POPÜLER KÜLTÜR: KÜLTÜR MÜ, YOZLAŞMA MI?
Popüler kültür hakkında Türk Dil Kurumu;“belli bir dönem için geçerli olan, hızlı üretilip, hızlı tüketilen kültürel öğelerin tamamı” olarak tarif etmektedir. Tariften de anlaşılacağına göre “gelici-geçici” bir kültürdür popüler kültür. Belki de bir heves… Belirli bir dönem yaşanan veya yaşanmaya çalışılan kültürde diyebiliriz. Tanımdan anlaşılan bu olsa da “halka zorla kabul ettirilmeye çalışılan, halkın üzerine giydirilmeye çalışılan bir deli gömleği” diyensim geliyor benim de. “Halkın kültürü” veya “halkın günlük olarak yaşadığı kültür” olarak ta ifade edilmeye çalışılsa da popüler kültür için, bunun böyle olmadığını, halkın popüler kültürü yaşayıp yaşamadığını anlamak kolay. Eğer halkın yaşadığı kültür popüler kültür ise, bize popüler kültür diye sunulan, özellikle kendisini “elit” tabaka olarak gören zevatların yaşantıları ve bu yaşantıların “gayri milli” basın yayın organlarınca sürekli gündemde tutulmaya çalışılanlar ne oluyor. Yok, eğer bu zevatların yaşadığı kültür popüler kültür ise; halk denilen bizler bu tanımlamanın dışına çıkmış olmuyor muyuz?
Görsel ve yazılı basın yayın organlarında sunulan programlara bir göz atacak olursak konu daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum. “Söylemesem olmaz”, “söylemek lazım” gibi daha çok unvanları sanatçı olan veya kendilerini “elit” tabaka olarak gören “sosyete” zümresi ile “”para babalarının yaşantılarının konu edildiği bu programlar da adı geçen zevatların dedikoduları yapılmakta, dedikodu yapılırken de, allandırılıp, ballandırılıp sunulmaktadır. Misal mi istersiniz: Sanatçı diye çıktığı ilk günden beri göbeğini hiç kapatmayan veya sürekli mayo ile dolaşanların reklamı öyle bir yapılıyor ki sanırsın olması veya yaşanılması gereken hayat bu dersin. Başka misaller de verecek olursak, dün evlenip ertesi gün başkalarıyla fingirdeşenlerin yaşantıları “aşk” diye sunulması, bunlara ilaveten topluma mal olmuş, topluma numune olması gereken anlı şanlı iş adamlarımızın veya çocuklarının ( erkek veya kız fark etmez) o sanatçı sanılanlarla evlilik yapmalarının ardından yüklü bir para ödeyerek boşanmaları ama boşanır boşanmaz başkalarıyla sözüm ona “aşka yelken açmaları” eğer popüler kültürse biz bu kültürün içinde değiliz ve bu gömleği giymemiz de mümkün değildir. Gömleği giymemiz mümkün değil dedim de, gömleği zorla giydirmek için kulaklarımızı tırmalarcasına yapılan yayınlar, yayınlar yapılırken sarf edilen güzel sözler kültürümüzü, yaşantımızı değiştirmek için yapılan faaliyetler değil mi?
Bugün “popüler kültür ekonomik, sosyal ve siyasal alanda akıl dışı etkiler göstermektedir. Ekonomik hayatta, daha az kumaş harcanmasına rağmen moda olan bir eteği daha pahalıya satar. Sosyal hayatta insanların inanmadığı, beğenmediği bir yaşam tarzını şekil ve gösteriş yönüyle yaşatır. Siyasal alanda insanın kendi aleyhine olan politikaları savunmasına, algı yönetimlerine maruz kalarak düşünce dünyasının tekelleşmesine sebep olur. Popüler kültürün tanımında iki kelime dikkatimizi çekmektedir. Bunlar, üretim ve tüketimdir. Popüler kültürün toplumun neredeyse tamamı tarafından tüketildiği bilinir fakat kimler tarafından üretildiği bilinmez, konuşulmaz ve asla gündem olmaz. Moda dünyası kimler tarafından yönetilir? Her dönem bilinmeyen kaynaklardan türeyen ve sosyal medya aracılığı ile milyonlara ulaşan ilginç davranış biçimleri nerede ve kimler tarafından kurgulanır bilinmez. Güzellik yarışmaları, popüler sanatçı ve müzisyenler, özel günler, yılbaşı eğlenceleri ve benzeri birçok akıl almaz aktivite nasıl milyonlar tarafından sahiplenilir hale getirilir?”
Kültür adına: bir sanatçını bacaklarını kasığına kadar açması “cüretkâr poz” veya “cesur bir davranış” olarak sergilenir, sürekli eş değiştirmelerine “seviyeli aşka yelken açmak” olarak değerlendirilmektedir.
Eğer belirli yerleri açıp göstermek “cüretkârlık”, veya “cesaret işi” ise hayvanlar âlemine baktığımızda hayvanların daha da “cesur”, daha da “cüretkâr” davrandıklarını görürüz. Yok, eğer sürekli sevgili değiştirmek güzelse yine hayvanlar âlemine bakarak hayvanların daha da hevesli olduklarını görürüz. Sakın ha benim bu zevatlarla hayvanları mukayese yaptığımı düşünmeyin. Bazı durumlar var ki “hayvanlardan daha aşağı” olarak vasıflandırılmıştır.
Şunu da kabul edelim ki; “popüler kültür o kadar güçlü hale gelmiştir ki milyonlarca insanı peşinden koşturup, aynı şekilde giyinip, aynı şarkıları dinlemelerini, aynı sinemaya gitmelerini sağlamaktadır… Paris’te başlayan bir akımın ertesi günü İzmir’de görülmesi, Moskova’da giyilen bir kıyafetin Anadolu’da yaygınlaşması, Londra’da çıkan bir şarkıcının milyonlarca hayranının oluşması artık birkaç saat içerisinde gerçekleşebilmektedir.” Aslında şunu demek istiyorum ki: popüler kültürün savunucuları bizi biz yapan değerlerden bizleri uzaklaştırmak için her türlü yolu denemektedirler ve maalesef bayağı da mesafe kat etmiş gözükmektedirler.
İşin acı tarafı “bugün ülkemizde popüler kültürün hâkim olmadığı alan kalmamıştır. Piyango bileti satışlarının patlaması, her türlü ahlaksızlığın normal hale gelmesi, tesettür anlayışının modaya kurban edilmesi, sözüm ona muhafazakâr geçinen otellerin açık büfe yemeklerinde izlediğimiz israf, sosyal medya kullanımı, haksızlıklar karşısında tutunulan umursamaz tavır, iftiranın, karalama ve hakaretin siyasal kabiliyet olarak düşünülmesi, mutlak başarı odaklı, ahlaki vurgudan yoksun yetiştirilen nesiller bu hâkimiyetin etkisinin birer örneği olarak görülebilir.” Görülebilir değil görülmelidir. Ayrıca “sosyal paylaşım sitelerinde iyi niyetlerinden şüphe edemeyeceğimiz şahısların yedikleri yemekleri, giydikleri kıyafetleri, yaptıkları hareketleri sergilemeli popüler kültürün nasıl etrafımızı sarıp sarmaladığının göstergesi olarak görülmelidir bence…
Bugün “tüketim toplumu olmanın getirdiği en büyük tehlike başkalarının ürettiğini kullanmak, konuşmak, düşünmek ve yaşamaktır. Popüler kültürün gücü, yönümüzü batıya çevirmemizden, Avrupalılar gibi olmaya çalışmaktan, Amerikalıyı dost, Rusyalıyı ahbap görmekten kaynaklanmaktadır.” Ayrıca kendi kültür dünyamız arkamızı dönmemiz, kendi kültür dünyamıza mesafeli davranmamız, bizi biz yapan değerlerle çelişkiler içinde olmamızdan kaynaklanmıyor mu? “Koşan elbet varır, arayan bulur ama nereye koşuyor ve nerede arıyoruz? Tarih boyunca bin kere yaşanılmış hataları tekrar ederek nasıl bir farklı sonuç çıkacağını hayal ediyoruz?” (*) Tabii bu suallerin cevabını vermek zor. Aslında kolay da bize zor geliyor. Şimdi sokaktan geçen herhangi birisine bu sualleri sorsak belki de dakikalarca konuşup cevap verebilir ama iş yaşamaya, söylenenleri fiiliyata koymaya gelindiği zaman …
Ne diyelim “Allah sonumuzu hayır eyleye”
Selam ve dua ile.
Musa SERİN, 11.01.2019, ERZURUM
*-
Fatih YILDIZ, MİLLİGAZETE,11.01.2019