Osmanlıca yazılışı : şâne : شانه
Şâne شانه Farsça kökenli bir sözcüktür ve tarak anlamına gelir. Osmanlıcaya ve Türkçeye Farsçadan ve tarak anlamı ile girmiştir. Şane sözcüğünün Türkçe karşlığı tarak, Arapça karşılığı ise “muşt, muşta meşşâta sözcükleridir. Meşşâta sözcüğü Farsçada saç tarayan anlamına gelen şâne-zen sözcüğünün karşılığı[1] olarak da kullanılır.
Şane sözcüğü Kâmûs-ı Osmanî, Lehçe-i Osmâni , (Devellioğlu 1986: 824) sözlüklerinde “ Tarak, saç ve sakalı taramağa mahsus dişli âlet”, “ Kuşların başında olan büyük ibik: Bal peteği, kürek kemiği.” anlamları ile tarif edilir
Şane ile kurulmuş birçok birleşik kelime vardır:
Şâne-zen: Başa tarak vuran alet, baş tarayan kadın.
Şâne-zede : زد شانه: tarakla saçları taranmış.
Şâne-i kirbâs: Çulhaların tarak tabir ettikleri alet
Şane veya kurs-ı asel : arı kovanı , gömeç
Şâne-bîn: Kürek kemiğine bakarak bir sene için olacak olayları tahmin eden falcı e bu bilime (ilmü’l-ektâf) denir.
Şâne ser: İbibik, çavuş kuşu, hüdhüd kışlarının tarağa benzeyen başlıkları
Şâne-i esb: At kaşağısı
Şâne bâlâ endâhten: Bir şeye ehemmiyet vermemek, bilmem diye cevap vermek;
Şâne kerden: Taramak;
Şâne-keş: şâhşâne; şâne-dân: Tarak kılıfı,
Şâne-sâz: Tarak yapan
Şâne-zede: Tarakla saçları taranmış [2]
Tarak anlamına gelen şâne sözcüğü divan şiirinde daha ziyade kadınların süslenmek ve saç taramak için kullandığı tarak anlamı ile karşımıza çıkar. Ancak saç tarayan anlamlarına gelen Farsça şane-zen ve Arapça karşılığı olan meşşata sözcüğü mecazi anlamda sorunları çözen anlamı ile de kullanılabilinir.
Tarak yani şâne , tek ya da çift ağızlı olması altın, gümüş, kemikten yapılması , sevgilinin elinde olması, sevgilinin saçlarını çözmesi, süslemesi, sevgilinin saçlarına dokunması, sevgilinin saçlarının kokusunu taşıması ve başka çeşit özelliklerle karşımıza çıkmaktadır.
Şane, Divân şiirinde gelin, koku, meşşâta ( süsleyen – tarayan- kuaför ) ayna, sevgilin saçları, saçlarının kokusu vb ile birlikte kullanılır. Sevgili şâne ile vakit geçirir, bazen saçlarını bağlayıp tutar; bazan de dağıtıp çözer. Şane, sevgili ile vuslata erişmiş olduğundan aşık tarafından kıskanılan bir alettir. Sevgilinin saçlarında ve gönlünde yer edindiği, saçlarına dokunduğu için de misk gibi kokan aşığın gıpta ettiği bir nesnedir.
Şane bazen aşığın veya sevgilinin kirpiklerine de benzetilir. Şane sözcüğü perişâne, nişâne, kâşâne ve efşane sözcükleri içinde de geçtiği için cinaslı ve tevriyeli anlamlar için de kullanılır.
Dil-i sad-çâki ser-i zülf-i perîşâne çeker
Bilür ol mûy gamın her ne ise şâne çeker Baki
Gerçi baglandı dil ol turra-i müşg-efşâne
Pâre pâre ideyor kendüyi ammâ şâne Şeyhülislam Yahya
Kâküllerine ol mehin ey şâne dokunma
Zencîri kırar bu dil-i divâne dokunma Esrar Dede
Şâne urdı saçına Türk-i Hıta
Aslahallah şâne iy bâd-ı sabâ Ahmedi
Yaşım gill-âbı müjem şânesiyle gözlerimi
Ariıs-ı hüsnünü âyîne-dâra benzettim Ahmed Paşa
KAYNAKÇA
[1] Osmanlıca Sözlük, Devellioğlu 1986: 1171
[2] H. Dilek BATİSLAM, DİVAN ŞİİRİNDE ŞÂNE (TARAK) REDİFLİ GAZELLER, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/516293