11.03.2015
DİĞER GRİMM MASALLARI İÇİN LİNKİ TIKLAYIN
https://edebiyatvesanatakademisi.com/writer/grim-kardesler
Parmak Çocuk Masalı Jacob Grimm (1785-1863) ve Wilhelm Grimm (1786-1859), adlı iki kardeşin derlemiş olduğu masallar arasındadır. Parmak Çocuk, İki yüzden fazla Avrupa masalı derleyen Grimm kardeşlerin derlediği masallar arasında en çok bilinenlerden biridir.
Parmak çocuk masalı çok meşhur olmuş, pek çok çizimli örnekleri yayımlanmış, birçok varyantı oluşmuş bir masaldır. Hemen her dile çevrilen bu masal değişik ülkelerde farklı varyantlara uğramış, ülkemizde de masalın aslına benzer bazı motifler taşıyan versiyonları oluşmuştur. Aşağıya aldığımız masal böyle bir Parmak Çocuk masalı olmaktadır.
DİĞER GRİMM MASALLARI İÇİN LİNKİ TIKLAYIN
https://edebiyatvesanatakademisi.com/writer/grim-kardesler
PARMAK ÇOCUK MASALINDAN BİR VARYANT
Bir zamanlar yoksul bir terzi ile karısı varmış. Bunların çocukları olmuyormuş. Bu yüzden çok üzülüyorlarmış. Bir gün kadın:
- Benim de bir çocuğum olsa. Çok mutlu olurdum. Parmak kadar olsa da olur. Ben, onu yine de çok severdim, demiş.
Kadının duası kabul olmuş. Vakti gelince bir oğlan doğurmuş. Çocuk sağlıklı ve güzelmiş. ama boyu bir parmak kadarmış. Oduncu ile karısı, yine de çok sevinmişler: Bunun için de ona "Parmak Çocuk" demişler. Parmak çocuk annesi ile babasının ceblerine girer çıkar, kimsenin girmediği yerlere girip oturur imiş. Diğer çocuklar ile de oynayamaz her kes ona bir dev gibi gelirmiş.
Parmak çocuğun boyu çok küçük ama cesareti pek büyükmüş. Bir gün babasına demiş ki:
Babacığım, ben uzaklara gideceğim!
Babası:
- Pekâlâ oğlum, demiş. Babası ona uzun bir iğne vermiş. , Bu iğneyi lambaya tutarak ucuna balmumundan bir topak yapmış:
- İşte yol için sana bir de kılıç! demiş.
Parmak çocuk babası ile son bir kez daha yemek yiyiyp yola çıkmak itemiş. Annesinin neler pişirdiğini görmek için mutfağa gitmiş. O sırada tencere ocağın üzerinde duruyormuş. Oğlan demiş ki:
- Hangi yemekleri yaptın anne? Diye sormuş.
Annesi:
- sofrada görürsün demiş.
Parmak çocuk annesini dinlemeyip ocağa sıçramış ve tencerenin içine bakmış. Fakat boynunu pek fazla uzattığı için yemeğin buğusu onu almış, yukarı doğru uçurup bacadan dışarı atmış. Çocuk bir süre havada dolaştıktan sonra yere inmiş. Ama artık başka bir ülkeye gelmiş. . Şurada burada dolaşırken bir ustanın yanında iş bulup çalışmaya da başlamış. Fakat bu ustanın verdiği yemekleri pek sevmemiş. Ustasının karısına demiş ki:
- Bayan, bize daha iyi yemek vermezseniz işten çıkıp gideceğim. Hem de yarın sabah evinizin kapısına
Bol patates, bir parça et,Kalın burda sağ selamet diye bir yazı asarım demiş.
Ustanın karısı çok kızmış:
Bir bez parçası ile çocuğa vurmak istemiş. Fakat minik terzi hemen yüksüğün altına kaçmış. Oradan dışarıya bakar, kadına dilini çıkarırmış. Kadın yüksüğü kaldırmış; çocuğu tutmak istemiş ama Parmak Çocuk bez parçasının arasına sokulmuş. Kadın bezin kıvrımlarını açıp onu ararken oğlan masanın yarığına girmiş. Başını dışarı çıkarıp kadın ile alay etmiş.
Kadın başına vurmaya uğraşırken Parmak Çocuk çekmecenin altına kaçmış, ama sonunda kadın onu ele geçirmiş ve kapıdan dışarı atmış.
Minik terzi yola çıkmış, büyük bir ormana varmış. Burada bir sürü haydutla karşılaşmış. Parmak çocuk oturup gizlice onları dinlemiş. Meğer bu haydutlar kralın hazinesini soymak istiyorlarmış. Haydutlar Minik terziyi görünce "Bu küçük adam anahtar deliğinden girebilir. Bize kapıları açar." İçlerinden biri seslenmiş:
- Hey Parmak Çocuk, bizimle birlikte Hazine'ye gider misin? Kapının deliğinden içeri girip altınları bize atarsın sen de zengin olursun biz de demiş.
Parmak Çocuk düşünmüş, taşınmış; sonunda:- Peki! demiş.
Onlarla birlikte Hazine'ye kadar gitmiş. Orada kapının altını, üstünü gözden geçirmiş. Aralık bir yeri olup olmadığını araştırmış. Az sonra, geçebileceği kadar genişlikte bir aralık bulmuş. Hemen içeri dalmak istemiş, ama kapının önünde duran nöbetçilerden biri onu görüp onu çiğnemek istemiş ama acıyıp çiğnememiş.
Bunun üzerine Parmak Çocuk kapının aralığından Hazine'nin olduğu odaya kadar girmiş. Pencereyi açmış. Haydutlar bu pencerenin altında bekliyormuş. Parmak çocuk hazinedeki altınları , elmasları mücehverler ile paraları birer birer atmaya başlamış. Fakat Parmak Çocuk bir ayak sesi duymuş, Hemen sürüne sürüne bir yere sokulup gizlenmiş.
Kral altınlardan bir kısmının eksildiğini anlamış; fakat kimin çalabileceğine bir akıl erdirememiş. Çünkü kilitlerle sürgüler yerli yerinde duruyormuş. Bunun üzerine kral iki nöbetçiye:
- Dikkat edin! Paranın peşinde biri var! demiş.
Parmak Çocuk yeniden işe koyulunca, nöbetçiler paraların kıpırdadığını tiring, tiring diye seslerin geldiğine dikkat etmişler. Hırsızı yakalamak için hemen içeri dalmışlar. Fakat minik terzi daha atik davranıp bir köşeye fırlamış, üstüne altın bir para örtmüş. Hiçbir yanı görülmez olmuş. Bir yandan da nöbetçilerle alay olsun diye: "buradayım!" diye seslenirmiş. Nöbetçiler sesin geldiği yana koşarken o da başka bir köşeye kaçıp, başka bir paranın altına saklanır: "Hey... Buradayım ben!" diye bağırırmış. Bu kez nöbetçiler oraya seğirtirlermiş. Oysa Parmak Çocuk üçüncü bir köşeden seslenirmiş: "Hey... burdayım, burda!" Böylece onları deliye çevirmiş, yorulup gidinceye kadar adamları Hazine'nin içinde oradan oraya koşturmuş, durmuş. Sonra da paraların hepsini birer birer dışarı atmış. Sonuncuyu olanca gücüyle fırlatmış, kendisi de daha atik davranarak bu paranın üzerine sıçramış; onunla birlikte pencereden aşağı inmiş. Haydutlar bu işten çok memnun kalmışlar.
- Sen büyük bir kahramansın, bizimreisimiz olur musun? demişler.
Parmak Çocuk onlara teşekkür etmiş, fakat önce dünyayı görmek istediğini söylemiş. Paraları bölüşmüşler. Minik terzi bir tek metelik almış. Çünkü daha fazlasını taşıyamıyormuş.
Sonra kılıcını yine beline bağlamış; haydutlara "iyi günler" demiş, yola koyulmuş. Birkaç ustanın yanında işe girmiş. Fakat bu işleri beğenmemiş. Sonunda bir hana uşak olmuş ama hizmetçi kızlar ondan hoşlanmamışlar. Çünkü onlar kendisini göremedikleri halde, Parmak Çocuk onların gizlice yaptığı her şeyi görüyormuş. Tabaklardan aldıkları şeyleri, kilerden aşırdıklarını hancıya haber veriyormuş. Bunun üzerine kızlar, ona bir oyun oynamaya karar vermişler.
Hizmetçilerden birisi otları biçerken otların arasında hoplayıp zıplayan Parmak Çocuğu da biçmiş Parmak Çocuğu, otlarla birlikte bir beze bağlamış ve ineklerin önüne atmış. Bu hayvanlar dan biri Parmak çocuğu otlarla birlikte yutmuş. Hayvanın midesine giden Parmak Çocuk hayvanın midesinden hiç hoşlanmamış. Çünkü burası kapkaranlıkmış. Işık da yanmıyormuş. İnek sağılırken Parmak Çocuk içerden seslenmiş:
Doldu kova işte!Beni burdan çıkar demiş.
Ama süt sağılırken çıkan gürültüden bu ses duyulmamış. Sonra ev sahibi ahıra girmiş:
- Yarın şuradaki inek kesilecek! demiş.
Bunu duyunca Parmak Çocuk korkmuş. Avazı çıktğı kadar bağırmış:
- Önce beni çıkarın... İçinde ben varım!
Adam bu sesi duymuş ama nereden geldiğini anlayamamış:
- Neredesin? demiş.
Parmak Çocuk:
- Kara İneğin içindeyim! demiş.
Adam bir şey anlayamamış, çıkıp gitmiş.
Ertesi sabah inek kesilmiş. Bereket versin hayvan parçalanırken satır parmak çocuğa dokunmamış ama sucukluk etlerin arasına karışmış. Kasap gelip işe başlarken oğlan avazı çıktığı kadar bağırmış:
- Pek fazla kıyma... O kadar çok kıyma... Etlerin arasında ben varım!
Kıyma bıçaklarının gürültüsü içinde bu sesi duyan olmamış. Zavallı Parmak Çocuk büyük bir tehlike içinde kalmış. Fakat tehlike insanların gücünü artırır, derler. Çocuk kıyma bıçaklarının arasından öyle bir fırlayış fırlamış ki kendisine bir şey olmamış. Sapsağlam kalmış ama kaçıp gidememiş. Yağlarla birlikte bir sucuğun içine tıkılmaktan başka kurtuluş yolu bulamamış. Burası biraz darcaymış. Sonra islenip kurumak üzere sucuğu bacanın içine asmışlar. Burada bir türlü vakit geçiremiyormuş. Sonunda kış gelince bacadan indirmişler. Çünkü müşterilerden birine sucuk verilecekmiş. Hancı kadın sucuğu dilerken Parmak Çocuk, boynu kesilmesin diye başını fazla uzatmayarak kendini korumuş. Sonunda biçimine getirmiş, dışarı fırlamış.
Burdan kurtulur kurtulmaz yola çıkmış ama yoluna bir tilki çıkmış. Onu bir solukta yutuvermiş. Minik terzi:
- Aman bay tilki! diye seslenmiş, boğazınızda takılı kalan benim işte... Beni özgür bırakın ne olur?
Tilki:
- Hakkın var, demiş? Senden ne olacak ki... Babanın evindeki tavuklar için bana söz verirsen seni salıveririm!
Parmak Çocuk:
- Seve seve demiş, tavukların hepsi senin olsun. Ant içiyorum işte!..
Bunun üzerine tilki onu salıvermiş; hem de evine kadar götürmüş. Babası sevgili minik oğlunu yeniden görünce bütün tavuklarını seve seve tilkiye vermiş. Parmak Çocuk:
- Hem sana güzel bir para da getirdim!
diye yolculukta eline geçirdiği meteliği babasına uzatmış.
- Peki ama, yesin diye zavallı tavuklar tilkiye niçin verildi sanki?..
- Hay budala hay... Babana çocuğu, evdeki tavuklardan daha değerlidir de ondan!
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın