28.05.2020
‘’…artık bundan böyle acıları
mutluluk olarak nitelendirmeye karar verdim. Yaşamımın en mutlu anlarında da
aynı güçle acıyı duymadım mı. Ve acıların ötesinde bir beklenti vardı. Kendi
dünyamın beklentisi.’’ (T. Özlü)
Bir düşü öyküleştirmek istiyorum tıpkı
ölümün üstünü örten titrek elleri gibi kaderin ve teyakkuzun özleminde
perdelenen gözler taşkınlara sebebiyet veriyor.
Ve işte taşkınlara sebebiyet veren o
muafiyet; ırkı olmayan duyguların her yer değiştirdiğinde hava yastığını
devreye soktuğum elbet içime dolan havayı saklı tutup kalemin fermuarını da
sonuna kadar açtığım ve açık verme ihtimalimi göz önünde bulundurup kapattığım
devrelerimle devri âlem yapmanın lüksü.
Bir rutinse.
Olağan dışı bir çaba belki de.
Yalnızlığı her ihbar ettiğimde teyakkuza
geçip çoğalma ihtiyacım ile sarıldığım satırlara döktüğüm alın teri ve gözyaşı
ile daha da artan nem elbet geri dönüşümü olması muhtemel çabanın izi ile sisli
şehri saydam bir tabakaya yerleştirdiğim.
‘’Benim için sana yüreğimi sunmanın
tek ve en iyi bildiğim yolu yazmak. Bunu sen de dâhil bütün riskleri göze
alarak yapıyorum. Çünkü seni seviyorum ve dostluğumuz sonsuzluk vaadi
taşıyor.’’ (İ. Aral)
Mevsimin seğiren gözlerinde tezahürat
saklı artık hani minvalse ya de varacağımız mıntıka, cereyan eden yası dindirip
üstüne üstük sıvazlıyoruz sırtını ve ırkı olmayan cinnet kuşları s/alınıyor
aşkın nidalarını üstüne geçiren akasya ağacına aldırış etmeden ıslıklıyorlar
tüm ormanı oysaki şehrin dokusunda devasa binalar ve plazalar saklı.
Nasıl bir maharetse artık.
Kuşkonmaz cumhuriyetinde tek tanık
resmigeçit yapan kuşlar ve gagalarında taşıdıkları şaşkınlık bu da yetmezmiş
gibi teyakkuza geçen şehrin mimarisi kuşlara asla geçiş hakkı tanımıyor ve
doğal ortamını yitiren kuşlar özellikle martılar ara sokakları mesken tutuyor
ve kuvözünde kuş yumurtalarının yarının canlısı o cenin benzeri yapışkanlık
kendi içerisinde büyüyor ve anne kuşun karnını gıdıklıyor ve ansızın hıçkıran
bir kuşa rast gelmek çok olası.
Tüm olanlar gerçek ve oldurmaya
müsait belki de yalanın kavisli yollarında terk edilmiş şehir artık
yalnızlığını kuş sürüleri ile paylaşıyor ve hangi kuşsa yere konan sokakta
cereyan eden o olağanüstülük ile şehre yeni kanunlar sunuyor bir nevi enformel
bir devinim içten içe büyüyen kuş psikolojisine tanık olan şehir sakinleri
elbet hanelerinde yanan ışıklardan belli kuşları ürkütmemek adına ufak sesle
konuşan ve desibelini en alt seviye taşıyan haykırışlar ve iç çekişler.
Günün sarmalında bir pencereden
g/özlenen elbet satırların dayattığı yaftalara tepkisiz kalamayan kalemin kuş
ürkekliğindeki o kalp çarpıntısı ve saatler sonra sona erecek sokak
kısıtlamasında en mutlu olan canlılar kanatlarını devre dışı bırakıp adım sayar
mahiyetinde arşınladıkları kaldırımlarda çıplak ayaklı gölgelerin mirası ile yetinen
ve göğün resmini çizen şaire de verip veriştiren.
Az evvel sokak sakinlerin fırlattığı
tavuk derisiyle karnını doyurdu çoğu kuş ve çoğunluğu azınlık olan düşleri de
bir avazda tükettiler ve geceye ilerlerken geldikleri gibi de yok oldular tıpkı
yok olan mutluluk gibi şehrin nabzını tutan ve devriye gezen polis ve kimi
zaman temizlik görevlileri dışında kimseden çıt çıkmazken çıtkırıldım kalemimde
gagalıyor bu yeni türünü şehrin ve düş minvalinde kuşlar besliyor hakkaniyetle
ve pencerenin önündeki su kabından nasiplenen kuş muadili tüm canlılar hani
nerede ise konuşmaya başlayacaklar.
Tüm günü balkonda geçiren bir sokak
sakini ve yağmur bulutlarına aldırmadan güneşlenmeyi seçen ki virüsün bulaşma
ihtimalinin en az olduğu yer iken evlerimiz ve de en güvenilir mekân elbet ev
içinde dahi tedbiri elden bırakmadan kimi zaman da izdihamdan ve kayıtsızlıktan
ve eksik tedbirlerle üst üste verilen can kayıpları.
Bunca kaybın içinde garbı belki de
hayatın ya da gardını aldığımız tüm olasılıkların dumura uğrattığı ve bozulan
insan psikolojileri ve hali hazırda kalemi dezenfekte etmeden de düşmüyor yolum
boş sayfaya ve her gün başa sardığım filme eklentiler yapıp yazmanın bir lüks
mü bir m/eziyet mi olduğunu sorguluyorum ve uyruğu olmayan kelimeleri kırpıp yeni
duygular ve heyecanlar örüyorum ve sicim gibi akan yaşlarım da bu gün hızını
kesti hani.
Dünü ve bayramı da uyuttuk ve düştük
yollara elbet 100 metrekarenin içerisinde gidip geldiğim hangi semte ya da
şehre denk düşecekse artık bir de minvali yorgunluğun ve demlenmiş yalnızlık
her halükarda hane halkı mevcudiyeti soldan sağa yoklama yaparken eksik çıkmasa
da aklın eksik gedik nöronlarında bir b/ölünme var.
Alt çekmeceyi açıyorum ve bayatlamış
bisküvi tadında tüm imgeleri direkt çöp kutusuna atıyorum gelin görün ki çöp
kutusunu da boşaltmak elde olmadan işimi zorlaştırıyor belki de kıyamete kadar
hayatın olağan seyri de bu olacak.
Limit aşımı sıkıntı ve hararet elbet
tezahürü de değişen yeni normalin hala askıda olduğu ve çoğu insanın hala
intibak etmekte zorlandığı.
Belki de en uyumlu canlılar sokak
hayvanları ya da sahibi olan köpekler sokağa çıkma kısıtlamasının yaşandığı
zamanlarda bile sahiplerince dolaşmaya çıkarılan ve camdan bakıp da yüz göz
olduğum o şirin hayvanlar ki kimi zaman sahibinin direktifi ile koşan ve bir
emir eri olmanın verdiği ayrıcalıkla koşarken de ansızın durup sahibini
bekleyen ve komut verdiğim kalemim de bana uyum gösteren en vefalı varlık gerçi
cansız addedilse de canlı olduğuna inandığım ya da inandırıldığım ve eve tutsak
bu karantina günlerinde sözümle özümü bağdaştırıp hayatı yaşanır ve daha
kolaylaştırmak adına tüm iç görüm ve önsezilerimle bir koşu yazdığım zamanın
dilimlerinde haletiruhiyem artık neye denk düşüyorsa.
Somurtan mizacım bazen haddinden
fazla neşeli ve sökülen dikişleri heybemin çünkü kaçkın sözcükler bazen
öylesine uzaklara firar ediyor ki onları değil getirmek yanlarına gitmeye bile
yeltenmiyorum bu yüzden yeni kuramlar ve hipotezle yaratmak adına aklımın
sınırlarını zorluyorum.
Bir noktalama işareti ile de restleşiyorum
bazen ve kulağından çekip parantezleri de ardı ardına sıralıyorum ve gece
uykuya dalıp da göreceğim rüyaları bir bir hatırlamanın yollarını arıyorum
çünkü benim için en güvenli ortam evin yanı sıra gördüğüm rüyalar ve başrolde
kim varsa ısrarla hasbihal ediyorum uyurken ve temkini de elden bırakıp en
doğal halimle salınıyorum.
Geceyi g/örüp günü de kurtardım mı
yok benden mutlusu ve haber kanalı sessiz de olsa alt yazı ile uyarıyor beni ve
biliyorum artık nerede ne zaman duracağımı gerçi gidip geldiğim o sabit rotada
süregelen sessizliğimi de daha nereye kadar koruyacağım bir ihtimal dâhilinde
iken…
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın