı gösterdiği
E) Şiir yazmaya ancak genç yaşta başlanabileceği
(1987 - ÖSS)
Parçada şiir yazmanın diğer edebi türlerden farklı olduğu, belli bir yaştan sonra şiir yazma yeteneğinin elde edilemeyeceği anlatılmış. Elbette bu sözler şiir yazmanın genç yaşlarda başlanırsa kolay olabileceği anlamındadır. A'da şiir yazmanın kolay olmadığı anlatılmış; bir ölçüde doğru olsa da genç yaşta başlamaktan söz edilmediğinden eksiktir. B'de deneyim ve bilgi gerekmez denmiş oysa parçada yetmez deniyordu. Parçada duygudan söz edilmediğinden C olmaz. D'de şairlerin her türde başarılı olabileceği söylenmiş. Bu, parçada sadece örnek olarak verilmiştir. Parçanın anlatmak istediği E'de verilmiş.
Cevap E
12
Her çağda insan, düşündükleri ve ürettikleriyle bir sonraki çağın hazırlanmasına ve uygarlığın gelişmesine katkıda bulunur. Kuşaktan kuşağa miras kalan bu birikim, bazen sözlü ve yazılı edebiyat kılığında günümüze ulaşır. Bazen de el emeği bir dokuma, bir av aleti, bir vazo ya da bir heykel ile bütünleşerek o dönem insanını anlatır bize. Bütün bunlar araştırmacıların sabırla, dikkatle ve özveriyle çalışmaları sonucunda gerçekleşir.
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılamaz?
A) İnsanlığın ilerlemesi, yüzyıllar boyu oluşan kültür birikimiyle gerçekleşir.
B) Çeşitli kültürel ürünler korunarak çağdan çağa aktarılır.
C) Sanat ürünleri geçmişle gelecek arasında önemli bir bağ kurar.
D) Eski çağlardan günümüze kalmış sanat ürünleri, uzmanların çalışmalarıyla anlam kazanır.
E) İnsanlık, uygarlığın gelişmesini, bilim adamlarının yaptığı buluşlara borçludur.
(1988 - ÖSS)
Parçadan çıkarılabilecek yargıları belirleyelim. "İnsan düşündükleri ve ürettikleriyle bir sonraki çağın hazırlanmasına katkıda bulunur" sözünden A; "kuşaktan kuşağa miras kalan" sözünden B; "bunlar araştırmacıların sabırla çalışmaları sonucunda gerçekleşir" sözünden D; parçanın bütününden C çıkarılabilir. Parçada bilim adamlarından hiç söz edilmemiş.
Cevap E
13
Bir dil yanlışından ötürü daha ilk sayfalarda elimden bıraktığım romanlar olmuştur. "Sen benim dilimi bırak da, anlattıklarımı oku." diyemez bana hiçbir romancı, diyememelidir. Ben bir romanı, neyi anlattığı için değil, onu nasıl anlattığını merak ettiğim için okurum.
Böyle düşünen bir okurun roman karşısındaki tutumu için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Okuyacağı kitabı seçmede belirli ölçütleri vardır.
B) Üsluba önem verir.
C) Anlatım bozukluklarını hoş görmez.
D) Konu seçiminde titizlik gösterir.
E) Başladığı her romanı bitirmez.
(1988 - ÖSS)
Parçada sözü edilen okur eserin biçimsel yapısına önem veren biridir. "neyi anlattığı için değil nasıl anlattığı için okurum" sözünde "neyi" içerik, "nasıl" biçimi anlatır. Öyleyse bir romanda içeriğin yani konunun yazara göre bir değeri yoktur. A, B, C, E bu yargıyı destekler. Ancak "konu seçiminde titizlik gösterir" diyen D seçeneği parçayla çelişir.
Cevap D
14
Başka kültürlerle alışveriş sağlıklı bir olaydır. Yeter ki başkalarından alınanlar, toplumun kültürel değerlerine ters düşmesin; yeter ki toplum, aldığını özümleyebilsin. 16. yüzyılda Osmanlılar, doğu ve batı kaynaklı öğeleri bir potada eritmeyi başarmışlardır. Osmanlı klasik mimarisinde bulduğumuz çarpıcı ifadeyi şekillendiren estetik güç, işte bu karışımın görüntüsüdür.
Bu parçaya göre, Osmanlı klasik mimarisi için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Değişik kaynaklardan gelen öğeleri içerir.
B) Etkileyici bir görünümü vardır.
C) Eski ve yeni öğeler arasında uyumsuzluk vardır.
D) Kültürel bir etkileşimin ürünüdür.
E) Taklitçilikten uzak bir etkileme görülür.
(1988 - ÖSS)
Parçada başka kültürlerden unsurlar taşısa bile Osmanlı mimarisinin bu öğeleri özümseyerek estetik gücü oluşturduğu söylenmiş. A, B, D, E bu yargıyı destekler. Ancak C'de "uyumsuzluk" tan söz edilmiş. Oysa parçada "çarpıcı ifade, estetik güç" ifadeleri bir uyumsuzluğun değil, aksine mükemmel bir uyumun olduğunu gösterir.
Cevap C
15
Sanatın amacı, kişinin düşüncesini, duyarlığını geliştirmek; ona, dünyaya ve insanlara insanca bakma, sezme, kavrama gücü kazandırmaktır. Sanat ürünlerine ilgi duymayan, hayali işlemeyen, başkalarının acılarına, dertlerine ortak olmayan bir bilim adamı, bir yargıç, bir yönetici düşünelim; ne yararı olur bunların toplumlarına, insanlığa? İnsanın, insan sevgisiyle yoğrulmadığı toplumlarda bütün yönleriyle ilkellik egemen olmaz mı?
Yukarıdaki parça için en uygun başlık aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Sanat ve Düş Gücü B) Sanat ve İnsan
C) Sanat ve Yaratıcılık D) Sanatın Gelişimi
E) Sanatın Doğuşu
(1988 - ÖSS)
Parçanın başlığı konuyu en iyi biçimde yansıtmalıdır. Parçada sanatın amacının insanları etkileme olduğu, sanat dışındaki mesleklerin insan sorunlarına eğilmediklerinde insana yararlı olmadığı anlatılmış. Bu, parçanın sanat ve insan üzerinde durduğunu gösterir.
Cevap B
16
Toplumdaki güncel olayları, gülmece yoluyla ve eleştirel bir tavırla tartışmaya yönelen kabare tiyatrosu, bu yazarımız sayesinde kültür dünyamıza girmiştir. Ne var ki eleştirel düşüncenin bir türlü tam kök salmamış olması yazarın tüm çabalarına karşın kabare tiyatrosunu zamanla amacından saptırmış ve onun, suya sabuna dokunmayan, ucuz bir güldürüye dönüşmesine yol açmıştır.
Bu parçada kabare tiyatrosu ile ilgili olarak aşağıdakilerin özellikle hangisinden yakınılmaktadır?
A) Eleştirici yönünün ihmal edilmesinden
B) Güldürü öğesine aşırı ölçüde yer verilmesinden
C) Giderek güncel olaylardan kaçınılmasından
D) Yazarların bu türe ilgisiz kalmasından
E) Toplumla ilgisi bulunmayan olayların ele alınmasından
(1988 - ÖSS)
Parçada kabare tiyatrosunun eleştirel bir tavırla olaylara yaklaştığı, ancak eleştirel düşüncenin yerleşmemesinin tiyatroyu bu amaçtan saptırdığı anlatılmış. Öyleyse yakınılan şey, kabarenin eleştirici yönünün ihmal edilmesidir.
Cevap A
17
Bir şair herhangi bir olayı anlatmak istese, bize salt gerçeği mi yansıtır? Hayır; o olay karşısında duyduklarını, düşündüklerini de anlatır. Ya da doğrudan doğruya anlatmasa bile öyle bir şey yapar ki o duygular, o düşünceler bizde doğar. Böylece şair, kendi iç gerçeğini ortaya koymuş olur. Bir sanat yapıtını başarılı kılan özellik işte budur.
Bu parçaya göre bir sanat yapıtının başarısı, sanatçının hangi tutumuyla açıklanır?
A) Yapıta kendinden bir şeyler katması
B) Gerçekleri değiştirip güzelleştirerek vermesi
C) Duygusallığı ön plana çıkarması
D) Kişisel görüşlerini benimsetmeye çalışması
E) Olayları gerçekçi bir açıdan ele alması
(1988 - ÖSS)
"Hayır; o olay karşısında duyduklarını, düşündüklerini de anlatır." sözü yapıtın nasıl başarılı olacağını veriyor. "gerçekleri değiştirmekten, duygusallıktan, gerçekçilikten söz edilmiyor. Bu anlam A ve D'de verilmiş. Ancak "doğrudan doğruya anlatmasa bile" sözü, yazarın görüşlerini benimsetmeye çalışmadığını, o görüşleri okurun eserden kendisinin çıkaracağını anlatır
Cevap A
18
Batı toplumu sanatta, kendinden olmayanların yani yabancıların, kendisi gibi yapıt vermesini anlamıyor. Bir yapıt hangi ülkeye aitse, yapıtta, o ülkenin rengini, kokusunu arıyor. İşte bu sanatçımızın, pek çok dünya ülkesinde tanınmasının, başarılı olmasının sırrı da budur. Dünya onun satırlarında Anadolu'yu buluyor.
Bu parçaya göre bir yazarın batı sanat dünyasındaki başarısı eserlerindeki hangi özelliğe bağlanabilir?
A) Evrensel duyguları işlemesine
B) Kendine özgü bir anlatım biçiminin olmasına
C) Bölgesel sorunlara çözüm aramasına
D) Sürekli olarak kendini yenilemesine
E) Ulusal özellikleri yansıtmasına
(1988 - ÖSS)
"Bir yapıt hangi ülkeye aitse, yapıtta o ülkenin rengini kokusunu arıyor." sözü eserde her ülkenin kendine has özelliklerinin eserde bulunması gerektiğini anlatır. Bu da ulusal olma demektir.
Cevap E
19
Bu adada hiç kimse parmağını bile oynatmıyor. Öyle ki kekik, adaçayı gibi dağlarda yetişen otları ya da ağaçlardaki incirleri bile zahmet edip toplamıyorlar. Balıkçılıktan söz açıldığında ise kendi kıyılarında tutacak balık kalmadığından, tüm balıkların karşı kıyılarda olduğundan yakınıyorlar. Evlerinin bahçesinde yetiştirebilecekleri sebzelerden tutun da su gibi en gerekli maddelere değin hemen her şey, sekiz saat ötedeki bir başka adadan geliyor.
Bu parçada ada halkının hangi yönü üzerinde durulmaktadır?
A) Geçim sıkıntısından bunalmaları
B) Fakir bir doğal çevrede yaşamaları
C) Bulundukları yeri iyi tanımaları
D) İşsizlikten sıkılmaları
E) Ellerindeki olanakları kullanmamaları
(1988 - ÖSS)
Parçada anlatılan insanlar, adalarında bulunan birçok özelliği değerlendirmek yerine hepsini dışarıdan karşılamayı seçiyor. Bu da onların ellerindeki olanakları değerlendirmediklerini gösterir. A, B, C, D seçenekleri parçada anlatılanlarla çelişir.
Cevap E
20
1941 yılında ünlü romancımız Reşat Nuri ile ilk ve son kez karşılaşmıştım. O günlerde ilk öykü kitabım yeni yayımlanmıştı. Bana güzel bir öğüt verdi: "Önünde uzun bir ömür var, sakın acele etme. On yıl sonra yazacağın öyküleri, romanları bugünden yazacağım diye kendini zorlama."
Bu parçada Reşat Nuri'nin vurgulamak istediği gerçek aşağıdakilerden hangisidir?
A) Aceleyle yazılanların kalıcı olamayacağı
B) Güzellik anlayışının yaşla birlikte değişeceği
C) Genç sanatçıların daha çok yanlış yapabileceği
D) Deneyim kazandıktan sonra nitelikli eserler verilebileceği
E) Başarılı sanat eserlerinin ancak ileri yaşlarda yazılabileceği
(1988 - ÖSS)
"On yıl sonra yazacağın öykü ve romanları bugünden yazacağım diye kendini zorlama" sözü istesen de onları şimdiden yazamazsın anlamını taşır. Bu da deneyim kazanmayı vurgulayan bir özelliktir. B ve E seçenekleri de olumludur. Ancak parçada güzellik anlayışından ve başarıdan söz edilmediğinden bunlar cevap olmaz.
Cevap D
21
style="margin-top: 0; margin-bottom: 4">Her yazarın yaşanılan gerçekler karşısındaki görüşlerini, duyuş ve anlayışını dile getiriş bakımından kendine özgü bir tutumu olmalıdır. Onu ölümsüz kılacak olan da budur. Bu nedenle sanatçı, eserlerinde öncelikle ve özellikle buna dikkat etmek zorundadır.
Bu parçada sanatçının hangi özelliği üzerinde durulmaktadır?
A) Yazılarında dikkatli ve titiz davranması
B) Duygu ve düşünce bakımından güçlü olması
C) Kendisine özgü bir üslubunun bulunması
D) Yazılarında yeni görüşler, düşünceler ileri sürmesi
E) Yazılarında gerçekleri yansıtmaya özen göstermesi
(1988 - ÖSS)
Parçada sanatçının vurgulanan özelliği ilk cümlede verilmiş. "kendine özgü bir tutumu olmalıdır" sözü sanatçının üslubunun özgün olması gerektiğini anlatır. Bu özellik C'de verilmiştir.
Cevap C
22
(I) Biz gazeteciler, dışarıdan pek sevimli gözükmeyiz. (II) Sanırım bunun temelinde daha çok, işimizin eleştiri olması yatıyor. (III) Çünkü insanoğlu, doğası gereği, eleştiriden pek hoşlanmaz; eleştiriyi de eleştireni de hoşgörüyle karşılamaz. (IV) Eleştirinin tarih içindeki önemini küçümsememeliyiz. (V) Eleştiri olmasaydı herhalde uygarlık bugünkü düzeyine ulaşamazdı. (VI) Çağdaş uygarlığın bu düzeye gelmesinde eleştirinin motor rolü oynadığını söyleyebiliriz.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense, ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
(1989 - ÖSS)
Bir paragrafın ancak bir düşünceyi anlatması gerektiğini söylemiştik. Parça iki paragrafa bölünmek istenirse, parçada iki ayrı düşünce var demektir. Bu parçada da I., II. ve III. cümlelerde eleştirinin anlamı ve etkisi anlatılırken, IV. cümleden sonrakilerde eleştirinin tarihi anlatılıyor. Öyleyse IV. cümlede ayrı bir konuya geçiliyor demektir.
Cevap C
23
Bir müzik parçasını yazıyla, sözle anlatmaya kalkışmam. Bunun doğru dürüst yapılabileceğine de inanmam. Sanırım bu yargı az çok bütün sanat dalları için geçerlidir. Sözgelişi, bir ressamın tablosunu yazıyla nasıl anlatırsınız? Bir şiiri nasıl açıklar, bir heykeli nasıl değerlendirirsiniz? Bunu yapanlar da var ama onlar da...
Düşüncenin akışına göre, bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A) Eserin hakkını tam olarak veremiyorlar.
B) Daha önce söylenenlere karşı bir tutum içine giriyorlar.
C) Sanat eserinden çok, sanatçıyı öne çıkarıyorlar.
D) Eseri bütün yönleriyle tanıtamıyorlar.
E) Gerçek bir değerlendirme yapamıyorlar.
(1989 - ÖSS)
Parçanın anadüşüncesi ilk cümlede verilmiş. Burada bir sanat türünün diğer bir türle açıklanamayacağı anlatılmıştır. Son cümle de "Bunu yapanlar da var ama onlar da..." denmiş. Elbette yazar bunu yapanlar hakkında olumlu bir yargı söylemez. Seçeneklerin tümü olumsuz. Ancak B'de daha önce söylenenlere karşı bir tutumdan söz edilmiş. Oysa parçada daha önce söylenmiş bir söze değinilmemiş. Öyleyse B sona gelemez.
Cevap B
24
Vaktiyle bir balıkçı günlerce denizde kalır. Döndüğünde mahalle halkına başından geçenleri öyle güzel anlatır ki herkes onun peri kızları, denizkızlarıyla gerçekten içli dışlı olduğuna inanır; anlattıklarını büyük bir heyecanla dinler. Ancak, bir gün balıkçı denizin ortasında bir ada, adanın kıyısında da bu kez gerçek peri kızlarıyla denizkızlarını görmez mi? O gün mahalleye asık bir suratla döner. "Hadi anlatsana, neler gördün?" diyenlere, yorgun ve isteksiz: "Hiç." der, "Bugün hiçbir şey görmedim."
Bu parçadan aşağıdaki sonuçların hangisi çıkarılabilir?
A) Gerçeği anlatmak, onun hayalini anlatmak kadar insana tat vermez.
B) İnsanı, bir şeyin kendisini görmekten çok onu başkasından dinlemek etkiler.
C) Yalnızlık, insanı çevresinden gittikçe daha çok uzaklaştırır.
D) İnsan, gerçekleri başkalarına anlatmak istemez.
E) İnsanlar, gerçeklere değil, hayali şeylere inanırlar.
(1989 - ÖSS)
Cevap A
25
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter"
İlk dizede geçen "serin" evvelce "siyah" tı."Siyah"ı güzel bulmuyordum. Günlerce bekledim. Bir gün Erenköy'den dönüyordum. Hem yürüyor, hem de şiirdeki "siyah" sözcüğünü düşünüyordum. Derken birdenbire "serin" geliverdi aklıma, şiir tamamlanmıştı.
Bu parçada anlatılan durum aşağıdakilerdenhangisine bir örnek oluşturur?
A) Şiirde sözcük seçiminde gösterilen titizliğe
B) Şiirde hangi sözcüklerin kullanılması gerektiğine
C) Şiirde belli seslerin önemine
D) Şiir yazmada rastlantıların önemine
E) Şairlerin şiirlerini sürekli değiştirmelerine
(1989 / II)
YANIT : A
26
Matmazel Noralya'nın Koltuğu da Sinekli Bakkal gibi, mistik bir dünya görüşünün savunulduğu bir romandır. Ancak Adıvar klasik roman tekniğini kullanırken Peyami Safa 19. yüzyılın sonlarında beli-ren yeni bir roman tekniğiyle yazar. Büyük ölçüde H. James'ten kaynaklanan bu roman anlayışında anlatım tekniğinin, bakış açısının önemi büyüktür,Modern diyebileceğimiz romancılara göre eski tür geleneksel romanla yeni roman arasındaki önemli fark, birinin "anlatma" yöntemine, ötekinin ise "gösterme" yöntemine ağırlık vermesidir.
Bu parçada aşağıdaki konulardan hangisi tartışılmaktadır?
A) Geleneksel ve çağdaş roman teknikleri arasındaki ayrım
B) Gerçekçi romanın belirleyici özellikleri
C) Romanlarda kullanılan "gösterme" yönteminin "anlatma" yönteminden üstünlükleri
D) Matmazel Noralya'nın Koltuğu ile Sinekli Bakkal romanı arasındaki benzerlikler
E)Romanlarda içerik ile anlatım tekniği arasındaki sıkı ilişki
(1989 / II)
ÇÖZÜM: Parçada bu iki romandan söz edilmesinin nedeni eski ve yeni roman tekniklerini karşılaştırmak, aralarındaki ayrımı göstermektir. Parçada üzerinde durulan konu budur. Paragrafta yöntemler arasında üstünlük belirtilmediği için C seçeneğini; eserlerin benzerliklerinden çok farklılıkları üzerinde durulduğu için D seçeneğini; konu ile düşünce ilgisi kurulamayacağı için B ve E seçeneklerini eleriz.
YANIT : A
27
Tiyatro, sınırları o kadar geniş bir bilgi ve çalışma alanı ki, insanın bir ömrü değil, yüz ömrü bile olsa, onu bütünüyle öğrenmeye yetmez.Öyle ki insan, bütün bir yaşamını tiyatroya ayırmış olsa da ömrünün sonunda tıpkı başlangıçtaki gibi boş ve bilgisiz görür kendini. Çünkü yaşam, nasıl yeni günler getiriyorsa, yeni günler de tiyatroya yeni yeni üsluplar, yeni yeni düşünceler, yeni yeni deneyimler getiriyor.
Bu parçada aşıl anlatılmak isteneni içeren yargı, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tiyatro alanında art arda ortaya çıkan yenilikler izlenmelidir.
B) Tiyatro sanatçısının kendisini yetiştirememesi-nin nedenleri çok yönlüdür.
C) Tiyatronun temel bilgilerini öğrenmek, çok uzun çalışmalar gerektirir.
D) Tiyatrodaki her değişiklik, ileriye atılmış bir adımın habercisidir.
E)Tiyatronun sürekli bir değişme süreci içinde oluşu, onun bütünüyle kavranmasını güçleştirir.
(1990 / II)
ÇÖZÜM: Bu paragrafta ana düşünce, paragrafın bütününü kapsayacak bir yargıya ulaşılarak bulunabilir. Paragrafın ilk cümlesinde "tiyatroyu bütünüyle öğrenmenin insan ömrünü aşan bir çaba olduğu" belirtiliyor. Diğer cümlelerde ise "Tiyatronun yaşam gibi sürekli ve hızlı değişim içinde olması, onun bütünüyle kavranmasını güçleştirmektedir." yargısı veriliyor.
Bu yargıları bütünüyle içeren düşünce, E seçeneğinde verilmiştir.
YANIT : E
28.
Edebiyat sanatı, toplumdaki sayısız iletişim yollarından biridir. Sanat eseri konuşursa, konuşurken de bir dünya koyarsa ortaya bunu hiç kuşkusuz birileri için yapar. Sanatta güzellik, sanatçının, gerçeğin örtüsünü kaldırarak, düşsel bir dünyayı bir biçim aracılığıyla görünür hâle getirmesinden doğar. Böylece, sanat eseri de görünür kıldığı şeyin birilerince algılanmasıyla işlevini yerine getirmiş olur.
Bu parçada aşağıdaki yargılardan özellikle hangisi vurgulanmaktadır?
A) Eserinde yeni, düşsel bir dünya kuramayan kişi sanatçı olamaz.
B) Sanat eserleri, insanı ve toplumu değiştirmeyi amaçlar.
C) Her sanat eseri mutlaka birilerine seslenmek için vardır.
D) Sanat eserinin tek amacı, gizli kalmış güzellikleri ortaya çıkarmaktır.
E)Hayalden arınmış, salt gerçeğin ifadesi bir sanat eseri düşünülemez.
(1985/11)
ÇÖZÜM: Parçanın birinci cümlesinde "Edebiyat sanatı, iletişim yollarından biridir." düşüncesi verilmiştir. Bu düşünce diğer cümlelerde "Sanat eseri birileri için konuşur.", "Sanat eserinin görünür kıldığı şey birilerince algılandığında işlevini yerine getirmiş olur." sözleriyle açıklanmıştır. Yazarın vurgulamak istediği "sanat eserinin birileri için var olduğu"dur. Bu amaç da C seçeneğinde verilmiştir.
YANIT : C
29
Okulumda her gün, sağlam iki cümle kuramayan, duygularını söze dökemeyen, düşüncelerini anlatamayan yüzlerce gençle karşılaşıyorum. Bence anadilini öğrenmeyi okul sıralarından beklemek yanlış bir tutumdur. Çünkü sorun öğrenim sorunu değil, anlatım olanağı bulma sorunudur. Konuştukça daha iyi konuşabileceğimizi, yazdıkça daha iyi yazabileceğimizi hepimiz bilmez miyiz?
Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dil yeteneği, dil sürekli olarak kullanıldıkça gelişir.
B) Ana dil öğretiminde yeni yollar aramak gerekir.
C) Öğrencilerin anlatma gücü, anlama gücünden daha zayıftır.
D) Okullarda ana dil öğretimine gerekli özen gösterilmemektedir.
E)Ana dili yetersizlikleri en çok okul sıralarında görülmektedir.
(1987 / II)
ÇÖZÜM: Parçanın konusu, "dil yeteneğinin nasıl geliştirileceğedir. Yazarın bu konunun çözümü için öne sürdüğü düşünce, parçanın son cümlesinde belirtilmiştir: "Konuştukça daha iyi konuşabileceğimizi, yazdıkça daha iyi yazabileceğimizi hepimiz bilmez miyiz?" Bu cümledeki yargı A seçeneğinde verilmiştir. Yazar, ilk cümlelerde gençlerin dili kullanmayı bilmediklerini, bu sorunun çözümünün okullara bırakılmasının yanlış olacağını, bunun öğretim değil, anlatım sorunu olduğunu belirterek vurgulamak istediği düşünceye hazırlık yapmıştır.
YANIT : A
30
Anı yazan, yaşamının bir bölümünü anlatırken istemeyerek de olsa başkalarının yaşamına girmek zorundadır. Sanırım anı yazmadaki asıl amaç, tanıdıklarını, yaşadıklarını, gördüklerini içtenlikle ve başkalarını yanıltmayacak bir yansızlıkla ele almak olmalıdır. Başka bir deyişle anı yazarı, yaşadıklarını olduğu gibi, gerçeği değiştirmeden, tarihe katkıda bulunacak bir biçimde dile getirmelidir.Böylece bir tarihçi gibi nesnel, bir edebiyat adamı gibi kişisel tutum ve zorunluluk içinde geçmişine bakmalıdır.
Bu parçadan anı yazarlarıyla ilgili olarak aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılamaz?
A) Kişileri ve olayları nesnel bir tutumla yansıtmaya özen göstermelidirler.
B) Belge niteliğinde ve zevkle okunabilen yapıtlar ortaya koymaya çalışmalıdırlar.
C) Gerçeklere bağlı olup dürüstlükten ayrılmamalıdırlar.
D) Konularını, tarihsel olaylarla ve bunlara karışan kişilerle sınırlı tutmalıdırlar.
E)Salt kendilerini değil, yansıtmaya çalıştıkları dönemle ilgili kişileri de anlatmalıdırlar.
(1991 / II)
ÇÖZÜM: Paragrafta çok sayıda yardımcı düşünce vardır. Soru kökünde ana düşünceyle ilgili olmayan düşüncenin bulunması istenmektedir. A seçeneğindeki düşünceyi "... Gördüklerini içtenlikle ve başkalarını yanıltmayacak bir yansızlıkla ele almalıdır." sözünden; B'yi “ … Tarihe katkıda bulunacak bir biçimde, bir tarihçi gibi nesnel bir edebiyat amı gibi kişisel tutumla" ifadesinden; C'yi "gerçeği değiştirmeden" sözünden; E'yi ise "tanıdıklarını, yaşadıklarını, gördüklerini..." "başkalarının yaşamına girmek" sözlerinden çıkarabiliriz.
Yazar, D seçeneğindeki "konularını, tarihsel olaylar ve bunlara karışan kişilerle sınırlı tutmalı" düşün-sine yer verilmiyor. Yani bu düşünce paragrafta yardımcı düşünce olarak yer almamıştır. A, B, C, Eseçeneklerindeki düşünceler, ana düşünceyi açıklayan yardımcı düşüncelerdir.
YANIT : D
31
Ahmet Mithat'ın, zamanında çok okunan ve seviLen bir romancı olmasının nedenleri çeşitlidir. Karışık olayları merak uyandıracak bir biçimde düğümleyip çözmedeki başarısı, sade bir dille yazması, halkın alışık olduğu meddah ağzını romana uyarlaması bu nedenler arasında sayılabilir.
Aşağıdakilerden hangisi, A. Mithat'ın bu parçada sözü edilen özelliklerinden biri değildir?
A) Karmaşık durumları ilgi uyandıracak bir sona götürmesi
B) Kolay anlaşılan bir dil kullanması
C) Halkta okuma isteği uyandırmak amacıyla yazması
D) Okuyucunun ilgisini canlı tutması
E)Türk halk tiyatrosunun özelliklerinden yararlanması
(1989 / II)
ÇÖZÜM: Parçanın ana düşüncesi ilk cümlede verilmiştir. "A. Mithat, zamanında çok okunan ve sevilen bir yazardır." Paragrafın gelişme bölümünde bu ana düşünceyi kanıtlayacak yardımcı düşüncelere başvurulmuştur. Bunlar sıralı bir cümle yapısı içinde "... çözmedeki başarısı, ... dille yazması, ... romana uygulaması (dır)" verilmiştir. A, B, E seçeneklerinde bunları bulabiliriz.
D seçeneği ise bu üçünden çıkarılabilecek bir yargıdır. C seçeneğine parçada yer verilmemiştir.
YANIT : C
32
Bir şair, başkalarının şiirinde geçen kelimeleri kullanabilir. Bunun gibi o şiirlerin konularını, temlerini, düşüncelerini yeniden işleyebilir. Ama bu özellik onu "taklitçi" yahut "değersiz" saymayı gerektirmez. Yeter ki o, bu kullanış ve işleyişte başkalarından ayrılabilsin. Başkalarından aldıklarına, etkilenmelerine kendi kişiliğinin damgasını basabilsin. Onları ayrı bir görüş, biçim ve yöntemle yeni bir bileşime sokabilsin. Kısaca şiirde bir kişilik gösterebilsin.
Bu paragrafa en uygun başlık aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Eskimeyen Şair B) Şiirde Öz ve Biçim
C) Yenilikçi Şair D) Şiir Tekniği
E) Şair ve Özgünlük
(1984/11)
ÇÖZÜM: Parçada "bir şair, şiir yaratırken neye dikkat etmeli" olgusu konu olarak alınmış, "Şair konularını, temlerini, düşüncelerini başkalarından alsa bile özgün bir şekilde işlemelidir." ana düşüncesine bağlanmıştır. Paragrafta özgün olma düşüncesi, "Kullanış ve işleyişte başkalarından ayrılabilsin, başkalarından aldıklarına kendi kişiliğinin damgasını basabilsin.", "Onları ayrı bir görüş, biçim ve yöntemle yeni bir bileşime sokabilsin." düşünceleri ile verilmiştir.
YANIT : E
33
Büyük sanatçı bu özellikleriyle belli olur. Mendelsohn'a bakınız. Müziği güzel olmasına güzel ama hiçbir özgün yanı yok. Oysa kişisel bir şeyler söylemek gerek. İşte bu yetenek Beethoven'da vardı. Onun ne diyeceği hiç bilinmezdi. Edebiyata da böyledir bu, öbür sanatların tümünde de.
Bu parçanın başına getirilebilecek en uygun cümle aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanatta önemli olan anlamın gizli kalmasıdır.
B) Sanat eseri özünde farklılık taşımalı, bir yenilik getirmelidir.
C) Sanat eserinin sevilmesi güzel olmasına bağlıdır.
D) Sanatın dili yalın ve anlaşılır olmalıdır.
E) Sanat eseri benzerleri arasından hemen seçilebilmelidir.
(1987/II)
ÇÖZÜM: Eksiltili parçanın ilk cümlesinde "bu 'özelikleriyle" sözü geçtiğine göre başa getirilecek cümlede en az iki özellik bulunmalıdır.
A, C, D, E seçeneklerinde sanat eserinin bir yö-nünden söz edilmiştir. B seçeneğinde iki yön vardır: özgünlük ve yenilik. Zaten parçada da iki sanatçıdan söz edilmektedir. Mendelsohn'da özgünlük yoktur. Beethoven'da yenilik vardır. O zaman bu özellikler “özgünlük" ve "yenilik" tir. Bu da B seçeneğinde verilmiştir.
YANIT: B
34.Aşağıdaki cümlelerden bir paragraf oluşturulmak istense, bunlardan hangisi o paragrafın giriş cümlesi olur?
A)Nice eserler, biçimce zayıf ve çirkin olduklarından başarı kazanamamıştır.
B)Sanat eseri, içerikle biçimden örülmüş bir birleşim, bölünmez bir bütündür.
C)Öyleyse, tek başına ne içerik ne de biçim bir eseri değerli kılmaya yetmez.
D)Bundan ötürü bir eserin değerlendirmesini yalnızca biçim ya da yalnızca içeriğe göre yapmak yanlıştır.
E)Özce anlamsız, içeriği hiçe sayan eserler de kısa sürede unutulmuştur.
(1984/II)
ÇÖZÜM: A seçeneğindeki yargı, bir önceki olayı pekiştirmek için söylenmiştir. Giriş cümlesi olamaz.
C seçeneği "öyleyse" bağlacıyla; D seçeneği “bundan ötürü" bağlacıyla başladığı için giriş cümlesi olamaz.
E seçeneğinde "de" bağlacı "benzerleri" anlamıyla kullanıldığından bu cümleden önce bir cümle olduğu anlaşılmaktadır.
B seçeneği bir tanım cümlesidir. Giriş cümlesi bir tanım cümlesi olabilir. Bu cümleleri paragraf biçimine dönüştürürsek doğru sıralama B, A. E, C. D şeklinde olur.
YANIT: B
35
Birçok kişi A. Muhip Dıranas'la O Sıtkı Tarancı'nın, Fransız şairlerinden Baudlaire'in, Mallarme'nin çizgisinde olduğunu söyler. Ama iki şairimiz de kendi kişiliklerini, kendi toplumlarının havasını duyurmuşlardır dizelerinde (mısralarında); olsa olsa bir etkilenme vardır, ancak bunu özümse-yebilmişlerdir. Kaldı ki Yahya Kemal'de de, Ahmet Haşim'de de görülür Fransız şiirinin etkisi.
Bu metnin sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilirse, metindeki düşünce en uygun biçimde tamamlanmış olur?
A) Şunu da belirtmek gerekir ki bir dönemin hiçbir şairi bu etkiden kurtulamamıştır.
B) Yalnız, her zaman, en iyi şair etkilenmeyen şair değildir.
C) Bunun yanında sanatta etkilenmenin önemi uzun yıllar tartışılmıştır.
D) Önemli olan, etkiyi aşmak, kendine özgü bir şiire ulaşmaktır.
E)Ne var ki onlar hiçbir zaman etkilenmeye karşı
olduklarını söylememişlerdir.
(1983/1)
ÇÖZÜM: Paragrafın sonuç cümlesi, daha önce anlatılanları toparlayan, ana düşünceye bağlayan cümledir. Paragrafta A. Muhip Dıranas'la C. Sıtkı Ta-rancı'nın, Fransız şairlerinden etkilendikleri, ancak kendi kişiliklerini şiirlerinde duyurabildikleri, etkiyi aştıkları anlatılmıştır. Parçada "Önemli olan etkilenme değil, etkiyi aşmaktır." ana düşüncesi işlenmiştir. Bu düşünce D seçeneğinde verilmiştir.
YANIT : D
SINAVA HAZIRLIK İÇİN EN ÇOK TIKLANAN İLGİLİ KATEGORİLER
Yazım İmla Kelime: ( Kategorisi ) /Edebiyatlar.aspx?id=3
Anlam Anlatım, Cümle ( Kategorimiz) Edebiyatlar.aspx?id=7
Yazı Türleri: ( Kategorimiz ) /Edebiyatlar.aspx?id=5
İSLAMİYET ÖNCESİ DÖNEM. /Edebiyatlar.aspx?id=8
DİVAN ŞİİRİ VE ŞAİRLERİ /Edebiyatlar.aspx?id=15
TANZİMAR DÖNEMİ /Edebiyatlar.aspx?id=17
SERVETİ FÜNUN FECRİ ATİ /Edebiyatlar.aspx?id=18
MİLLİ EDEBİYAT VE MİLLİ MÜCADELE /Edebiyatlar.aspx?id=19
CUMHURİYET DÖNEMİ ŞAİRLER /Edebiyatlar.aspx?id=20
http:CUMHURİYET DÖNEMİ YAZARLAR /Edebiyatlar.aspx?id=22
Türkçe'nin Kelime Türetme ve Anlam Karşılama Yöntemleri
Düşünceyi Geliştirme: Tanımlama,Örnekleme,Karşılaştırma...
Paragraf : Tanımı, Yapısı, Türleri, Konusu ve Anafikri