Rüzgârı Dizginleyen Çocuk Yazımı Basımı Etkileri
Denersem yapabilirim, düşüncesiyle yola çıktığımda henüz 14 yaşındaydım. Yaşadığımız bölgedeki kıtlık artık dayanılmaz olmuştu ve etrafımdaki insanlar teker teker ölüyordu. Buna bir son vermeli, en azından denemeliydim. Çevremdeki insanların, hatta ailemin bile bana deli gözüyle bakmasını hiç umursamadan sadece amacıma odaklandım. Ve başardım da!” William Kamkwamba,
5 Ağustos 1987 de Malavi de doğan William Kamkwamba, yedi çocuğu olan yoksul bir ailenin ikinci çocuğuydu. Evin tek erkek çocuğu olan William’ın 6 kız kardeşi vardı. Yazar ilköğretim Okulunda 8. Sınıfı tamamladıktan sonra Kachokolo lisesine kabul edilmiş, fakat 2001 yılında ülkede büyük bir kıtlık çıkmış, ailesi onun okul ücreti olan seksen doları ödeyemeyecek bir hale düşmüştü. Ailesi bu parayı ödeyemeyince küçük William Okulu bırakmak zorunda kalmıştı.[1]
Bunun üzerine William eski okulunun kütüphanesine giderek bir kitap alıp okumaya ve kitaptaki bilgileri pratiğe dökmeye başlamıştı. Bu kitap" rüzgâr tribünleri nasıl yapılır " sorusuna da cevap veriyordu. William, hayatını değiştiren ilk adımı atmış ve bir rüzgâr tribünü yapmaya başlamıştı. Açlığın, kıtlığın yokluğun karanlığın kol gezdiği, ülkesinde insanların açlıktan öldüğü bir zamanda bu çok müthiş bir ataktı. William bu olayı şöyle dile getirmişti. “ Okulu bıraktıktan sonra, kütüphaneye gittim, bir kitap aldım ve okudum. Bu kitaptan rüzgâr türbini yapmak için bilgiler edindim. Denedim ve Yaptım” dedi. William Kamkwamba, ailesiyle beraber yaşadığı eve elektrik getirmek için rüzgâr türbini yapmış ve evlerine elektrik getirmeyi başarmıştı. “Yaptığı rüzgâr türbini ile ilk olarak 12 W elektrik üretmişti. Bu elektrik 4 ampul ve 2 radyoyu çalıştırmasına yetiyordu”[2]
Bu eser, Malavili'de yoksulluk içinde büyüyen 14 yaşındaki William Kamkwamba’nın işte bu başarısını ben diliyle anlattığı bir romanıdır. Yazar, hayatını ve başarısını bu kitabında anlatmış; bu hikayesi bir belgesele de konu olmuş, o belgeselde de kendisi oynamış; ve bu belgesel film bir çok ödüller almıştı.
Özgün adı "The Boy Who Harnessed the Wind" olan bu kitab pek çok dile çevrilerek satış rekorları kırmış, “New York’da Bestseller” olmayı da başarmıştı.
Kitap Hakkında Yazılanlar
"Bu kitabı okuyun ve çocuklarınıza okutun. Onlara bırakacağınız en büyük servet mücadele ruhudur." Al Gore, ( Kapak yazısından )
"Yaşadığı çevrenin umudunu ve huzurunu arttırmak için elindeki kısıtlı imkânları kullanarak yarattığı
mucizelerle William insanlığa büyük bir örnek olmaya aday bir genç."
Al Gore, Nobel Barış Ödüllü ABD eski başkan yardımcısı
"Bu hikâye, oldukça ilham verici ve yürekleri ısıtan bir rüya gibi! William sadece rüzgârı dizginlemekle kalmamış, hayal gücünü ve özgünlüğü de kontrolü altına almış. Yaşadığımız dünyayı en doğru şekilde kullanmamız için ihtiyacımız olan her şeyi gözlerimizin önüne seriyor. Bu insan bence, çağımızın süper kahramanı."
Walter Issacson, Steve Jobs'un yazarı ( Arka kapak)
RÜZGARI DİZGİNLEYEN ÇOCUK ÖZETİ
Bilim mucizeleri gelişmeden önce dünya büyü sayesinde yönetiliyormuş. Büyü gücünü hissettiriyormuş ve çocukluğumun ilk anıları bile büyüde geçiyormuş. Babamın beni bir olaydan kurtardığı an babam bir kahramandı ve ben altı yaşındaymışım. Ben bir gün sokakta oynarken şarkı söyleyen bir grup çoban bana yaklaştı çoban bana burası KASUNGU şehrine yakın ailesinin bir çiftlikte yaşadığı MASİTALA köyü olduğunu söylemişti. Çoban bir sığır sürüsü sahibinin yanında çalışıyorlarmış. Günlerden bir gün çoban sürüyü güderken yolun kenarında kocaman bir çuval bulmuş merak etmiş ve içini açmışlar ve içinde ağzına kadar dolu sakız görmüşler. Bu çoban sakızı HAZİNE yerine koyup sakızı değerlendirir. Ve sakızı gözünde hazine olarak görür. Ve şaşırır.
Bu çoban sakızı çok severmiş şaşkınlıktan ne kıpırdayabiliyormuş ne de nefes alabiliyormuş çocuklar çobanı görür ve yanına gider çocuklar elini çuvala sokup farklı farklı renkte olan sakızları çıkarıp birbirlerinin avuçlarına verirmiş. Yani paylaşırlarmış. Hepsini çiğnemeye başladım
Bir gün bir mango ağacının altında oynarken bisikletli tüccar sohbet etmek için babamın yanına geldi. Tüccar önceki gün pazara giderken çuvalını düşürdüğünü söylemiş. Neler olduğunu anlayıp geri dönene kadar biri çuvalı bulup açmış. Çuvalın içi sakız doluymuş diğer tüccar bu tüccarın köyde bir grup çocuğa sakız dağıttığını söylemiş ve bunu duyunca sinirlenmiş. İki gündür dolaşarak çocukları aramaya başlamış. Bu olayı anlattıktan sonra tüylerim ürpermeye başlamıştı.
Bir gün sing angayı görmeye gittim. Kızgınlıkla o sakızdan kim çiğnediyse yakında çok pişman olacaktı. Büyücü sin gangaymış. Ben sakızı daha önceki zamanlar yutmuştum. O zamanki yuttuğum sakız şimdilerde bana zehir oldu. Birden terlemeye ve kalbimin hızlı attığını hissettim. Kimse görmeden eve gittim ve evin arkasındaki okaliptüs koruluğuna daldım. Bir ağaca yaslandım çünkü çok pişmandım. Ve içimde haram olan şeyi çıkarmaya başladım. Bir şekilde onu çıkarmalıyım çünkü vücudumu lanetten, haramdan kurtarmak istiyordum. Sonra bir şekilde çıkarmaya çalışırken salyalarım akmaya başladı ve kimse görmesin diye üzerini toprakla örttüm. O an büyücünün ağaçların arasından beni izlediğini hissetmiştim. Zamanında harama el uzattım ve sonucunda karanlığa sahip olmuştum.
Gece yanıma cadılar geldi. Beni ziyaret ettiler ve beni zorla götürüp savaşmaya götüreceklerdi. Beni savaşın sihirli yerinde öldürmeyi düşünüyorlardı. Ruhum bulutların üzerine yükselirken ben çoktan ölmüş olup sabaha kadar soğumuş olacaktım. Ölümden çok korkuyordum. Başladım ağlamaya korkudan ayaklarımı kıpırdatamıyordum. Gözyaşlarım nehir gibi yanaklarımdan süzülerek akıyordu. O an zehrin kokusu doluyordu burnuma. Hızlıca ormandan ve beni izleyen dev sihirli gözden kaçmaya çalışıyordum. Eve kadar koştum ve nihayet eve geldim ve babam evde duvara yaslanmış bir darı yığını karıştırırken gördüm. Ben şeytandan korktuğum için babamın iri vücudunun altına saklanmak istemiştim.
Babama hıçkırarak evet yalan söyledim diyip itirafta bulundum evet o çalınan sakızlardan bende çiğnedim çok korkuyorum baba ölmek istemiyorum beni koru sakın beni verme. Şaşkınlıkla bana baktı ve başını salladı. Demek o sakızdan çiğneyen sendin ha dedi. Sonra gülümsemeye başladı. Babam çok iri yarı biriydi kalıplı bir adamdı birden ayağa kalktı. Ve bana korkma dedi. Tüccarı bulup her şeyi açıklayacağım demişti. Bu olaya bir çözüm bulmalıyım. Dedi.
Bir gün öğleden sonra tüccarın oturduğu Masaka denen yere gitmek için sekiz kilometre yol yürümek zorundaydı. Tüccara çoban çocukların gelip bana çalıntı sakızlardan verdiğini söylemiştim ve tüccara hiç bişe demeden aldığı haftalığın hepsini bütün çuvalların bedelini ödemek için vermişti. O gün akşam yemeğinden sonra hayatımın kurtulmuş olduğunu düşünüyordum rahatlamış bir halde babama işimin gerçekten bitmiş olduğunu sordum. Babam hala sinirliydi. Ve bana sonunda yani kıl payı kurtuldun dedi. Ve babam birden güldü ve ben çok mutlu olmuştum.
Babam adeta kahkahalar atıyordu. Babam bütün hikâyeleri bilir ve çok güçlü bir adamdı. Büyüden korkmazdı. Kardeşlerimle birlikte babamın dizinin dibine oturur. Ondan dünyanın düzeni hakkında başlangıçtan beri büyünün nasıl bizimle birlikte olduğunu bize anlatırdı. Yoksul çiftçilerin yaşadığı yerde tanrı ve insan için büyük bir sorun vardı. Bu dengesizliği ortadan kaldırmak için üçüncü ve güçlü bir unsur olarak büyü ortaya çıkmıştı. Büyü öyle böyle bir şey değildi. Gözle görülebilecek değildi. Çok güçlü bir büyüydü. Büyü varlığını hikâyelerde sürdürüyordu. En sevdiğim hikâye ŞEF MWASE ile KASUNGU SAVAŞININ HİKÂYESİNİ çok seviyordum.
civara dehşet saçarmış. Bu gergedan köydeki bir kızı çiğneyerek öldürmüş. O zaman köylerde suyu hem insanlar hem de hayvanlar kullanırmış. Köyde kadınlar kızlar su doldurmaya geldiği zaman gergedan sığ yere saklanırmış Birden saldırmaya başlarmış. CHEVA HALKI OVA merkezinin hâkimiymiş. Üç tonluk bir kamyondan daha iri gergedan Şef bu olayı duyduğunda öfkelenmiş ve bir çözüm bulmalıyım demiş. Köye önlem almak için yaşlılar ve meclisle plan yaparlarmış. Gergedan öyle bir gergedanmış ki, babamın kolları kadar uzun, hançer kadar sivri boynuzları varmış. Ve o sivri boynuzlarıyla insanlara saldırırmış.
Köylü gergedandan korkmaya, planlarının işe yaramadığını söylüyordu. Köylüler o kötü yaratıktan kurtulmak için her türlü plan düşünüyordu. Ama planlar şefi etkilemiyordu. Tanıdığım biri var o büyücü bu siyah gergedanı büyü sayesinde kesin yıkarız. Bu adam, büyüsüyle bütün krallıkta ün salan Muwase Chiphaudzuy du. Sihirli avcının adı Mwase’ydi. Büyücüye katil ot diyorlardı. Öyle güçlü büyüler yapıyormuş ki yani tarlada otların arasına saklanan hayvanları tuzağına düşürüyordu. Bunun için adı katil ottu.
Yardımcılar Lilongwe’ye gidip Kasungu’daki kardeşlerine yardım etmesi için Mwase’yi getirdi. Mwase köyde suya yakında saklanır ve gergedanın gelmesini bekler. Gergedan su kıyısına gelir. Ağır vücudunu suya atarken büyücü arkasından yaklaşır ve kafasına bir silah dayayıp öldürmeye çalışır. Gergedan düşer ve ölür. Köy büyük bir beladan kurtulur ve kutlama yapmaya başlarlar. Kutlama yaparken o tehlike saçan canavarın etiyle ziyafet çekerler. Şef büyücüyü en yüksek tepeye yani zirveye çıkardı. Chewa halkındaki bölgeyi gezdirdi. Orada bir kaya varmış kayanın adı “yenilebilir sinekler” kayasıymış. Yenilebilir sinekler anlamına gelen Mwala wa Nyenje deniyordu. Orada hep sinekler dolanırmış. Mwaseye yeşil alanı işaret ederek Mwase’ye gösterdi. Mwase’; gergedanı öldürdüğü için yenilebilir sinekler kayasındaki o yeşil alanı hediye etti.Halkını topla buraya ev kurun ,artık bu alanın kralı sensin demişti. Tarlada bölgeyi doyuracak kadar bol darı ve sebze yetiştiriyordu. Artık Mwase bölgeye yerleşmişti ve hızla güçlenen bir imparatorluk kuruldu. Halk güçlüydü ve savaşçılar bile halktan korkuyordu. Ulu krallığında kargaşa yaşandı. Zulu krallığı Shaka’nın ordusunun topraklarını, çevresini saran komşularını ve bölgelerini fethetmek için kanlı bir savaş başlatmıştı. Milyonlarca insan o dehşet yıkımdan kaçmaya çalışıyorlardı ve o grup Ngoniler’di.Ngoniler aylar boyunca kuzeye doğru yürüdüler ve Chewa bölgesine geldiler. Sürekli yürüyüp hareketli olunca acıkmışlardı. Kuzeye gidip,şef Mwase’den yardım istediler.
O da darı keçileriyle onlara yardım ediyordu.Mwase yardımı kabul ettikten sonra Ngoni şefleri oturup konuşalım dedi .Yiyecekleri nasıl her zaman bulabiliriz? Chewaları yok ederek,demişti.Ngoniler yenilebilir sinek kayasındaki ve zirvedeki bütün toprakları ele geçirmek istiyordu.Ancak Ngoni şef Mwase’nin büyücü olduğunu bilmiyordu.
“ilköğretim Okulunda 8. Sınıfı tamamladıktan sonra Kachokolo lisesine kabul edilmişTİ. Fakat 2001 yılında ülkede bir kıtlık çıkmış ve okul ücreti seksen dolar olmuştu. Ailesi bu parayı ödeyemeyince okulu bırakmak zorunda kalmıştı
Eski okulunun kütüphanesine giderek bir kitap aldı ve okudu. Bu kitaptan rüzgâr türbini yapmak için bilgiler edindi. Denedim ve Yaptım” dedi. William Kamkwamba, ailesiyle beraber yaşadığı eve elektrik getirmek için rüzgâr türbini yapmış ve evlerine elektrik getirmeyi başarmıştı. “Yaptığı rüzgâr türbini ile ilk olarak 12W elektrik üretmişti. Buda 4 ampul ve 2 radyoyu çalıştırmasına yetiyordu”[3]
MERAK ETTİM, DENEDİM VE BAŞARDIM,
Özet : Tuğba Azın
KAYNAK
[1] https://www.elektrikport.com/teknik-kutuphane/denedim-ve-yaptim!--ev-yapimi-ruzgar-turbini-ted-hikayeleri/8873#ad-image-0
[2] https://www.elektrikport.com/teknik-kutuphane/denedim-ve-yaptim!--ev-yapimi-ruzgar-turbini-ted-hikayeleri/8873#ad-image-0
[3] https://www.elektrikport.com/teknik-kutuphane/denedim-ve-yaptim!--ev-yapimi-ruzgar-turbini-ted-hikayeleri/8873#ad-imag