Battal Gazinin(Cüneyt Arkının) Oğlu Murat’ın Mukadderat Yolculuğu
Fatih Sultan Mehmet Han, Battal Gaziyi Batıdan akın akın gelen şer odaklarının şerrinin önünü kesmesi için, haber salınması için Veziriazamı yanına çağırır.
-Tez haber salınsın Battal gaziye, tez gelsin. Batıdan gelen şerlerin önünü kesmesi için, görev emri vereceğim.
Karamanlı Mahmut Paşa
-Sultanım, Battalgazi yaşlanmıştır, göreve çıkamayacak haldedir.
Fatih Sultan Mehmet han, başını öne eğdi.
-O kadar ömür geçti yaşlandı demek!
-Evet, Şefkatli Sultanım.
-Öyle ise oğlu Murat vardır, onu çağırın, babası gibi yiğittir.
-Emriniz olur, Şefkatli Sultanım.
Haber gönderilir Battal gaziye, oğlunu tez göndermesi istenilir. Battal sevinç içinde oğlunu yanına çağırır.
-Hay maşallah Muradım gel yanıma. Şefkatli sultanım ben yaşlanınca benim icrayı vazife görevimi sana vermiştir. Tez vakitte varasın yanına evladım.
Oğlu Murat
-Vazifeyi icrayı en iyi şekilde yerine getireceğim babacığım.
-Bundan eminim evladım.
Murat babasından yadigâr atına binerek, yola düşer. Uzun bir yolculuktan sonra bir hana varır. Handa yakışıklılığıyla yiğit duruşuyla dikkatleri üzerine çeker. Hancının kızı Margarita, bir anda elleri ayakları tüm duyguları boşanır, koşarak yanına gelir ve sokulur.
-Hoş geldin yakışıklı yiğidim, hanımız han olalı böyle yakışıklı bir yiğit görmemişti. Elim ayağım duygularım boşaldı, size bir şiir okuyayım boşa gitmesin.
-Buyur oku güzel hancının kızı.
Senin koynuna girmek gerek
Güçlü kollarında yatmak gerek
Eğer niyetin varsa söyle yiğidim
Bana bir göz et yukarıya çıkınca gülümseyerek.
-Bende duygu ve hisli şiir bekledim sende. Birde bende dinle.
Aşk oduyla yanmadan bu iş olmaz
Göğsümdeki sarayım seninle dolmaz
Biz nikâhsız aşkla sırlı odasına girmeyiz
Bunu iyi belle güzel benden sana yâr olmaz
Başladı Margarita
Benim için kaldıramaz mısın engelleri
Gönlümde görmek istemez misin açan gülleri
Tanrıdan dileğimdir bu gece benim olasın
Soldurtma yiğidim gönlümde açan gülleri
Murat alır.
Bizdeki namus kavramı gündüz gibidir
Karartmayız gönülleri bu çok önemlidir
Var git seveceğin bir yiğit bul kendine
Çok acıktım az yemek getir bu durmak nedir
Margarita, ağlayarak yukarıya hıçkırıklar içinde çıkınca, hancı anlamıştı, kızına nasip olmayacak bu yiğidin gerçek bir yiğit olduğunu, elinde kızarmış bir tavuk budu, çorba ve ayranla yanına vardı.
-Yiğidim, kızımın kusuruna bakamayasın.
-Kusursuz insan mı vardır hancı. Orhan baba boşuna mı demiş, hatasız kul olmaz diye.
-Kimdir bu Orhan baba, babanız mı?
-Neyse arada bir asırlık fark var sana şimdi anlatamam.
-Sen Türk’e benziyorsun yiğidim.
-Elbette ki hancı, başka kim var ki kime benzeyelim?
-Hiddetlenme yiğidim!
-Bir derya olan Türklük, sarmışken Alemi, buralarda dolaşan kefereler rahat durmuyormuş, inlerini başlarına yığmaya geldim.
Hancı ürktü.
-Yiğidim handa bir olay çıkarma, ben sana inlerinin yerini söylerim, sen dışarıda başlarına yıkarsın. Beni de rahatsız ediyorlar, bir yıllık yemek borçlarını ödemedikleri gibi, kazandığım ne varsa elimden alıyorlar.
-Vay densiz soysuzlar inlerinin yerini bana söyle haklarından geleyim.
Hancı yine şaşkın.
-Tek başına mı yiğidim.
-Elbette ki, bir Türk cihana yeter sen bilmez misin?
-Desenize yiğidim ayvayı yediler?
-Aynen hancı, sen bunu nereden bilirsin?
-Bir zamanlar Battal gazi adında bir Yiğit Türk söylemişti ondan öğrendim.
-Babamdır o hancı, babamdır.
-Anladım ben, ağalık verme ile yiğitlik vurma ile olur.
-Babamdan çok şey öğrenmişsin hancı.
-Evet, yiğitliğini duymayan yok buralarda Bizans’ta.
-Bundan sonra yanına benim adımda Murat’ta söylenecek hancı, tutma beni hemen söyle yerlerini bana. Yiğit babam bana.” Ey oğul! Dünyada ölümden kim kurtulmuş ki bana ağlıyorsun. Ağlayacaksan Müslümanlara ağla. Hallerini perişan bırakma. Yerim sana kalıyor.” O yaralı mecruhların şifası kılıcımın ucunda. Şimdi ruhu revanla yola çıkmam gerek. Hasbel kader bu kaderde alnıma yazıldı, beni tutma hancı hemen anlat durma.
Handa neşeli bir ahla (çok tatlı) çalan müziğin sesini kısarak, hancının ve diğer insanların nale yani feryat iniltilerini duyarak masaya yumruk vurarak kalktı.