Osmanlıca yazılışı: şathiyye : شطحيه
Şathiyye Kökeni
Şathiye, Arapça kökenlidir ve Arapçadaki ( şth ) “ح-ط-ش” sülasi kökünden türemiştir. Bu kökten “Hareket etmek, taşmak” , “kıpırdama, köpürme”[1] anlamlarında sözcükler türetilir. Şathiyye sözcüğünün çoğulu şatahât veya şathiyyâttır. Hem hareket hem de taşma manasına gelen “miştah” , taştı anlamına gelen şataha, sözcükleri de Şathiye, ve şath sözcükleri ile aynı kökten gelmektedir.
Sözlük Anlamları
Sözlük anlamı ile şathiye “ Hareket etmek, sarsılmak, taşmak” , “hareket, kıpırdama, köpürme ve taşma[2] “ anlamlarına gelir. Örneğin bir dere yatağından taşınca şataha denmektedir. “ ahiret ahvâlini alaylı bir dille anlatan manzume[3] “Sûfînin sekr, vecd, cezbe, galebe, inbisat, istiğrak, cem‘, fenâ ve tevhîd-i zâtî gibi kendini kontrol edemediği tasavvufî haller içinde söylediği sözler”[4]
“sûfînin vecd haliyle ilintili, lafzında sembolik anlatımın, manasında iddianın bulunduğu sözler” [5] olarak tarif edilir. Şathiyye konuşurken ölçüyü kaçırmak ve abartılı davranmak anlamlarına da gelir.
Edebiyatta Şathiyye Nazım Türü
Şathiyye bir edebiyat terimi olarak "Yergiye, alaya, şakaya yer veren tasavvuf edebiyatında ahiret ahvâlini alaylı, abartılı, taşkın bir dille anlatan bir şiir türü olarak tarif edebiliriz.
Şathiyye, dini tasavvufi aşık şiirinin dini tasavvufi düşünceleri veya duyguları iğneleyici, alaycı, abartılı bir şekilde ifade eden şiirlere denmiştir. Şu halde şathiye şekil özellikleri bakımından değil konusu ve konuyu ele alışı, kendine özgü dil ve ifade anlayışı ile müstakil bir nazım şekli haline gelmiştir.
Şathiyeler, dibi konuları alaylı, eğlenceli, iğneleyici sözlerle işlerken güldürmeyi amaç edinir. Ancak imalı sözlerin pek çoğu da vahdeti vücut ile ilgili olduğundan şathiyelerin doğru şekilde anlaşılması tasavvufi çok iyi bilen birinin şerh etmesi ile mümkündür.
Şathiyye Nazım Şeklinin Dış Yapı Özellikleri
Şathiye nazım şekli, dış yapısı ve şiir şekli bakımından dörtlük sistemine haiz diğer halk edebiyatı nazım şekillerinden farklı bir yapıda değildir. Şathiye hece ölçüsünün 7+7- 14 ; 6+5 (4+4+3)= veya 4+4=8 durakları hece ölçüsü ile yazılır. Bazıları ise duraksız olabilir. Kafiye sistemi ve kafiye şematiği bakımlarından koşma nazım şekillerinden farklı bir özellik taşımaz.
Gazel tarzında yazılmış olan şathiyeler gazel gibi aa, xa, xa... Şeklinde kafiyelidir. Bektaşi ve Melami dervişleri daha ziyade gazel tarzında şathiyeler söylemeyi tercih etmişlerdir. Yunus Emre tarzını izleyen dervişler ise daha ziyade semaî ve koşma yapısındaki şathiyeleri tercih etmişlerdir. Yunus Emre tarzında söylenen şathiyelerin kafiye sistemi abab, cccb... vd.; xaxa, bbba....şeklindedir.
Şathiyyelerin Konu Dil Üslup Özellikleri
Şathiyelerin konusu dini tasavvufi ve sufiyane konulardır. Ancak şathiyeler din, tasavvuf, vahdet-i vücûd ile ilgili konuları alaycı taşkın saçma sapan bir yaklaşım, dil ve üslup ile ele alan manzumelerdir. Şathiyelerin ortaya çıkış nedeni Hallâc-ı Mansûr, Bâyezid-i Bistâmî, Cüneyd-i Bağdadî, Muhiddin-i Arabî gini mutasavvıfların ilk bakışta dine ve şeriata aykırı imiş gibi gelen sözler söylemeleridir. Onların bu yaklaşımı şathiyelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Şathiyelerde dinin dış görüntüler ile gösterilen hükümlerine uymayan izlenimler yaratmak ele alınan konularda belirsizlik ve çeşitli anlamalara kayabilecek ifadeler kullanmak esas olmuştur. Bu tür manzumelerde Allah ile senli-benli konuşur gibi şakalaşmak, inançlar konusunda alaylı bir dil kullanmak özelliği dikkati çeler. Üstelik din ve şeriat ile ilgili konularda da saçma sapan şeylerden söz edilir. Ancak şiirin tamamına bakılınca saçma sapan sözlerin tasavvuf ile ilgili kavramları anlattığı fark edilir. Dibe ve tarikata aykırı gibi gelen sözlerin vahdet-i vücut görüşünü anlatmaktadır.
Dini ve tasavvufi konuları şaka ve alay şeklinde ele alarak yazılan şathiye türünde pek çok tekke şairi örnek vermiştir. Daha çok dervişlerin rağbet etmesi nedeni ile şathiyelere “ şathiye-i sûfiyâne “ de denmiştir.
Şathiyelerin dil üslup ve dini konulara alaycı yaklaşımları nedeni ile medrese hocalarının şathiyeleri küfür olarak değerlendirmelerine neden olmuştur. Bu yüzden şathiyelerin dine aykırı olmadığını göstermek, şathiyelerdeki belirsizlikleri ve soru işaretlerini izah eden şerhler de yazışmıştır. Ancak yine de mutasavvıfların pek çoğu şathiyeleri “ hakikat ehlinin hataları olarak “ görmüşler şathiyelerin yazılmasına ve yayılmasına pek da sıcak bakmamışlardır.
Yûnus Emre, Hacı Bayrâm-ı Veli, Eşrefoğlu Rûmî, Niyâzî-i Mısrî’, Kaygusuz Abdal, Edip Harabi şathiye türünde örnekler veren şairlerimizdir.
ŞATHİYE
Çıktım erik dalına
Anda yedim üzümü
Bostan ıssı kakıyıp
Der ne yersin kozumu
Uğruluk yaptı bana
Bühtan eyledim ona
Çerçi de geldi aydır
Hani aldın gözgünü
Kerpiç koydum kazana
Poyraz ile kaynattım
Nedir diye sorana
Bandım verdim özünü
İplik verdim cullaha
Sarıp yumak etmemiş
Becid becid ısmarlar
Gelsin alsın bezini
Bir serçenin kanadın
Kırk katıra yüklettim
Çift dahi çekemedi
Şöyle kaldı kazını
Bir sinek bir kartalı
Salladı vurdu yere
Yalan değil gerçektir
Ben de gördüm tozunu
Bir küt ile güreştim
Elsiz ayağım aldı
Güreşip basamadım
Gövündürdü özümü
Kafdağı’ndan bir taşı
Şöyle attılar bana
Öylelik yola düştü
Bozayazdı yüzümü
Balık kavağa çıkmış
Zift turşusun yemeğe
Leylek koduk doğurmuş
Baka şunun sözünü
Gözsüze fısıldadım
Sağır sözüm işitmiş
Dilsiz çağırıp söyler
Dilimdeki sözümü
Bir öküz boğazladım
Kakladım sere kodum
Öküz ıssı geldi der
Boğazladım kazımı
Bundan da kurtulmadım
Nideyim bilemedim
Bir çerçi de geldi der
Kanı aldın gözgümü
Tosbağaya sataştım
Gözsüz sepek yoldaşı
Sordum sefer nereye
Kayseri’ye âzimi
Yunus bir söz söylemiş
Hiçbir söze benzemez
Münafıklar elinden
Örter mâ’na yüzünü (Yunus Emre)
Kelebek Buğday Ekmiş
Kelebek buğday ekmiş Manisa ovasına
Sivrisinek derilmiş ırgad olup biçmeğe
Bir sinek bir devenin çekmiş budun koparmış
Salunuben seğirdir bir yar ister kaçmağa
Bir aksacık karınca kırk batman tuz yüklenmiş
Gah yorgalar gah seker şehre gider satmağa
Donuz düğün eylemiş ayuya kızın vermiş
Maymun sındı getirmiş kaftan gömlek biçmeğe
Deve hamama girmiş dana dellaklık eder
Su sığırı natır olmuş növbet ister çıkmağa
Kaygusuz’un sözleri Hindistan’ın kozları
Bunca yalan söyledin girer misin uçmağa Kaygusuz Abdal
Şathiyat
Yücelerden yüce gördüm
Erbabsın sen koca Tanrı
Alem okur kelâm ile
Sen okursun hece Tanrı
Âsi kullar yaratmışsın
Varsın şöyle dursun deyü
Anları koymuş orada
Sen çıkmışsm uca Tanrı
Kıldan köprü yaratmışsın
Gelsin kullar geçsin deyü
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen geç a Tanrı
Kaygusuz Abdal yaradan
Gel içegör şu cür’adan
Kaldır perdeyi aradan
Gerelim bilece Tanrı Kaygusuz Abdal
Yeri göğü ins ü cinni yarattın
Yeri göğü ins ü cinni yarattın
Sen ey mimar başı eyvana mısın
Ayı burcu günü çarhı var ettin
Ey mekan sahibi rahşancı mısın
Denizleri yarattın sen kapaksız
Suları yürüttün elsiz ayaksız
Yerleri temelsiz göğü direksiz
Durdurursun acep iskancı mısın
Kullanırsin kanatsızca rüzgarı
Kürekle mi yaptın sen bu dağları
Ne yapıp da öldürürsün sağları
Can verub can alırsın sen cancı mısın
Sekiz cennet yaptın sen Âdem içün
Adın büyük bağışla anın suçun
Âdem’i çıkardın cennetten niçün
Buğday nene lazım harmancı mısın
Bu kışlara bedel bu yazı yaptın
Evvel bahara karşı güzü yaptın
Mizanı iki göz terazi yaptın
Bakkal mısın yoksa dükkancı mısın
Kazanlarda katranların kaynarmış
Yer altında balıkların oynarmış
On bu dünya kadar ejderhan varmış
Şerbet mi satarsın yılancı mısın
Esirci misin koydun cehenneme Arab
Hoca mısın okur yazarsın kitab
Aslın katib midir görürsün hisab
ihtisabın mı var yoksa hancı mısın
Yüz bin tamun olsa korkmam birinden
Rahman ismi nazil değil mi senden
Gaffâr-uz-zünûbum demedin mi sen
Affet günahımı yalancı mısın
Bilirsin ben kulum sen sultanımsın
Kalpte zikrim dilde tercümanımsın
Sen benim canımda can mihmanımsın
Gönlümün yârisin yabancı mısın
Beni delil eyler kendin söylersin
İçinden Azmi’yi pazar eylersin
Yücelerden yüce seyran eylersin
İşin seyran kendin seyrancı mısın Azmi
KAYNAKÇA
[1] Şemseddin Sami, Kâmûs-ı Türkî, Şifa Yayınları, İstanbul, 2012, s. 798
[2] Yasemin KÖLE, İLK DÖNEM TASAVVUFUNDA ŞATHİYE, ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI TASAVVUF BİLİM DALI, YÜKSEK LİSANS TEZİ, BURSA 2014,
[3] https://turkcenedemek.com/kelime/%C5%9Fathiye/
[4] SÜLEYMAN ULUDAĞ, https://islamansiklopedisi.org.tr/sathiye
[5] Mustafa Tatçı, Cemal Kurnaz, Türk Edebiyatında Şathiye, Akçağ Yayınları, Ankara 2001