Hiç diye diye, iç ediliverdi kibir ve gurur;
İşlenip de cümle cürüm, elde arandı hep kusur.
Put edinilmiş meta, ceplerde para öbekleri;
Altından yapılma hırka, nasıl örtsün göbekleri.
Bilip bilmeden, yad edildi aşkın o temiz adı;
Gerçek aşk anılmadan, nasıl bilinsin aşkın tadı.
Ne yüzler gerçek, ne gülüşler; hepsi bir riya olmuş,
Bir içten tebessüm bile, artık bize rüya olmuş.
Var mıdır bilmem, kalp kırmakta bizden daha iyisi;
Tartılsaydık eğer, olmazdı bizden daha irisi.
Meftunuzdur hep, özlü söylenmiş bir kaç güzel söze,
Dilde kalmasaydı eğer, belki indirirdik öze.
Konuşmak bir yana, bir yüze bakmak bile hayâydı;
Kızarmış bir yüz, ancak kalbe vurulan bir cilaydı.
Yalanlar gerçek olmuş, Hak getire hakkaniyeti;
Nasıl buluruz Hak'kı, bırakmadan enaniyeti.
Kulluktan geçerdi, insan olabilmenin yasası,
Bilmem ki kimedir, kul denilen acizin cakası.
Bitmedi bir türlü, şu dünyanın kavgası, nizası;
Her anında vardır elbet, her birimizin imzası.
Defter doldu artık, geriye okunması kaldı,
Bu defter de bize bizden hatıra olarak kaldı.
22.10.2020
Cemil Baştürk