Öz Şiir Saf Şiir Nedir Özellikleri Şairleri Şiir Örnekleri

26.05.2011

 


ÖZ ŞİİR NEDİR VE ŞİİRİMİZDEKİ TARAFTARLARI

https://www.rivapublishers.com/uploads/authors/big/big_97.jpg




ÖZ ŞİİR KURAMINI OLUŞTURAN YABANCI VE YERLİ ŞAİRLER


Öz şiir kuramı 1930 yıllarından sonra şekillenmeye başlamış, şairlerimiz bu tarzın öğretilerini yabancı asıllı şairlerin şiir görüşlerinden esinlenerek oluşturmuşlardır. Öz şiir kuramımıza esin kaynağı olan başlıca yabancı asıllı şairler: Baudlaıre, Mallarme', Valery,  Stephane ve Arthur Rimbaund' dur.

Öz şiir tarzını benimseyen ve bu tarzın şiirimizde şekillenmesini sağlayan şairlerimizin başlıcaları ise: Ahmet Haşim', YAHYA KEMAL,  A.H.Tanpınar , Cahit Sıtkı TARANCI,  Ahmet Muhip DIRANAS,  Behçet Necatigil,  Asaf Halet Çelebi,Necip Fazıl Kısakürek, Özdemir Asaf ,Fazıl Hüsnü Dağlarca,Ziya Osman Saba dır.


ÖZ ŞİİRİ SAVUNAN YABANCI ŞAİRLER VE ŞİİR GÖRÜŞLERİ

Öz şiir kuramının ortaya çıkmasında ve edebiyatımızda yansıma bulmasına vesile olan şairler: Baudelaire, Rimbaud, Mallarme, Stephane ve Valery'dir. Çoğunu sembolist şiir akımının içerisinde gördüğümüz bu şairler edebiyatımızda sembolist ve öz şiirimizle taraftar olan şairlerimizi etkilemiş isimlerdir.

Baudlaıre , Batı edebiyatında klasik anlayışa başkaldırıyı gerçekleştirerek modernist anlayışın başlanğıcı kabul edilen teoriler ve şiirler üreten  bir şairdir. Gerçekçiliğe kafa tutan, Paris metropol yaşantısı üzerinde yenilikçi, farklı, deneyci bir yaklaşımla çağındaki mevcut estetik kabullerin aksi bir imgeleme, betimleme ve konu yaklaşımıyla uçlarda gezinen şiirler oluşturur. " Aynı anda hem kendisi hem de bir başkası olamayan kişi sanatçı "değildir düşüncesiyle hareket eden şair, ahlaksızlıkla suçlanacak şiirler yazmış, romantizmin yapaycılığına karşın çılgınca ve kontrolsüz yaşantısından aldığı izlenimleri şiir muhayyilesinde sentezleyerek marjinal bir yorumla dile getirmiştir. İç gözleme dayanan, güçlü ve etkileyici simgeler kullanan şair, müzikle resim ve şiir arasında bağlantılar kurarak şiirler yazmıştır. Renkleri " doğanın ezgileri" olarak görerek şiirlrini ressam ve bestekar aklıyla yazmaya çalışmıştır. Paris'in arka sokaklarındaki  suçluların, yoksulların, içkiye, uyuşturuculara alışık bohem hayatı yaşayan lümpenlerin çürümüş yaşantılarını dile getirmekten hoşlanmış zaten kendisi de bu şekilde yaşamıştır. Şiirlerinin kuşaklar boyunca sevilmesini sağlayan büyülü dizeler değil, okurun, kendi  umutsuzluk, tiksinti ve çocukça isteklerini Baudlaıre'nın şiirlerinin içerisinde bulabilmesiydi. İç gözlemlerini ve kendi duygularının analizi ile elde ettiği verileri " inanılmaz bir açık sözlülükle dile getirirerek kültürler arasında ve zaman ötesinde insani duyguların bütünleşmesi sağlıyordu."( Yazın Sanatı, Asuman Kafaoğlu) Doğadaki herşeyin birbirine bağlı olduğu fikriyle beş duyu veya beş duyudan biri ile algılanan bir şeyin diğer duyularla betimlenmesini önemli buluyordu. Evrendeki herşeyi bütünün parçası görerek bilimi insanlığın sorunlarının çözümünde otorite olarak kabul edemezdi. Ona göre sanatçının görevi "bireysel bilinçlerin deneyimlerini uyarmak ve netleştirmektir"( Yazın Sanatı, Asuman Kafaoğlu) Zıtlıkları varlığın doğal iki ağırlığı ve birbirlerini tamamlayan dengeler olarak gören şair, şiirlerinde zıtlıklar üzerinde durmayı sevmiştir. Şeytan ve meleği, kötü ve güzeli madde ve ruh içinde varlığın tamamlayıcıları olan çelişkiler olarak değerlendirmiştir. Nesnelere zıtlık dengeleri ve zıtlıkların birliktelikleri olarak bakan Baudlaıre'nin asıl ilgisini çeken "çiçekten çok, çiçeğe bakan ozandır. "

Kendi yaratma eylemi üzerinde kafa yorarak Sanat , Sanatçı ve sanat eserinin oluşumu üzerinde kafa yoran  ŞAİR "en yakın labaratuar olarak kendini" incelemiştir. Sanatçıyı hem eleştirmen, hem üreten, hem de yaratıcılığını nasıl ürettiğinin farkında olması gereken zıtlıklarla dengelenmiş bir bütün olarak düşünür. Ona göre sanatçı iç güdülerini ve duygularını dile getirmenin ötesinde ve yanı sıra; sanatı; nasıl yaptığını hatta neden yaptığını bilen ve irdeleyen birisi olmalıydı. Bu görüşleri sadece içgüdüleri ve duygularını dile getiren sanatçıya olan acımayı dile getirirken sanatçının yapıt üretebilmesi için sanatının tüm ilke ve tekniklerini bilmesini zorunlu kılar. Sanatçıyı üreten ve eleştirmenlik yapabilecek iki kişilikten oluşan bilinçli bir tek kişi olarak düşünmüştür.

Biçim ve şiir teorisin getirdiği yenilikçi yanıyla özellikle Sembolistler- simgeciler- üzerindeki derin etki  A. Rimbaud'un "Baudelaire ilk göreğendir, ozanların kralı, gerçek bir tanrı!"sözüyle ifadeyi bulabilir. Badulaıre şiirlerinden ziyade sanat görüşleri ile evrensel şiire etki etmiş biridir.

Dış alemdeki nesnel gerçeği ve somut varlıkları öznelliğin  algılayış biçimde var olan simgesel bağlantılar olarak gören Sembolistler varlığın kendi nesnel niteliklerinden çok iç dünyadaki alğılanış haline önem vermekteydiler. Sembolistler nesneleri ve  dış dünyayı  iç dünyaya yansıyan bağlantılar ve izlenimler yaratan simgeler olarak görüyordu. Dış gerçeğin kendi gerçekliğinden ziyade insanın onun nasıl  algıladığının ve nasıl manalandırabildiğinin daha önemli olması gerektiği tezinden yürüdüler. Şiiri, enstürümanlara nota olamayan bir şarkı , müziği şiirdeki tek amaç olarak gören sembolizmin kuramcılarından en önemlisi Mallarme'dir.

MALLARME VE SEMBOLİZMİN ETKİLERİ

Şiirin gizem dolu olması gerektiğini savunan Mallarmé kapalılık ve anlaşılmazlığı şiirin özü olarak kabul eder. Sanatı avamın anlayamayacağı üstün bir değer olarak görmektedir. "Sanatçı halka inebilse de sanat halka inemez" tezindeki Mallarme, Şiiri kelimelerden örülmüş bir beste olarak düşünür. Sesleri nota haline getirmeye çalışan bu bakış açısı,  Şiiri dimagda tat bırakması gereken , kalbin ve duyguların çalgı aleti haline sokar. " Şiir sözcüklerin dinidir." ilkesine ulaşan bu bakış açısı nesneleri ap açık izaha yeltenmeyi şiirden alınacak hazza yapılan bir katliam şeklinde değerlendirmektedir. Açıklama yerine çağrıştırmaya, anlatmaktan ziyade hissettirmeye, nesneyi adıyla zikretmek yerine hakkında ip ucu vermeye, izah ve bilgilendirmeden ziyade, ruh halini ortaya koymaya önem veren Mallarme, bu tutumlar ile sebolizmin belirginleşen kuramlarını belirler.

Mallarme, doğrudan anlatmanın keyif yaratmayacağı gibi imgelerin doğumuna engel olacağına, çağrışım ve çoşkuyu gereksiz kılacağına inanmaktadır. Şiiri tek düzeliğe düşmekten kurtaran şeylerin gizemcilik olduğunu savunur. Dolaylı anlatıma değer veren şair, dize güzelliğine önem verirken şiirin tümünde oluşacak tek düzelikten kaçınılması gerektiği fikrindedir.

 

Edebiyat, Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.
 
 
 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya
[email protected]

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar