Eninde sonunda her şey aslına rücû eder" su akarken yatağını arar, çakal çakalla, kurt kurtla gezer yasa böyledir. Fikri, zikri bir olmalı ki uyumdan uyum doğsun.
Ya değilse kurt kuzuyu çok sever de ama nasıl sever?
Kuzu yendikten sonra muhabbeti yine kurtla kurt yapar.
Yağmuru topraktan başkası kabul etmez. Taşa yağsa bünyesi kabul etmez.
Kızamazsınız da, gereksizliğinden şikayet etmek yine insanın cehaletindedir, ki o taş taş taşlığından mesuldür.
Hikmetle yaşayanlar iyi bilir...
Güneşte doğmakla ve zamanı dolduğunda da batmakla meşhurdur. Suyun bir şeyi ıslatması amacı değil yapısının kanuna itaattendir. Ağacın meyve vermesi kendi ihtiyacından değil fıtri olan çekirdeğini açığa çıkarma ihtiyacındandır. Onun duası amacını gerçekleştirmekle yerini bulur.
Su der mi ki acaba; şu insanı ıslatsam ne güzel olurdu? Hayır bu onun gayesi değil yapısı bu, su ıslatır ateş yakar.
Sorun eşyayı amacı dışında kullanmak ve yorumlamaktan kaynaklanır.
Kim yabancıdır kendine o kızar ateşe
Yakması mucize değil ki tabiatı böyle...
Hem de insan insansız insanlaşamaz ama aynı zamanda insafsızlaştıran da aynı insan değil midir?
Her varlık bir şeyden sorumludur ve hakkıla yapar işini lakin insan dışında.
Bir tek insan toplar kainatı bağrında.
Ve o kurtluğu da kuzuluğu da ateşi de yağmuru da. Ondan dolayıdır ki sorumludur sorgusunda.
Ne bitkinin ne de hayvanın cenneti de yoktur cehennemi de.
Kime ne vaat edilmişse bedeli de o kadar ağırdır.
O nedenle bir insan hiç bir varlığın ahında, gözyaşında zerre dahli olmaktan kaçınmalıdır.
Zira sonunda "ah keşke insan olmayaydım da taş toprak olsaydım" der, ama kale alınmayan pişmanlığı ile kalakalır.
Dilimin Ucundakiler
Şahin Mutlu
8 years ago
Zehra Asuman
8 years ago