rüyamda, koca bir saray içinde buluverdim kendimi, sarayın koca kapısının üzerinde övgü evi yazıyordu. bu övgü evinde herkes çevremde adeta bir pervaneydi. bütün insanlar “dünyada benim kadar nazik, anlayışlı, zeki ve başkalarının halinden anlayan insan olmadığını” söyleyip duruyorlardı.
bu şekilde coşan yüreğim ve kabaran kibrim ile övgü evine yerleştim. saray yavaş yavaş havalanıp giderek yükselip kaf dağı’nın zirvesine doğru bir yolculuğa başladı. yolculuğa çıkmamla çevremde gördüğüm insanlar giderek azalmaya başladı. saray kaf dağının kibir adlı zirvesine ulaştığında artık yanı başımda kimsenin kalmadığını görüyordum. mutlak bir yalnızlık içindeydim. hiçbir ağırlık yoktu tahammül ederek taşıdığım sırtımda ya da zihnimde. ulu dağın zirvesinde bulunan sarayın çevresi de ıssızdı. burada ne kuş, ne çiçek, ne de böcek bulunmaktaydı. sarayın kapılarını üzerinde büyük harflerle kuşku yazan kilitlerle kapadım sıkı sıkı artık mutlak sessizlik, ıssızlık ve yalnızlık vardı benimle yan yana.
üzerinde tahammül yazan semeri ise sarayın penceresini açtım aşağıya doğru fırlattım. artık kaf dağı’nın kibir adlı zirvesinde tamamen yalnızlığı ve çölleşmeyi yaşıyordum öksüz bir çocuk gibi sadece hatıralarım ve kendim vardım. saray içinde övgülerle çıktığım zirve zamanla bir zindana ve cehenneme dönüşüverdi.
bu kadar üzüntü sonucu zirveden ayrılmaya karar verdim. uçarak bir bataklığa ulaştım. burada bir gül bahçesinin içine düşmüştüm. her yanım çiçeklenmeye, güzelleşmeye başladı. ötücü kuşlar her yanımı sarmıştı. bu gül bahçesi zamanla o kadar kalabalıklaştı ki. herkesin gelip geçerken uğrayıp görmek istediği güzel bir yer oldu. kimileri yanında seyre dalıyor, kimileri çok uzaklardan getirdikleri güzel tohumları bazen gizlice bazen açıktan bahçenin bir kenarına atıyorlardı. kısacası, herkes kendince bahçeyi daha da güzelleştirmeye çalışıyordu. kalabalıktan geçilemeyen bahçe güzelleştikçe güzelleşiyordu. taş kapısının üzerindeki “tahammül bahçesi” yazısı görenleri adeta büyülüyordu.
bu yazıyı görünce rüyamın içindeki rüyada, uyandım. acaba dedim bu tahammül bahçesini gerçek hayatta kurabilir miyim? yeterince zamanım var mı? onca çiçeği, tohumu, kuşu ve insanı çevremde toplamam mümkün mü? sonra bir adım attım dış kapıya doğru.
mabedini arayan kaplumbağa, 2017. s.84-85