Sadâ Sedâ Savt Âvaz Yankı Nedir Şiirlerde Haykırma
Osmanlıca yazılışı sadâ : صداء
Osmanlıca yazılışı savt : صوت ( Fransızca fonomatopee. )
Sadâ sözcüğü Arapça kökenlidir ve Arapça “ ṣdy” kökünden gelir. Arapça ṣadā صدا "yankılandı, tınladı" fiilinin masdarı olmaktadır.
Aks-i sadâ: yankı yapan ses.
Eski dile ait sözlüklerde sadâ: Seda. Ses. Avaz. Savt. Yankı. Anlamlarına gelmektedir. Türkçedeki karşılığı da ses, seda, avaz yankı, eko, tınlama manalarındadır.
Osmanlıca yazılışı savt صوت olan sözcüğün eski dildeki manası ise ağızdan çıkan ses ve sadâ anlamına gelir. Yani savt sözcüğü sadâ sözcüğünün eş anlamlısıdır. Hatta âvaz ve sıyt sözcüğü de sada, savt ve seda sözcükleri ile yakın ve benzer anlamdadır.
meleke-i savt fiz: suda ses çıkarma özelliği olan âlet.
savt-i bülend: yüksek ses.
savt-i hazîn: hüzünlü ses.
savt-ı taklidi: yansıma
aks-i savt: yankı, eko
Bu tariflere bakıldığında sadâ, savt, seda, ses, yankı ve eko sözcükleri her biri başka dilden gelen eş anlamlı kelimeler olmaktadır. Ancak sadâ ve savt sözcüklerinin yankı ve eko anlamları da düşünülünce kubbeye, kayaya, dağa, vadiye çarparak eko – yankı yapan ses manasına da geldiği dikkati çeker. Hatta bu sesin şiddeti düşünülünce nara ve haykırış sözcükleriyle yakın anlama gelir.
Sesin yankı yapması ve yankı yapan sesin şiirlerde kullanılması divan şiirinden beri şiirlilerimizde sık sık ele alınan bir unsurdur. Seslerin dağa, kubbeye, vadilere vb çarparak yankılanmasına diar pel çok imge kurulmuş, benzetmeler yapılmış, yankıdan çok söz edilmiştir.
Ah edersem bile ah etmeye başlar kûhsâr
Ah der ah işitir şimdi muhassal dil-i zâr Senih
Evc-i hevada siyt-i çek açak-ı tiğden
Avaz ü ra'd ü saika reh güm-künan olur. ( Nefi)
Bir savaş sahnesini anlatan bu beyitte. Evc- sıyt, çek – çak- tığ- den seslerinin, kılıç, ok, sesleri, ıslıkları ve yankıları dikkati çekmektedir.
Âvâzeyi bu âleme Davud gibi sal
Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş Baki
Duyup savt-i ilâhîden sehergâh
Sadâ-yı âyet-i tûlû illallah İbn Kemal Kemal Paşazade
Barup kûyınga yığlamak tiledim bir sadâ tartup
Yügürdi min sârı ol gamze tîğ-i sürme-sâ tartup Ali Şir Nevai Şiirleri
Bir sadâ oldı horûs-ı ‘arşdan bu şeb ‘ayân
Cân kulagıyla işitdüm bir niçe râz-ı nihân Gelibolulu Sun’î
Cân-bahş sadân ile bize feyz-i hayât it
Bülbül ne gamun var ne turursun nagamât it Şeyhülislam Yahya
Gel ey tâlib! Kulak tut bu sadâya,
Gönülden vir irâdet Murtazâ’ya. VİRANİ BABA
Benden selam olsun Bolu Beyine
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
Ok gıcırtısından kalkan sesinden
Dağlar sadâ verüp seslenmelidir. Köroğlu