Şair Eşref Hayatı ve Hicivleri

17.06.2011



 
 

 

1847'de Manisa'nın Kırkağaç ilçesi Gelenbe kasabasında dünyaya geldi. 1912'da aynı kasabada yaşamını yitirdi. Asıl ismi Mehmet Eşref’tir. Dedesi âlim ve matematikçilerden Gelenbevi İsmail Efendi’dir. Babası ise  Usulizade Hafız Mustafa Efendi'dir. Babası Deli Hafız diye tanınmıştır, Annesinin de hafız ve şair olduğu söylenmektedir.

 

İlköğrenimini Gelenbe'de tamamladı. Manisa'da Hatuniye Medresesi'nde Arapça ve Farsça dersleri aldı.[1] Özel öğretmenlerden matematik, tarih öğrendi.  “Hatuniye Medresesi’nde Arapça, Farsça, matematik ve fizik dersleri almışsa da bütün öğrenimi birkaç yıldan ileri gitmemiştir. Bunu, “Biz hüdayı nabitiz, bizde muallim hakkı yok” diye espri konusu yapan Eşref, döneminin birçok aydını gibi kendi kendini yetiştirmiştir[2]

 

Daha sonra sınavları dahi kazanmış olmasına rağmen, Yıldız Sarayından rütbe alamadı. [3]Bu durum belki de onun bir hiciv şairi olmasına devlet adamlarına ve Padişah’a karşı duyduğu kini hicivleri ile dile getirmesine yol açmış oluyordu.

 

1870'te Manisa Vilayeti Tahrirat Kalem’inde memur olarak göreve başladı. Turgutlu, Akhisar ve Alaşehir'de mal müdürlüğü yaptı. Fatsa kaymakamlığına atandı. [4] Birçok ilçede kaymakam olarak çalıştı; Çapakçur, Hizan, Ünya, Tirebolu, Garzan, Garbi, Karaağaç,Acıpayam, Buldan, Kula, Kırkağaç, Gördes kaymakamlıklarında bulundu. [5] ( 1879- 1902)  Sürekli Şikâyetçi olmasına rağmen kısa bir tahsil  süresine ve düzeyine rağmen, 32 yıl süren uzun bir memuriyet hayatı olmuştur.

 

En son olarak da Gördes kaymakamlığı görevine getirildi. Burada gördüğü yolsuzlukları şiirleriyle hicvedince dikkatleri üzerine çekmeye başlamıştı. Değersiz kimselerin el üstünde tutulmasına içerleyerek yazdığı hicivler,  hükümeti kızdırmıştı.  Gördes kaymakamı iken İstanbul’da bir jurnal üzerine evi arandı.  İki arkadaşıyla birlikte İstanbul’a götürüldü. Abdülhamit’e karşı bir “Fesat Komitesi” oluşturmak ve başkanlığını yapmakla suçlandı. Zamanının ileri gelenleri hicvettiği şiirlerinden oluşan “evrak-ı muzirreyi “ evinde bulundurduğu için yargılanmıştı.  Bu yüzden bir yıl hapse mahkûm edildi.

 

Cezasının ardından İzmir'de gözetimde tutuldu. 1903'te Mısır'a kaçtı. Bir süre Fransa, İsviçre ve Kıbrıs'ta yaşadı. Tekrar Mısır'a döndü, Curcuna isimli mizah dergisinde yazılar yazdı. Eşref, gittiği her yerde Abdülhamit’e karşı yazılar yazIP Jön Türkleri destekledi, Hatta Namık Kemal ve Ziya Paşanın da ilgisini çekmiş onlara karşı hayranlıklarını dile getiren yazılar ve yayınlar bastırtmıştı.[6] Mısır’da çıkan diğer eserleri: İstimdat (1905),  Hasbihal yahut Eşref ve Kemal (1908),  Şah ve Padişah (1908),  İran’da Yangın Var (1908),

 

  1. Meşrutiyet ilan edildikten sonra İstanbul'a geldi.  İstanbul’dayken «Eşref» adiyle bir de haftalık mizah gazetesi çıkardı ve yeniden devlet görevlerine döndü. Turgutlu Kasabasına Kaymakam olarak atandı. ( 1908)[7]

 

İzmir de Edep Ya Hu, İstanbul’da Yeni Gazete de yazılarını yayımlamayı sürdürdü.  Eşref ve Musavver Eşref isimli mizah dergilerinde başyazarlık yaptı. Bu sıralarda Adana’da vali muavinliği görevine gönderildi. Adana vali yardımcılığı görevindeyken emekliye ayrılıp Kırkağaç'a yerleşti.  1909 Yaşamının kalan bölümünü burada geçirdi.[8]

 

İçkiye çok düşkündü. İçki yüzünden sık sık oldukça güç durumlara da düşüyordu. Ömrünün son yıllarında verem hastalığına yakalandı. 1912’nin 22 Mayıs’ında Kırkağaç’ta iken Bahçıvan Pazarında öldü. Mezarı istasyon yolu kenarındadır.

 

Ölümünden sonra İzmir’de adı cadde ve semtlerde yaşatılmaya çalışıldı birçok yere heykeli de dikildi.  İzmir Eşref Paşa semti, Şair Eşref Bulvarı vb.

Ölümünden sonra, birçok araştırmacı hayatı ve hicivleri hakkında çalışmalar yapmışlardır.

 

  • Alpay Kabacalı, Çeşitli Yönleriyle Şair Eşref Hayatı Sanatı Yergileri, Özgür Yayınları / Türk Klasikleri Dizisi, İstanbul, 1988
  • Onan. Hiciv üstadları: Neyzen Tevfik, Şair Eşref: biyografileri, hatıraları şiir ve hicivleri /
  • Hilmi Yücebaş, Şair Eşref, Hayatı, Hatıratı, Şiirleri, A.Halit Kitabevi, 1958
  • Şerife Çağın, BİR HİCİV USTASI ŞAİR EŞREF | Dergâh Yayınları, 2007

 
 

EDEBİ KİŞİLİĞİ VE HİCİV ANLAYIŞI

 

Türk edebiyatının hiciv ustasıdır. Kaynaklara göre Eşref, otuz yaşından sonra şiir söylemeye başlamıştır. Tanık olduğu yolsuzlukları ağır bir dille hicvetmiştir. Onun hicivlerinde alay, ve aşağılama oldukça bariz bir hale gelir. Kendisinden önce yetişmiş olan hiçbir şairin etkisinde olmayan bir hiciv ustasıdır. Onun şiirlerinde divan şiirinin şekil özellikleri görülse bile şair Eşref bir divan şairi değildir. Hicviyelerini daha çok gazel, kaside, muhammes ve özellikle kıtalar biçiminde yazmış olmasına rağmen şiirlerinde aruz ölçüsüne de çok dikkat etmemiştir. Onun şiirlerindeki asıl amaç teknik yönden kusursuz şiirler yazmak değildir. Şeklen ve dil anlayışı ile uyduğu divan şiirinin konu tema, içerik, sanat, mazmun ve beslenme kaynaklarına ilgi duymamıştır.

 

Eşref’in şiirlerindeki asıl gaye, vurgu, benzetme, alay ve bunlardan oluşan güldürü unsurlarıdır. Oldukça vurucu tespitler bulabilmiş, muhataplarının zaaflarını acımasızca alaya almıştır. Onun şiirlerinde alay yoluyla konuyu ortaya koymak esastır. Alayları ve hicivleri ile kendisinden önceki hiçbir hiciv şairini taklit etmeyen tamamen kendine özgü bir yöntemi vardır. Hicivlerinin kişileri değil, ardındaki sosyal olguları anlatmaya çalıştığını ifade etse de kişilere, şahıslar ve onların zaaflarına yönelik hicivleri az sayıda değildir. Şahısları bizzat hedef alarak hakarete hatta küfre dayanan hicivler de yazmıştır. Eşref ”in şiirlerinde şahsiyetlere dair hicivler, adalet, özgürlük, dürüstlük, vatan, rüşvet, zulüm, millet, tembellik, dalkavukluk, korkaklık, yolsuzluk, gibi konular vardır.[9]

 

Sözleri hicivleri, nükteleri zekice ve tamamen kendine özgü buluşlara dayanır. Olayları derhal mizahi bir hale çevirmekte oldukça ustadır. Örneğin  Ermeni asıllı, Facim Efendi Halep mektupçuluğundan azledilen İzzet Efendi ile kavga eder. İzzet Efendi yüksek rütbeli bir adamdır. Kavga esnasında Facim Efendi ona:


'' - Senin rütben büyük amma, kendin alçaksın... '' der.  Bu olayı işiten Eşref; Ermeni’yi hicveder eder gibi görünen, ama aynı zamanda Mektupçuyu da mahveden eden şu kıt ‘ayı yazarak İzzet Efendiye yollar:

 

İşittim ki seni Facim darıltmış, 
Demiş: '' rütben büyük, kendin küçüksün''
O, sarhoşlukla etmiş bir köpeklik, 
N'olur affeyle sen ondan büyüksün![10]

 

Başta, Padişah II. Abdülhamit olmak üzere, II. Meşrutiyet döneminin önde gelen siyasetçi ve yöneticilerinin, toplumsal ve kişisel ahlaka ters düşen yönlerini şiddetli bir şekilde hicvetmiştir. Bu nedenle sansürlerle, sürgünlerle, cezaevleriyle bir ömür geçirmek zorunda kalmış birisidir.

 

Şiirlerinde aşırıya kaçan aşağımlalar, hakaretler, benzetmeler, ithamlar hatta küfürler bile vardır. Bazen müstehcen sözler bile kullanmaktan asla çekinmemiştir. Onun hayatı ve eserleri hakkında birçok çalışma yapılmış, Oğlu Mustafa Şatir, babasına dair hatıraları yayımlamıştır. Ölümünden sonra şiirleri derlenmiş, Hüseyin Rıfat onun şiirlerini Şair Eşref Külliyatı adı altında toparlayıp yayımlamıştır. 
 

 

ESERLERİ: 

Deccal (2 cilt, 1904-1907, İstimdad (1905) ,Şah ve Padişah (1906) ,Hasbihal yahut Eşref ve Kemal (1908) ,İran'da Yangın Var (1908) ,Şair Eşref Külliyatı (Ölümünden sonra, 1928)

 

 

HİCİVLERİ VE ANEKTODLARI

 

Beyt-i atiyi reva eylese herkes nakarat 
Vali Paşa bu gece dar-ı bekaaya gitti.
Hiç iş görmedi eyyam-ı hayatında habis
Milletememlekete öldü de hizmet etti.

( Beyti ati- gelecekteki beyit- dar ı beka- öbür dünya, ahret- habis kötü )

-----------

Kör kader saikımız oldukça
Atlı girsek hana harlı çıkarız
Bizde oldukça bu baht-ı nasaz
Hızr’ı görsek te zararlı çıkarız.

(saik:götüren har:eşek-baht-nasaz:uygunsuz talih)

Eksen hicvimde ta’yîn-i esâmi eylemem,
Fikr-i mahsûsıımca bu halin şudur ki mucibi:
İsterim her bir denîye kaabil-i tatbik olup
Kullanılsın her biri bir numrasız gözlük gibi.

Kendi oğlunu bile hicvetmekten geri kalmaz


Rahm-i maderden* nasıl çıktıysa hali öyledir
Gezmeden seyyah-ı alem, bilmeden allamedir
Gam mıdır mektebden olmazsa şehadetnamesi
Eşrafa oğlum için namım şehadetnamedir. 

* mader=ana
 

Ben ölünce demeli ahbabım
Behresi söğmek için eksikti
.ıçtı şairliğe Eşref, gitti
Üstüne oğlu gelüp tüy dikti.

----------

Her biri kendince zulüm etmekte:
İnsan bir memur görünce eşkıya sanıyor...
Ey zavallı, bos yere yakınma, bağırıp çağırma;
Çünkü ezilenlerin ahını işiten hükümet bunu musîki sanıyor!

 

Çektiğim çevr ü cefanın sebebinden sorma
Deme kim: -badı hava menkıbe dellalı budur!
Habs ile, nefy ile, işkence ile ömür geçer,
İşte Türkiye’de şair olanın hali budur !

 

( cevr ü cefa: eziyet ve işkence- badı hava: kötü haber )

---------

Abdulhamid ve sansür üzerine

Öyle bir hünkâr ile millet belaya düştü kim,
Haşre dek kan dökmeye iblise karşı vaadi var.
Şimdi de kalkıştı tebdil-i veraset etmeye,
Zulmü bitmek bilmiyor, mabadinin mabadı var

-------------

Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için
Gelmesin reddeylerim, billahi öz kardeşimi
Gözlerim âdemoğlu görmekten o derece yıldı kî
İstemem ben fatiha, tek çalmasınlar taşımı.

---------

Akhisar eşrafından Ragıp Paşa, Eşref'i misafirliğe çağırır. Eşref yakın dostlarından Zeytinzade Remzi Beyle birlikte gider.Bu arada Şerif Paşa da Tokadizade Şekip'le birlikte gelip aynı eve konuk olurlar. Şerif Paşa, Akhisar 'da daha önceden gözüne kestirdiği bir bağı satın almak ister. " Haydi hep birlikte gidip şu bağı görelim "der. Eşref'le Remzi Bey: " Biz yaşlı kişileriz. Bu sıcakta onca yolu yürüyemeyiz " diye özür dileyerek evde kalırlar. Ev sahibiyle öteki konuklar Paşanın peşine takılırlar. Bir süre sonra, Şerif Paşa ile çevresindekiler dönerlerken, Eşref kalabalığa bir süre bakar ve şunları söyler.

 

Bârekallah taban keş olarak
Miri miran yine bağdan geliyor.
Seyredenler sanır ol manzarayı
Sürüsüyle ayı dağdan geliyor.[11]

-----------

Gâvur İzmir'de sokaklar dardır
Bir selâm tavrı ile can koruruz
Şöyle dursun atlarla araba
Yolda eşeklere biz has dururuz.

---------

Eşref'ten Neyzen'e:

Kimseler Hafız'a (Neyzen) alnı yere gelmiş diyemez, 
Doğduğundan beri kıç dönmedi Şeytan'a bile!
Çok camide, mescidde dolaştı amma,
Koymadı alnını hiç secde-î Rahmâna bile!

Hacıyatmaz gibidir sanki köpoğlu köpek
Ayak üstünde kalır düşse de mîzâna bile!

----------------
Yağlasın kız neyini hazret-î pir
Barekâllah koca Hâfiz alıyor,
Kamışı şimdi g*tünden çalıyor

--------------

İstimlak denilen kanun
Öyle gitmekte ki artık dikine
Biri memişhanede görülse, derhal
Vaziyed eyleyecekler s*kine. 
 

 

( Mısır Osmanlı'nın elinden büsbütün çıktığı zaman: )

Vakfı fırsat gözetir şahı cihan
Tutar elbette elinden kaçanı
Gene sahip olur inşallah
Mısır'ın kaldı elinde koçanı.

----------------------

" Şeytan, Abdülhamid'den elini çekiyor. Sen de bu adamla uğraşmaktan vazgeç" derler. Eşref, Abdülhamid'e hitaben şu dörtlüğü söyler:

Toprak altında da olsan bulurum
Erişir burnuna birkaç tekmem.
Can verip kurtulurum zannetme
Şeytan elini çekse de ben elimi çekmem!

--------------

İngiliz palyaçosu şu kralın halini gör,
Yurdun sinesine tohum-u esaret ekiyor.
Yuları düşman elinde, beşere çifte atar
Bir Mısır eşeğini bak sekiz at zor çekiyor.

---------

“ Şair Eşref, birgün eşeğe binmişti, yolda giderken arkadan İzmir Valisi Kâmil Paşa'nın arabası ile gelmekte olduğunu görmüş ve yol vermek için sağ kenara çekilmişti. Yolun bu kenarında büyük bir çukur vardı. Kamil Paşa espri olsun diye:

" Aman Eşref, eşeğe dikkat et çok kenara çekilme çukura düşersin " dedi. Eşref:
" Meraklanma Paşam, eşek yeterince kâmildir "cevabını verdi. “

--------------

Ey bana tiynet-î Adem'de saman var mı diyen,
Bir daha etme bana gel bu sual-î hami
Balçığında saman olsaydı eğer ademoğlunun
Çatlayıp da yarık olmazdı ananın *mı.

 

( suali hami= ham , soru,)

----------------

Bir ara, fahişelerden de vergi alınmasını öngören bir yasa taslağı hazırlanmış. Bu taslağın basında çeşitli eleştirilere konu olduğu bir dönemde, Eşref şu dörtlüğü yazıyor:

Vergi miktarını ol mertebe artırmalı kim
Sahib-î servet olanlar da züğürt kalmalıdır.
Yalnız fahişeler vergisi haksızlık olur,
Evlilerden de s*kiştikçe rüsum alınmalıdır.

( rusum, vergi)

----------------

 

Eşref, büyük bir hiciv şairimizdir. En etkin yergi şiiri temsilcisidir. Eşref, keskin yergilerinde kendisinden önceki şairlerin hiçbirinde rastlanmayan söyleyiş ve anlatım yetkinliğine ulaşmayı başarmıştır. Eşref, rejimi ve yolsuzlukları eleştirmekle kalmamış, Osmanlıların Batı dünyasından geri kalması, doğal kaynakların işletilmemesi gibi konulara değinerek, çağına göre "ilerici" sayılan görüşlerin de savunucusu olmuştur. O da divan şiirinin kullandığı biçimlerden yararlanır. Kıt'a, gazel, kaside, musammat yazar. Çağdaşlarının yüz vermedikleri halk söyleyişlerini ve deyimlerini de yerlerinde kullanır. Eşref kimi yergi şiirlerinde çok çarpıcı sözcükleri ve küfürleri kullanmaktan kaçınmazdı. Ana-avrat sövmek gibi. Böylesi sözler Eşref'in yergilerinin tuzu biberi sayılmıştır. Onun yergileri, öncelikle Meclis'i kapatarak otuz üç yıl süren ve her geçen yıl özgürlükleri biraz daha kısıtlayan, kurduğu jurnal, hafiye düzenekleriyle kafaların içini bile denetim altına almaya çalışan ikinci Abdülhamit'in baskı rejimine yönelir. Bu rejimin yasa ve ahlâk dışı, insan haklarını ayaklar altına alan her çeşit yaptırımı üzerinde durmaktan usanmaz. Ayrıca Padişah'ın çevresindeki yüksek rütbeli ikiyüzlüler, rüşvetçiler, ahlâksızlar ve sarayın bu gidişine ayak uyduran tüm yöneticiler onun yergi oklarının hedefleridir.

Eşref’in hicivlerinden örnekler:

Abdülhamit'i ve onun mabeyincisi Arap İzzet Paşa’yı şu kıta ile ne güzel hicveder:

Besmele gûseyleyen şeytan gibi
Korkuyorsun höt dese bir ecnebi
Padişahım öyle alçaksın kî
İzzetin nefsin Arap İzzet gibi.

Kâmil Paşa, Kıbrıs'a geziye gidiyordu. Eşref'e " Bir isteğin varsa getireyim " dedi. Eşref buna çok sevinip “Bana bir Kıbrıs eşeği getirirseniz ömür boyu size duacı olurum " der.
Kâmil Paşa'yı dönüşünde, Eşref de karşılamaya gitmiştir. Paşa, Eşref'i görünce: " Aaa Eşref, affedersin istediğini getirmeyi unutmuşum. Seni görünce eşek aklıma geldi " der. Eşref'de:
" Aman Paşam, üzülmeyin o eşek gelmese de olur. Siz gelmişsiniz ya o bize yeter."

-------------

Eşref bir gece rüyâsında cenneti gezerken bir ayı görür.
" Hani ya buraya hayvanlar girmeyecekti?" der.
Ayı cevap verir: " Evet, öyleydi fakat benim hayatımda bir dönem kadılık yapmışlığım var. " der.
---------
Eşref'e sordular: "Neden o zehirli taşlamalarında çoğu kez isim kullanmıyorsun? Kimin için yazıldıkları belli değil?"
Eşref: " Neden olacak, bütün alçaklara uygulanıp, numarasız gözlük gibi kullanılsın diye.." der.

------------

Asiyab-i devleti (devlet dolabını) bir har da (eşek de) olsa döndürür.

Neyzen Tevfik de ona bir gönderme yapmıştı:

Öyle harlar koştular kim asiyab-ı devlete,
Birbirin çiğnemekten dolabı devlet dönmüyor.
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,

Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini!"

-------------

Vakt-i, istibdatta söz söylemek memnu idi;
Ağlatırdı ağzını açsan hükümet ananı!
Devr-i hürriyetteyiz şimdi, değişti kaide.
Söyletirler evvela, sonra s..ler ananı!

( vakti istibdat- baskıcı dönem, memnu: yasak)

----------

Vükela kabrine heykel dikelim şöyle yazıp
Ki: 'bunun hal_i hayatına yeri münhal idi
Sanmayın yavm_i vefatında bilindi kadri
Sağlığında yine bu böylece bir heykel idi'

( vükela: vekiller-

----------

Padişahım, bir dirahta döndü kim güya vatan.
Daima bir baltadan bir şahı hali kalmıyor.
Gam değil amma bu mülkün böyle elden gitmesi,
Gitgide zulmetmeğe elde ahali kalmıyor

( diraht. Ağaç-)

------------

Kör kader saikımız oldukça
Atlı girsek hana harlı çıkarız
Bizde oldukça bu baht-ı nasaz
Hızr’ı görsek te zararlı çıkarız.

 

(saik:götüren har:eşekbaht-nasaz:uygunsuz talih)

 

Bir zamanlar sayda olduk müptela
Tek tüfekle indirdik turnayı
İt, köpek bir kış günü çıktık dağa,
Ben domuz vurdum , Şekip de ayı

----------------

Hükmüne bizler daha hayran olduk demekten,
Bu ne hata, ne ayıp ne de en küçük günah.
Ölmüş eşek, at, katır etleri yemekten,
Anırır, çifte atar, kişner olduk maşallah.

------------

 

Acıya hal-i sabavette alıştırmak için
Müslümanın ... ni önce şeri'at kesiyor.
Alet-i zulm ederek din-i mübini haşa,
Dilini doğruların sonra hükümet kesiyor.

-----------

Farkı yoktur ayıdan zerre kadar
Sayd için kendini dağda yoranın.
Böyle arzu eder insaniyet:
Kuş kadar ömrü ola kuş vuranın!

--------

İktidarın yoksa ispat etmeye,
Doğruyu arz eylemek bi-faide.
Gam yeme meyhanede yersen dayak,
Son meze orda bu olmuş kaide.

----------

Söz demem bir kimse hakkında tahkik etmeden,
Eski bir darb-i meseldir gerçi orman taşlamak.
Hicvedersem haini, zahid günah ettin deme,
Din-i islamda sevaptır çünkü şeytan taşlamak.

---------

Düşünsek biz ölümden korkmamak gelir zira
Yerin altında üstünden ziyade akrabamız vardır.

--------

Hani sabık ile sultanı zaman beyninde,
Bilmiyorduk, var imiş meslek-ü meşrepte tezat!
Farmason zümresine hasmı anûd idi Hamid,
Cah-ı fetvayı acep farmasona verdi Reşat?

 

 

 DİĞER HİCİVLERİ 

 

 

 

KAYNAKÇA 

 

[1] Aslan Tekin, Edebiyatımızda İsimler, Elips Yayınları, İstan. , 2006

[2] Özer Akdemir, Şair Eşref: Doğruyu söyler, gezer bir şair, ozerakdemir.blogspot.com/2012/ son erişim 13-08 2013

[3] Hilmi Yücebaş, Şair Eşref Hayatı, Hatıratı Şiirleri, 1958

[4] Hilmi Yücebaş, Şair Eşref Hayatı, Hatıratı Şiirleri, 1958

[5] Aslan Tekin, Edebiyatımızda İsimler, Elips Yayınları, İstan. , 2006

[6] Şerife Çağın, BİR HİCİV USTASI ŞAİR EŞREF | Dergâh Yayınları, 2007

[7] K. Onan. Hiciv üstadları : Neyzen Tevfik, Şair Eşref : biyografileri, hatıraları şiir ve hicivleri /

[8] Alpay Kabacalı, Çeşitli Yönleriyle Şair Eşref Hayatı Sanatı Yergileri, Özgür Yayınları / Türk Klasikleri Dizisi, İstanbul, 1988

[9] K. Onan. Hiciv üstadları : Neyzen Tevfik, Şair Eşref : biyografileri, hatıraları şiir ve hicivleri /

[10] Hilmi Yücebaş, Şair Eşref, Hayatı, Hatıratı, Şiirleri, A.Halit Kitabevi, 1958

[11] K. Onan. Hiciv üstadları : Neyzen Tevfik, Şair Eşref : biyografileri, hatıraları şiir ve hicivleri /,

 

 

 Üye olarak ESA şairi ve yazarı olabilir, yazılara katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Erhan Tığlı

Erhan Tığlı

8 years ago

Eşref çok sevdiğim bir hiciv yazarıdır. Onun İzmir valisi Kamil Paşa'yı eşek yapan benim eşek kamildir, demesi çok hoşuma gitmiştir.

Esa

Esa

7 years ago

Vekillerin hakkını veren, vekillere en sıkı hakaretler yapan yeğanae şair:)