KategorilerEDEBİYATEdebiyat Terimleri MazmunlarSaçı Nisâr Nedir Altın Cevher İnci Saçmak

Saçı Nisâr Nedir Altın Cevher İnci Saçmak

17.04.2022

 

Saçı ve Nisâr Nedir Altın Cevher İnci Saçmak

Saçı: Düğünlerde gelinin başına atılan çerez ile karışık para

Nisâ : Saçmak, dağıtmak, i'ta etmek.

Günümüzde dahi Anadolu’nun pek çok yerinde düğünlere davetiye için çorap, mendil, gömlek, eşarp, yazma gibi hediye gönderme geleneği yaşamaktadır. Davetiye anlamına gelen bu hediyelerin kalitesi ve türü davet edilecek kişilere verilen ehemmiyete göre de değişmektedir. Böyle bir hediye ile davet edilenlerin de icabet etmemesi bir hayli zor olmaktadır.

Düğünlerde gelinlerin başına leblebi, fındık, fıstık, buğday, çerez ile karışık para saçmak âdeti çok eskiden beri vardır. Bazı şenliklerde, düğün esnasında veya gelin oğlan evine girerken, oğlan evi tarafından gelinin başına çerez, inci, şeker gibi şeylerle karışık saçılan bu madeni paralara ise saçı denilmektedir.  

Saçı saçmanın en önem verildiği şekli gelinin oğlan evinden içeriye girme anında yapılmış olanıdır. Gelin, oğlan ve kız evine mensup yakınları gelini alarak oğlan evi önüne getirir. Bahçe veya giriş kapısının üzerinden oğlanın kardeşi kayınbabası veya bir yakını tarafından bir kuşa içine doldurulmuş olan buğday, arpa, ,fındık, fıstık, şekerleme çikolata, inci, para vb gelinin tam başı üzerine saçılır. Saçılan bu saçıların içeriği ve kıymetli şeyler olup olmayışı oğlan evinin ekonomik düzeyine göre değişir. Saçılan bu saçıların gelini oğlan evine uğurlayan yakınları tarafından yerden toplanılması da adettir. Saçılan şeyler kapanların kısmetine düşen hediyeler olmaktadır.

Eski devrilerde sultanlar tahta çıktıkları gün, evlendiklerinde veya çocuklarının sünnet düğünlerinde saray erkânının üzerine inci, mercan, altın vb saçarlarmış. Osmanlı devrinde cülus törenlerinde tabaklar dolusu altın dağıtmak veya saçmak geleneği son zamanlara kadar da devam etmişti.

Tahta çıkan sultanın başına altın ve mücevher saçmak ve tahta çıkan sultanın tahta çıktığı gün ahaliye altın saçması çok eski bir adettir. En azından bu âdetin Fars kültüründe MÖ. 6. Asırdan beri var olduğu bilinmektedir. Nitekim Şehname’de Cem’in tahta çıkışı bu şekilde anlatılmıştır. Muhtemelen bu adet Sümer, Mısır ve Babillilerden beri var olan Farisilere, Türklere ve tüm Doğu kültürlerine yayılmış bir âdettir.

Divan şairlerine bakarak padişahların tahta çıktıklarında başlarına taçlarını taktıklarını ve lalalarının – hâceler yani hocaları – ellerinde tabaklarla gelip sultanlığa başlayan şehzadenin başına tabaklar dolusu altın ve mücevher saçtığını da öğrenmiş oluyoruz.  Padişahların tahta çıktıklarında

 Cülus törenleri denilen törenler düzenledikleri, saray erkânına,  saraydaki askerlere - yeniçerilere- ve hizmetlilere altın dağıtıldığı zaten bilinen şeylerdendir.

Mesned-i sultân-ı subh oldu serîr-i âsuman

Saçtı firuze tabaklardan zer ü gevher Güneş   Ahmet Paşa

Divan şiirinde Güneş dördüncü felekte oturan asumanın padişahı olarak düşünülmüştür. Şiirde Ahmet Paşa, Güneş sultanının tan sökerken firüze tabaklar içinde altınlar ve mücevherler saçtığını ( yıldızların vb görünmez olduğunu) söylüyor. Şiirde tahta çıkan sultanların saçı saçtıklarına teşbih ve telmih yapılmaktadır.

Gül taht-ı zebercedde giyip tac-ı murassa

Başına nisar itti hava lü’lü’- i lala          Ahmet Paşa

Gül, başına altın ve mücevher kakmalı işlemeli taç giyip, zeberced tahtına oturdu.  Bulutlar da – sultanın hocası -lalası - gibi-  havadan başına parlak inciler saçtı           

Eskiden beri var olan saçı saçma âdetine şairlerimiz çeşitli vesileler ile değinmişlerdir.

Bir subh- dem ki sûr-ı güle ebr-i nev bahar

Gönderdi jaleden saçılık dürr-i bî –şümâr    Nevi

Bir sabah vakti bahar bulutları gelin olan gülün başına sayısız inciyi saçı ederek ( şebnem- çiy döktü )  saçtı.

Nisâr etmek için hâce-i bahar ermiş

Gülün tabaklarını dolu lü’lü’i mensûr   Ruh

Baharın hocası-  baharın zengin amiri- etrafa saçmak için gülün tabaklarına altınlar ve mücevherler doldurmuştur. Yani yağmur veya çiğ yağmış olduğundan güllerin yapraklarına inci taneleri gibi şebnemler – çiy taneleri – düşmüştür.

Şafak rûy-ı arus- mihre bir gülgin tutuk astı

Kevâkib saçı verdi bî- nihayet gevher-i yektâ   Bosnalı Sabit

Sabit bu şiirinde ay yüzlü gelinlerin yüzüne gül renkli duvaklar asıldığını, yıldızların da başlarına türlü çeşit çok güzel takılar saçtığını ifade ediyor. Bu beyitte sabit Ay’ı yüzüne gül renkli peçe takmış bir geline, yıldızları da dürr-i yektalara en değerli en büyük incilere benzetmektedir.  Bu imgelerin altında Ay’ın parlak yüzlü bir kadına, Güneş’in ise dördüncü felekte oturan bir sultana benzetilmesi;  Ay ve Güneş arasında cereyan eden mitolojik ve astrolojik bir evliliğe dayalı bir takım inanç kalıntıları bulunmaktadır.

Basdı ruhuna çün hat-ı ‘anber-nisâr ayak

Gülzârdan götürdi nesîm-i bahâr ayak   Aşık Çeleb

Ebr-i müjem ayağuña gevher-nisârdur
Mir’ât-ı dil cemâlüñe âyîne-dârdur   AVNİ-FATİH-SULTAN-MEHMET

Murg-ı dili o şûha nisâr itmek isterüz

‘Usfûr ile hümâyı şikâr itmek isterüz   Semerkândî-i Âmidî Âgâh

 

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da