Sarıkamış

26.10.2016
SARIKAMIŞ
(MEKTUBU )
 
Anam bu mektubumu sana Sarıkamış Allahu Ekber dağından yazıyorum.
Bir kaç saat öncede bazı beyitler yazmıştım, mektubumun zarfında o beyitleri de bulacaksın
Götür bu yazdıklarımı muhtar emmiye okuttur anam.
Canım anam, Mektubuma başlamadan önce baki selam eder o tezek kokulu nasırlı ellerinden hürmetle öperim
Bir bilsen nasıl özledim sizleri sen de gardaşlarım da inan burnumda tütüyorsunuz, burada arkadaşlarım ile sizleri yâd edince burnumun direği sızlıyor sanki ciğerlerime kor düşüyor be güzel anam.
Mektubuma başlarken, tırnaklarım dondu, üstünde parmaklarımın izi!
Bir baktım! Kim varsa yanımda, sararmış, donuk benzi.
Özledim be ana! Ah ah, şimdi o sıcacık tarhanandan yudum yudum içseydim.
Hani sana sormuştum ya, dedem ve babam, onlar nereye gitti diye. Sen de; "biz rahat uyuyalım diye Çanakkale'ye Sakarya'ya gitti" demiştin. O zaman nasılda, anlayamadım, neden gittiklerini. Hatta kendi kendime; "baba niye bu kadar uzaklara gittin ki" diye hep söylerdim. Sen, kapının önünde dursan da, biz yine rahat uyurduk, ben de seni bu kadar özlemezdim. Her gün, ne zaman gelir diye sormaz, beklemezdim. Komşumuz Fadime teyzenin oğlu vardı ya hani, Osman yetim Osman onunda babası yoktu, hatta okul arkadaşım Nuri, onun babası da yoktu. Neden çocuklar hep yetim babaları Neredeler diye sorduğum zaman; onların babaları da Çanakkale'ye çalışmaya gittiler derdin.
Köydeki tüm amcaların Çanakkale'de olduğunu söylerdin Çanakkale çok mu iş vardı da herkes ora gitti Şimdi kendi kendime düşündüm, köydeki herkesin neden Çanakkale'ye gittiğini ama şimdi anladım anam! Dedemin ve babamın neden gelmediğini. Sen hâlâ onları bekliyorsun umutla ve şimdi birde beni, Sarıkamış’a giden oğlunu. Biliyorum küçük kardeşime "abin Sarıkamış’a çalışmaya gitti" diyeceksin. Onu da büyütüp vatana göndereceksin. Sen anasın! Sen Vatansın!
‘’Benim yârim Vatan, benim yavrum Bayrak" deyip kara toprakları bağrına basan anamsın, sen ki benim en kutsalım, Anadolu’msun
Ben o Anadolu'nun Allahu Ekber dağında, bebeler rahat uyusun diye ve birde sen anam, Anadolu’m yatağında rahat uyu diye gönderdiğin yerdeyim.
Sen başını koyup yastığa rahat uyu anam! Evladınla gurur duy. Yediğin ekmek, içtiğin su, içerken içine sinsin...
Mektubu okurken ağlarsan, menekşe gözlerini melekler silsin.
Anam! Ellerim titriyor, ayaklarım üşüdü biraz,
Allahu Ekber dağından toz kaldırdı poyraz.
Anam biliyorum ne desem boş. Dedemden, babamdan artık ümidini kes.
Şöyle bir baktım da sağıma soluma, bizim damlarda tutan buza benziyor herkes.
Ordulu Rıza, Antepli Salih, Denizlili Hüseyin herkes mektup yazıyor iki büklüm.
Artık çam kokmuyor dağlarda, ağaçlar, taşlar, mantarlaştı, burnumun dibinde ölüm.
Anam satırlarıma son verirken hürmetle ellerinden öperim.
Unutmadan bir selamım var, hani komşumuzun kızı vardı ya İklim?
Ona çok selamımı söyle. "Bayrakmış benim yârim, vatanmış sevgilim...
 
-----------------------------------------
 
 
SARIKAMIŞ DESTANI
 
(-BEYiT )
 
Anam sana derdimi beyitlerimle yazdım
Burnumun ucu dondu sanki sonumu sezdim
 
Ne gün doğdu ne güneş ayağım bastığımda
İki damla yaş düşse yaş donar yastığımda
 
Ağlasam ağlayamam gözlerimde yaş üşür
Sarılsam yorganıma zemheride kış üşür
 
Yeni kuzular geldi gidip yanına vardım
Gelenlerin hepsine bir bir köyünü sordum
 
Yusuf, sen nerelisin? Erzurumlu dadaşım
Bende Ispartalıyım, gel de otur gardaşım
 
Hasan, sen nerelisin ? Elazığ’lı gakkoşum
Gel sarılalım gardaş valla bu gün bir hoşum
 
Ali, sen nerelisin? Memleketim Bolu’dur
Bir kızım var Sakarya yârim Anadolu’dur
 
Gelenlerin çoğuna künyeler yazılmamış
Sanki kutuplardayız mevziler kazılmamış
 
Bu nasıl soğuk sanki gök kubbe yere indi
Gün şafağa takıldı güneş yoruldu dindi
 
Burada yıldızlar yok ay kayıp güneş söndü
Baktım nice yiğitler kar çiçeğine döndü
 
Gözler gördü rüzgârın dağla çırpınışını
Nasıl yazsam Mehmedin karda çırpınışını
 
Bir birine yapıştı çantada ekmek sular
Sarık külâh lerzedâr dondu demir namlular
 
Elimde kaldı mavzer bir kurşun atamadım
Buz tuttu ayaklarım uzanıp yatamadım
 
Beyaz kefen üstünde ölüme giden yolcu
Yatmışlar birer birer ilk ölen bizim kolcu
 
Anam kimi dip dibe kimi uzağa gitmiş
Gencecik yiğitlerde Bıyıklar yeni bitmiş
 
Ali, Hasan Yusuf’la Koyun koyuna donmuş
Çakallar etrafında üstüne kartal konmuş
 
Güneşin sönüp karın düşmeden donduğunu
Bur da gördüm kuşların ölüye konduğunu
 
Toprak altında değil karın altında başlar
Etrafımızda dönen çakallar ile kuşlar
 
 
Bir nida kopardım mı enginde dağlar inler
Vatan denil dimiydi gerisini kim dinler
 
Vatana hudut bildik dikili duran taşı
Sarıkamış dan selam sana Seyit onbaşı
 
Ana en son beyiti zorla yazdım yaprağa
Nice yiğitler düştü tekbir ile toprağa
 
Levh-i mahfuz kalemi yazdıysa bu bozulmaz
Toprak dondu taş dondu burda mezar kazılmaz
 
 
Artık kalemim dondu yazdım belki son anı
Bu gün tarihe düşen Sarıkamış destanı...
 
Yedi gardaşıma can veren nefesim var ya
Bir yanım Çanakkale öbür yanım Sakarya!
 
Mehmet’ler kar altında yattı Sarıkamışda ,
Doksan bin ay ve güneş battı Sarıkamışda.
 
HARUN YILDIRIM

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Mehmet Aluç

Mehmet Aluç

8 years ago

Ellerine gönlüne sağlık Harun kardeşim,çok güzel bir destan okudum gözlerimiz doldu,sağ olasın kardeşim,selam ve dua ile.

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

8 years ago

Bu,derin hüznümüzü, layıkolduğu gibi, güzel yazmışsınız. Okumaktan bıkmayacağımız bir şiir olmuş... Gönlünüze sağlık...

Şahin Mutlu

Şahin Mutlu

8 years ago

"Ana en son beyiti zorla yazdım yaprağa / Nice yiğitler düştü tekbir ile toprağa / Levh-i mahfuz kalemi yazdıysa bu bozulmaz / Toprak dondu taş dondu burda mezar kazılmaz..." Teşekkürler can dost...

Köksal CENGİZ

Köksal CENGİZ

8 years ago

GÖNLÜNE, YÜREĞİNE VE KELAMINA SAĞLIK DEĞERLİ KARDEŞİM! RABB'İM KALEMİNE GÜÇ VERSİN! SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİNİ YÂD ETMENİZ BENİ ZİYADESİYLE MESRUR ETTİ Bu da Ağabeyinizden KARDELEN ÇİÇEKLERİ Sarıkamış Şehitlerine ithaf… Onlar birer efsane, emsalsiz destandılar; Vatan aşkı uğruna, sessiz sessiz yandılar… Onlar asil soyluydu, yamandan yamandılar; Soğanlı Dağları’nda sönmeyen imandılar… Onlar hiç unutmadı, hep Mevla’yı andılar; Vuslata ermek için, candan daha candılar… Onlar ashap huyluydu, ahlak-ı Kur’an’dılar… Zalime karşı durup, hem hesap sorandılar… Onlar yaşayan andı, bitmeyen zamandılar; Tekbir Tekbir uyuyup, şüheda uyandılar… Onlar kıpkızıl güneş, her gün doğan tandılar; Din-i Mübin uğruna ölümü kıskandılar… Onlar bayrakta hilal, sancağımda şandılar; “Kızılelma” ülküme timsal-i nişandılar… Onlar nice cephede, erişilmez ündüler; Siperlerden fırlayıp, zaferlerle döndüler Onlar toprakta al kan, vatana kalkandılar; Allah! Allah! Kükreyip, taşan bir volkandılar… Onlar Sarıkamış’ta, alay alay dondular; “Kardelenler” olarak, gönlümüze kondular… Onlar “Havz-ı Kevser’e” doya doya kandılar; Ol Nebi’nin eliyle, rahmetle yıkandılar… Onlar eşsiz yurduma, ezelden kurbandılar, Niyazkâr Mehmetçikler ebeden nurlandılar... 22.12.2012 Köksal CENGİZ( Niyazkâr)

Harun Yıldırım

Harun Yıldırım

7 years ago

Teşekkür ederim efendim saygılarımla selamlıyorum