SABAHATTİN ALİ
DEĞİRMEN
BÜTÜN YAPITLARI
ÖYKÜ
YKY’de 6. Baskı
1. baskı: İstanbul, 1935
YKY’de 1.baskı: İstanbul, Ekim 2003
6.baskı: İstanbul, Eylül 2007
137 sayfa
Kitabı okuma tarihi: 14 Ekim/13 Kasım 2024
“Türk edebiyatının ‘özgür’ sesi Sabahattin Ali’den yıllara meydan okuyan öyküler…” (Arka kapak)
“… Odamda beni kitaplar bekler. Bu yegâne tesellidir. Her eşyasını ayrı ayrı ve gayet iyi tanıdığım bu odada yalnız onlar her zaman için yeni bir koku taşırlar. Her zaman söyleyecek birçok lafları vardır…”
(Bir Delikanlının Hikâyesi, 65.s.)
ÖZGÜN VE ÖZGÜR BİR KALEM SABAHATTİN ALİ’DEN
ON ALTI ÖZGÜN HİKÂYE
“DEĞİRMEN”
On altı özgün hikâyeden oluşan “Değirmen” adlı öykü kitabında, zaman zaman aykırı zaman zaman düşündüren zaman zaman da duygulandıran öyküler okuyorsunuz. Sabahattin Ali, “acaba okurum ne düşünür hakkımda, yanlış anlaşılır mıyım?” kaygısından uzak konulara ve ifadelere yer vermiş. Cinselliğe, erkeğin kadına bakışına dair okurken rahatsızlık duyabileceğiniz ifadeler var bazı öykülerinde. Rahatsızlık duyabileceğiniz ifadelerin yer aldığı hikâyelerin dışında, yoğun duygular yaşatan hikâyelere de imza atmış Sabahattin Ali. Ezen-ezilen, haksızlığa uğrayanlar, âşıklar, mağdurlar, zulme uğrayanlar, adaletsizlikler, çok acıklı durumlar…
Bu arada şunu belirtmeliyim ki bazı alıntılara yazımda yer vermemeyi uygun buluyorum. Çünkü farklı yaş gruplarından okurlar da yazımı okuyabilir. Ayrıca söylediklerimin okuru yanlış etkilemesinden ve kitaptan uzaklaştırmasından imtina ediyorum. Şunu da özellikle belirtmeliyim ki biz okurlar, yazarların “ahlâk bekçisi” değiliz. Yazarlar, özgürce kurgular ve ifade ederler. Bu vb. nedenlerden dolayı alıntılarımda seçici olmak durumundayım. Bir de yazarımızın birbirinden değerli dersler içeren duygu yüklü, insanlığımızı harekete geçirecek öykülerine haksızlık etmemeliyiz.
Kitaba ad olan “Değirmen” adlı öyküde yazar, bir Çingene’nin aşkını anlatmış. Sevmek üzerine, aşk üzerine yazılmış özgün bir hikâye.
“Sen sevgiline ne verebilirsin sanki? Kalbini mi? Pekâlâ, ikincisine? Gene mi o? Üçüncü ve dördüncüye de mi o?.. Atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin?.. Hem biliyor musun, bu aptalca bir laftır. Kalbin olduğu yerde duruyor ve sen onu filana veya falana veriyorsun…
Siz sevemezsiniz adaşım, siz şehirde yaşayanlar; siz, birisine itaat eden ve birisine emredenler; siz birisinden korkan ve birisini tehdit edenler… Siz sevemezsiniz. Sevmeyi yalnız bizler biliriz…” (Değirmen, 14.s.)
“Kurtarılamayan Şaheser”, birçok okur tarafından şiirleri çok beğenilen ama şiirlerini sadece sevdiği kıza beğendiremeyen genç bir şairin hikâyesi. Şiirlerini sevdiği kıza beğendirmek için sürüklendiği macerayı çarpıcı bir şekilde anlatmış yazar. Çok çarpıcı, etkileyici bir hikâye olduğunu belirtmeliyim.
“Evvelce fazilet diye baktığı şeylerin birer merasim ve gösterişten ibaret olduğunu ve asıl iyiliğe yalnız ahlak münakaşalarında veya akıllı nasihatlarda rastlanabildiğini, namuslu olabilmek için başkalarının namusuna dil uzatmanın, kirlenmeden yükselebilmek için temiz alınlara basarak çıkmanın yeter olduğunu ve daha buna benzer birçok şeyleri gördükçe şaşkınlığı büsbütün artıyordu.”
(Kurtarılamayan Şaheser, 33, 34.s.)
Okuduğunuz her öyküde; yazarın seçtiği konuların, anlatımının ve bakışının özgünlüğünü fark ediyorsunuz. Ders alıyorsunuz, duygulanıyorsunuz, kızıyorsunuz; an geliyor gözleriniz yaşarıyor, haksızlıklar karşısında öfkeniz harekete geçiyor. Biliyorsunuz ki bunlar güzel ülkemizin farklı bölgelerinde, farklı coğrafyalarda gerçekten yaşandığını, yaşanabileceğini düşünüyorsunuz. İşte, yazarlar; kimi hikâyelerinde içimizi acıtan yaşanmışlıkları kimi zaman da güzel anları taşıyorlar eserlerine. Kimisi toplumun yaralarına parmak basıyor. Kimi zaman güzel insanları kimi zaman da içinden kötülük eksik olmayanları eserlerine konu alıyorlar. Sabahattin Ali de hem yaralarımıza parmak basıyor hem de insana, doğaya ve yaşananlara yönelik özgün bakışını, duygusal yanını ortaya koyuyor.
“Kırlangıçlar” hikâyesi; bir dişi, bir erkek kırlangıcın tanışması, muhabbetleri ve nihayet ayrılıkları üzerine yazılmış, özgün bir konuya sahip, sıra dışı, keyifle okuyacağınızı düşündüğüm bir öykü. Kırlangıçlar üzerinden insanlara hayatın hep bir koşuşturma içinde geçtiğini ve bu yüzden hayatın güzel anlarını kaçırdığımızı anlatıyor.
“… Ve ikisi, böyle bir yaz geçirmemiş olan diğer kırlangıçlara tepeden baktılar… (Çünkü azlıkta kalanlar çok olanlara nedense tepeden bakarlar.) (41.s.)
S. Ali, sadece insanı ve farklı hayat hikâyelerini kaleme almamış. Bunlara eşlik eden tabiatı, diğer güzel sanatları ve işte yukarıdaki hikâyede olduğu gibi insan dışı varlıkları da almış hikâyelerine. O, hayatı bütün yönleriyle kucaklamış. İnsanı; hep güzel yönleriyle değil, zaaflarıyla, hatalarıyla, kötü yönleriyle de ele almış.
“Viyolonsel” adlı hikâyesi de dokunaklı, duygu yüklü… Bir aşk hikâyesi “Viyolonsel”… Yazar, yine gönül telimizi başarıyla titretiyor. Bir anda, kendinizi o aşkın bir şahidi gibi hissediyorsunuz. “… İşte bu genç adam, sağlığında dinletemediği parçayı karısının ruhuna duyurabilmek için, bu mezarın başında, senelerden beri viyolonselini çalar.” (5o.s.)
Dokunaklı bir hikâyenin ardından yine özgün bir konusu olan ve yine etkileyici bir hikâyenin satırlarıyla buluşuyorsunuz: “Birdenbire Sönen Kandilin Hikâyesi”… Kaybettiğimiz sevdiklerimizin yazarın özgün ve içimizi burkan ifadesiyle “birdenbire sönen bir kandil” misali aramızdan ayrılışlarını anlatmış.
“… Onunla aramızda hiçbir mesafe yoktur. Bizim onun haline geçivermemiz için bir sebep bile lazım değil; ve bu iskelet bize o kadar yakındır ki, ondan korkmak için ancak bir insan kadar kör ve düşüncesiz olmalıdır.” (56.s.)
Nasıl da çarpıcı, hüzün yüklü bir anlatım değil mi! Öldükten sonraki fiziksel değişimin ve bu değişen varlıkla olan bağımızı ne kadar da çarpıcı ifadelerle dile getirmiş. Bir zamanlar tuttuğumuz o sıcacık eller, sevgiyle baktığımız gözler bir anda o iskelete hayat vermiş. Ete bürünen değil, etten soyutlanmış bir varlık. Nasıl olursa olsun onunla bağımız bitmez ki!..
“Bir Delikanlının Hikâyesi”, bana çok hitap etmemiş olsa da yazar, konu ve karakter seçimindeki özgünlüğünü yine ortaya koymuş. Bir delikanlının kitaplarla ilişkisi ve kadınlar hakkındaki duyguları konu edilmiş. Beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Ancak şunu da unutmayalım ki bir yazarın her hikâyesini severek okuyacağız diye bir koşullanma içinde olmamalıyız. Yazarın bu hikâyesinde de ifade ettiği gibi “kitapların her zaman söyleyecekleri laflar” vardır.
Severek okumadığım bir başka hikâye de “Bir Gemici Hikâyesi” oldu. Beğenmemiş olsam da verdiği mesajı önemli buldum: “Sonuç alamazsan da gerektiğinde karşı koymayı bilmek, hakkını aramayı denemek önemlidir.”
“Bir Orman Hikâyesi”, ormanın bazı insanlar için anlam ve önemini anlatan bir hikâye. “Orman bizim her şeyimizdir delikanlı, anamız, babamız, evimiz…” (80.s.)
“Kazlar” hikâyesi de yazarın dokunaklı anlatımı ve dikkat çekici konusuyla kitaptaki güzel hikâyelerden biri. Dudu’nun hikâyesini okuyorsunuz. Kocası hapiste olan ve oğlu Hüsnü’yle yaşam mücadelesi veren genç bir kadın Dudu. Haksızlıklar, yoksulluk, hikâyenin temasını oluşturuyor. “Bir Firar” hikâyesi de işkenceye uğradığı için çektiği acıdan işlemediği bir suçu üstlenen İdris’in acıklı hikâyesi. (91.s.)
Çaresizliğin, yoksulluğun konu edildiği bir başka hikâye de “Kanal”. “Candarma Bekir”, bir hapishane hikâyesi. “Sarhoş”, Kanunî Kâmil adlı kahramanın hayatından bir kesit. Patronu olan gazinocu tarafından ezilen, hayatından, özellikle karısından hiç memnun olmayan bir adamın hikâyesi.
“Bir Cinayetin Sebebi”, aşkın insanı sürükleyebileceği kötü durumları anlatıyor. İlginç bir konusu var. “Bir Siyah Fanila İçin”, yine ilginç bir konuya sahip hikâyelerden biri. Çok farklı bir bakış açısı, farklı kahramanlar, kişiler…
“Değirmen” kitabının son hikâyesi, en başta ismiyle dikkat çekiyor. “Komik-i Şehir”(Ünlü Komik). Bir tiyatro kumpanyasının başından geçen olaylar konu edilmiş. İlgiyle okuyacağınızı düşünüyorum.
Sabahattin Ali’nin Değirmen adlı öykü kitabı, okurlarını özgün hikâyelerle buluşturuyor. Her dönem çok okunan yazarlardan biri olan Sabahattin Ali, bu kitabıyla da okurlarının duygu ve düşüncelerinde, hayal dünyalarında farklı bir iz bırakacak hikâyeler kaleme almış. Gerek yaşam öyküsüyle gerek eserleriyle her dönem çok okunmuş ve çok konuşulmuş bir yazar olan Sabahattin Ali’yi, eserleriyle kucakladığı yoksullar, ezilenler, haksızlığa uğrayanlar ve gönüllerinde taht kurduğu tüm okurlar adına selamlıyorum. Ruhu şad olsun!
Herkese iyi okumalar!