REALİST RESSAMLAR :
The Desperate Man - Gustave Courbet
Courbet
Courbet, gerçekçilik akımının yaratıcısı ve terimi literatüre kazandıran ressam olarak ün kazandı. Bir sanatçı olarak doğa manzaraları, deniz manzaraları ve mecazi kompozisyonlarla ilgilendi. Ayrıca, sosyal konuları işledi, fakirlerin zorlu çalışma şartlarına dikkat çekti. Eserleri ne romantizm ne de Neoklasik Resim akımının içinde yer aldı. Courbet, gerçekçi bir ressamın görevinin sosyal aykırılıkları ve dengesizlikleri ortadan kaldırarak doğruyu açığa çıkarmak olduğuna inandı.
Courbet için gerçekçilik sadece çizgilerde ve biçimde mükemmelliği yakalamak değildi. Ayrıca, doğadaki düzensizlikleri anlatan ressamların kendiliğinden gelişen ve kaba boyamalarını da içeriyordu. Hayatın sertliğini betimledi ve bunu yaparken çağdaş fikirler geliştirdi.
Çalışmaları Honoré Daumier ve Jean-François Millet ile birlikte değerlendirildi ve Realizm (Gerçekçilik) olarak isimlendirildi.
Ornans'ta dünyaya gelen ressamın ailesi çiftçiydi ve oğullarının hukuk okumasını istiyordu. 1839 yılında Paris'e giden Courbet orada Steuben ve Hesse'nin stüdyosunda çalışmaya başladı. Stüdyodan bir süre sonra ayrılarak İspanyol, Flaman, Fransız ressamları inceleyip, eserlerinin kopyalarını çizerek kendi tarzını oluşturdu.
İlk çalışmasında bir Cariye'yi betimledi. Fakat daha sonra gerçek hayatın etkileri üzerinde çalışmaya başladı. 1847 yılında, Hollanda'yı ziyaret etti. Rembrandt, Hals ve diğer Hollandalı ustaların eserlerinden etkilenerek ressamların çevrelerindeki hayatı anlatmaları gerektiğine inandı.
Erken dönem çalışmaları arasında, kendi köpeğinin portresi ve Pipolu Adam ilgi çekti. Bu iki eseri de Paris Salonu sergilemeyi reddetti. Fakat, genç eleştirmenler hakkında pek çok yazı yazdılar ve 1849 yılında Courbet bilinen bir ressam haline geldi. Bu dönemde Ornans'taki Akşam Yemeğinden Sonra (Paris Salonu bu resmi ödüllendirdi) ve Loire Vadisi gibi eser üretti. 1850 Salonu, 'Ornans'ta Cenaze ile birlikte 1945'de saldırıya uğrayan Taş Kırıcılar ve beş eserini daha sergiye kabul etti. Bu eserleri çoğunlukla yerel hayat ve arkadaşları ile ilgiliydi.
Ressam gerçekçilik ile ilgili fikirlerini anarşizm ile birleştirdi ve belirli bir dinleyici kitlesi kazandıktan sonra demokratik ve sosyalist konuşmalar yapmaya başladı. 4 Nisan 1870'de Courbet, özgür ve sansürsüz sanat için bir bildiri yayınladı. Bu bildiriye imza atanlar arasında André Gill, Honoré Daumier, Jean-Baptiste Camille Corot, Eugène Pottier, Jules Dalou ve Édouard Manet vardı. 1860'ların sonuna döre, Courbet bir grup erotik eser çizdi. Bunların arasında Koltuktaki Çıplak Kadın (Femme nue couchée) da vardı. 1866 yılında çizdiği Dünyanın Kökeni isimli resimde kadın cinsel organını betimledi. Uyku tablosunda ise iki kadını yatakta çizdi. Halka sergilenmesi yasaklanan bu eserler onun ününü daha da arttırdı.
III. Napolyon'un vermek istediği şeref nişanını reddetmesi ile rejim karşıtları arasında popüler oldu. Courbet, 58 yaşındayken İsviçre'de La Tour-de-Peilz'de ağır alkol sebebiyle geçirdiği karaciğer rahatsızlığı sonucunda 31 Aralık 1877'de vefat etti. Courbet tarzı gerçekçilik arkasından gelen pek çok ressamı etkiledi. Bunların arasında Alman ressamlar Wilhelm Leibl,[6] James McNeill Whistler ve Paul Cézanne de yer alır. Ayrıca, Edward Hopper'ın "Paris'teki Köprü" (1906) ve "Şehre Yaklaşırken" (1946) çalışmalarında ressamın "Loue'nun Kaynağı" ve "Dünyanın Kökeni" resimlerine Freudyen bir yankılanma vardır. Hopper'ın 1920 yılında çizdiği "Les Deux Pigeons" isimli çalışması da Courbet ruhunu taşır. Bu eserde aşıklar bir taraçada birbirlerine sarılırken altlarında bir nehir ormana doğru özgürce akmaktadır.[7]
Honoré Daumier
26 Şubat 1808, Marsilya – 10 Şubat 1879,:
Politik kişilere dair karikatürleri ve yurttaşlarının davranışlarına ilişkin eleştirileriyle tanındı. Ressamlığının değeri ise, ölümünden sonra anlaşıldı. Cam ustası olan babası, edebiyat tutkusu sebebiyle ve şiirlerini yayınlatabilme umuduyla 1814'te Paris'e taşındı.[2] 1816'da Daumier de annesiyle birlikte Paris'e gitti. Daumier daha küçüklüğünde, sanatçı olmaya yönelik bir eğilim içindeydi. Ancak babası onu önce getir götür işlerini yapmak üzere bir kapıcının yanına, ardından da bir kitapçıya çırak verdi. Damuer 1822'de, babasının arkadaşı olan arkeolog Alexandre Lenoir'nın öğrencisi oldu. Ertesi sene ise Académie Suisse'e girdi. Taş baskı yayıncısı Belliard'ın yanında çalışırken, bu alandaki ilk denemelerini gerçekleştirdi. Karikatürler ve taş baskı resimlerin yanı sıra Daumier, birçok tablo da çizdi. Resimlerde gerçek görüntüyü yakalamaya yönelik çabası ve güçlü fırça darbeleri, İsa ve Havarileri (Rijksmuseum), İyi Samarit, Don Kişot ve Sanço Panza, Alay Edilen İsa tablolarında ve Güney Kensington'daki Ionides Koleksiyonu'nda yer alan eskizlerinde görülür.
Daumier, natüralizm akımının resim alanındaki öncülerinden biriydi. Ancak, ölümünden bir yıl öncesine kadar ressam olarak başarıya ulaşamadı. 1878'de, sanat satıcısı Paul Durand-Ruel ressamın eserlerini bir araya getirerek kendi galerilerinde sergilemeye başladı. Böylece, "karikatürün Mikelanjı" olarak adlandırılmakta olan Daumier'nin resim alanındaki yeteneklerinin de farkına varıldı. O dönemde Daumier artık kör olmuştu ve, Jean-Baptiste-Camille Corot'un kendisine tahsis ettiği Valmondois'teki bir kır evinde yaşamaktaydı. Ressam 1879'da orada öldü. Daumier'nin eserleri Louvre, Metropolitan Museum of Art ve Rijksmuseum gibi dünyanın önde gelen sanat müzelerinde sergilenmektedir. Ressam, 29 tablosu ve hayatının son dönemlerinde kendisini çok etkilemiş olan Don Kişot'un hayatı temalı 49 çizimiyle tanındı. ( Kaynak vikipedi)
Jules Adolphe Aime Louis Breton - The Colza
Jules Adolphe Aimé Louis Breton
(1 Mayıs 1827 – 5 Temmuz 1906), on dokuzuncu yüzyıl Fransız gerçekçiliğinin önde gelen ressamlarındandırlk sanat eğitimini köyünden çok uzakta olmayan St. Omer'deki St. Bertin Koleji'nde aldı. 1842'de gençlik döneminde çok etkilendiği ve ailesini sanat üzerine çalışmasına ikna eden ressam Félix de Vigne ile tanıştı. 1843'te Gent'e giderek oradaki Güzel Sanatlar Akademisi'nde eğitimine Vigne ve Hendrik Van der Haert ile birlikte devam etti. 1846 yılında, Breton, Anvers'e taşındı ve bu şehirde Baron Gustaf Wappers ile ders aldı. Bazı Flemenk usta ressamların eserlerini kopyaladı. 1847'de ise şehri Paris'e gitmek üzere terk etti. Paris'te Michel Martin Drolling'in atölyesinde çalıştı. François Bonvin ve Gustave Brion gibi bir çok realist ressamla tanıştı ve arkadaş oldu. Paris Salonu'na sunduğu ilk çalışmalarında bu arkadaşlarının etkileri görülebilir. İlk tabloları çoğunlukla tarihi konular üzerineydi. Daha sonra ise 1848'te devrim hakkında çizdi.
Bazı çalışmalarının Brüksel ve Gent'te başarıyla sergilenmesinin ardından Breton Belçika'ya taşındı. 1854'te köyüne geri döndü ve oraya yerleşti. Burada tarlada çalışan insanları ve köy yaşamını resmetti. Çalışmaları Fransız devleti tarafından desteklenmeye başladı ve taşra müzelerinde tabloları sergilendi. 1857'de yaptığı bir tablosu Salon'da sergilendi ve ikincilik ödülü kazandı. 1870'ler boyunca sergilere katılmaya devam eden Breton'un 1880'ler ve 1890'larda ünü büyüdü. Batmakta olan güneşe karşı manzarada duran şiirsel kadın figürleri özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde çok popüler oldu. Bu popülerlik sebebiyle eserlerinin kopyalarını yaptı. Fransa ve ABD dışında İngiltere'de de çok meşhur oldu. 1880'de Vincent van Gogh, çok takdir ettiği Breton'u ziyaret etmek için Courrières'e kadar 85 mil yürüdü.[1].
1886'da, Baudry'nin ölümü üzerine Fransa Enstitüsü'ne seçildi. 1886'da Legion d'Honneur nişanı ve 1899'da ise Londra Kraliyet Akademisi üyeliği aldı. Bir çok kitap da yazan ressamın abisi Emile bir mimar kızı Virginie ise tıpkı kendi gibi bir ressamdı.
Şiir yazdığı da bilinen Breton'un bir ressam olarak hayatı ve kişisel olarak tanıdığı ressamların yaşamları ile ilgili düzyazıları da vardır. Bunların arasında Les Champs et la mer (1876), Nos peintres du siècle (1900), Delphine Bernard (1902), and La Peinture (1904) sayılabilir. Jules Breton, Paris'te 5 Temmuz 1906'da öldü.
Max Liebermann (20 Temmuz 1847 - Berlin; 8 Şubat 1935 Berlin), Alman ressam ve grafik sanatçısı. Alman izlenimciliği akımının en önemli temsilcilerinden biridir.
Weimar'daki eğitimi ve Paris ile Hollanda'da geçirdiği dönem sonrasında, ilk olarak sosyal temalara sahip natüralist eserler verdi. 1880 sonrasında Fransız izlenimcileriyle çalışmaya başlayınca, önemli eserlerinin karakteristiği olan parlak renkler ve coşkulu fırça darbeleri kullanmaya başladı. Eserleri, 19. yüzyıl sanatından, Wilhelm ve Wiemar dönemi modern sanatına geçişin örnekleridir. Liebermann bu dönüşümü, başkanı olduğu Berliner Sezession ile de destekledi. 1920 ile 1933 yılları arasında Prusya Sanat Akademisi'ni yönetti. 1933'te, sanat üzerindeki Nazi etkisinin artmasıyla bu görevden ayrıldı. Hayatının bundan sonraki son iki yılını hiçbir şeyle ilgilenmeden, doğum yeri olan Berlin'de geçirdi.
Édouard
Manet
(23 Ocak 1832 – 30 Nisan 1883), Fransız ressam. Ondokuzuncu yüzyılda modern hayatı konu alan resimler yapmaya başlamış ilk ressamlardandır. Manet, gerçekçilik akımından izlenimciliğe geçişte önemli bir rol oynadı.
İlk dönem başyapıtlarından Kırda Öğle Yemeği ve Olympia, kendisinden genç ressamlara esin kaynağı oldu. Daha sonraki yıllarda ise o ressamlar izlenimciliğin en önemli isimleri oldular. Günümüzde, bu iki resim, modern sanatın başlangıcı kabul edilir. 1848 yılında, babası isteği üzerine bir eğitim gemisiyle Rio de Janeiro'ya doğru yola çıktı. Deniz Kuvvetleri sınavına iki kere girip başarısız olduktan sonra babası sanat eğitimi almasına izin verdi. Frans Hals, Diego Velázquez ve Francisco Goya'nın eserlerini inceleme fırsatı buldu. Bu üç ressamdan çok etkilendi ve daha sonraki çalışmalarında onların eserlerinden esinlendi. 1856 yılında kendi atölyesini açtı. Sanatçının en önemli erken dönem çalışmalarından biri de Kırda Öğle Yemeği idi. 1863 yılında Paris Salonu'nun yıllık sergisi tarafından reddedilen Manet, bir sonraki sene resmi Reddedilenler Salonu'nda sergiledi. Manet, izlenimcilik akımının öncüleri olan Edgar Degas, Claude Monet, Pierre-Auguste Renoir, Alfred Sisley, Paul Cézanne ve Camille Pissarro gibi ressamlarla arkadaştı. Yine bu grubun içinde yer alan Berthe Morisot, sanatçıyı kendi aktivitelerinin içine çekiyordu. 1874'te Paris Salonu'nda ilk gösterildiğinde eleştirmenler ve ziyaretçiler resmin konusunu şaşırtıcı, kompozisyonunu tutarsız ve çizimini eskiz gibi buldular.
Karikatüristler eserle dalga geçtiler. Sadece birkaç kişi resmin modernliğin sembolü olduğunu anlayabildi. Demiryolu, şu anda Washington'daki Ulusal Sanat Galerisi'nde sergilenmektedir. Manet, 1863 yılında Almanya doğumlu Suzanne Leenhoff ile evlendi. Leenhoff ile Manet aynı yaşlardaydılar ve yaklaşık on senedir beraberdiler. Leenhoff ilk olarak Manet ve erkek kardeşine piyano çalmayı öğretmek için Manet'nin babası Auguste tarafından işe alınmıştı. Ayrıca, Auguste'un metresi olduğuna dair dedikodular da vardı. Suzanne'in 1852 yılında ise Leon Koella Leenhoff ismini verdiği evlilik dışı bir çocuğu olmuştu. Bu çocuğun babasının Manet olduğu kabul edilir. Manet, kırklı yaşlarında yakalandığı frengi ve romatizma sebebiyle vefat etti.
Julien Dupre
(1851-1910) Fransız Ressam
19.ncu yüzyılın sonlarında çalışan realist ressamların başında gelmektedir. Leon Lhermitte, Jules Bastien Lepage ve Pascal Dagnan Bouveret'i kapsayan bir grup. J.F. millet ve J. Breton'dan önce,bu sanatçılar, Fransız köylüsünün zorluklarını betimlemesi üzerine adadılar sanat güçlerini.
Salon eleştirmenleri ençok Breton'un en yakın takipçisi olarak Julien Dupre'yi belirlediler.Şekilleri idealleştirerek kahramanca bir havayla köylü kadınları çizdi.Onun manzaraları ,bulutlu havaları çeşitli motifleriye çok belirgin ve gerçekçidir.Breton un çizimlerinin durgunluğundan farklı olarak onlardanayrılan bir canlılık ve tazeliği vardır resimlerinin.
Sanat eğitimini Akademik İsadora Pils Stüdyolarında aldı.1876 da Salon Paris te ilk resimlerini sergiledi.1889 da Paris te altın madalya ile ödüllendirildi.1892 de Lejyon ödülünü aldı.
Yaptığı resim işi ona uluslararası sanat alanda ve A.B.D. de kendine iyi bir pazar buldu. Tuvalde doğanın ışığını hayvanları ve insanları zarafetle resmetti. Resimlerinin hakkını vermiştir. Figürleriyle Fransız taşra-köy-yaşamını çok güzel betimlemiştir. Işık ve gölge düzenlemesi, figürlerin görünümü ve eğilimi resimlerinin beğenilmesini sağlayan özellikler taşır