25.05.2011
Abstrakt sanat (soyut sanat) : Doğa görüntülerine bağlı olmayan sanat.
Ahşap Baskı : Ahşap blokları oyarak renkli baskı yapmada kullanılan Japon sanat tekniğidir. Her renk için farklı bir ahşap blok kullanılır. 17. yüzyılın ortasından 19.yüzyılın ortasına kadar bu ahşap baskı sanatı veya ukiyo-e (yüzen dünyanın resimleri anlamındadır) Yedo okulu tarafından Tokyo’nun Yoshiwara bölgesindeki (genelev mahallesi) görüntüleri resimlemede kullanılmıştır. Ahşap baskının barındırdığı diğer konular manzara resimleri ve efsanelerdir. Yedo okulu İzlenimcileri (empresyonistler) ve post-izlenimcileri (post-empresyonistler) çok etkilemiştir. Başlıca sanatçıları da Ando Hiroshige (1797-1858) ve Kitagawa Utamaro (1753-1806)dır.
AKRİLİK BOYA: Su ile inceltilir. Boya üst üste sürülebilir. Oldukça kullanışlı bir tekniktir. Yağlıboya tekniğinin etkisini verir. Suyla inceltilmesi bakımından da guvaş boyaya benzer.
Akropol : Yunanca Akropolis kelimesinden kısaltılmıştır. Yüksek tepe üzerine kurulan kale anlamına gelip, bu kale içinde tapınak ve kralın sarayı inşa edilirdi. Bugün bilhassa Atina’da bir tepe üzerinde eski Yunan tapınaklarının bulunduğu yere verilen addır. Atina Akropol ‘ünün en eski kısımları Mikenler zamanında yapılmıştır. Kale esaslı, şekilde “Attik Denizciler Cemiyeti” nin yardımı ile Perikles tarafından onarılmış ve yeni bir düzen verilmiştir.
Alman Okulu : Alman Okulu 15. ve 16. yüzyıllarda yaşayan aşağıda isimlerine yer verilen resim sanatçılarını kapsayan okul.
Baldung-Grien, H. (1484-1545)Beham, Barthel (1502-1550)Bruyn (1493-1555)Cranach, Lucas (1472-155ö)Dürer, Albrecht (1471-1528)Grünewald (1475-1528)Holbein, Hans (1495-1543)Huber, Wolfgang (1490-1553)Konrad, Witz (1400-1445)Lochner, Stefan (yklş. 1400-1451)Longauer (1430-1491) Pacher (1435-1498)
ALLEGORİ (ALLEGORY) : Bir öykü, bir düşünce ya da kavramın figüratif bir simge halinde betimlenişi.
ALTIN ORAN (Golden Section) : "Altın Bölüm" ya da "Altın Kesit" de denir. Herhangi bir geometrik biçimde, varlığı ESTETİK bir üstünlük sayılan ORAN. Parçalar arasındaki orantıda, küçük parçanın büyük parçaya oranı, büyük parçanın bütün parçaya oranına eşittir. Cebirsel olarak; a/b= b/ (a/b) biçiminde ifade edilir. Parçalar arasındaki oranın değeri olan 1.618 ya da ykş. 3/5, "altın sayı" adını alır. Altın Oran geometrik olarak, iki kareden oluşan bir dikdörtgenin köşegeni aracılığıyla kurulur. Antik Çağ' dan bu yana matematikçilere ve sanat kuramcılarına konu olan Altın Oran, bu adı 19.yy' da almıştır. Eski Yunanlılar' ın kısaca bölüm olarak adlandırdıkları bu orana, İtalyan matematikçi Luca Pacioli divina proportine; LEONARDO DA VINCI ise sectio aurea adını vermiştir. Altın Oran' ın aritmetik, cebir ve geometri özellikleri taşımasının yanı sıra, doğada, müzikte ve insan vücudunun organları arasında varolan çeşitli oranlarla da yakın ilişkisi bulunduğu, bütün öteki oranlara üstünlüğününse çeşitlilik içinde birlik özelliğinden kaynaklandığı öne sürülür. Bazı kaynaklara göre, insanlar, Altın Oran' a yaklaşan orantıları daha çok beğenmektedir.
Amblem: Bir şeyin yazı ya da resimle sembolleştirilmesi.
Amfiteatr-Amfitiyatro: Yunancadan gelen bir sözcüktür. Çember ya da oval bir biçim üzerine kademeli oturma yerleri olan bir tiyatrodur. Oturma yerinin ön kısım, ortasına gelen yarım dairede oyun yeri bulunur ve burada temsil oynanırdı. Romalılar zamanında ise amfitiyatro’da gladyatör yarışmaları yapılırdı. Fakat Roma. Amfi tiyatro’ları biçim bakımından değişiktir.
Amfora : (Lat.; Fr. amphore) Eski Yunanlılar ve Romalılarda yapılması ve kullanılması adet olan dibi sivri, karnı dar ve boyun kısmı uzun olan bir çeşit testilere denir. Bunların boyunlarında iki kulp bulunurdu. Dipleri sivri olduğu için toprağa gömülerek ayakta tutulur, içine şarap konurdu. Amfora’ların bazılarının alt kısımları yerde durması için düz yapılmıştır.
AMULET (İngilizce) : Kötülükleri uzaklaştırdığına, uğur getirdiğine, hastalıkları iyileştirdiğine ve özel güçlere sahip olduğuna inanılan, doğal ya da insan eliyle yapılmış nesne; bir tür nazarlık ya da muska. Üstte taşınabildiği gibi çeşitli yerlerde de saklanabilir. Değerli taşlar, metaller, hayvan dişleri ve pençeleri gibi pek çok nesne amulet olarak kullanılmıştır. Amuletin kökeni Eski Mısır'a dayanır. Mısırlılar kendilerini kötü günlerden, düşmanlardan ve tehlikelerden korumak için SKARABE, engerek başı, sembolik gözler ve KARTUŞ gibi amuletler kullanmıştır. Pek çok uygarlıkta da hematit, yeşim, ametis, LAPİS LAZULİ ve kantaşı gibi taşların kendilerine özgü koruyucu güçleri olduğuna inanılmıştır. Bir inanışa göre mercen, şeytanın evlerdeki kötü etkisini uzaklaştırma gücüne sahiptir. Hıristiyanlıkta encolpia denen amulet, haçlar, aziz kemikleri vb. Dinle ilgili RÖLİK' lerdir. Boyna asılarak taşınanlar periapta, ikiye katlanabilenler pyctacium adını alır.
ANONİM (Anonymous) : 1. Sanat tarihinde sanatçısı bilinmeyen yapıtlar için kullanılır. Özellikle, halk sanatı ürünleri anonim niteliktedir. 2. Antik Yunan dönemi öncesinde, Mısır ve Mezopotamya'da, tarih öncesinde sanat yapıtı anonimdir.
Anatomi: Resim ve heykelde vücut yapısı.
Ankostik: Balmumlu boyalarla resim yapma tekniğidir. Eritilmiş balmumu içinde toz boya iyice halledilir ve sonra istenilen yere mayi halinde sürülürdü. Bu teknik Eski Yunanda çok kullanılmıştır. Sonraları Bizans ikonalarında kullanıldığı gibi Romalılar çağında portre yapımında çeşitli örnekler kazanılmıştır. Balmumu, boya zerrelerini iyi koruduğundan a.tekniğin de yapılmış resimler bozulmadan zamanımıza kadar kalabilmişlerdir. Ancak sıcağa karşı bal mumu dayanıklı olmadığından resmin çok sıcak yerlerde olmaması gerekir.
Antik: Eski Yunan ve Roma sanat eserlerine verilen ad.
Ara Renkler: Ana renkler olan sarı, kırmızı ve mavinin birbirleriyle ikili karışımları sonucunda ortaya çıkan renkler ara renklerdir. Sarı ve kırmızının karışımı turuncu, sarı ve mavinin karışımı yeşil, kırmızı ve mavinin karışımı mordur.
Arabesk: Akıcı çizgiler, asma yaprakları ve kıvrımların kullanıldığı oldukça girift bir yüzey dekorasyon tarzıdır. Arabesk çalışmalar, kuş ve bitki şekillerinin soyut tasarımlarından elde edilir. Eğer çalışma daha dolambaçlı ve akışkan ise diyagonal de olabilir. Eski Yunanlılar ve Romalılar arabesk tarzı eserler üretiyorlardı; Rönesans’tan on dokuzuncu yüzyılın başlarına kadar olan zaman diliminde farklı dekorasyon malzemeleri olarak çizim, resim, rölyef, çömlek, grafit ve metal işlerinde bu tarzdan yararlanmaya devam ettiler
Arkaik: 1.ilk devir ve eserlerine verilen ad. 2.Yapıldığı tarihten daha eski zamanların işine benzeyen eserler anlamına gelir.
Armoni: Farklı renk ilişkilerinden doğan uyum olarak tanımlanabilir. Renklerle armoni kurmanın kesin bir yöntemi yoktur. Renk uyumları büyük oranda kişinin öznel gerçekliği ile ilgili bir meseledir. Ayrıca armoni kurmada alışkanlıklarda belirleyici olabilmektedir.• "Sanat doğaya koşut armonidir", Paul Cézanne.• "Sanat armonidir", George Seurat. N.K.
Art Nouveau: 1980'li yıllarda ve 1900'lü yılların başında Avrupa'da ve Amerika'da gelişen, dekorasyonda ve mimaride kullanılan bir süsleme stili. Çiçek motiflerini temel alan güçlü kontörler ve asimetrik hatlar bu akımın karakterini oluşturur. Art Nouveau daha çok on dokuzuncu yüzyıl akademik yaklaşımına karşı bir tepki olarak yeni bir tarz yaratmaya teşebbüs etmiştir. Adını Paris'teki 1895'te açılan "L'Art Nouvaeu" (Yeni Sanat) adında bir iç dekorasyon galerisinden almıştır
Arts & Craft hareketi: 19. yüzyılın sonlarında İngiltere'de ortaya çıkan ve tüm Avrupa'da dekoratif sanatların yeniden ilgi odağı olmasını sağlayan hareket. Birçok zanaatın yerini fabrikalarda kitlesel üretime bıraktığı Sanayi Devrimi'ne doğrudan bir tepkiydi. 1861'de, hareketin öncülerinden İngiliz tasarımcı ve şair William Morris (1834-96), Orta Çağ zanaatçılığı, ruhunu ve niteliğini yeniden canlandırabilmeyi amaçlayan iç dekoratörler ve imalatçıların bir araya geldiği bir şirket kurdu. Morris'in Çilek Hırsızı gibi ayırt edici tekstil tasarımları bugün de popülerliğini korumaktadır. Harekete katılan diğer önemli isimler arasında mimar Philip Webb (1831-1915), ressam Ford Madox Brown (1821-93) ve ressam Edward Burne-Jones (1833-98) sayılabilir. Bu hareket dekoratif sanatlara statü kazandırdı, el baskısı, mobilya imalatı, el baskısı dokuma ve oymacılık sanatlarını yeniden canlandırdı
Asıl Renk (Hue): Maddelerin gerçek rengini belirten bir terim. Asıl renkler eğiliminde olduğu rengin yönü olarak tanımlanır. Örneğin mavimsi ya da sarımsı bir yeşil veya yeşilimsi ya da kırmızımsı bir mor gibi. Gerçek renkler ayrıca sıcaklıklarının ve soğuklularının doğadaki renklere (gökyüzü mavisi deniz yeşili gibi) ya da alışıldık nesnelere (harp gemisi grisi , kremit kırmızısı gibi) olan benzerlikleriyle tanımlanırlar. Bu terim ayrıca rengin parlaklığını ya da herhangi bir öncül rengin baskın olduğu boya karışımlarını da ifade eder.
ATMOSFER (ATMOSPHERE) : Sanat yapıtının izleyici üzerinde bıraktığı etki, nedeni olduğu ruh hali.
Avangard Sanat: Avangard teriminin anlamı tam olarak öncü, önde giden olarak açıklanabilir. Askeri bir metafordan gelir ve orduda önde giden birlik, birliğin öncü kolunu tanımlamak için kullanılırdı. 1830'lu ve 1840'lı yıllarda siyaset diline girdi ve köklü dönüşümlerin bayraktarları anlamında kullanılmaya başladı. 'Avangard' terimi, sanata verilen öncü rolü ifade etmek için ilk kez sosyalist Saint-Simon ve onun cemaati tarafından kullanıldı. 19. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak, özellikle 20. yüzyılın başında ortaya çıkan, alışılmış anlatım biçimlerini dışlayıp yeni bir sanatsal dil oluşturmak peşinde olan sanatçılar ve sanat akımlarını tanımlamak için kullanılmaktadır. Aynı zamanda toplumsal, siyasal ve kültürel anlamdaki değişimlerin farkında olan ve buna taraf olan sanatçı tipi için de avangard terimi kullanılmaktadır. Peter Burger'e göre avangard, sanatın kurumlaşmasına karşı bir saldırıdır. Hedefi sanat kurumunu yok etmektir. Ancak sanat sonunda savaştığı kurumlara yenik düşmüştür. Avangard sanatçıların işleri sergilerde, müzelerde, istemedikleri kılıklarda piyasaya sürülmektedir.
Avangard sanatın temel özellikleri:
1) Aktivizm: Eylem, dinamizm ve araştırma beğenisi/hazzı,
2) Antagonizm: Sosyal düzen, gelenek ve geçmişe düşmanlık,
3) Nihilizm: Aşırı davranış tarzı ve yıkıcılık,
4) Agonizm: Romantik ıstırap, pathos, gerilim ve özveri,
5) Fütürizm: Sanatın geleceğini tahmin etme ve öngörü.
• "Sizlerin avangardı biz sanatçılarız (...) en etkilisi ve hızlısı sanatın gücüdür: İnsanlar arasında yeni fikirler yaymak istediğimizde; onları biz tuvale veya mermere nakşederiz (...) toplum üzerinde yapıcı bir iktidara sahip olmak, gerçek bir rahiplik görevi yürütmek ve sağlam adımlarla zihnin bütün melekelerinin önüne düşmek; işte sanatın muhteşem kaderi", Saint-Simon.
"Avangard gerçekte, modernitenin berisindeki varsayımları soruşturan son derece sorumlu, zahmetli, sebat isteyen bir mesaidir", Lyotard.
BAKIŞ AÇISI ( VIEWPOINT, VANTAGE POINT) : Sanatçının bir konuyu resmetmek için baktığı varsayılan nokta.
Baldaken: (Fr. baldaquin; Alm. Baldachin) Avrupa krallarının tahtları üzerindeki kıymetli kumaş ve tahta oymalı süslerle yapılmış olan görkemli tavanlı cibinliğe benzeyen tepelik.
Mimarlıkta bir altar ya da mezarın üzerini örten, kolonlarla taşınan, mekânı sınırlayan duvarlardan bağımsız, sundurma biçimli örtü. İspanyolcada bir altar ya da kapının üzerine gölgelik olarak asılan ve Bağdat'tan ithal edilen özenli brokar işlemeli örtülere verilen baldaquin adından türeyen baldaken sözcüğü, daha sonraları bir altar üzerinde yer alan, yapıdan bağımsız tavanları tanımlar olmuştur.
Barbakan: Kalelerin duvarlarında düşmana ok atmak için açılmış dar pencere deliklerine verilen isimdir
Barbata: Kalelerde duvarların üstünde, mazgallar ve mazgal siperlerinin bulunduğu, bir dişli gibi gözüken duvarlar.
Barbane: Eskiden postacıların ve kervanların konak yerlerinde, eşya muhafazasına yarayan ve mahzenleri bulunan binaya denirdi.
Barbizon Okulu : İngiliz sanatçı John Constable'dan esinlenerek kır resimleri yapmaya başlayan ve o güne kadar hakim olan insan figürü resmetme geleneğini kıran bir grup Fransız sanatçıyı tanımlamak için kullanılan terim. Théodore Rousseau, Georges Michel ve Jean-Francois gibi sanatçılar akademik gelenekten kopup, Fransa kırlarını realist bir şekilde betimlemeye başladılar. Bu sanatçılar, Batı manzara resminin temelini attılar. Birçok resmin konusu Fontainebleau Ormanı idi. Bir diğer popüler konu ise köylülerdi.
Corot, J. B. Camille (1796-1875)Daubigny, Charles-F. (1817-1887)Dupré, Julien (1851-1910)Fiers, Camile (1802-1868)Hunt, William M. (1824-1879)Martin, H.Dodge (1836-1897)Michel, George (1763-1848)Millet, J.-François (1814-1875)Rousseau, T. (1812-1867)Troyon, Constant (1810-1865)Veyrassat, Jules J. (1808-1893)
BAROK RESİM: Barok sözcüğü, Portekizce “Barucca” sözünden gelir. Portekizce’de garip biçimli, eğri-büğrü incilere verilen bu küçültücü ad, aradan yüzyıl geçtiği halde Rönesans ilkelerine bağlılıkta direnen tutucu kişilerce konulmuştu.
Barok döneminde resimler hem duvar, hem de tuval üzerine yapılmaktaydı. Bu akımın en büyük ustaları; Caravaggio, Rubens, Rembrandt ve Valezquez'dir.
Batik: Asya’dan Avrupa’ya geçmiş bir kumaş baskısı tekniğidir. Türkistan’da, Hindistan’da, java ve Malezya’da bu teknik yaygındır. İlk kez Avrupa’ya getiren Hollandalı Thornprikker olmuştur. Batik’in yapılışı şöyledir: bir bez üzerine istenilen motif çizilir. İlk boyanacak kısımlar boş bırakılarak boyanmayacak kısımlar baştan aşağı eritilmiş balmumu ile kapatılır. Sonra bez, kumaş boyası içine batırılır. Bez, boyayı aldıktan sonra çıkarılır ve kurutulur. Terpentin içine batırılarak bezin üzerindeki balmumu çıkarılır. İkinci kez, bezin nereleri boyanmak istenirse o kısımlar açık bırakılarak diğer kısımlar balmumu ile kapatılır ve boyaya batırılır. Sonra gene terpentin için de balmumlu kısımlar eritilir. Çeşitli renkleri üst üste getirerek daima yeni desenlerin çıkmasını mümkün kılan batik Doğunun bulduğu güzel tekniklerden biridir.
BİÇİM (SHAPE) : Bir nesnenin görme ya da dokunma duyuları ile algılanmasını sağlayan kendine özgü gerçekliği.
Biçimcilik/Formalizm: Bağlamsal ya da içeriksel nitelikleri değil de biçimi/formu vurgulayan bir estetik ve sanat eleştirisi kuramı. Sanat eserinin sosyal, tarihsel ve içeriksel bağlanıları yerine biçim üzerinde yoğunlaşır. Biçimciliğe göre sanatta en önemli olan şey, sanatın ilkelerini kullanarak sanatın elemanlarını en etkili biçimde düzenlemektir. Biçimci kuram 'yapısalcılık' olarak da bilinir. 1960'lı ve 1970'li yıllarda biçimcilik, en güçlü eleştiri yaklaşımı olarak kabul gördü ve sanatçılar da bu yaklaşıma dikkat ederek eser ürettiler, Biçimci sanat kuramına göre; bir sanat eseri, sanatçısından, alıcısından ve üretildiği tarihin toplumsal ve kültürel koşullarından bağımsız, kendi başına yeterli olan, kapalı, dilsel bir düzendir. Biçimci eleştiri, sosyo-politik çözümlemelerin aşırılığına tepki olarak ortaya çıkmış bir akımdır. Biçimciler, sanatın bilgi aktarmak gibi bir görevinin olmadığına, bu tür görevler sanatın değerinden kaybettirdiğine inanırlar. Sanat eserinin kendi içinde 'organik bir birliği’ olduğunu savunan biçimcilik, bir yapıtın değerlendirilmesinde renk, çizgi ve kompozisyon gibi biçimsel değerlerini birinci planda tutar. Daha çok görsel sanatlara yönelen biçimcilik soyut sanatın gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Geometricilik, kübizm, konstrüktivizm gibi 20. yüzyılın sanat akımları, malzemeden, yani maddeden ve onun biçiminden ayrılmayan, soyut birtakım biçim ve niteliklerle uğraşan akımlardır. Bu sanat türlerinde akıl kadar sezgi de büyük rol oynar. Sanatçının, oran ve bağlantılarla ilgili olarak kendi iç uyum duyusunun ve sezgisinin, kütle, kontur, renk ve tonlar gibi somut, maddesel öğelerle anlatımı dışında hiçbir dış amaca yönelme yoktur. Saf, bir anlamda hiç işlevsel olmayan soyut resim ve heykel gibi saf ve salt biçimlerle uğraşır. Biçimci kuramın temsilcileri ise Clive Bell ve Roger Fry gibi kuramcılardır. Onlara göre sanatın özü, sanatın kendisi dışında bir şeyle olan ilişkisinde değil, bizzat kendi öğeleri arasında kurulan düzendedir, sanat eserinin yapısal özelliklerindedir. Onun için de çizgi, renk, düzlemler, her biri nesneymiş gibi işlev görerek mecazi bir 'işaret, kavramsal ve soyut sanata ulaşıp, sanatın kendinde kalınır. Ayrıca bkz. Rus biçimciliği.
BİÇİM BOZMA (Distortion) : Özellikle GÜZEL SANATLAR’ DA, fotoğrafta (FOTOĞRAFÇILIK) ve dansta verilerini doğadan alan ve belirli normların ya da normal (olağan) biçimlerin bulunduğu kabul edilen görüntülerde biçimi abartarak sunma, " normal" in göstergelerini tümüyle yok etmeden değiştirme. Biçim bozmada amaç, daha güçlü bir etki yaratmak ya da güçlü bir anlatım sağlamaktır. DIŞAVURUMCULUK ya da GOTİK sanat gibi duygu ve anlatımın vurgulandığı, izleyiciyle iletişimin etkili olmasının amaçlandığı sanat türlerinde biçim bozma yoğun olarak kullanılmıştır. Öte yandan özellikle 20. yy' ın serbest yaklaşımı içinde PICASSO ya da H. MOORE gibi birçok sanatçı biçim olanaklarını artırmak için, kaynakları doğa olsa bile biçim bozmayı bir araç olarak kullanmışlardır. GERÇEKÜSTÜCÜLÜK' teyse biçim bozma, duygu ve düşlerdeki gerçekleri anlatabilmenin aracı olmuştur. Öte yandan YENİ- DIŞAVURUMCULUK gibi, "normal" kavramlara bağlı olmayan ve doğanın tüm görüntü kullanımlarından bağımsız biçim yaratan sanat üsluplarında biçim bozmadan söz edilemez; çünkü bu üsluplarda normalin ne olduğu hakkında belli ilkeler yoktur. Fotoğrafta biçim bozma çekim sırasında aynalar ya da merceklerle ya da çekimden sonra baskı sırasında mekanik ve kimyevi yöntemlerle görüntüyü değiştirerek elde edilir
BİRLİK (UNITY) : Resimde tüm öğelerin koordinasyonu ile asıl temanın, amacın vurgulanacağı bir birlik yaratılması.
Bistre: Özellikle kayın ağacının yakılması ile elde edilen kurumla yapılan kahverengi pigmenttir. Bazen kahverengi kandil isi veya kurum kahverengisi olarak adlandırılır. Sepya gibi, saydam kalitededir. Bistre 14. yüzyıldan beri çizimlerde ve sulu boya çalışmalarında kullanılmaktadır. En fazla popülariteye onaltıncı, onyedinci ve onsekizinci yüzyıllarda kavuşmuştur. Nicholas Poussin (1594-1665), Rembrandt (1606) ve Thomas Gainsborough (1727-88) gibi sanatçılar tarafından, çekici tan efektlerine sahip olması nedeniyle kullanılmıştır. Doğal bistre, eğer ışığa maruz kalırsa, kendini salması mümkündür. Günümüzde bu isme sahip sentetik pigment mevcuttur.
BİTKİ SAPI İLE RESİM: Resim çizilir. Saplar yan yana yapıştırılır. Yön önemlidir. İstenirse renkli de yapılabilir. Anilin ( kumaş ) boya karıştırılmış suya saplar atılır. Çalışma için ise saplar kaynar suya atılıp yarılır, açılır, ütülenir.
Bohem: Yeteneklerini kullanacak imkânları bulamamış, düzensiz, savruk yaşayan ressam, aktör, müzisyen vb. entelektüelleri işaret etmek için kullanılan bir terim.
Bohem kavramının tarihteki yansıması romantik dönemin bohemi, natüralist dönemin bohemi ve empresyonist dönemin bohemi olmak üzere üç evrede gerçekleşti. 19. yüzyılda bohemlik burjuva yaşamına karşı yapılan bir gösteriydi ve Fransa'da sınırları belli olmayan bir olguydu. Empresyonist dönem, toplumdan çekilmiş olan ve birbirinin tam tersi olan iki tür sanatçı tipi ortaya çıkardı. Bunlardan biri bohemler, diğeri de Batı uygarlığından kaçıp uzak ülkelere sığınanlardı. Her iki sanatçı tipi de kendilerini çoğunluğun anlayamadığı şekilde ifade ettiler. Zorunlu oldukları için sefil bir hayat yaşamadılar. Çünkü bohemler, genellikle üst sınıfa mensup ailelerin çocuklarından, sanatçılardan ve öğrencilerden oluşmaktaydı. Burjuva olan ailelerinden farklı bir yaşam sürdürmek; özgür ve cömertçe yaşayan insanlar olmak için toplumdan ayrılmışlardı.
Boyaların kaynaşması: Sulu boya kullanırken iki farklı rengin bir araya gelip birbirlerinin içine geçmesidir. Bu terim bir sulu boya tekniği olarak kullanılır. Örneğin Joseph Turner bu tekniği sıkça kullanmış sanatçılardan biri
BOYUT (Dimension) : 1. Bir nesnenin uzunluk ölçüsüyle ifade edilebilen büyüklüğü. 2. Sanat yapıtında boyut kavramı, onun algılayıcıyla olan ilişkisini anlatmaktadır. Örneğin, resim sanatı iki boyutludur. Resmin betimlediği obje yüzeysel olmasa bile, sanat ürünü onu iki boyutlu bir yüzey üzerinde sunmakta ve izleyicide onu iki boyutlu algılamaktadır. Buna karşılık, heykel üç boyutlu bir sanat yapıtıdır. Mimari ürün ise dört boyutlu sayılmaktadır. Çünkü, mimari ürünü kullanan kişi onu yalnızca eni, boyu ve derinliği bulunan bir obje olarak değil, içinde eylemde bulunulan bir yapıt olarak algılamaktadır. Kişinin yapıt içindeki ya da dışındaki sürekli devingenliği onu tek bir noktadan algılanan diğer sanat ürünlerinden ayırmaktadır. Mimari mekan zaman içinde değişen konuma göre, farklı sanatsal yaşantılar edinilmesini sağlar. O halde, en, boy ve derinlik boyutlarına ek olarak mimari yapıtta bir de zaman boyutu söz konusudur.
Burnt Sienna (Kızıl Kahve): Çok özel, kızıl-kahverengi tonda bir toprak rengidir. Bu kalıcı pigment, raw sienna yapmak için kullanılan demir ve manganezyumun yakılması ile üretilir. Bu iki mineral, ince toz haline gelene kadar bir ocakta ısıtılır ve ortaya çıkan tozdan bu pigment elde edilir. Burnt Sienna’nın şeffaflığı ve donuk turuncu tonu, yarı örtücü Raw Sienna’nın sarı-kahverengi renginden kolayca ayırt edilir. Eğer beyaz ile karıştırılırsa, som balığı rengi veya şeftali renginde bir ton ortaya çıkar.
Büst: Başı ve göğsün üst kısmını içine alan insan heykeli.
CAM BOYASI: Cam üzerine uygulanır, ya doğrudan cama çalışılır yada resim, kağıda çizilip camın altına yapıştırılır. Fırça ile çalışılır. İstenirse çerçevelenir ama altına mukavva konmaz.
Cepheden Resimleme: Öznenin yüzünün gösterildiği bir çeşit portre çalşışmasıdır. Cephe tasvirlerinde genellikle resmin bir tarafı ton kontrastı yaratılabilmesi için yüksek miktarda ışık alır. Böylece diğer taraf gölgede bırakılarak resim monotonluktan kurtarılır. Böyle olmayan durumlarda resim hiç de doğal olmayan bir şekilde simetrik olacak ve estetikten uzaklaşacaktır.
Cerulean Mavi: Kobaltla kalayın veya krom oksidin pişirilmesiyle elde edilen, belirgin bir yeşil tonu olan, parlak, hoş bir gök mavisi pigmenttir. 18. yüzyılın sonlarında renk yapımcılarının tatmin edici bir kobalt kalay mavisi üretme yönündeki birkaç girişiminden sonra, bu işlem 1805’te Almanya’da kusursuz hale getirildi.
Contre Jour : Arkadan aydınlatma olarak bilinse de, contre jour tam anlamı ile ‘ışığa karşı’ demektir. Resmin öznesinin, (örneğin, kapı girişinde duran bir figür veya cam eşiğindeki bir objenin bulunduğu resimlerde) arkadan güneş ışığı veya yapay ışıkla aydınlatıldığı bir tekniktir. Edgar Degas’ın (1834-1917) Penceredeki Kadın (1871-72) adlı yağlı boya tablosunda olduğu gibi, karanlık tonlar ve silüete yakın efekt yaratır. Ressamlar çalışmalarına bir drama havası, gizem veya sükûnet katmak için contre jour tekniğini kullanmaktadırlar.
Counter-change: Zıt tonlardan faydalanan bir kompozisyon hilesidir. Abartılı bir görsellik elde edilebilmesi için koyu arka fona karşı açık, açık arka fona karşıysa koyu şekiller yerleştirilmesiyle oluşturulur. Counter-change, birbirinden renk tonlarının farklılıklarıyla ayrılan özdeş nesnelerin dizilmesi suretiyle, özellikle desen oluşturmakta kullanılır
ÇEŞİTLİLİK (VARIETY) : Resimdeki ana temanın birliğinin çerçevesi içerisinde canlı ve zengin bir çeşitliliğin de elde edilebilmesi resmin albenisini arttıran önemli bir unsurdur.
Çıplak Model: Çıplak olarak atölyelerde desen, resim ve heykel çalışması için durdurulan kadın ya da erkek model.
Çini: toprağın pişirildikten sonra şekil verilip kap-kacak, tabak, vazo, sürahi vb. eşyalar üretilmesine dayalı bir el sanatıdır. Aynı zamanda fayans, porselen tabak, seramik gibi eşyaların süslenmesinde kullanılan bir yüzü sırlı, renkli dekor ve motiflerle işlenmiş kaplama malzemesine, bu malzemeyle işlenmiş eşyalara çini, bu süsleme işine de çinicilik denir.Japonya'da keşfedilip Çinlilere geçen bu sanat oradan da Türklere geçmiştir.Ve bu yüzden bu sanatın Çin'e dayandığı dayandığı düşünülerek Çini adı verilmiştir.Japonya'da Shino-yaki adıyla gelişmiştir.Çin'in Kaifeng şehrinde yer alan ve Kuzey Song Hanedanı 'ndan kalan İron Pagodası kırmızı ve yeşil çinileriyle uzakdoğu çiniciliğinin en güzel örneklerini barındırmaktadır
Çini mozayik: (Fr. mosaique faience; İng. faience mosaic; Arp. zellic, fusayfısâ) Yanyana getirilerek bir yüzeyi kaplayan ve meydana getirilecek tezyinata göre kesilmiş, zemine gömülmek suretiyle kullanılan çini.
Çini mürekkebi: İs karası Borneo kafurusu + jelatin + misk ile karıştırılarak yapılır. Su ile kolaylıkla eriyen ç. ile resim yapılır ve yazı yazılır. Şişeler için sulu halde tutulabildiği gibi kurutup çubuklar halinde de muhafaza edilebilir
Çiy renk: Resimde bir rengi, diğer renkler yanında uyuşmaması halindeki durumuna denir. Çiy renk aslında saf bir renk de olabilir. Ancak uyuştuğu takdirde renk saf da olsa çiğ durmayabilir. Bu bakımdan yalnız başına tek bir reni için çiy deyimi kullanılamaz. Çiy renk ve bağıran renk aynı şeydi
ÇİZGİ (LINE) : Nokta olarak başlarlar ve her yönde "düz, kıvrımlı, kırık, kalın/ince, koyu/açık" olabilirler.
ÇİZGİSEL (LINEAR) : Sanatın çizgilere ilişkin yanları.
Çutra(Osm. mastaba) Set, kerevet anlamına gelir. Fakat esas anlamı set'tir. Mastaba anlamı çutra'nın karşılığıdır. Mastaba, set anlamı ile Mısır'ın kademeli piramitlerini ifade eder. Mastaba, Mısır piramitlerinin geometrik piramit olmadan önceki biçimidir.
Damar: Vernik yapmakta kullanılan bir tür reçine. Malezya, Cava Adası, Borneo ve Sumatra’da bulunan kozalaklı ağaçlardan elde edilir. İki önemli çeşidi, sanatçıların resimlerini verniklemede kullandıkları Singapur ve endüstriyel verniklerde tercih edilen Batavya’dır (Cakarta). Çoğunlukla şeffaf olan Damar, çakıl taşı formunda (reçine parçaları) satılır. Verniğe renksiz bir görünüş kazandırdığı için ressamlar tarafından çokça kullanılır
Deformasyon: Resim ve heykelde model alınan nesnenin ya da figürün biçimini bozarak anlatıma uygun hale getirmek. Biçimi yorumlamak.
Dekupaj: Kağıttan kesilmiş tasarımların, kolaj yapmak için genellikle ahşap, metal veya cam bir yüzeye uygulandığı yöntemdir. Dekupaj, (Fransızca ‘kesip çıkarmak’ anlamındadır) boyanmış bir yüzeye etkileyicilik katmak için kullanılabilir. Çoğunlukla bu amaca uygun olarak üretilmiş, üzerinde dekoratif tasarımlar olan özel bir kağıt kullanılır. Dekupaj yöntemi, on yedinci yüzyılda Fransa’da ortaya çıktı ve kabinleri, çekmeceli yazı masalarını, kitaplıkları ve diğer mobilyaları süslemek için kullanıldı.
Dekor: 1.Süs. 2.Tiyatroda olayın geçtiği yeri anlatmak için kullanılan resimli perdeler (panolar) ya da eşyaların tümü.
Dekorasyon : Dekor yapma işi, iç mimari, süsleme.
Dekoratif : Süslü, süsleyici.
Detay: Bir bütünün en küçük parçaları, en ince noktaları, ayrıntı.
DENGE (BALANCE) : Dengenin sanatta nasıl kullanıldığı "tahtaravalli"yi modeli ile kolayca anlayabilirsiniz. Aynı kilodaki iki kişi "simetrik" olarak oturduklarında oluşan denge, farklı kilolardaki kişilerle de "asimetrik" oturmalarla sağlanabilir; bu ikinci hal "dinamik denge" olarak da nitelendirilebilir.
Der Blaue Reiter: Almanya’nın Münih kentinde, 1911 yılında kurulan yenilikçi Ekspresyonist santa akımının takipçisi niteliğindeki sanatçı akımıdır. Der Blaue Reiter adını (Mavi Binici), grubun kurucu üyelerinden biri olan Vassily Kandinsky’nin (1866-1944) eserinden almaktadır. Grup üyeleri arasında Franz Marc (1880-1916), Paul Klee (aşağıda) ve Auguste Macke (1887-1914) vardır. Sanatçıların farklı tarzları vardı ve birbirlerine çok bağlı değillerdi; ama resimlerindeki ruhsal farkındalığı ve mistik değerleri göstermek için bir tutkuyla birleştiler. Der Blaue Reiter sergileri Almanya’da 1911 ve 1912 yıllarında açıldı. Bu sergilere Ekspresyonistlerin yanı sıra Pablo Picasso (1881-1973) ve Georges Braque (1881-1963) gibi Kübist ressamlar da katıldı. Der Blaue Reiter, I. Dünya Savaşı’nın başlangıcında dağıldı.
DERECELENDİRME (GRADATION) : Tonlarla, taramalarla vb. ile dereceli etkilerin yaratılması.
DERİNLİK (DEPTH) : Derinlik Resimde geri plandaki objelerin izleyici üzerinde bıraktığı uzaklık hissidir. Farklı perspektif kurallarının uygulanmasıyla sağlanır.
DEKALKOMANİ : 1930' larda Oscar Dominguez' in (1906-58) GERÇEKÜSTÜCÜLÜK akımının OTOMATİZM kavramından yola çıkarak oluşturduğu teknik. Bu teknikte boya kalın bir fırçayla ince bir kağıdın üstüne sıçratılır ve kurumadan ikinci bir kağıtla yavaşça sürtülerek gelişigüzel dağılması sağlanır. Daha sonraları ERNST tarafından YAĞLIBOYA' ya uygulanan bu tekniğin en önemli özelliği, yapıtın ön tasarımsız oluşturulmasıdır.
DEVİNİM (Movement) : Resim sanatında resim düzlemi üzerinde yer alan betilerin yoğunlaşıp seyrelmesinden ve pozlarından kaynaklanan durağan dengenin bilinçli biçimde bozulması etkisi.
Doğrusal perspektif, arka plandaki nesnelerin kaçma noktaları ve ufuk çizgisine bağlı kalarak küçülmesi ve hava perspektifi yani uzaktaki nesnelerin giderek daha az detay ve gri tonlarla resimlenmesi olarak uygulanabilir.
DIŞ SINIR (CONTOUR) : Bir biçim(shape)in veya hacim(form)in dış çizgisi veya en dış kenarı("siluet"i).
Dijital Sanat: Dijital Sanat, bilgisayar destekli bir sanat formudur. Dijital sanat, fraktal sanat gibi tamamen bilgisayar destekli olabileceği gibi, taranmış fotoğraflar örneğinde görüldüğü gibi başka kaynaklardan alınmış da olabilir. Dijital sanatın uygulayıcısı olan sanatçılar, taranmış olan çeşitli tekniklerdeki resimleri bilgisayar programlarını kullanıp değiştirerek yeni ürünler ortaya koyabilirler. Film endüstrisinde 'bilgisayar destekli betimleme' olarak adlandırılan grafik programları, 1990'lı yıllarda ve 2000'li yıllarda gerçekçi, üç boyutlu bilgisayar animasyonlan yaratmak için kullanıldı. Grafik tasarımlar için ise iki boyutlu çalışmalar yapmak mümkündür. Tablet kalemi ya da maus aracılığıyla ekran üzerine yapılan çizimden oluşan izler, fırça ya da kalemle yapılmış gibi görünebilir.
Dijital fotoğraf, bilgisayar illüstrasyonları, bilgisayar grafikleri, video oyun tasarımı, film efektleri, elektronik müzik, bilgisayar sanatı, internet sanatı ve dijital imgelem, dijital sanatın alanlarıdır.
Dizayn : (İng. design) Bu terim plastik sanatların bütün çeşitleri ile ilgilidir. Renkli ve çizgi resimde, renklerin, biçimlerin düzenini ve dengesini; elişlerinde biçemin bütünü ile yapacağı iş ve yapılmış olduğu madde arasındaki ilişkiyi anlatır. Yani bir eserin yaptığı iş ile, yapıldığı madde arasındaki ilişkilerin düzenini anlatır. Eşyada işe, boyutlarını, dokusunu ve rengini kapsar. Hatta hazır eşyaların bir sergi halinde düzenlenmesi, bir odanın düzeni anlamına da gelir. Öyle ki, planlamanın, ortaya koymanın ve düzenlemenin her safhasını içine alır. Bu bakımdan Dizayn iş ya da sanat alanında yapılan eserlerin her safhasını içine alan çalışmalar ile ilgilidir.
DOKU (TEXTURE) : Bir sanat yapıtının yüzeyinin görünümü ve/veya hissedilmesi, ki düz ve/veya parlaktan kaba ve/veya mata kadar çeşitlenebilir.
Duvar resmi : (Fr. peinture murale; Alm. Wandgemö Wandmalerei) Teknik olarak çeşitlidir. Kuru boya olarak çalışılmasına İtl. “a secco”, sulu olarak çalışılmasına ise İtal. “a fresco” fresko resim denir. Mumlu boyalar kullanılıyorsa “enkaustik” denir. Bu tekniklerin yanında “mozaik”, “sgraffito” gibi duvar resmi çeşitleri yer alır. Duvar resmi tablo resminden önce bulunmuş olup bütün bu yukarıda saydıklarımız ilk uygarlıklardan bu yana önemini yitirmemiştir. Rönesans ve Barok'ta duvar resmi tavan ve duvarlarının dekore edilmesinde önem kazanmıştır.
DÜZLEM (Plane) : MEKAN'ın iki boyutlu, düşey ya da yatay bir uzantısı. Mimari kompozisyonlarda somut değeri olsa da, RESİM'de mekân ve hareket yanılsamasının ön koşuludur. HEYKEL'de ise çok yalın geometrik biçimler dışında düzlem çokça ilgilenilen bir öğe değildir. Resimde tuvalin yüzeyi resimdeki mekânın en yakın boyutu olarak hissedilmekle birlikte, bu yüzeyin alt bölümü izleyiciye en yakın, en üstüyse en uzak mekanı içeren bir yer düzlemi olarak da yanılsanır. DERİNLİK yanılsamasını amaçlayan KOMPOZİSYON'larda ön plan, orta plan, arka plan anlatımları bunları algılatan farklı derinlik düzlemlerinin vurgulanmasıyla oluşturulur.
EKLEKTİSİZM (Eclecticism) : Farklı sanatsal dizgelerden alınan öğelerin yeni bir dizge içinde yeniden kullanılması eylemi. Sanatta farklı çağ ve üsluplardan seçilip devşirilen öğelerin yeni bir tasarım ya da ürün oluşturmak için ele alınması olgusunu ifade eder. Bu durum 19. yüzyılda çok yaygın biçimde görülür. Bununla birlikte, eklektisizm bir üslup değil, bir davranış biçimi olarak değerlendirilmelidir. Ancak, farklı eklektisist üsluplardan söz edilebilir. Bu üslupların hepsinde davranış biçimi ortak olduğu halde, biçim malzemesinin devşirildiği çağ ya da üslup ve bunların yeniden düzgeleştirilişi farklıdır.
Ekslibris: Bir kimsenin isminin baş harflerini ilgili bir resimle birlikte düzenleyip sembolize etmek. Bu semboller etiket olarak hazırlanır ve kişinin sahip olduğu kitap kapaklarının iç yüzüne konulur
Egzotizm: Başka ülkelerin sanatlarına olan hayranlık.
Eskiz: Bir resme başlamadan önce yapılacakları tasarlamak, taslak.
EKOLİN BOYA: Sıvı şeklinde suluboyalardır. Renkli mürekkeplerdir. Su ile daha da inceltilebilir. Suluboya tekniğinde olduğu gibi çalışılıR
EKORŞE (Ekorche) : İnsan ya da hayvan figürünü, kas yapısını göstermek amacıyla derisi yüzülmüş olarak betimleyen anatomik çizim. 15.yy. Batılı sanatçıların anatomiye ilgilerinin artmasıyla atölyelerde, bu türden yapma modeller kullanma geleneği yerleşmişti. Özellikle LEONARDO DA VINCI gibi birçok sanatçı böyle modellerden çizim yapmıştır. Ekorşe figür çalışmalarının en önemli örneği, George Stubbs'ın (1724-1806) Anatomy of the Horse (1766; Atın Anatomisi) adlı ASİDE YEDİRME BASKI dizisidir. Stubbs bu çalışması için yaklaşık 10 yıl boyunca hayvan kadavralarını incelemiş ve 18 ay da çizim yapmıştır. Özgün çizimleri bugün Londra Kraliyet Akademisinde bulunan bu dizi, özellikle veterinerler ve hayvan ressamları arasında gerçeğe uygunluğuyla ün yapmıştır. 20.yy'da PARIS OKULU'ndan SOUTINE, Derisi Yüzülmüş Öküz (1920, Grenoble Müzesi) adlı resminde olduğu gibi bazı yapıtlarında ekorşe figürler kullanmıştır.
EKSENSEL (Aksial) : Bir eksen doğrultusunda ya da bir eksene göre oluşturulmuş kompozisyonları nitelemek için kullanılır. Örneğin, Rönesans resimleri eksensel bir düzen gösterir.
ETNOGRAFYA (Ethnography) : Toplumların kültürlerini inceleyen bilim dalı. Çoğunlukla ilkel toplulukları ve halk kültürünü ele alır
EXPRESYONİZM (İFADECİLİK)(19.yy sonu 20.yy başı)Empresyonizm bir tepki olarak ortaya çıkmış olan ekspresyonizmin en önemli temsilcileri Cezanne,Van Gogh ve Gauguin’dir.Bu üç sanatçının tek ortak yanı empresyonizme karşı olmaktır.Resim anlayışları bir birinden çok farklıdır.
Enteriyör Resim: Bina içini gösteren resimlere enteriyör resim veya bina içi resmi denir. Konular oda içi, koridor ya da tarihi eserlerin iç kısımlarından olabilir. Enteriyör resim çalışmalarından, bina içi perspektifi öğrenmede, tarihi eserleri tanıtmada, sahne ve ev dekorasyonu hazırlamada çok yararlanılır
EMPRESTYONİST RESİM: Sanatta dış etkilerin içe yansımasını- içte izler bırakmasını veya bu izlere dayanarak sanat eseri meydana getirilmesini savunan bir sanat akımıdır. Bu akıma, mensup olan sanatçılar, tabiatı gerçekte olduğu gibi, bütün ayrıntılarına bağlı kalarak değil, ancak ondan edinilen intibalar ölçüsünde ve niteliğinde anlatmayı gaye edinmişlerdir. Onlara göre sanatçı doğrudan doğruya, gerçeği değil de gördüklerinin kendisinde uyandırdığı duygu ve düşünceleri esas almalıdır. Sanat anlayışlarını varlığın realist ve objektif yorumu esası üzerine kurmak yerine, söz konusu varlığın sanatçıda uyandırdığı intibaları anlatmak, olarak açıklayan bu akıma İntibacılık adı da verilir.
Eyvan : Teras, sundurma, ayvan. Bir tarafı dışarıya açık olan oda, ayvan.Fantezi Sanat: Airbrush sanatçılarının gözdesi olan ve parlak, ışıklı renklerle düşsel dünyaları irdelemesiyle dikkati çeken, popüler bir 20. yüzyıl sanat akımıdır. Fantezi sanat, çoğunlukla mitolojiden ve bilim kurgudan türetilmiş tasvirlerle kendini gösterir. Fantezi sanatın kökleri Antik Çağlara kadar izlenebilir. Aslında, her çağda sanatçılar yaşamlarının ruhani, sembolik ve yapmacık yönlerini betimlemeyi denemiştir. Fantezi sanatın ilk biçimlerine dünyanın dört bir yanında resimlerde, heykellerde, dokumalarda ve seramik tasarımlarında rastlanır. Daha yakın zamanlarda, fantezi sanat fabl, efsane ve dini öykü kitaplarının resimlendirilmesinde kullanılmıştır. Lewis Carroll’un Âlice Harikalar Diyarında adlı yapıtı için John Tenniel'in hazırladığı çizimler bunlara örnek verilebilir. Birçok fantezi öykü yazarı kendi çalışmalarını resimlemiştir; örneğin, J.R.R. Tolkien'in Hobitt ve Maurice Sendak'ın Where the Wild Things Are adlı çalışmaları gibi.
Figür Resim: Resim ve heykelde insan ve hayvan şekillerine verilen ad. Bir tablodaki figürler denildiğinde, o tablodaki insan ve hayvan resimleri anlaşılır. Figür genel olarak insan ya da hayvanin bütün vücudunu gösteren resimdir. Bunlar, ya normal insan ve hayvan büyüklüğünde olur ya da bunlardan büyük ve küçük olur. Hiçbir elbise ve kumaş parçası ile örtülmemiş olan ve bütün vücudun göründüğü resme çıplak figür elbise giyilmiş olarak yapılan figürlere giyimli figür denir.
FİGÜRATİF SANAT (Figürative Art) : Resim ve heykel sanatlarında, yalnızca gerçek varlık ve nesnelere gönderme yapan betileri kullanan sanat anlayışı. Soyut yada nonfigüratif sanata karşıt bir yönelimdir.
Flaman Okulu: Kuzey Avrupa’da 1400’ler ile 1600’ler arasında, yağlı boya resim yapımında uzmanlaşmış aktif sanatçı grubudur. Ünlü figürleri arasında Jan van Eyck (ölüm 1441), Pieter Bruegel the Elder (takriben 1525-69), Peter Paul Rubens (1577-1640), Rogier van der Weyden (takr. 1400-64) ve Hieronymus Bosch (takr. 1450-1516) vardır. Flaman sanatı genellikle, van Eyck’in aşağıda görülen Margaret van Eyck’in Portresi’nde (1439) olduğu gibi belirgin renkleri, zengin dokusu ve güçlü tinselliği sayesinde ayırt edilir.
Format: Bir sanat eserinin şekil, ölçü ve oranıdır. Çizim ve boyamada iki standart dikdörtgen format, peyzaj ve portre olarak bilinir. Peyzaj resimde yatay uzunluk dikey uzunluktan fazladır. Portre de ise bunun tam tersidir.
FOVİZM: yirminci yüzyıldaki ilk büyük avangart sanat hareketi olan Fovizm , çoşkulu, doğalcılıkla ilgisi olmayan, keskin bir biçimde canlı renklerin kullanıldığı tablolarla karakterizedir. Tarzları esasen ekspresyonisttir ve genellikle çalışmalarında formları bozulmuş manzaralar belirleyici rol üstlenir. Fovistler, toplu olarak ilk sergilerini 1905’te Paris’te açtılar. İsimlerini, sergide bir eleştirmenin rönesansa gönderme yaparak, alaycı bir şekilde ‘'Donatello au milieu des fauves!'(Donatello vahşi canavarların arasında)diye bağırmasıyla buldular. Fauves(Fransızca, vahşi canavarlar) ismi tutuldu ve sanatçıların kendileri tarafından memnuniyetle kabul edildi. Bu başlık, sanatçıların kullandıkları keskin, aşındırıcı ve cesur renklerden ötürü uygundu.
Fovizm, geleneksel resim ve heykel kuramlarını reddetti ve modern kavramlara, özellikle de makinelere ve harekete odaklandı. Cesur renk seçimleriyle sınırları zorlayan Paul Gauguin ve Vincent Van Gogh’un son dönem empresyonist çalışmalarından etkilenen Fovistler, bu etkilenmeyi bir adım ileriye taşıyarak çalışmalarında basitleştirilmiş desenlere de yer verdiler. Fovist hareketin gelişimini post-empresyonizm ve pointilizm etkiledi.
Fresk : “Fresco” sözcüğü “taze” kelimesinin italyan dilindeki karşılığıdır ve hem geleneksel duvar resmini hem de bu resmin tekniğini ifade etmek için kullanılır. Fresco (ya da bilinen diğer ismiyle "buon fresco") yeni sıvanmış bir duvar yüzeyine, duvar henüz ıslakken yapılır. Bunun bir sonucu olarak boya pigmentleri duvarın yüzey dokusuyla birleşir ve resimler uzun süre bozulmadan dayanır. Bununla birlikte fresco sadece iç duvarlar için uygun bir tekniktir, zira dış duvarlara uygulandığında resim hava koşulları ve kirlenme sonucu deforme olur.
Fresk eski uygarlıklarca da kullanılan bir teknik olmuşsa da en önemli parçaları Rönesans dönemi İtalya’sında yaratılmıştır. Bu sanatın en ünlü örnekleri, Giotto’nun 14. yüzyılın ilk on yıllık döneminde yaptığı Arena Şapeli’ndeki Padua isimli çalışması ve Michelangelo’nun 508 ve 1512 yılları arasında yapmış olduğu Roma Vatikan’daki Sistine Şapeli’nin muhteşem tavan resimleridir.
FROTAJ: OTOMATİZM doğrultusunda çalışan Gerçeküstücü sanatçıların uyguladığı "sürtme" tekniği. ERNST tarafından geliştirilen bu teknikte ahşap, taş ya da dokuma gibi dokulu bir yüzey üstüne yerleştirilen kağıda siyah ya da renkli bir malzeme sürtülerek dokunun kağıda geçmesi sağlanır. Böyle elde edilen rastlantısal desenler resimsel tasarımın temelini oluşturur. Türkçe'de "sürtme" ya da "ovalama" terimleriyle de karşılanır.
İLGİLİ SAYFALAR
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın