Romantizm (coşumculuk) 790'dan yaklaşık 1850'ye kadar Avrupa'da gelişim göstermiş büyük bir akım olan, edebiyatın, müziğin felsefenin görünümünü köklü bir şekilde değiştiren ve resimde bir yenilenmeye yol açan romantizm (fr. romantisme), belli bir tanıma girmeyen niteliğini korumakla beraber, var olmanın özgür bir ruh hâlini işaret etmektedir.
18. yüzyılda Alman düşünürler felsefeyi bir doğa felsefesi ve sanat felsefesi olarak tanımlar. Romantizm, akılcı eleştiriden çok, canlı hatta bilinçdışı yaratma adı verilen öncelikle dikkat çeken felsefi bir uyralılığı dile getirir. Önemli ya da önemsiz birçok düşünür romantik olarak kabul edilebilir; ama felsefede romantik olguyu en yetkin biçimde Novalis ve Schelling dile getirmiştir; şair yanı daha ağır basan Novalis, eserlerini tamamlayamadan genç yaşta ölmüştür; Schelling ise metafizikçi ve sistematiktir.
İlk İngiliz romantizmi doğuya, kadınlık, çocukluk dünyasına yöneliktir.
İkinci romantik kuşak Lord Byron yaşamda duyulan acıyı dile getirmekte ya da asi kahramanların şarkısını söylemektedir.[2] 1824'te başkaldıran Yunanlıların arasında ölümüyle romantik umutsuzluğun simgesi olmuştur. Percy Bysshe Shelley doğada insan için bir avunma getirmiştir (Ode to a Nightingale). İrlanda melodilerin yazarı Moore ve onu izleyen ve yapıtıyla uluslararası başarı yakalayan Byron önemli romantiklerdir. Walter Scott "Göldeki Kadın-The Lady of the Lake, 1810" adlı tarihi romanıyla kendini kabul ettirmiştir.
Alman romantizmin kaynakları 18 yy’a kadardır. Klapstock ve Lessing yenilenmenin öncüleridirler.. Herder'in yanı sıra Goethe ve Schiller de bu hareketin içindedirler. Romantizm, Hödlerlin ve Jean-Paul gibi sonraki kuşağın temsilcilerinde daha belirgindir. Son romantikler arasında Eichendorff, Ludwig Uhland, Mörike ile romantizmden etkilenmekle kalmayıp bu hareketin tüm özlemlerini paylaşmayan Heine sayılabilir.
Fransa'da romantizm Rousseau ve Mme de Stael'i okuyan ve Chateaubriand'ı ustaları sayan kuşağı temsil eder. Romantizm Lamartin, sanatta özgürlüğü savunan Hugo, Vigny, Musset kendini kabul ettirdi ve Nerval, Gauter, P. Borel gibi sanatçıları etkiledi. Stendhal, Dumas gibi geçmişe yönelmek yerine içinde yaşadığı toplumu betimlemeyi yeğledi.
Tanzimat edebiyatının (1859-1895) ilk yıllarında romantizm akımının başlıca kişilerinin başlıca yapıtları verildi. Hugo, Chateaubriand, Dumas; tiyatro alanında özellike Gothe ve Schiller anılabilir. Tanzimat edebiyatının pek çok yazar ve şairi (Ahmet Mithat, Namık Kemal, Şemsettin Sami, Abdulhak Hamit, Recaizade Mahmut Ekrem) romantizm akımının etkisindedirler. Namık Kemal'in İntibah romanı Kamelyalı Kadın'ın; Vatan yahut Silistre oyunu da Romeo ve Juliet'in etkisindedir.
TEMEL ÖZELLİKLERİ:
- Duygu ve coşku önem kazanır.
— Bireysellik, öznellik, akıl dışına taşabilen olaylar ve duygusallık, düş gücü, ön plana alınmıştır.
— Romantik sanatçılar, eserlerinde kişiliklerini gizlemezler, olaylarla ilgili görüşlerini açıkça ortaya koyarlar.
— Seçilen kahramanlar ya çok iyi ya da çok kötüdür ve romanlarda iyi-kötü çatışması vardır. Ayrıca
romantizmde her sınıftan insan eserlerde kendine yer bulur.
— Aşk, ölüm, tabiat, belli başlı konular olarak dikkat çeker.
— Romantikler, edebiyat dilindeki kalıplaşmış kelimeler yerine, günlük konuşma dilini kullanmayı benimserler.
— Bu yüzden Romantizmde Klasisizme göre daha sade bir dil göze çarpar.
— Romantikler, her sınıftan insanı da eserlerine konu olarak almışlardır.
— Klasiklerin önemsemediği din duygusuna geniş yer veren romantiklerin kahramanlarının çoğu dindardır.
— Romantizmde ilk eserler tiyatro alanında verilir, ancak daha sonra roman ön plana çıkar.
— Romantik tiyatroda, klasik tiyatroda bulunan zaman ve yer birliği kaldırılmıştır.
Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.
BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM veya s_kuzucular@hotmail.com