Paragraf ( 1 ) ÖSS Soru ve Cevapları ( 1981- 1983 ) 40 Soru

26.08.2016

 

 

Paragraf ÖSS Soruları ve Cevapları


1.
"Dilencilere ekmeğimiz varsa ekmek, paramız varsa para verirdi; hiç değilse bir fincan kahve içirirdi. Bir şeyimiz yoksa, tertemiz bir bardak soğuk su verirdi; bir de gözlerindeki teselliyi!"

Aşağıdakilerden hangisi, başına da sonuna da konulsa, bu paragrafın düzenini ve anlam bütünlüğünü bozmaz?

A) Annem, gezgin satıcıları da geri çevirmezdi.
B) İyi bir kadındı annem, kapıdan kimseyi eli boş çevirmezdi.
C) Annem kapıya gelince, önce, aç olup olmadıklarını sorardı.
D) Kapıda onları görünce, annemi çağırırdım.
E) Annemin yaptığı bu iyiliklere, gözleriyle teşekkür ederlerdi.
(1981 - ÖSS)




Cevap B


2.
"Divan edebiyatında da Halk edebiyatında da şiirlerin adları yoktur; konu bütünlükleri bulunmadığı gibi. Bu yüzden, örneğin yağmur konusunu arayacaksanız..."

Yukarıdaki parça, anlam bütünlüğünün sağlanabilmesi için, aşağıdakilerden hangisi ile tamamlanmalıdır?

A) doğa ile ilgili olan şiirlere bakmalısınız.
B) baştan sona, bütün şiirleri taramalısınız.
C) nazım biçimlerinden yola çıkmanız gerekir.
D) şairler konusunda bilgi sahibi olmalısınız.
E) şiir kitaplarının içindekiler bölümünü taramanız gerekir.
(1981 - ÖSS)






Cevap B


3.
"İkinci Dünya Savaşı yıllarında Norveç ve İtalya'da çocuklardaki diş çürümesinde belirgin bir azalma gözlenmiştir. Buna karşılık, savaş yıllarındaki yetersiz beslenme sonucu iskorbüt ve beriberi gibi hastalıklarda bir artış kaydedilmiştir. Savaşın bitimiyle, Norveç ve İtalya'ya yapılan dış yardımlar saye-sinde lüks sayılabilecek şeker, çikolata ve nişastalı besinlerin tüketimi savaş öncesindeki düzeye ulaşınca, diş çürüğü oldukça yaygınlaşmış ve bugün birçok Avrupa ülkesinde bellibaşlı hastalıklardan biri haline gelmiştir."

Bu paragrafta aşağıdakilerden özellikle hangisi üzerinde durulmuştur? 

A) Savaş yıllarında yeterli besin alınmadığı için beriberi ve iskorbüt gibi hastalıklar artmıştır.
B) Savaş yıllarında, lüks sayılabilecek nişastalı ve şekerli tüketim maddeleri ortadan kalkmıştır.
C) Birçok Avrupa ülkesinde diş çürüğü, üzerinde önemle durulan bir hastalıktır.
D) Diş çürümesinin, alınan besin türleriyle çok yakından ilgisi vardır.
E) Norveç ve İtalya, İkinci Dünya Savaşı’ndan en çok etkilenen ülkelerdir.
(1981 - ÖSS)





Cevap D


4.
"Çoğu kimse onun o günkü yazısını, Türkiye'nin o günkü durumunun bir röntgeni sayardı. Popüler oluşunun bir başka nedeni de olayları her yönüyle kavraması, herkesin anlayacağı bir yalınlık içinde yorumlaması idi."

Böyle nitelenen bir yazarın yazısında aşağıdaki niteliklerden hangisi bulunmayabilir?

A) Gerçekleri değiştirmeden yansıtma
B) Kişisel görüş belirtmekten çekinme
C) Bilimsel bir dil kullanma
D) Güncel sorunlara ayna tutma
E) Karmaşık bir anlatımdan kaçınma
(1981 - ÖSS)




Cevap C


5.
"Çevrenin endüstri artıklarıyla kirlenmesi sonucu, doğa dengesi gittikçe bozulmaktadır. 'İnsan' denilen türün ortaya çıkmasıyla ve özellikle teknolojik dönemde, fiziksel çevre hızla değişmektedir. Ancak türlerin yeni ortama uyum yapabilme hızları, bu hızın çok gerisinde kalmaktadır. Bunun sonucu olarak da kimi türler tükenmekte ya da tükenme tehlikesiyle yüz yüze gelmektedir. Bunlar arasında 'insan' da vardır. "

Bu paragrafta, aşağıdakilerin hangisi üzerinde durulmamıştır?

A) Çevre kirliliğinin canlılar üzerindeki etkileri
B) Doğa dengesinin bozulmasına karşı önlemler
C) Teknolojik gelişmelerin sonuçları
D) Doğa dengesinin bozulma nedenleri
E) İnsanın geleceği
(1981 - ÖSS)


Cevap B


6.
"Günümüzde yaygın bir yanlış var: Bilimin kesin olduğu inancı; çağdaş yaşayışın, çağdaş uygarlığın değişmez temeli olan bilimsel kesinlik. Oysa sürekli bir değişikliktir bilimi var edip ayakta tutan. Bilim bilgi üretir; bilimsel doğrulardır bunlar. Ancak bilim sonsuz bir yenilenme içindedir. Bilimde öne sürülen her doğru, yanlış olduğu henüz kesinlikle belgelenmemiş olan doğrudur. Birtakım koşullardan ötürü doğru sayılan bilgilerdir bunlar. "

Bu parçada, aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?

A) Bilim sürekli bir arayış içindedir.
B) Bilimde tam kesinlik yoktur.
C) Bilim sürekli olarak gelişmektedir.
D) Bilimsel kesinlik yanlış anlaşılmaktadır.
E) Bilimsel bulguların doğruluğu tartışılmaz.
(1981 - ÖSS)




.

Cevap E


7.
"Türk Ulusu Şarlo'ya gülmez. Türk tuluatından Abdi'ye güler, Hamdi'ye güler, Dümbüllü'ye güler. Türk'ün komik dediğini de bir Alman, bir İngiliz, bir Fransız komik bulmaz. Bu uluslardan her birinin kendilerine özgü gülmece (mizah) anlayışları vardır."

Yukarıdaki paragraftan aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılabilir?

A) Gülmece anlayışı evrensel değil, ulusal bir anlayıştır.
B) Her birey kendi ulusunun gülmece anlayışını benimsemek zorundadır.
C) Gülmece anlayışı gelişmiş ulusların biri de Türk ulusudur.
D) Uluslararası ilişkiler, ulusların gülmece anlayışını değiştirememiştir.
E) Gülmece anlayışı, birçok ulusta aynı gelişmişlik düzeyindedir.
(1981 - ÖSS)




Cevap A


8.
"İşini olabilecek titizlikle yürütür, dükkanını tertemiz tutardı. Dükkanında her şeyin bir yeri vardı. Bir gün acele bir alışveriş anında, titrek parmaklarıyla tozşeker tartıyordu. Biraz ekliyor, terazinin dengesi bozulunca azıcık çıkarıyor, gene denk getiremeyince biraz daha katmaya özen gösteriyordu. 'Oluversin canım' dedim. 'Ne titizleniyorsun? ' Gözlüklerinin üstüne kalkan kaşlarıyla şaşarak baktı: Ama fazla veren eksik de verir. "

Bu paragrafta anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Ticaret, dürüstlük gerektiren bir iştir; böyle davranan başarılı olur.
B) İşinin ehli olmayan bir insan ne kadar özen gösterirse göstersin, acemiliğini gizleyemez.
C) Başkasına iyilik yapmak için bile olsa doğruluktan ayrılan insan, kötülük de yapabilir.
D) Bir insan için düzenli olmak yetmez, bilgi sahibi olmak da gerekir.
E) İşinde aşırı titizlik gösteren insan, karşısındakini bıktırır.
(1981 - ÖSS)




Cevap C


9.
"Eski, tanınmış bir yazarımızdan bir gazetede günlük fıkralar yazması istenmiş. Ücret konusu açılınca yazarımız şunları söylemiş: Uzun yazarsam yarım altın isterim; kısa yazarsam bir altından aşağı olmaz."

Yazar bu sözleriyle özellikle neyi vurgulamak istemiştir?

A) Uzun yazının gazetede yer almaması gerektiğini
B) Kısa yazıların daha çok para getirdiğini
C) Alınacak ücretin, yazının uzunluğu ile orantılı olması gerektiğini
D) Kısa, özlü yazı yazmanın güç olduğunu
E) Yazı yazmadaki başarının, verilecek ücrete bağlı olduğunu
(1981 - ÖSS)
düşünülebilir.


Cevap D


10.
"Fakat ben boş ümitle insan avutmanın yararından çok zararına inandığım için, çoğu kez yüzümü kızartır, açıkça 'Mümkün değil' derim. Nitekim o gece tren beklerken istasyon görevlisine de öyle yaptım."

Bu parçaya göre, istasyon görevlisi yazardan ne istemiş olabilir?

A) Geceyi kendi evinde geçirmesini
B) Başka bir yere nakli için aracılık etmesini
C) Bir sonraki trenle gitmesini
D) İşlediği bir kusuru bağışlamasını
E) Yazma tekniğini kendisine de öğretmesini
(1981 - ÖSS)



Cevap E


11.
"Bilinçlenmiş yurttaş demokrasinin ön koşuludur. Yurttaşın bilinçlenmesinde ise dilin büyük önemi vardır. Dil, bilgileri insana ne kadar kolay aktarabilirse o da bunları kolay kolay kavrar. Bu kolaylık da ancak anadilinde vardır. Onun için, gelişme yoluna giren toplumlar kültür dillerini oluşturmada anadillerini temel almışlardır. "

Yukarıdaki parçada anlatılmak istenen düşüncenin içerdiği temel kavramlar aşağıdaki söz öbeklerinden hangisinde bir arada verilmiştir?

A) dil - bilgi aktarımı - kültür dili
B) anadili - bilgi aktarımı - gelişme
C) gelişme - yurttaş - toplum
D) toplum - anadili - insan
E) yurttaş - dil - kültür dili
(1981 - ÖSS)




Parçada birbiriyle ilgili kavramlar bağlantılı biçimde sıralanmış. Bu kavramların bilinçlenmeyi oluşturacağı söylenmiş. Bilinçlenme için önce anadilinin bilinmesi gerektiği, anadili yardımıyla bilgilerin kolaylıkla aktarılabileceği, bu bilgilerin de toplumu geliştirmede çok önemli olduğu anlatılmıştır. Yani "anadili - bilgi aktarımı gelişme" kavramları üzerinde durulmuştur.

Cevap B


12.
"İnsanlığın adım adım ilerlemesini sağlayan şey, kuşkusuz, kişisel kazançların, ürün ve buluşların kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır. Hayvanlar dünyasında buna benzer bir olay yoktur; eğitim görmüş bir köpek, başka bir köpeği eğitemez."

Bu paragrafın anlatımında aşağıdakilerden hangisi daha ağır basmaktadır?

A) benzetme B) ilişki kurma
C) örneklendirme D) kanıtlama

E) karşılaştırma

(1981 - ÖSS)


Cevap E


13.
"Bir kere sanatçının yaşantısı ile okuyucununki aynı olabilir mi? Unutmayalım ki sanatçının, yapıtı oluştururkenki yaşantısı sadece bir duyguyu (sevinç, keder vb.) yaşamak değildir. Bunun yanı sıra yaratma sıkıntıları, zaman zaman yaptığını yetersiz bulmanın verdiği ümitsizlik, bazen de teknik bir güçlüğü yenmenin verdiği keyif gibi okuyucunun paylaşmadığı duygular vardır ki bunları sanatçının yaşamış olduğunu okur bilemez de." 

Aşağıdakilerden hangisi paragraftaki düşünceleri tamamlayan bir sonuç cümlesi olabilir?

A) Böylece sanatı, “sanatçının kendi duygularını dile getirmesi” olarak tanımlayabiliriz.
B) Bu görüşe bakılırsa yapıt, sanatçının yaşantısını okura aktaran bir araçtır.
C) Böylece kişi, sanat sayesinde başkalarının duygularını paylaşır ve yaşantısı zenginleşmiş olur.
D) Bu bakımdan okur, sanatçının yaşantısını aynen duyar demek yanlıştır; bir kısmını duyar olsa olsa.
E) Buna göre, duygu aktarımı olmadıkça yapıt ne kadar gerçekçi olursa olsun sanat yapıtı değildir.
(1982 - ÖSS)



Cevap D


14.
"Ayrıntıları atıyorum, konuyu yalınlaştırmaya çalışıyorum. Bence resimle fotoğrafın ayrım noktası burası." diyen ressamın görüşüne katılmayan bir kişi, aşağıdakilerden hangisini söyleyebilir?


A) Gerekli olanı alacak, gereksizi atacaksınız.
B) Bu durum, her sanat dalında böyledir.
C) Ancak, çoğu kez yaşantının sıcaklığını onlar verirler.
D) İlginç bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum.
E) Sözlerinizle resimleriniz arasında bir uyum göremedim.
(1982 - ÖSS)





Cevap C


15.
"Sanatın, sanat tarihiyle bütün okullara girmesi, resimlerle evleri süslemesi, heykellerle ve güzel binalarla kentleri zenginleştirmesi kadar yaşam bakımından önemli şey pek az bulunur. Sağlam zevk, bu koşullar altında oluşur."

Bu parçada yazarın söylemek istediğini en çok destekleyen cümle aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yaşanılan ortam, sanat eğitiminde önemli bir etkendir.
B) Zevklerdeki birlik, ulusal birliği güçlendirir.
C) Sanat, insanları birbirine yaklaştıran güçlü bir araçtır.
D) Sağlam sanat zevki, sanat tarihi okumadan edinilemez.
E) Ulusların ortak özellikleri, onların sanat anlayışlarına da yansır.
(1982 - ÖSS)



Cevap A


16.
"Anadolu'da yapılan elişlerinde, bir süs varlığı olarak işlenen bitkilerin yörelere göre değiştiği, bir çiçeğin, bir başka bitkinin bütün bölgelerde örnek alınmadığı görülür. Karadeniz köylerinde örülen oyalarda karanfil, zambak, sümbül, lale türünden özel bir ilgiyle yetiştirilen çiçekler pek görülmez. Güneydoğu Anadolu illerinde örülmüş bir elişinde ise fındık yaprağı oyası aramak boşunadır."

Bu parçada açıklanan durumu en iyi belirleyen etken aşağıdakilerden hangisidir?

A) Geleneklere bağlılık, insanların sanatta değişiklikler yapmasını engellemektedir.
B) Sanat ürünlerinde, yöresel olan ve olmayan özellikler bir arada bulunur.
C) Sanat zevkinin oluşmasında yaşanılan çevre büyük bir önem taşır.
D) İnsanın yaratıcı gücü, sanat alışverişinin olduğu yörelerde daha çabuk gelişir.
E) Hep birbirine benzer ürünler ortaya konuyorsa, sanatta taklitçilik vardır.
(1982 - ÖSS)




Cevap C


17.
"Anılarımı yazarken romanlarımı şöyle bir karıştırdım, dil bakımından eskimiş parçalar çok mu diye baktım. Kimi yerlerine gülmemek elde değildi. Örneğin 'fevk-i serinde' demişim. Şuna 'başının üstünde' deseydim sanki sanatçılığımdan, yazarlığımdan ne eksilirdi?"

Bu sözleri söyleyen bir yazarın davranışı, aşağıdakilerden hangisine bir örnektir?

A) Kendisini alaya almaya
B) Özeleştiri yapmaya
C) Anılarına sığınmaya
D) Anlatımını kötülemeye
E) Yeniliğe düşkünlük göstermeye
(1982 - ÖSS)




Cevap B


18.
"Şiirlerinde gereksiz sözcüklerden olabildiğince kaçınıyor. Sıfatlar, benzetmeler için de böyle bu. Okuyucuyu birtakım soyut, düğümlü sözcüklerle yorduğu da söylenemez. Öğretici bir hava taşımamalarına karşın, yine de bu şiirlerde bir eksiklik var: Başka şiirleri anımsatıyor; bunları daha önce okumuş gibi bir duyguya kapılıyorsunuz." diyen bir eleştirmenin sözünü ettiği şiirlerde bulduğu eksiklik nedir?


A) Yalınlık B) İçtenlik C) Yoğunluk

D) Özgünlük E) Açıklık

(1982 - ÖSS)



Cevap D


19.
"Yayınevleri, sanat dergileri, tanınmış şairlerin her yazdığı şiiri yayımlamakla şiir sanatımıza iyilik etmiyorlar. 'Ünlü şairlerin her yazdığı şiir güzeldir.' anlayışı, doğru bir anlayış değildir. Okurlar, şiirseverler böyle şiirlerle aldatılmamalıdır."

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi söylenmek istenmektedir?

A) Adı yeni duyulmaya başlamış şairlerin de iyi şiirler yazabileceği unutulmamalıdır.
B) Dergilerde gençlere olanak tanımak için, ünlü şairlerin şiirleri sık sık yayımlanmamalıdır.
C) Bir şiirin okura iletilmesinde, şairin ünü değil, şiirinin sanat değeri ana etken olmalıdır.
D) Sanatsevere duyulan saygı, ona değerli ürünler sunmakla da ortaya konabilir.
E) Şiir sanatını geliştirmenin tek yolu iyi şairleri desteklemektir.
(1982 - ÖSS)





Cevap C


20.
"Halk edebiyatı, insanlığın binlerce yıllık geçmişinden izler taşır. İlkel yönleri ağır bastığı için insanın daha çok ilkel ve doğal yönlerine seslenir. İnsanların doğal ve ortak duygularını işleyen bu edebiyattan hemen her düzeyde insan az çok etkilenir. Çünkü insan ne denli yetkinleşirse yetkinleşsin, ilkel ve doğal niteliklerinden büsbütün sıyrılamaz."

Bu parçada, Halk edebiyatının her düzeydeki insanı etkilemesi, hangi nedene bağlanmıştır?

A) Dil ve anlatımının herkesçe anlaşılacak kadar açık oluşuna
B) Konularının, insanlığın geçmişiyle ilgili olmasına
C) Genellikle kişinin sezgi ve sağduyusuna seslenmesine
D) Tüm kişilerde bulunan benzer özellikleri ele almasına
E) Kolayca algılanabilen basit bir edebiyat olmasına
(1982 - ÖSS)



Cevap D

 

21.
"Bugünkü romanımızda, köy ve köylüler önemli bir yer tutuyor. Ne yazık ki çok defa öznel sebeplerle yazarlarımız ya anılarının etkisine kapılıyor ya da aşırı duygusal davranıyorlar. Hatta çokluk, iyi niyetle, köylülerimizin perişanlığını açıkça belirtmek, gerilikten kurtulmalarını sağlamak, dertlerini etraflıca ortaya koymak için olağanüstü çaba harcıyorlar. Bu sorunları iyi bilen birer vatandaş olarak çoğu anlattıkları, geniş ölçüde ele alındığında, bir romanın kuruluşunu sakatlayan fazlalıklar olmaktan ileri gitmiyor."

Bu parçada yazarın, romanımızda gördüğü en önemli eksiklik nedir?

A) Konuların, yazarların hayatından kaynaklanması
B) Yazarların, köy kökenli olmaları yüzünden sorunları tarafsız yansıtmamaları
C) Yazarların, romanın gerektirdiğinden daha fazla soruna yer vermeleri
D) Yazarların, köy hayatını her zaman olumsuz açıdan ele almaları
E) Yazarların, bütün çabalarına karşın köy gerçeklerini ortaya koyamamaları
(1982 - ÖSS)


Cevap C


22.
"Sanatçılardan çoğu ilgisizlikten değil, anlaşılmamaktan yakınır. Anlaşılmak ise, bu durumda beğenilmekten başka bir şey değildir. İleri gitmiş ülkelerdeki sanatçıların yalnız paraca değil, saygı görme yönünden de kavuştukları üstün duruma imrenenlerin unutmamaları gerekir ki halk hiçbir zaman, hiçbir yerde gökten anlayışla inmemiş, yetişmiş, yetiştirilmiştir."

Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

A) Uygar toplumlarda halk, sanatçıları anlar ve onlara büyük saygı gösterir.
B) Bir sanatçı için anlaşılmak, beğenilmek demektir.
C) Sanatçılar için, halktan ilgi görmek, beğenilmek anlamına gelir.
D) Beğenilmek isteyen sanatçı, halkın beğenisine seslenmeyi görev saymalıdır.
E) Halkı, sanattan anlar hale getirmek sanatçının görevidir.
(1982 - ÖSS)


Cevap E


23.
"Masalları, yalnızca bir hareket noktası, bir atlama tahtası olarak alıp onun geleneklerine tutsak olmadan, onu taklit etmeden, çağımıza getirerek yepyeni yapıtlar yaratma yolunu, çağdaş yazarın, halk masalından en olumlu yararlanma yolu sayarım."

Aşağıdaki yargılardan hangisi, bu parçada savunulan görüşe uymaz?

A) Masal geleneğinden yararlanma, salt içerik ve konuyla sınırlı değildir.
B) Masallardan yararlanmak isteyen çağdaş yazar, onların dil ve anlatım özelliklerine bağlı kalmalıdır.
C) Günümüzün yazarı, masalı duyguda ve düşüncede aşarak konuya tam bir özgürlükle yaklaşabilmelidir.
D) Yazardan beklenen davranış, masala çağdaş bir yorum getirmektir.
E) Masallar, yeni düşünce ve duyguları anlatmada sanatçıya zengin kaynaklar olarak hizmet edebilir.
(1982 - ÖSS)


Cevap B


24.
"Sanatçı sürekli bir alışveriş içindedir. Öyle ki bir eliyle bir önceki günü yoklar, öbür eliyle de bir sonraki günü dener. Böylece günün yakın sınırları içinde bir hesaplaşmayı sürdürür. Açık denizde yerini bulmak isteyen, bunun için de ardını önünü kollayan bir gemi gibidir. Gününü açık seçik tanımak, bilmek, dünden kalan değerleri tartmak, bugünden yarına nelerin aktarılabileceğini anlamak ister..."

Bu parçada belirtilen nitelikleri taşıyan bir sanatçı, ne yapmak istediğini aşağıdaki cümlelerden hangisiyle açıklar?

A) Yapıtlarımda geçmişle gelecek arasında köprü kurarak bugünü anlatmaya çalışıyorum.
B) Roman ve öykülerimde yaptığım şey, içinde bulunduğumuz güne ayna tutmaktır.
C) Bugünden yarına kalacak değerleri dünün ölçülerine vurarak anlatmak istiyorum.
D) Yaşamı olduğu gibi ele alıyor, onu bütün zenginlikleriyle yansıtmayı amaçlıyorum.
E) Geçmişin havasını bugüne aktararak yaşamı zenginleştirmeye çalışıyorum.
(1987 - ÖSS)




Parçada sanatçının yapıtını oluştururken kullandığı yöntemden söz edilmiş.
Cevap A



25.
"İnsanımızın doğaya ilgisi, yazınımızda doğa duygusunun yeri üzerine bir sav vardır. Bir yandan İstanbul'un görünüşü, öte yandan ince beğenili okur yazar kuşağının gezi yerlerine düşkünlüğü bu savı yalanlar. Buna sultanların, bir döneme adını koydurtacak denli lale bahçelerine olan tutkularıyla birlikte Nedim'in şiirlerini de ekleyebiliriz."

Bu parçada yazarın, yalanlandığını söylediği sav aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A) Türklerin doğa sevgisi öteden beri bilinmektedir.
B) Türk yazınında doğa duygusu, canlı doğa betimlemeleri bir yeniliktir.
C) Türk yazınında doğa duygusunun yeni olduğunu belirtme, aykırı bir düşünce sayılabilir.
D) Türk yazınında doğa duygusunun bulunmadığını söyleme, halk şiiriyle de çelişir.
E) Doğadan seçilen öğeler, divan ve halk şiirinin benzetmelerinde kullanılmıştır.
(1982 - ÖSS)


Cevap B


26.
"Yazının malzemesi sözcüklerdir. Yazar da bir bakıma sözcük işçisidir. Ancak, bu işçiliği kazanmak, bir başka deyişle söyleyişini kurmuş yazar olmak çok zordur. Okurlarını etkilemesi de buna, söylemek istediğine, uygun bir söyleyiş biçimini bulmasına bağlıdır."

Bu parçada, "söyleyişini kurmuş yazar olmak" neye bağlanmaktadır?

A) Düşünceyle anlatımı kaynaştırmaya
B) Etkileyici sözcükler seçmeye
C) Çok yönlü düşünmeye
D) Kendine özgü bir anlatım yaratmaya
E) Anlatımda tekdüzelikten kurtulmaya
(1982 - ÖSS)



Cevap A


27.
"Turna katarları geçiyordu gölün üstünden, gölgeleri maviye dönüşerek. Van Gölü, günün her anında bir renk cümbüşünde yunup arınıyordu. Bir bakmışsın, göl bir anda som turuncuya kesmiş. Bir bakmışsın, gölün ucundan bir mor şimşeği girmiş, bütün gölü som mora boyayarak öteki ucundan çıkmış, ak köpüklü dalgalarla bütün gölü süsleyerek."

Bu betimlemede (tasvirde) bulunmayan özellik aşağıdakilerden hangisidir?

A) İşitsel ögelere yer verme
B) Ayrıntılar üzerinde yoğunlaşma
C) Görsel öğelere ağırlık verme
D) Doğayı devinim içinde yansıtma
E) Doğa olaylarını kişileştirme
(1982 - ÖSS)



Cevap A


28.
“Bir yazı okudum geçenlerde. Beğenmedim o yazıyı yalnız beğenmemek değil, iyice kızdım, tepem attı. Yazar, şu ‘ağırbaşlı’, ‘bilgin’ denen kimselerden olacak; öğütler veriyordu gençlere, kitabı nasıl okumalı, onu anlatıyordu.”

Bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilirse, düşünce en uygun biçimde sürdürülmüş olur?

A) Onlara sorun, gösterirler size en iyi kitapları. Böylece, seçmek için uğraşıp yorulmaktan kurtulursunuz.
B) Aldırmayın okumak için şunun bunun dediklerine; benim dediklerime de aldırmayın. Ben ne karışırım, keyif sizindir, bildiğiniz gibi okuyun.
C) Sen beğensen de beğenmesen de benim seçtiğim kitabı okuyacaksın. Böyle bir buyruk, en isteklileri bile okumaktan soğutur.
D) Gerçek okuma, bir çıkar beklemeden, sadece geçmişin ya da bugünün kişileriyle söyleşmeyi sevdiğimiz için, eğlenmek için okumaktır.
E) Okuma alışkanlığı kişiden kişiye değişse de kişilere sağladığı yararlar büyük öçüde değişmez ki...
(1983 - ÖSS)



Cevap B


29.
"Birçok kişi A. Muhip Dıranas'la C. Sıtkı Tarancı'nın, Fransız şairlerinden Baudelaire'in, Mallarme'nin çizgisinde olduğunu söyler. Ama iki şairimiz de kendi kişiliklerini, kendi toplumlarının havasını duyurmuşlardır dizelerinde (mısralarında); olsa olsa bir etkilenme vardır, ancak bunu özümleyebilmişlerdir. Kaldı ki Yahya Kemal'de de, Ahmet Haşim'de de görülür Fransız şiirinin etkisi."

Bu metnin sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilirse metindeki düşünce en uygun biçimde tamamlanmış olur?

A) Önemli olan, etkiyi aşmak, kendine özgü bir şiire ulaşmaktır.
B) Yalnız, her zaman, en iyi şair etkilenmeyen şair değildir.
C) Bunun yanında, sanatta etkilenmenin önemi uzun yıllar tartışılmıştır.
D) Şunu da belirtmek gerekir ki bir dönemin hiçbir şairi bu etkiden kurtulamamıştır.
E) Ne var ki onlar hiçbir zaman etkilenmeye karşı olduklarını söylememiştir.
(1983 - ÖSS)
Cevap A

 

30.
Aşağıdaki cümlelerden hangisi bir paragrafın başlangıç cümlesi olabilir?

A) Oysa bu sanatçının çağında daha niceleri yaşamış, ürün vermiştir.
B) Kimi ise sanatın en çetin doruklarına tırmanmayı bilmiştir.
C) Bir de gerçek insanlık örneği olmuş kişiler vardır.
D) Bunun bir nedeni olmalı diye düşünmez misiniz?
E) Geçen gün şiir kitaplarını şöyle bir karıştırdım.
(1983 - ÖSS)



Cevap E

 

31.
"... Örneğin geniş kültürlü bir kimse, daha az kültürlü biriyle konuşurken kimi kavramları, karşısındakinin anlayabileceği biçimde basitleştirerek kullanmaya, hatta bunlardan kimini kullanmamaya yönelir. Bir bilim adamının, bir meslek kurulundaki konuşmasıyla çocuğuna bir şey öğrettiği zamanki konuşması birbirinden çok farklıdır."

Bu paragrafın başına, aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) Bilgi düzeyi yüksek kişiler, bilgi düzeyi düşük kişiler ve çocuklarla anlaşmakta büyük güçlük çekerler.
B) Konuşma sırasında, duruma ve konuşulan kişilerin niteliklerine uygun sözler seçilir.
C) Bir bilim dalının adamı olmak, kişiyi toplumun geniş bir bölümünden uzaklaştırır.
D) Düşündüklerimizi karşımızdakilere eksiksiz anlatabilmek için onların bilgi düzeyinde olmamız gerekir.
E) Çevreyle anlaşmamızda, bilgi ve deneyimlerimizin hiçbir etkisi yoktur.
(1983 - ÖSS)


Cevap B


32.
"Sözü uzatmak, büyütmek, dallandırmak, gereksiz kelimelerle doldurmak yoktur onda. Ne diyecekse, en açık, en doğru biçimde söyler. Ama bu sözler bir araya geldi mi bir derinlik, bir anlam çoğaltması, üzerinde uzun uzun durmak, incelemek, düşünmek gerekliliği yaratır."

Bu paragrafı geliştiren ve sürdüren bir yazı için aşağıdakilerden hangisi en uygun başlık olur?

A) Özlü Anlatım
B) Kısa Yazmanın Yararları
C) Düşüncede Açıklık
D) Yalınlığa Giden Yol
E) Anlam Bütünlüğü
(1983 - ÖSS)


Cevap A


33.
"Ben Homeros'a 'anaç toprak' diyorum. Kendi çağını aşmış, yaşadığı zamanın ötesine uzanmış hangi sanatçıda 'anaç toprak' niteliği yoktur ki! Onlar öyle topraklardı ki pek çok canlı bugün de onlardan beslenir, yarın da beslenecektir."

Bu parçada anlatılan tipte bir sanatçının eserlerinde aşağıdaki niteliklerden hangisi bulunmayabilir?

A) Değişik dönemlerdeki okuyuculara seslenme
B) Duygu ve düşünce yönünden zengin olma
C) Diğer sanatçılara örnek olma
D) Konuların seçiminde toplumsallığı önde tutma
E) Dil ve anlatım yönünden sağlam olma
(1983 - ÖSS)


Cevap D


34.
"Anlatım bir biçim işidir. Anlatılan olay kadar, anlatılış yolu yordamı da önemlidir. Bir olayı, bir fotoğraf acımasızlığıyla, olduğu gibi yansıtmak; durum ve duyguları bir teyp duyarlığıyla vermek kolay iş değildir."

Parçada geçen "fotoğraf acımasızlığıyla" sözleri nasıl bir anlatım özelliğini vurgulamaktadır?

A) Karşılıklı konuşuyormuş gibi dikkatleri canlı tutan
B) Bir anlık bir görüntüyü, o anı yaşıyormuşcasına anlatan
C) Olayları iyi ve kötü yanlarıyla hiç değiştirmeden yansıtan
D) Üzüntü verici olayları sonuçlarına göre yorumlayan
E) Konuşmanın canlılık ve etkileyiciliğini yazıda sağlamaya çalışan
(1983 - ÖSS)


Cevap C


35.
"Şiir dünyası, düşünce dünyasıyla o kadar bağdaşamaz ki gerçekten, şair olanlar, her şeyden önce kelimeleri, günlük anlamlarından uzaklaştırmakla işe başlarlar. Okuyun büyük şairleri, hepsinin davranışı budur."

Parçadaki "kelimeleri günlük anlamlarından uzaklaştırmak" sözüyle ne anlatılmak isteniyor?

A) Kelime seçiminde aşırı titizlik gösterme
B) Kelimelere yeni anlamlar yükleme
C) Dili somutlaştırarak kullanma
D) Söyleyişe açıklık kazandırma
E) Kelimeleri, duygu ve düşünce yönünden dengeleme
(1983 - ÖSS)


Cevap B


36.
"En koyu umutsuzluğun içinde, bu umutsuzluğu aşmanın yollarını aradım. Bunu da iyiliğimden, herkesten daha üstün ruhlu olduğumdan yapmış değilim. Ama, ben doğuştan içimde taşıdığım bir sezgi ışığına bağlıyım. Bu sezgiyle insanlar; binlerce yıldır, en büyük acılar içinde bile yaşamayı sevmesini bilmişlerdir."

Bu sözleri söyleyen kişi için aşağıdakilerden hangisi en uygun düşer?

A) Üzüntüsünden de sevinç kadar hoşlanma
B) Başkalarının üzüntülerini görmezlikten gelme
C) Yaşamaya sıkı sıkıya bağlı olma
D) Davranışlarını duygularıyla yönetme
E) Olayların insanda yaratacağı çöküntüyü benimseme
(1983 - ÖSS)


Cevap C


37.
"Altmışlık ünlü ressam bir lokantaya girer. Gerçi cebinde parası yoktur ama aldırmaz. Güzelce karnını doyurur. Sonra bir çırpıda lokantacının portresini çizerek masaya bırakır. Kalkarken adam gelir, resme bakar, beğenir. 'Güzel ama' der lokantacı, 'bir dakikada yaptınız bunu. Oysa bir saattir yiyorsunuz!' Ressam, 'Bir dakika değil, altmış yıl ve bir dakika!' diye karşılık verir."

Ressam, bu sözleriyle ne demek istemiştir?

A) Sanatçı olmayanların değerlendirmeleri yanlış olabilir.
B) Büyük sanat ürünlerinin temelinde yorucu çalışmalar yatar.
C) Sanatta ustalaşmanın yaşla ilgisi vardır.
D) Yaşlı sanatçılar, çalışmalarını kısa sürede bitirebilirler.
E) Her sanat ürünü belirli bir birikimin sonucudur.
(1983 - ÖSS)


Cevap E


38.
"Eleştirmen kendine güvenecek; bilgiye, sezgiye, anlayışa dayanan bir yüreklilikle ortaya çıkacak 'Şu şöyledir, bu böyledir.' diyecektir. Tartışmalar yaratacaktır. Bu onun varlık nedenidir, eleştiri sanatının gereğidir."

Parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, eleştirmenin varlık nedeni olamaz?

A) Belirli bir anlayışı yerleştirme
B) Sanat ürünleri üzerinde yorum yapma
C) Sanat ürünleri üzerinde tartışma açma
D) Sanat ortamına canlılık getirme
E) Okuru, değişik açılardan düşünmeye yöneltme
(1983 - ÖSS)


Cevap A


39.
"Güzel, ustaca yazı yazmak herkesten beklenemez. Ama doğru ve iyi yazmak, belli bir eğitim görmüş herkesten beklenir. Kimi kişiler ve bilim adamları, yazar ya da sanatçı olmadıkları için kendilerinden doğru ve iyi yazmanın beklenemeyeceğini ileri sürerler. Bu, kabul edilecek bir 'mazeret' değildir. Herkes anadilini iyi bilmeli, doğru kullanmalıdır."

Parçaya göre, yazar ya da sanatçı olmayan kişilerde hangi tür becerinin eksikliği önemli sayılmaz?

A) Cümlelerde öğeleri, yerli yerinde kullanabilme
B) Anlatılmak isteneni açık seçik dile getirebilme
C) Konuyu dolambaçsız olarak anlatabilme
D) Duygu ve düşünceleri çarpıcı olarak belirtebilme
E) Anlam inceliklerini tam olarak verebilme
(1983 - ÖSS)


Cevap D

 

 

 

 

 

0

1

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar