Aslında hiç kazanamayacağım bir oyunun içinde buldum kendimi. Kapısı ardına kadar açıktı ve yokuş aşağıydım. Ya kendi isteğimle girecektim ya da düşecektim. Önce düştüm sonra da kendi isteğimle yürüdüm. Oyunun konusu her ne kadar ''o'' olsa da oynayan bendim. Tek kişilik bir oyunun içindeydim. Her aldığım puan beni zafere yaklaştırsa da kaybeden yine bendim. Ne kadar koşsam da bir türlü ona ilerleyemedim. Çıkmak için değişik fırsatlarım oldu ama hakem ''oyun devam ediyor'' dedi. Korktum. Yoruldum ama durmadım. Vücudumu zorladım. O güneşti ben de kuş.Ne kadar uçsam da ona yetişemedim. Kanadım kırıldı bazen ama ben bu sefer sürünerek ilerledim. Oyun çok basitti aslında. Rakibini yen ve ödülü al! Ama rakibim kimdi? Ben mi? İnsan kendini yenebilir mi? Böyle bir şeye cesaret edebilir mi? Kader bu oyunun nakitiydi. Ve benim, bu oyun için, hiç nakitim yoktu. Oyun başladı skor aynı, bitti skor yine aynı. Kızamazsın şimdi. Nasıl stem edeceğim kendime? Doktorlara gitsem bulabilirler mi derdime çare? Ve hakem oyunu bitirdi. Ama ben bitirmemiştim, daha değil... Ama oyunun kuralları gereği sahadan çekildim. Seyirciler dağıldı, ben soyunma odasında neden kaybettiğimi ve nasıl kazandığımı sorguladım. Aynaya baktım, oyundaki rakibimi ve kendini gördüm. Çok tuhaf, aynadaki kupayı kaldırırken ben tökezleyerek yoluma devam ettim...