Hikâyelerinden Özetler
Dülger Balığının Ölümü [1]
Sait Faik, bu hikâyesinde sadece bir balık olan dülgerin ölüm sırasında ve sonrasındaki hareketlerini gözlemleyip betimlemiştir. Çok basit bir konu olarak görünse de Sait Faik’in
Betimlemeleri, hayalinizde o balığın çırpınışlarını, rengini, güneş batarken ki manzarayı gerçekten canlandırarak hikâyeyi somut bir forma sokmuş. Durum hikâyelerine gerçekten güzel bir örnek olan hikâyede daha önce hiç dülger balığı görmemiş olan ben bile balık hakkında yadsınamayacak bilgiler edindim öyle ki nerdeyse tam şekliyle kafamda canlandı. Kısa fakat güzel betimlemelerle dolu öyküyü mutlaka okuyun derim.
Semaver [2]
Ali nihayet iş bulmuştu. Bir haftadır fabrikaya gidiyordu. Annesi de bu işe çok sevinmişti. Bugün de annesinin seslenmesi üzerine kalktı. Yataktan yemek odasına kucak kucağa geçtiler. Odanın içini kızarmış ekmek kokusu doldurmuştu. Semaver, ne güzel kaynardı.
Sabahları Ali’nin bir semaver, bir de fabrikanın önünde bekleyen salep güğümü hoşuna giderdi. Kahvaltısını yaptıktan sonra evden çıkıp duraktaki arkadaşları ile buluştu ve birlikte fabrikaya yürüdüler.
Ali’nin annesine ölüm, bir misafir, namazında niyazında başörtülü bir komşu hanım gelir gibi geldi. Sabahları oğlunun çayını, akşamlan iki kap yemeğini hazırlaya hazırlaya akşamı ediyordu. Arada bir yüreğinin kenarında bir kesiklik, bir ter, bir yumuşaklık hissediyordu, o kadar.
Bir sabah, daha Ali uyanmadan, semaverin başında üzerine bir fenalık gelmiş; yakın sandalyeye çöküvermişti. Çöküş, o çöküş
Ali, fabrika düdüğünün sesine uyanıp, yatağından fırladı. Annesini görünce, uyuyor sandı. Omuzlarından tuttu. Dudaklarını, soğumaya yüz tutmuş yanaklarına sürdüğü zaman ürperdi.
Sarıldı. Onu kendi yatağına götürdü. Soğumaya başlayan vücudu ısıtmaya çalıştı gün akşama kadar ağlayamadı da
Nihayet, karşı komşuya haber verebildi
Günlerce, evin boş odalarında gezindi. Bir türlü ağlayamadı
Bir sabah yemek odasında karşı karşıya geldiler. O, yemek masasının üzerinde sakin ve parlaktı. Onu kulplarından tutarak, gözlerin göremeyeceği bir yere koydu. Kendisi bir sandalyeye çöktü. Bol bol, sessiz bir yağmur gibi ağladı. Ve o evde o, bir daha kaynamadı
Stelyanos Hrisopulos Gemisi
Kitaptaki diğer hikayelere nispeten daha uzun olan Stelyanos Hrisopulos Gemisi, Stelyanos Hrisopulos adlı yaşlı bir balıkçı ve torunu Trifon’u anlatmaktadır. Trifon’un annesini yitirdikten sonraki hâli ve dedesinin ona hep destek çıkması, Trifon’un küçük ama usta bir gemicinin elinden çıkmış gibi olan gemileri, çocukların Trifon’u dışlaması, maddî zorluklar ve daha birçok konu öyküde gayet sade ve samimî şekilde anlatılmış. Ayrıca kitabın sonundaki Stelyanos Hrisopulos Gemisi’nin batışı da çok iyi tasvir edilmiş, hikâye klasik hikâyelerin aksine Stelyanos Hrisopulos Gemisi’ni batırdılar cümlesiyle başlangıçtaki sadeliğini koruyarak bitirilmiştir. Dönemin şartlarını çok güzel betimleyen ve Sait Faikin çok sevdiğim öykülerinden olan Stelyanos Hrisopulos Gemisi, okunmaya değer başarılı bir eserdir.
Alemdağda Var Bir Yılan [3]
Günlerden pazartesi. Yine vapurun alt kamarasındayım. Yine hava karlı, yine İstanbul çirkin. Hele yağmurlu günlerinde Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek Bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor. Güzel bir yer Alemdağ’ı. Şu saatte, on beş metrelik ağaçları, Taşdelen’i, yılanı ile Kış günü yılanlar inindedir, olsun. Taşdelen parmak gibi akar. Önce içimizi, sonra dışımızı yıkar. Su içmeye gelen bir tavşan, bir yılan, bir karatavuk, bir keklik, Polenezköy’den şerefimize kaçıp gelmiş bir keçi ile alt alta üst üste oynaşıyoruz. Alemdağ’ı güzel, Alemdağ’ı. İstanbul çamur içinde. Taksi şoförleri su birikintilerini inadına insanların üzerine sıçratıyorlar. Kar inadına içimize içimize yağıyor
Sivriada Geceleri
Sait Faikin bu hikâyesinde bir balıkçı çırağının Kalafat denen ustayla ve diğer çırakla olan diyalogları ve genel balıkçı hayatı konu alınmıştır. Kalafatın balık avlama derdi, Sivriadadaki kuşların yumurtalarını toplama, balık yemi hazırlama, her gün bir sonraki güne canlı çıkabilmek için üç balıkçının gösterdiği çaba gayet güzel anlatılmıştır. Hikâyemizi anlatan çırağın ruhunda bir yazarlık olduğu martının ölüşünü betimlemesinden anlaşılmıştır. Hikâyede rutin bir gün anlatılmış, akşam saatlerinden yatma zamanına kadar olan zaman dilimi betimlemelerle, diyaloglarla, halkın içinden bir dille anlatılmıştır. Gece olup da balıkçılar uykuya dalınca acemi ve yazar ruhlu şairin Kalafat’ı sırf bir geminin geçişini izlemesi için uyandırmasıyla ve Kalafat’ın ona Sen sahiden kaçıkmışsın demesiyle hikayenin birinci kısmı biter.
Sivriada Sabahı
Sivriada Geceleri hikâyesinin ikinci kısmı olan bu hikâye genç anlatıcımızın geç uyanmasıyla ve Kalafat’ı sinirlendirmesiyle başlar, balıkçılarımızın hayatlarını kazanmak için bir günün sabahını nasıl didinerek geçirdiğini anlatarak sürer gider. Hikâyenin çoğunda balık avlama, tavşan yakalama, yumurta toplama sahneleri anlatılır ve karakterler bize daha çok açıklanır. Sait Faik’ten beklendiği gibi gayet sade ve akıcı bir anlatımla hikâye süsten ve gösterişten uzak bir şekilde anlatıcımızın uykuya dalmasıyla biter.
Havuz Başı: [4]
Beyazıt Havuzunun kenarındaki kanepelerden birine oturmuş sizi bekliyorum. Yaşını almış bir adamın, yirmi yaşındaki çocuk hevesini yaşamak istemesi, ne bileyim
Sizi bekliyorum, siz geçmediniz. Yüzünüzü göremedim. Bayramım, çocukluk bayramım salıncaksız geçmiş gibi gözüme yaş doldu
Ya hastaysaruz!..
Sanki hastaydınız. Ziyaretinize gelmiş, lazım olan ilaçları karaborsadan temin etmiş, iyileşmenizi sağlamıştım
.. Allah esirgesin, bir daha hasta olmayın, demiştim.
Elli yaşında adam, ellisine yakın kadın, fıskiyeler, toplar
Onlar, benden de çocuk
Seni görememenin sıkıntısı dağılıyor, seviniyorum.. .Yeniden mühim şeyler düşünüyorum: Kapıdan çıkıyorsunuz, koşa koşa yanıma geliyorsunuz. Kolunuza bile giriyorum
Fındık
Yaz gelmesiyle birlikte sokak köpeklerinin çoğalmasını ve onları öldürmek üzere yolan düşen zehircilerden birinin Fındıkla olan hikâyesini anlatmıştır Sait Faik. Çoğu zaman köpekleri yakalayıp 1,5 papeli almak kolayken Fındık için aynısı geçerli değildir. Zehircini elinden kaçmayı başaran Fındık, zehircinin kesinlikle yakalanacaklar listesine girmiştir. Zehirci onu yakalamak için türlü yollar denemiş ama hiçbirinde başarılı olamamıştır. En sonunda zehirli bir köfteyle köpeği kandırmayı denemiş fakat köpek onu kötü bellediği için onun elinden köfteyi yememiştir. Zehirci bir gün dolaşırken çöpçüyle Fındık’ın arasının çok iyi olduğunu görmüş ve çöpçüyü zehirli köfteyi Fındık’a vermeye zorlamıştır aksi takdirde onu kasabadan sürmekle tehdit etmiştir. Çöpçü köfteyi tam da Fındık yiyecekken denize fırlatmış ve zehirci tarafından karnına ağır bir tekme yemiştir. İnsanların içindeki iyilik ve çıkar duygularının çatışmasını, iki tip insanın birbiriyle çatışmasını bir köpeğin değersiz hayatını kurtarmak üzere yapılan fedakârlığı çok güzel ve duygulu anlatmış Sait Faik.
Basılmış Eserleri
Semaver (1936), Sarnıç (1939), Şahmerdan (1940), Medar-ı Maişet Motoru (Roman-1944), Lüzumsuz Adam (1948), Mahalle Kahvesi (1950), Havada Bulut (1951), Kumpanya (1951), Havuzbaşı (1952), Son Kuşlar (1952), Kayıp Aranıyor (Roman - 1953), Şimdi Sevişme Vakti (Şiir-1953), Alemdağ'da Var Bir Yılan (1954), Az Şekerli (1954), Tüneldeki Çocuk (Öyküler/ röportajlar- 1955), Mahkeme Kapısı (Adliye röportajları-1956), Balıkçının Ölümü/ Yaşasın Edebiyat (1977), Açıkhava Oteli/ Konuşmalar - Mektuplar (1980), Müthiş Bir Tren (1981), Sevgiliye Mektuplar (1987), Bitmemiş Senfoni (1989)
TÜM ESERLERİ İÇİN TIKLAYIN
https://edebiyatvesanatakademisi.com/writer/sait-faik-abasiyanik
[1] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/sait-faik-dulger-baliginin-olumu-metni-ve-inceleme/111444
[2] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/semaver-kitabi-ve-oykusu-hakkinda-ozeti-metni-sait-faik/111530
[3] Sait Faik Abasıyanık'a ait kısa öykü örnekleri | CeReZFoRuM
[4] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/alemdag-da-var-bir-yilan-kitabi-oykusu-hakkinda-inceleme-ozet-sait-faik/112038