Sabâ Rüzgârı Sevgiliden Esen Yel

07.04.2022

 

 

Sabâ Rüzgârı Sevgiliden Gelen Yel

 

Osmanlıca yazılışı: sabâ :  صبا

 

Sabâ Kelimesinin Kökeni

 

Sabâ, Arapça kökenli bir sözcüktür. Sabâ sözcüğü Arapçadaki “ sbh “ kökünden gelmektedir.

Arapçadaki, gün doğumu vakti anlamına gelen ṣabāḥ, صباح  hatta subh,  ışıdı, aydınlandı, ışık saçtı anlamına gelen sabuha “  صبح “, sabahleyin içilen içki veya şarab anlamına gelen sabuhi sözcükleri de bu kökten gelmektedir.

 

Sabâ Sözcüğünün Sözlük Anlamları

 

Esasında sabâ sözcüğünün en temel anlamı sabahleyin esen yel manasındadır. Ancak sözlüklerde Gün doğusundan esen hoş ve lâtif rüzgâr. Güneyden esen rüzgâr ( Hz. Süleyman ve Sabâ melikesi efsanesi nedeniyle) Hoş bir rüzgâr. Meltem, gündoğusundan esen yel.  “  gün ile gece beraber olduğunda gün doğusundan esen yel “ Anlamlarına gelir. 

Mecazi olarak hevâ ve nefsine meyletme, delikanlılık anlamlarında da kullanılmıştır.

 

Sabâ makamı: alaturka müzikte bir bileşik makam.

Sabâ ülkesi: halkı güneşe ve puta tapan ve Sabâ Melikesi tarafından yönetilen Yemen tarafında olduğu tasavvur edilen efsanevi bir ülke

Sabâ melikesi: Sabâ ülkesinin camdan köşklerde yaşayan, puta tapan melikesiidir. Diğer adı Belkıs’tır ve  Hz Süleyman’ın sevgilisidir. ( bkz BELKIS SABA MELİKESİ VE EFSANESİ )

 

 

Edebiyatta Sabâ ve Sabâ Yeli

 

Sabâ, nesim ve bâdı sabâ yani sabah yeli; eski edebiyat ve divan şiirinde karşımıza çok sık çıkan genel olarak sevgili ile birlikte zikredilen bir yeldir. Divan şiirinde sabâ yelinin yönü sevgilinin semtinden aşığın olduğu yere doğru esen yel anlamında, yani sevgiliden gelen yel, sevgiliden gelen ve hafice esen meltem rüzgârı, bâd-ı sabâ olarak anlaşılmıştır.

 

 Gel ey sabâ yine ol gül-’izârdan ne haber

 Hazân-dîde hezâr-ı bahârdan ne haber   Sünbülzade Vehbi

 

Her bâd-ı sabâ  sû-yi glistândan gelir

Bir zebun âşıktır ol kim kûy-ı cânandan gelir  Osman Şems Efendi Şiirleri

 

Divan şiirinde sabâ yeli sevgilinin kokusunu aşığa taşıyan haberci bir yeldir. Sabâ yeli hafif hafif eserek aşığa sevgilinin kokusunu getirir. Sevgilinin uyanıp uyanmadığını haber veren bir ulak, sayrı, haberci vazifesini de görür. Bu açıdan aynı anlama gelen “nesim” sözcüğünü hatırlatır. Nesim sözcüğü de hoş ve latif kokular getiren hafif hafif esen yel anlamındadır. Sabâ ve nesim, aşığın mekânına gelmeden önce sevgilin saçlarını okşamış, sevgilinin tenine değmiş onun kokusunu alarak aşığa getirmiştir.

 

Nâ’ilî sâhâ-i ber sünbül-i firdevse döner

Bûy-ı zülfün getirse harem-i câna sabâ  Naili

 

Âşıklar sabâ yelinden kendi hallerini ve haberlerini sevgiliye götürmesini isterler.

 

Bâd-ı sabâ selâmumı cânâna arza kıl

Ten ihtiyâcını kerem it câna arza kıl   Ahmedi

 

Diyâr-ı goncadan itdi meger sabâ güzeri

Ki virdi yine yakası açılmaduk haberi      Hamdullah Hamdi


İlet benüm selâmumı dil-dâra iy sabâ

Arz eylegil peyâmumı ol yâra iy sabâ     Ahmedi 

 

Sabâ ve nesim sevgilinin kokusunu, haberini aşığa haber verir. Aşığa gelmeden önce sevgilinin zülüflerine dokunmuş, saçlarını dağıtmış kokusunu da alarak aşığa getirmiştir. Hatta sabâ nesim ve bad-ı saba sevgilinin ayak tozlarını da aşığa taşımaktadır. Bu haberleri vermek için de aşığın kapısını tıkırdatır.

 

Ne yanar kimse bana âteş-i dîlden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı              Fuzuli

 

Nesîm geldi ayagı tozuyla ey dîde

‘Aceb gubâr-ı ser-i râh-ı yârdan ne haber  Sünbülzade Vehbi

 

Sabâ ve nesim, Hz Süleyman’a sevgilisi Sabâ Melikesinin kokularını taşıyan bir yeldir. ( bkz HÂTEM VE HZ SÜLEYMAN’IN YÜZÜĞÜ )  Ayrıca Hz Yakup’a Hz Yusuf’un gömleğinin kokusunu da taşımıştır. ( bkz YUSUF İLE ZÜLEYHA HİKAYESİ KÖKENİ YAZARLARI ÖZETİ )

 

Niçe varam ey Süleymânum saña yasakcı var
Hüdhüd-i Belkıs’veş kapuñda bir nacakcı var     Ravzi 

 

Ancak, sabâ yeli ve nesim sevgiliye doğru eserek onun eteğini kaldırıp, sevgilinin üstündeki örtüleri açarak mahrem yerlerinin ağyara görünmesine neden olabilecek bir yel olarak da tasavvur edilir. Sabâ, nesim ve bâd- sabâ bu yüzden sevgilinin üstünü açıp mahrem yerlerini göstermesinden dolayı marazlık çıkartan bir yel olarak da düşünülür. Hatta şair , sevgilinin tenine, yanağına, dudağına değdiği için sabah yelini kıskanır.

 

Bâdı sabâya verme saçın dâmenin gibi

Baştan çıkarma zülfünü pirahenin gibi   ( Anonim )

 

Damen sözcüğünün etek, pirahen sözcüğünün gömlek olduğu bilinirse beyitteki çoklu mana açıkça ortaya çıkar.

 

Goncenün açsun yine kalbin sabâ nev-rûzdur

Bülbül-i zâr eylesün bir hoş nevâ nev-rûzdur 

 

Sabâ yeli sonbaharda estiğinde yerlere güller ve yapraklar döşer.

 

Çün sabâ fasl-ı hazânda gülşene dîbâ döşer
Hak budur her nakşı yirinde olup zîbâ döşer. Avni Fatih Sultan Mehmet Şiirleri

 

Avi ( Fatih Sultan Mehmet ) sabâ yelinin yaprakları yere dökmesini güllü diba, kırmızı atlaslar ve zibâlar döşetmişe benzetiyor.

 

Sabâ yeli latif latif eserek goncanın açılmasını güllerinde eteklerini kaldırmasına neden olur. Gül ve sevgili benzetmesi de yapılmış olur. Goncalar açılmaya başlayınca bülbüller, etekler açılınca da âşıklar fiğan etmeye başlar.

 

Döndürüp her gülü bir ahker-i sûzâna sabâ

Dağlar yaktı dil-i bülbül-i nâlâna sabâ        Naili Şiirleri,

 

Bu nedenlerle sabâ, bâd-ı sabâ ve nesim genellikle koku anlamına gelen bûy; sevgili, âşık,  Hz Süleyman, bazen de Hz Yusuf ve Yakup ile birlikte ve tenasüblü olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Devlete Belkıs maksudu getirir lahazada
Kuvve-i kudsiye  olsun aşikar – rüzgar             Akif Paşa

 

Müjde ey dil kim haber bâd-ı sabâdan bû gelür

Mesken-i miskînine ol gözleri âhû gelür

 

Çemenler sebz-i hurremdir hevalar dil- guşadır hep

Bu dem bâd-ı sabâdan alınan bûy-ı safadır hep       Fasih

 

Sabâ ve Nesim çoğu kez âşıkların ve şairin dert ortağı olmaktadır.

 

Çekdügüm derd ü elemden haberün var mı sabâ

Ta’n-ı agyâr u sitemden haberün var mı sabâ     Enderunlu Hasan Yaver

 

 Üye olarak ESA şairi ve yazarı olabilir, yazılara katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar